KOMİSYON KONUŞMASI

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Öncelikle, gerek 2016 yılında başlamış olduğumuz bir teşviki devam ettirmek gerekse 2017 yılında özellikle işletmelerimizin ilk aylardaki nakit ihtiyaçlarına katkı yapmak amacıyla bu düzenlemeleri getirdik. 2016 yılı başında asgari ücreti, Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun yüzde 30 artırdığı dönemde işverenler haklı olarak bu kadarlık yüksek bir artışa katlanma noktasında zorluklar taşıyacaklarını söyledikleri zaman, hiç Bütçe Kanunu'nda, yani 2016 yılı için orta vadeli programda öngörmediğimiz bir maliyeti işverenlerle birlikte ve yine o dönemde işçi sendikalarıyla da istişare ederek böyle bir desteği getirdik. 2016 yılına ilişkin ilk bütçe hazırlıklarında olmayan ilave bir yük olarak kamu maliyesine gelmiş oldu. O dönemde de, hem kapsam hem de miktarları belirlerken, ister istemez bütçe imkânlarını gözden ırak tutma imkânımız olmadığı için böyle bir sistem geliştirdik. Sistemdeki temel unsur, daha düşük ücret seviyelerinde, özellikle asgari ücret veya bu ücret seviyesine yakın çalışanlar bakımından bu desteği getirmek, elimizdeki mevcut veya imkânlarımızın elverdiği bütçe imkânını daha çok düşük ücretli gruplar için kullanmak. Bence, bu, daha doğru bir yaklaşım. Yani aynı 100 liranız var. Bu 100 liranızı, sosyal tarafların belirttiği gibi, bütün herkese yayarsanız o zaman bütün işverenler yararlanacak ama o durumda işçilik maliyetleri toplam giderler içerisinde daha yüksek olan işletmeler bakımından daha az bir marjinal fayda sağlayacakken daha yüksek katma değerli, daha yüksek gelir oluşturan işletmelerde ise farklı bir durum ortaya çıkacak. Dolayısıyla, bir taraftan sosyal bir dengeyi bir taraftan işletmelerin durumunu dikkate alarak bir düzenleme yaptık, 2016 yılında Sosyal Güvenlik Kurumunun buradan uğradığı kaybı da telafi ettik. Fakat, şunu da unutmayalım ki 2008 yılından bu yana kamu bütçesinden, her yıl Sosyal Güvenlik Kurumu üzerinden işverenlerin iş gücü maliyetlerini azaltmak için bir destek halihazırda yapıyoruz, biz buna "5 puan indirimi desteği" diyoruz. Yani bugün hatırlıyorum ben ilk başladığımız yılda, yaklaşık 2008 yılında sanıyorum 4 veya 5 milyar liraydı bu rakam. Şimdi gelinen noktada, 2016'da 5 puan teşviki kapsamında aslında işletmelerin ödemeleri gereken yaklaşık 11.7 milyar liralık pirimin tahsilinden vazgeçmişiz. Yani işverenlere 2008 yılından bu yana süreklilik arz edecek şekilde bir teşvik unsurunu devam ettiriyoruz. Bunu 2017 yılında da aynı şekilde devam ettireceğiz.

Asgari ücret desteği konusunda da, aslında, geçen sene bunu sadece bir yıl olmak üzere getirdiğimizi, getireceğimizi söyledik ve buna bu şekilde açıklama yaptık. Fakat, gelinen noktada özellikle işletmelerin bugünkü içinde bulundukları durumu değerlendirerek 2017 yılında da genel ekonomik koşullara katkı sağlamak amacıyla asgari ücret desteğini devam ettirme kararı aldık, 2018 yılına ilişkin olarak şu an itibarıyla devam ettirme yönünde bir kararımız yok. Tabii, asgari ücret desteğinin kapsamı, oranları, miktarları belirlenirken bütçe imkânları ve 2016 başında asgari ücret artışından kaynaklı olarak işletmelere normal trendin üzerinde gelen yük miktarı dikkate alınmak suretiyle belirlenecek, onu da ifade edeyim.

