KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi öncelikle saygıyla selamlıyorum. Biraz önceki müzakereleri izlerken Nietzsche'nin güzel bir sözü vardır: "Büyük fikirler güvercin kanatlarıyla gelir." diyor. Gerçekten de kimi zaman fısıltıyla söylenen bir söz, gökyüzüne yüksek bir hançereyle haykırılan sözlerden daha etkili olabilir. Önemli olan sözün kendisidir.

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Avaz da öyledir Hocam, avaz da önemlidir.

BAŞKAN - Arkadaşlar, herkese söz vereceğiz, Sayın Bostancı'nın şu anda.

Buyurun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - O bakımdan buradaki müzakerelerin hepimizin ortak hassasiyeti olan, hepimizin esasen varlık nedeni olan demokratik müktesebata, demokrasinin normlarına, onun medeni müzakere esaslarına uygun bir şekilde sürdürülmesi konusunda herkesin muhakkak hassasiyet göstereceğine inanıyorum. Burada önemli olan karşılıklı tezlerin dile getirilmesi, değerlendirmelerin muhatapların anlayacağı, onlar için blokaj oluşturmayacak, onlara da nüfuz edecek bir dille iletilmesi, bence böyle bir tarz ve dil emin olun hem demokrasinin ruhunda mündemiçtir hem de burada şu Komisyondan ve değerli arkadaşların katılımlarından bir fayda ümit ediyorsak böyle bir dil ve üslupla bu faydayı sağlarız diye düşünüyorum. Yoksa yüksek sesli birtakım hitaplar ve buradaki ortamı gerecek birtakım ifadelerin esasen varlık nedenimiz olan demokrasiye onun müzakere esasına bir katkı sağlamayacağını düşünüyorum.

Öncelikle Türkiye terörle ağır şartlarda bir mücadele veriyor, peş peşe birtakım olaylar yaşadık. Hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyorum. Yaralananlar sadece terör olayları dolayısıyla yaralananlar değil elbette, bu olayları herkesi derinden yaralıyor. İlla yaranın bir şarapnel parçası olması gerekmiyor. Eminin burada bulunan kıymetli vekiller yaşanan olaylardan dolayı son derece müteessirdirler ve terörün kastı olan millette korku ve panik yaratmak, siyasi çatışmaları hızlandırmak, mevcut fay hatlarını hareketlendirmek tarzındaki hedeflerini kesinlikle hesap ederek büyük bir dikkat ve incelikle halkın ortaklığı ve birliği yönünde bir tavrın sahibiler. Şimdiye kadar yapılan açıklamalara baktığımızda da bunu görüyoruz.

Şunu biliyoruz: Terör zayıftır. Kesinlikle terör şiddet marifetiyle, asıl hedefi olmayan kurbanlar marifetiyle halkı tehdit ederek kendi taleplerine uygun bir politik ve toplumsal atmosfer kurmak ister. Bunu yaparken de asıl dayanmak istediği, asıl güç almak istediği, kendi güçsüzlüğünü telafi etmek istediği toplumun içindeki siyasi rekabetten, çok çeşitli tartışmalardan kaynaklanan fay hatlarında kırıklar yaratma arzusudur. Buna fırsat vermemek son derece önemli. Bu ülke hepimizin memleketin bugününe ve geleceğine ilişkin fikirlerimiz farklı olabilir, tasavvurlarımız farklı olabilir ama bir hususta mutabıkız bu işler kesinlikle medeni bir zeminde ve demokratik usuller çerçevesinde tartışılmalı, konuşulmalı, katkı sağlanmalı, sahip olduğumuz değerlere ilişkin de ortaklıklarımızı bir kez daha teyit etmek isterim. Cumhuriyete ilişkin endişelerden bahsedildi. Bizim hiçbir endişemiz yok. Emin olun cumhuriyete ilişkin herhangi bir tehdit ve tehlike söz konusu olduğunda herkes buna karşı çıkacaktır ve çıkmıştır. 15 Temmuzda yaşanan tehdit doğrudan doğruya bir iktidara bir çevreye karşı değil halkın iradesine, halkın karar verme salahiyetine yönelik bir darbe girişimiydi ve o gün buna karşı çıkan bu siyaset, bu ahlak, bu müktesebat elbette bundan sonrasına ilişkin de eğer cumhuriyet ve demokrasi herhangi bir tehditle karşılaşırsa eminim aramızdaki farklılıkların hiçbir önemi kalmaz, hep beraber aynı safta yerimizi alırız.

İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Sayın Başkan, bu bir tehdittir. Verdiğiniz teklif tehdittir.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Bu teklif zaten tehdittir.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Kıymetli arkadaşlar, izin verirseniz ben anlatayım. Tabii, siz de konuşacaksınız yani herkes kendi görüşünü anlatıyor neticede. Biraz önce kıymetli bir grup başkan vekilimiz meseleye farklı pencerelerden bakıldığını ifade etti. Bunların hepsinin keşke tek bir pencerede toplanma imkânı olsa ama bu mümkün olmuyor. Sonuçta herkesin kendi gördüğü yerden müzakere etmesi ve nihai olarak kurallara uygun bir şekilde bu müzakerelerin bir yere bağlanması icap ediyor. Bunun da kurallar çerçevesinde yapılması gerekiyor.

Kıymetli arkadaşlar, kesinlikle anayasa tartışmaları önemlidir. 19'uncu yüzyıl Avrupa'da çok çeşitli biçimlerde bu tartışmaların yaşandığı bir safahatla geçti. İşte, Rusya'daki bu Dekabrist hareketlerini filan muhakkak kıymetli arkadaşlar hatırlayacaklardır. Bizde de 1876'dan bu yana anayasa konusu gündemdedir. Çeşitli anayasa değişiklikleri yaşandı ama genellikle de bu anayasa değişiklikleri özellikle 1961, 1982 Anayasaları darbe anayasası olduğu için...

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Bu da darbe anayasası.

MEHMET TÜM (Balıkesir) - Burada da darbe var.

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen...

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - İzin verir misiniz efendim, izin verir misiniz.

