| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı (1/796) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 20 .12.2016 |
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Eskiden mevcut sistemde banka dosyayı Kredi Garanti Fonu'na gönderiyordu Kredi Garanti Fonu kendisi dosya üzerinde inceleme yaparak karar veriyordu. Halbuki yeni sistemde her bankaya bir portföy ve bir limit tanındı. Bütün sorumluluk ve risk tanımlanmış kısım hariç bankaya bırakıldı. Dolayısıyla banka kendi risk gerçekleştirmesine göre kendisi de basiretli bir tüccar olarak hareket edeceği için Kredi Garanti Fonu'nun taahhüt ettiği teminat dışında risk almamak için aynı derecede hassasiyet gösteriyor. Onun için burada yeni sistemde bankalara bu sorumluluğun verilmiş olması riskin arttığı anlamına gelmiyor, aslında Kredi Garanti Fonu'nun çok yavaş ve manuel olarak yaptığı bir değerlendirmeyi banka kendi sistemi üzerinde çok daha etkin bir şekilde yapıyor. Ama herhangi bir şekilde hazineye gelecek yükü veya riski öyle sınırsız yapmamak şeklinde bir kuralına da her halükârda Hazinenin azami zararı bir tavanla belirlenmiş oluyor. İlla bu tavanın banka tarafından mutlaka kullanılacağı anlamına da gelmiyor. Ama burada mevcut sistemin manuel olması yararlanıcı şirket sayısını ve uygulama zamanını son derece yavaşlatıyordu değil mi?
KREDİ GARANTİ FONU GENEL MÜDÜRÜ İSMET GERGERLİ - Evet.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Dolayısıyla da burada kapsamlı bir Bakanlar Kurulu kararı düzenlendi, uygulama koşulları belli ve bankalar aslında şöyle: Yani onu da düşünmek lazım, orada farklı bir bakış açım var ama yani bankalar bir noktada burada sistem içinde riski paylaşıyorlar. Bir kısım riski Hazine üstleniyor bir kısmı riski banka üstleniyor. Böylece risk paylaşımı yolu kullanılmak suretiyle de kredi hacmi üretiliyor. Onun için sistemde hep tek taraflı bir zarar veya kâr hesabı yok, risk paylaşımı var. Böyle bir dönemde de tam da bizim yapmamız gereken işlem bu: Böyle bir dönemde belki kredi geri dönüşlerinde bir miktar kötüleşme olabilir ama o riski devlet üstlenmek suretiyle bankaları daha rahat hareket etmeye de sevk ediyor ama sınırsız ve keyfî değil. Bu kadarlık bir riskin üzerinde olduğunu da bunu da bankada kalır diyorum. Sisteme öyle bakmak lazım. Ama bizim dönüp dolaşıp kamuya bütçe bakımından gelecek yükte arkadaşların kendi teknik çalışmalarındaki rakamlara göre diyelim ki 2017 yılında 125 milyar liralık bu kapsamda bir kredi limiti kullanıldığında, 2017 yılı bütçesine gelebilecek azami yani oradaki demin söylenen yüzde 7 risk tam olarak gerçekleşirse gelebilecek risk miktarı olarak, bütçe gideri olarak ifade ediliyor. Demin söylenen o 70 milyon liralık kısım gerçekleşmiş risk karşılığı dönüp Hazineden bu paranın temini ve ilgili bankaya bunun ödenmesi. Onun için son derece düşük olması da aslında şeyden kaynaklanıyor, sistem yavaş işliyor, süreç uzuyor, Kredi Garanti Fonu bu işi manuel yapıyor ama yeni sistemde Bankalar Birliğiyle beraber çalışıldı. Bankalar bu sisteme son derece önem veriyorlar ve bir portföy yaklaşımı içinde bu kredi limitini banka daha profesyonelce yürütüyor. Şimdi ne dersek diyelim Kredi Garanti Fonu'nun kendi ekibiyle incelemesi mi daha önemli yoksa bankanın mı daha profesyonel bir şekilde incelemesi mi daha önemli?
Teşekkür ediyorum.