"Sosyal güvenlik primlerinden vazgeçmek yerine gelir vergisinden vazgeçsek daha doğru olur." şeklinde bir değerlendirme var. Tabii, tercihe bağlı ama özellikle asgari ücret, yani primle gelir vergisi kesintilerini yan yana koyduğumuzda özellikle asgari ücret üzerindeki vergi yükü neredeyse sıfır. Yani kişini şahsi ve medeni hâline bağlı olarak efektif vergi oranı yüzde 15 olsa da, nominal vergi oranı yüzde 15 olsa da, yüzde 20 de olsa asgari geçim indirimi nedeniyle efektif vergi oranı yüzde 5, yüzde 3, sıfıra kadar iniyor. Dolayısıyla, oradan vereceğimiz...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - O zaman bu teşviki yapmanın bir anlamı kalmıyor.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Nasıl?

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Bu, asgari ücretlilere yapılan bir teşvik değil mi? O zaman bir anlamı kalmıyor.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok, yok, bu sadece asgari ücret...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Bu asgari ücretlilere yapılan bir teşvik...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok, yok, hayır, şöyle: Bu yaptığımız teşvik, Cevdet Bey de açıkladı, asgari ücret düzeyinde ücret alanlara getirilen bir teşvik değil. Bugün Türkiye'de uygulanan net asgari ücret 1.300 lira, bürüt asgari ücret 1.647 lira. Ama bu desteğin kapsamı ücreti 2.550 liraya kadar olan tüm çalışanları kapsıyor. Cevdet Bey yine ifade etti, yani bugün...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Asgari ücretten geldi bu.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok, yok, geldi ama şöyle: O zaman sosyal taraflar, işçi sendikaları, işveren sendikaları, toplu sözleşmede asgari ücret dışında, asgari ücret üzerinden bir anlaşma yapılsa bile değişik adlarla sosyal yardım ödemeleri veya değişik başka ödemelerle aslında bordroda asgari ücret üzerinden bir temel ücret anlaşması yapılsa bile diğer adlarla yapılan ödemeler nedeniyle ücretin daha yüksek olduğunu ifade ettiler ve o zaman yaptığımız görüşlere bağlı olarak Sosyal Güvenlik Kurumunun kayıtlarını da dikkate alarak rakamı 2.550 liraya çıkarttık. Yani bugün Türkiye'de, 2015 yılında -değil mi 2015 yılında; bakın 2015 yılında, 2016 bile değil- işverenin bordrosunda kayıtlı olan bir kişi için eğer 2.550 lira ve altında ücret ödenmişse... Yani o dönemde hatırlayın asgari ücret kaç liraydı? Bin liraydı. Bakın şunu unutmayalım: 2016 yılında ödediğimiz asgari ücret desteğinin kapsamını belirlerken işverenlerin 2015 yılında Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirdikleri bildirgelere baktık. 2015 yılında net asgari ücret bin liraydı, bürüt asgari ücret 1.279 liraydı. Biz o yıl da 2.550 liraya kadar bordroda beyan edilenlerin tamamını kapsama aldık. Dolayısıyla...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Ama bunu ilk defa ben duyuyorum, böyle konuşmadık...