Halk ve halkı temsil eden çeşitli kurum ve kuruluşlar darbe anayasalarına ilişkin itirazlar dile getirdiler. Zaman içerisinde kısmen bu yasalarda, anayasalarda değişiklikler de oldu. Ama, mesele, sivil bir anayasanın yeni baştan herkesin katkısıyla yazılabilmesi mümkün mü, bunu araştırdık. 24'üncü Dönemde buna ilişkin tartışmalar yaşandı ve neticede bir komisyon kuruldu ve biraz önce kıymetli arkadaşımızın ifade ettiği, "eşit temsil" dediği bence eşitsiz bir temsil olan -bu eşit temsil meselesi de ayrıca tartışılır- ama Mecliste grubu bulunan partiler bakımından eşit bir temsil olan bir komisyon kuruldu. Niçin eşitsiz bir temsil, onu da söyleyeyim: Bakın, eşit temsil, buradaki komisyonun yapısıdır. Bizler milletin kendisi değiliz, milletin temsilcileriyiz. Temsil ettiğimiz insanlar var ve eşit temsilden bahsediyorsak 50 milyon küsur seçmeni temsil eden vekiller üzerinden muhakeme etmemiz gerekir. Yoksa, onları temsil edenler üzerinden bir eşit temsil mantığı doğru olmaz. Demokrasi, halk iradesi dediğimizde temsilciler kimleri temsil ediyorsa o oranda bir temsiliyet... Esasen komisyonların temel yapısı bu şekilde teşekkül ediyor. Herkesin bir oyu herhâlde aynı kıymette olduğu için temsiliyeti de bu çerçevede görmek gerekir. Ama, 24'üncü Dönemde mademki Anayasa yapılmak isteniyor, mademki bütün partiler katkı sağlamak istiyor bu manada bir eşit temsil üzerinden bir komisyon kuruldu. Orada da ondan önce de esasen bu anayasa değişikliğine ilişkin, bizim getirdiğimiz, MHP'yle birlikte uzlaşarak ortaya koyduğumuz bu teklifin başka tür versiyonları, daha AK PARTİ'nin teklifi olan bir biçimi, adını "başkanlık sistemi" olarak koyduğumuz yaklaşım, bu Anayasa Komisyonunda görüşülmeli değil miydi yani normal yapılması gereken bu değil miydi? Orada görüşülmedi. Niçin görüşülmedi? Çünkü, buna fırsat verilmedi. Daha sonraki dönemde de aynı fırsat verilmedi. Keşke o dönemlerde bunları konuşabilme, görüşebilme imkânı olsaydı. Ama, bunlara komisyonlarda fırsat verilmemesi kamuoyunda tartışılmadığı anlamında gelmiyor. Otuz küsur yıldır başkanlık olsun, Cumhurbaşkanlığı sistemi olsun, sistem değişikliğine ilişkin tartışmalar bu memlekette yapılmıyor mu? Emin olun, her tür ayrıntısına kadar yapılıyor. Televizyonlarda sabahtan akşama kadar bunların müzakereleri yapılıyor ve insanlar bütün bunları takip ediyorlar. Sonuçta, biz burada bir anayasa değişikliği teklifi getirirken ledünî, esatiri, transandantal bir şeyden bahsetmiyoruz. Böyle çekirdeğinde kimselerin nüfuz edemediği gizli bilgileri içeren bir anlatı filan değil bu. Doğrudan doğruya halkın anlayacağı, bileceği, esasen buna ilişkin müzakerelere de imkân veren o zeminlerden birisi olarak da bu komisyonun görüldüğü bir tartışma. O yüzden, halkın bundan haberinin olamayacağı, esasen kimi eksikliklerin yaşanacağı tarzındaki değerlendirmelere şahsen benim katılmam mümkün değil.

MURAT EMİR (Ankara) - Ajanslar çıkmasın mı demek istiyorsunuz? Ajanslar kalsın demek istiyorsunuz herhâlde, ben böyle anlıyorum sizi dinleyince?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - İzin verir misiniz.

BAŞKAN - Kesmeyelim sözünü lütfen, Murat Bey.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Arkadaşlar, burada Komisyon çalışmaları çerçevesinde zaten basın mensupları var, hepimiz komisyonlarda bulunduk. Bu basın mensupları sürekli haberlerini geçiyorlar, tartışmaları iletiyorlar, esasen burada görev alan kıymetli arkadaşlarımız televizyonlarda kendi yaklaşımlarını kamuoyuna intikal ettiriyorlar, partiler çeşitli toplantılarla bunu yapıyorlar. Bu işin bir Genel Kurul safahatı var, orada da tartışmalar yaşanacak. Dolayısıyla, halkın bundan haberinin olmayacağı, halkın haber alma hakkının engellendiği tarzındaki bir hükme benim katılmam mümkün değil.

Kıymetli arkadaşlar, rejim değişikliği iddialarına da katılmıyoruz. Esasen rejimler -ben yanlış biliyorsam lütfen beni düzeltin- monarşi, aristokrasi, demokrasi, tiranlık, oligarşi, politeia, Aristo'nun tasniflemesini söylüyorum...

MEHMET TÜM (Balıkesir) - Ya da faşizm.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Faşizm, tiranlık, onlar ayrı. Yani, bir rejimin demokratik bir karakterde olup olmadığının belli referansları vardır. Eğer bir ülkede seçimler yapıyorsanız...

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Bundan sonra olmayacak seçimler.

MEHMET TÜM (Balıkesir) - Her şeyi bir adama bağlarsanız...

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Tamamlıyorum, niye acele ediyorsunuz?

