KOMİSYON KONUŞMASI

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Şimdi, bir önceki maddede dışarı çıktığım için, görüşemediğim için ben aslında onunla birleştirip bazı şeyleri söyleyeceğim.

Şimdi, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınmasıyla ilgili yine 21 Şubatta bir değişiklik yapılmıştı. Yine, burada AKP iktidarı kendisini korumak amacıyla, bu dinlemeleri özellikle engellemek amacıyla yapmıştı bunu, ağır ceza mahkemesinde oy birliğiyle karar verilsin diye ancak şimdi, işte, iletişim tespitiyle ilgili konu ayrılıyor ve deniyor ki: "Bu konuda tek hâkim de karar verebilir. Sadece ağır ceza mahkemesinin 3 hâkimli karar vermesi değil, tek hâkimde karar verebilir."

Şimdi, ben yine bu Polis, Vazife ve Salahiyet Yasası'na değineceğim. Şimdi, burada Ek 7'nci maddede şu söyleniyor... Yani, biz burada tartışıyoruz ama hiç güvencesi olmayan başka bir şey var, yani "Hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde emniyet genel müdürü veya istihbarat dairesi başkanının yazılı emriyle telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişim tespit edilebilir, dinlenebilir, sinyal bilgileri değerlendirilebilir, kayda alınabilir:"

Sayın Başkanım, yani, burada "Ağır ceza mahkemesinin oy birliğiyle karar alır." diye getiriliyor. Burada sadece, bakın, bu metinde emniyet genel müdürü ve istihbarat daire başkanının emriyle dinleme de dâhil, kayda alınma da dâhil hepsi oluyor.

BAŞKAN - Bu yargısal ve istihbari.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Yani, bu ne güvence, bu ne güvencesizlik? Yani, böyle bir çelişki olmaz. Yani, buradaki bu değişiklikleri o zaman buraya da, hâkim kararı olmaksızın...

BAŞKAN - O istihbari, bu yargı dinlemesi.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Anladım ama, yani, sonuçta kişi güvenliğinden bahsediyoruz ya, kişi güvenliği burada zaten yok, hiç öyle bir şey yok. Yani, bunu ne için, kimin için, nasıl kullandı? İşte, o emniyetçilerin, "paralelci emniyetçi" dediklerinizin kullandıkları şey... Belki de pek çoğumuz bu nedenle dinlendik yani bu "önleme dinlemesi" denilen şey yoluyla dinlendik. Yani, bu iki metin arasındaki çelişkiler giderilmeli öncelikle.

Yani, şimdi, iletişim tespiti... Tamam, diyelim ki aile mahkemelerinde de biz bunu talep ettiğimizde tek hâkim karar verebiliyor. Yani, işte, kiminle görüşüldü, kiminle konuşuldu, buna da tek hâkim karar verebiliyordu. Belki bu olabilir ama bu Polis Vazife ve Salahiyet Yasası'nda da aslında insanların gerçek güvenceye kavuşması gereken şey budur, burada asıl değişiklik yapılması gereklidir diye düşünüyorum ben, burada da güvenceye kavuşturulmalı.

Diğer yanıyla ise, bunların hepsinde, tümünde -yani teknik araçla takipte, işte, el koymada ve bu dinleme, iletişim tespiti vesaire gibi konularda- katalog suçlar artırılıyor. Şimdi, anayasal düzene karşı suçlarda özellikle Hükûmete karşı suç ve Hükûmete karşı silahlı isyan, bunlar var.

Şimdi, bakın, burada Gezi eylemlerinde bu eylemlere katıldığı için Çarşı Grubu yöneticileri hakkında davalar açıldı ve müebbet istendi. Ne yaptı bu insanlar? O barışçıl gösterilere katıldılar; yani, işte, herhangi bir şekilde silah kullanmadılar ama burada açılan dava müebbetle, yine, işte, Hükûmete karşı suç, Hükûmete karşı isyan, bu nedenle onlar hakkında bu davalar açıldı. O zaman aklımıza bizim şu geliyor...

FARUK BAL (Konya) - 2'nci Balyoz vakası.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Şu geliyor: Yani, biraz önce de söyledik, bu işler PKK'ya karşı ya da paralel yapılanmaya karşı kullanılmaktan ziyade, burada da somut örneğinde gördüğümüz gibi, aslında Hükûmete karşı daha muhalif olan ya da normal gösteriler de yapan, o gösteriler sırasında, işte, TOMA'ya karşı ya da tazyikli suya karşı direnen o kırmızılı kadın gibi kadınlar bile Hükûmeti yıkmaktan demek ki suçlanabilecekler, böylesi bir durumla karşı karşıya kalıyoruz. Bir buna değinmek istiyorum çünkü önümüzde bir örnek var, kötü bir örnek var. Yani, "anayasal düzene karşı işlenen suçlar" adı altında Gezi direnişine katılan bütün insanlar bu suçlardan hem mahkûm edilebilecekler hem de bu tedbir kararları o kişiler için, yani hepimiz için kullanılabilecek.