BAŞKAN - Arkadaşlar, karşılıklı konuşmayalım, gelecek sıra herkese. Herkesi dinleyeceğiz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - ...ve yine seçimle gelmiş olan insanları seçimlerle geri çağırabilme hakkınız varsa, yeni seçimleri de yapabiliyorsanız, onları geri çağırabiliyorsanız ve aynı zamanda temel haklara ve özgürlüklere ilişkin bir müktesebat söz konusu ise orada demokrasi vardır.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Bu tekliflerde yok. İmza attığınız teklifi okumadınız mı?

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) - Hocam, teklifi okumadınız herhâlde.

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen...

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Bu tekliflere de geleceğiz.

Kıymetli arkadaşlar, demokrasinin bir tarihi var. Demokrasi, çok çeşitli siyasi partilerin katkılarıyla ama aynı zamanda bu ülkenin genel gelişim çizgisiyle sosyolojik olarak da tahkim edilen bir süreçtir. Şehirleşen, sanayileşen, insanların büyük bir kısmının şehirlerde oturduğu ve çeşitli haber alma kaynaklarıyla bağlantılar kurduğu bir ülkede, dünyayla daha fazla iletişimin ve ilişkinin geliştiği bir coğrafyada demokrasi daha da güç kazanır. İnsanların sadece siyasi bir rejim olarak değil, hayat tarzının ve varoluşlarının bir parçası hâline gelir. Ben Türkiye'nin, şahsen, sosyolojik olarak da bu zeminde yürüdüğü kanaatindeyim. Eldeki bütün mevcut veriler, Türkiye'nin yaşadığı süreç, demokrasiye ilişkin kazanımları, bu zengin müktesebat sonuçta buna işaret ediyor.

Kıymetli arkadaşlar, bu boş kâğıda imza meselesi doğru değil. Bütün milletvekili arkadaşlarımız imza atarlarken bu anayasa değişikliğinin neler getirdiğine ilişkin bilgi sahibiydiler ve o çerçevede imzalarını attılar.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Ama, boş kâğıda.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Taslak değişti.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - E, dolu bir kâğıda imza atamazsınız, boş olacak tabii ki kâğıt imza atmak için. (Alkışlar)

Kıymetli arkadaşlar, daha çok konuşacağız inşallah yani burada karşılıklı bir biçimde.

Ben esasen herkesin bildiği, basından takip ettiği, her yere intikal etmiş olan bu anayasa değişikliği teklifiyle -21 maddeden müteşekkil- neler getiriyoruz, çok teknik detayına inmeden... Çünkü, buradaki kıymetli hazırun muhakkak bunun detaylarına inecek, tabiri caizse her türlü ayrıntısına kadar tartışacaktır kendi mantığı ve illiyet bağları içerisinde ve her kim nasıl bir hüküm ve yargıda bulunacaksa arkasını klişe birtakım sloganik ifadelerle değil, eminim, buradaki kıymetli zevat ne iddia ediyorsa arkasını buradaki değişikliğin ve hukuki inceliklerin verileriyle doldurarak illiyet bağları çerçevesinde bunu ortaya koyacaktır.

Bizim getirdiğimiz teklif, esasen 2007 yılından sonra, bu Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi meselesinden sonra ortaya çıkan iki başlılığı çözmek ve bu çerçevede "Cumhurbaşkanlığı sistemi" olarak adlandırdığımız bir yürütmeyle mevcut değişikliği gerçekleştirmek üzerine kurulmuştur. Bunun da birtakım problemler doğuracağı, iki başlılığın işlerin yürümesine ilişkin kimi aksamalar doğuracağı düşüncesiyle hem hükûmetin hem de Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin rekabet hâlinde iki farklı güç merkezi doğuracağı endişesi, kaygısı ve buna ilişkin kimi veriler çerçevesinde bir çözüm yolu olarak düşünülmüş bir sistemdir.

Çok ana hatlarıyla söyleyecek olursak, milletvekili sayısı 600'e çıkıyor, tekliflerimizin içindeki mevcut unsurlardan birisi. Seçilme yaşı 18'e düşüyor. Tabii, 18 yaşındaki kişiyi reşit ve mümeyyiz vasfı olan kişi olarak tanımladığımızda ona seçme hakkıyla birlikte seçilme hakkının da verilmesi uygun ve yerinde olur. Mesele bir ilke meselesidir.

Cumhurbaşkanı seçimleriyle Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimleri aynı günde ve beş yılda bir yapılacak.

AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) - Bunun gerekçeleri var mı Hocam?

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Var tabii, bunlar hep konuşulacak.

Yedek milletvekilliği sistemi getiriliyor arkadaşlar, birçok Avrupa ülkesinde de mevcut bu.

Türkiye Büyük Millet Meclisi belli bir konuda Meclis araştırması ve genel görüşme yapabilecek.

Milletvekilleri yazılı soru sorabilecek.

Cumhurbaşkanı adayını kimler gösterebilir, bunlara ilişkin tafsilat var, siyasi parti grupları gösterir. Halk inisiyatifine fırsat tanınıyor ve 100 bin imza toplandığında onlar da Cumhurbaşkanı adayı gösterebiliyorlar.

Cumhurbaşkanı Cumhurbaşkanı yardımcıları ile bakanları atamaya yetkili kişi olarak yürütmenin başı oluyor. Yönetmelikler çıkarabiliyor Cumhurbaşkanı.

Eğer hakkında suç işlediği iddiasıyla bir yaklaşım, bir iddia söz konusu olursa Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının salt çoğunluğunun vereceği önergeyle soruşturma açılması istenebiliyor.

BAŞKAN - Arkadaşlar, bir uğultu var. Dinleyelim lütfen.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Arkadaşların ilgisi dağıldı galiba, herkes mevzuyu bilince.

Üye tam sayısının beşte 3 çoğunluğunun gizli oyuyla soruşturma açılmasına karar verilebiliyor. Soruşturma açılmasına karar verilmesi hâlinde her siyasi parti, komisyona gücü oranında verebileceği üye sayısının 3 katı aday gösteriyor vesaire. Teknik detayları takip ediyordur muhakkak ki arkadaşlar.

Cumhurbaşkanı bir veya birden fazla yardımcı atayabiliyor. Herhangi bir nedenle boşalması hâlinde yardımcı vekâlet ediyor. Kırk beş gün içinde yeniden seçim yapılıyor.

Cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakanlar hakkında görevleriyle ilgili suç işledikleri iddiasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının salt çoğunluğunun vereceği önergeyle soruşturma açılması istenebiliyor.

Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının beşte 3 çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verilebilir. Bu durumda Meclis ile Cumhurbaşkanı seçimi birlikte yapılıyor karşılıklı bir dengeleme sistemi olarak.

Cumhurbaşkanı ikinci döneminde Meclisin yenilenmesine karar vermesi hâlinde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tekrar aday olabiliyor.

Olağanüstü hâli Cumhurbaşkanı ilan edebiliyor. Bu altı ayı geçemiyor.

Üst düzey kamu görevlilerinin atamalarına ilişkin esaslar kararnameyle düzenlenebiliyor.

Merkezî idare kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşlarının kuruluş, görev, yetki ve sorumlulukları Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenleniyor.

Disiplin mahkemeleri dışında askerî mahkemeler kurulamıyor, yargıda birlik sağlanıyor.

HSYK hâkimler ve savcılar kurulu adını alıyor, iki kurul hâline geliyor, 12 üyeden oluşuyor, iki daire hâlinde çalışıyor. 1 üyesi Adalet Bakanı oluyor, 5 üye Cumhurbaşkanı tarafından, 3 üye Yargıtay üyeleri arasından, 1 üye Danıştay üyeleri arasından, 2 üye de hukukçu akademisyenler ile avukatlar arasından; Meclis tarafından seçilecek üye için ilk turda üçte 2 çoğunluk aranarak seçimler gerçekleştiriliyor, seçilemezse 2'nci turda beşte 3 çoğunluk aranıyor.