Yani, diyelim ki ben, işte, bir çağrı yapıyorum, Twitter'dan bir çağrı yapıyorum. Yarın, örneğin, İstanbul casusluk davasında Anayasa Mahkemesi on aydır karar vermediği için ve hiçbir şekilde aleyhlerinde ciddi bir delil yokken sadece uydurulmuş sahte dijital verilerle hâlen daha 6 insan -5'i asker, 1'i de sivil memur olmak üzere- cezaevindeler. Bununla ilgili örneğin biz Anayasa Mahkemesinin önüne gideceğiz yarın saat 13.00'te. Ben de bir Tweet attım, dedim ki: "Anayasa Mahkemesinin önündeyiz." Atacağım da zaten. "Önündeyiz." "Yarın orada bir eylem yapacağız." dedim.

BAŞKAN - Hayır, yarın uykuda olursunuz saat 13.00'te. Bunu biz bitireceğiz mesela onda, on birde sabah.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Yani, ben oraya gideceğim, söz verdim.

Şimdi, ben Hükûmete karşı ya da...

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Buradan gideriz Başkanım.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Hep beraber gidelim Başkanım, aslında ihtiyaçları var. Yani, şu anda Balyoz davasından falan herkes çıktı ya, o Balyoz davasından çok daha ağır koşullardalar.

BAŞKAN - Peki, evet.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Hiçbir tanık dahi dinlenmemiş bu insanlar hakkında.

Şimdi, ben oraya o eylem için bir Tweet attım. Orada diyelim ki bir olay oldu, TOMA geldi, gaz sıkıldı vesaire.

BAŞKAN - "Toplantıya niye ara verelim"in sebebini anlıyorum, evet.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Yani, şunu bitirmek istiyorum Başkanım.

O zaman ben de aynı suçlamayla anayasal düzene karşı muhalefet yapmakla...

HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) - Şimdi, bu Anayasa Mahkemesinin önünde olursa anayasal...

BAŞKAN - Yok, yapmaz. Sen de ortalığı karıştırma ya. (Gülüşmeler)

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Yani, işte, orada mesela TOMA'lar gelecek ya, TOMA'lara direneceğiz ya, yani, tazyikli su sıksalar da direneceğiz ya, hatta orada askerler de olacakları için, Sayın Başkanım, askerlerin de kendi silahları olduğu için, belki bellerinde de silah olacak ya, biz silahlı bir şekilde ayaklanmış olacağız. Yani, böylesi bir şeyle karşı karşıya kalabiliriz, bakın, sadece o barışçıl gösteriye katıldığımızdan dolayı.

BAŞKAN - Anladım, peki.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Onun için, bu maddeler iyi uygulanırsa, gerçekten, yargı dizayn edilmeden yani gerçekten hâkimler tarafından uygulanırsa bir anlamı var, yoksa bu maddeler hepimiz için aslında bir tehlike.

El koymayla ilgili de şunu söylemek istiyorum: Şimdi, yine Gezi direnişinden bir örnek vereceğim. Örneğin, o Taksim Meydanı'ndaki olaylar nedeniyle insanlar gazdan mağdur oldukları için oradaki bir otele sığındılar. Şimdi, o otel o insanları aldı, korudu, onların tedavilerinin yapılması konusunda çaba sarf etti ya da camiye sığındılar. İşte Başbakanın her zaman -şimdi Cumhurbaşkanımız- öncesindeki Başbakanın "Camiye gittiler, orada ayakkabılarıyla girdiler, içti içtiler." falan lafları var da yani gerçek olmayan laflar. Şimdi, bu türden şeyler yapıldı. O cami imamı yani bu el koyma gibi bir şeyle karşılaşabilir ya da diyelim ki Gezi direnişine o desteği veren otel sahipleri de el koymayla karşı karşıya kalabilirler mi, şimdi, bizim kaygılarımız bunlar. Yani, muhalif olan, Hükûmete destek vermeyen iş adamları da bu el koyma ile karşı karşıya kalıp mal varlığına el konulabilir mi, kaygılarımız buradan. O nedenle, kamuoyunun dile getirdiği bu kaygıları bizim de dile getirmemiz burada görevimiz. Yani, bunlar eğer yargı dizayn edilirse gerçek anlamda, hukuki anlamda kullanılmayıp baskı unsuru olarak kullanılabilir, korkularımız bunlardır Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Dilek Hanım, çok sağ olun.