Cumhurbaşkanı, bütçe kanun teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisine mali yılbaşından en az yetmiş beş gün önce gönderiyor. Bütçe teklifi, Bütçe Komisyonunda görüşülüyor, Komisyonun kabul edeceği metin Genel Kurulda görüşülüp mali yılbaşına kadar karara bağlanıyor. Milletvekilleri bütçeyle ilgili gider artırıcı veya gelirleri azaltıcı önerilerde bulunamıyorlar.

Anayasa'da yer alan "Başbakan" ibareleri "Cumhurbaşkanı Yardımcıları" şeklinde değiştiriliyor.

Kanun hükmünde kararname kalkıyor, yerine Cumhurbaşkanlığı kararnamesi geliyor. Cumhurbaşkanlığı kararnameleri anayasal yargı denetimine tabi oluyor.

Daha evvel, Cumhurbaşkanının geri gönderdiği kanunlar aynı şekilde kabul edilirse Resmî Gazete'de yayımlanıyordu. Geri gönderilen kanunlar ancak üye tam sayısının salt çoğunluğuyla kabul edilirse Resmî Gazete'de yayımlanıp yürürlüğe giriyor.

Devlet Denetleme Kurulunun yetki alanına idari soruşturma da ekleniyor.

Anayasa Mahkemesinin üye sayısı 17'den 15'e düşürülüyor. Askerî Yargıtay ile Askerî Yüksek İdare Mahkemesi üyeleri arasından atanan Anayasa Mahkemesi üyeleri koltukları boşalıyor çünkü bu mahkemeler kaldırılıyor.

Geçici maddeyle, Meclis ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri bir arada 3 Kasım 2019'da yapılacak, öyle planlanıyor.

Meclisin seçim kararı alması hâlinde, 27'nci Dönem Milletvekili Seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimleri bir arada yapılıyor.

Kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren en geç altı ay içinde Meclis bu değişikliklerin gerektirdiği İç Tüzük ve kanuni düzenlemeleri yapmak durumunda.

Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyeleri kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren en geç otuz gün içinde seçiliyorlar.

Kanun yürürlüğe girdiğinde yürürlükte bulunan kanun hükmünde kararnameler, tüzükler, Başbakanlık ve Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan yönetmelikler ile düzenleyici işlemler yürürlükten kaldırılmadıkça geçerliliğini sürdürüyorlar.

"Seçimlere ilişkin kanuni değişikliklerin bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmayacağı..." hükmü ilk TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde uygulanmıyor. Bu değişiklikler 2019'daki TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde uygulanacaklar. Tek istisnası, Cumhurbaşkanının parti üyeliği olacak olması. Cumhurbaşkanı aynı zamanda siyasi bir kişilik olduğu için parti üyeliğini sürdürebiliyor.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Tarafsız ve birleştirici olacak o zaman!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler ile Yüksek Askerî Şûranın tüm kararları yargı denetimine tabi tutuluyor.

Gensoru kaldırılıyor, Meclis soruşturması kaldırılıyor.

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğini düzenleyen hüküm kaldırılıyor, Bakanlar Kurulu kaldırılıyor. Bunlar işin tabiatı gereği yapılan işler.

Kıymetli arkadaşlar, çok ana hatlarıyla ben teklifi sundum. Esasen, arkadaşlar, hem Komisyon üyesi arkadaşlar hem de milletvekili arkadaşlar teklifin ne olduğunu gayet iyi biliyorlar. Burada toplanma maksadımız da zaten tek tek her bir maddenin üzerinden geçmek ve bunlar ne getiriyor, bunlara ilişkin arka plan tartışmalarını yapmak. Ümit ederim, verimli bir çalışma gerçekleştiririz. Demokrasimize, cumhuriyetimize katkı sağlayacak şekilde bu teklifin Komisyonumuzdan geçmesi ümidimi ve temennimi ifade ederek beni dinlediğiniz için teşekkür edip sözlerimi noktalıyorum.

Sağ olun.