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok, yok... Anlatıyorum, yani, mekanizma hani "Sadece asgari ücret üzerinden alanlar, asgari ücret ödenenler bu destekten yararlanıyor." diye -belki biz iyi anlatamadık-anlaşılıyorsa böyle değil. Değişik adlarla bordroda yapılan bütün ödemelerin toplamı 2.550 liraya kadar olan kişiler bakımından geçerli. Arkadaşlar söylesin, sadece asgari ücret düzeyinde bildirilen kişi sayısı herhâlde 6 milyon. Yani, asgari ücret üzerinden beyan edilen 6 milyon olmasına rağmen, biz, burada, o zamanki bildirgelere baktığımız zaman 10 milyon kişiyi kapsıyordu. Dolayısıyla, sistem üzerinde yaklaşık olarak bakıldığında yüzde 70 oranında kapsayıcılığı var. Burada ne yapmış oluyoruz aslında? Daha düşük ücret düzeylerinde ücret ödeyen işletmelerde bu destek unsuru yüzde 100'e yaklaşıyor. Bakın, toplam işletmelerde yüzde 70, ama diyelim ki yani ortalama işçilerin ödediği ücret düzeyi 1.800 lira, 2 bin lira, 2.200 lira olanlarda ücret desteği yüzde 100. Bunu da ifade etmek lazım.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - O zaman, Sayın Bakanım, ücretlilerle ilgili vergilendirmeye tutarak tarifeyi değiştirelim, nasıl olur?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hayır, hayır, şuna karar vermemiz lazım, ben geçen defa da söyledim: Şimdi, iki konuya karar vermemiz lazım. Bu sene bizim Meclisten geçirdiğimizdeki yaklaşımımız şuydu: Vergi sistemleri veya vergi tarifeleri her hâl ve takdirde kişinin gelirinin belli bir tutarın altına inmemesini mi sağlamalı? Bizim getirdiğimiz öneri neydi, buradan geçen madde? "hiçbir şeklide kişinin aylığı vergi nedeniyle 1.300 liranın altına düşmesin"di. İkinci tercih ise kişilerin tamamı için asgari ücrete tekabül eden kısımdan hiç vergi almamak. Yani bu durumda mesela ücret geliri 10 bin lira olan bir kişi de bu asgari ücrete tekabül eden tutardan yararlanıyor. O zaman ne oluyor? Tabii ki bunun vergi hasılası üzerindeki gelir azaltıcı etkisi çok daha yüksek oluyor. Şimdi buna karar vermek lazım politik olarak. Yani biz yüksek gelir düzeyinde gelir elde edenlerde de ücretin belli bir seviyesini her hâlükârda vergi dışı bırakmalı mıyız, yoksa ücreti belli bir tutarın altında olanlar için mi asgari gelir garantisi vermeliyiz? Bu bir politik tartışma. Yani bizim yaklaşımımız "Her hâl ve takdirde kişinin tarifeden kaynaklı bir şekilde geliri belli bir seviyenin altına düşmesin." şeklindeydi. Eğer bütün parti grupları olarak "Ya bu yaklaşımı güçlendirelim, yoksa yüksek gelir seviyesinde olanlar için asgari geçim indirimini bu şekilde uygulamayalım." denilirse oturulur bir çalışma yapılır. Ama öbür türlü "bütün ücret seviyeleri" dediğiniz zaman o zaman bu da yeterli olmaz. O zaman bütün kazanç türleri için de aynısını sağlamanız lazım. Yani çalışan birisi için belli bir gelir seviyesini vergi tarifesi üzerinden sağlamak istiyorsanız o zaman ticari kazanç sahibi için de aynı şeyi getirmek gerekiyor. O zaman sistemin etkisi çok farklı yerlere gidiyor. Onu ifade edeyim. Ama tekrar ediyorum: Bizim "asgari ücret desteği" diye yaptığımız ödemeler sadece asgari ücret üzerinden ödeme alan kişiler veya işverenler için değil, 2.550 liraya kadar, o da 2015 yılında, 2016 yılında da değil... Şimdi şunu yapacağız, onu da ifade edeyim: Şimdi, 2017 yılına geçtiğimizde ne yapacağız? Bu sefer, o, 2.550 lira dediğimiz rakamı güncelleyeceğiz. Bu defa da 2016 yılındaki bordrolarda gösterilen ücret seviyelerine bakacağız. Onun için, kapsam 2.550 lira rakamı yukarıya gidecek, dolayısıyla, destek tutarı ona göre belirlenecek. Bakanlar Kuruluna yetkiyi almamızın sebeplerinden bir tanesi 2016 yılındaki bütün on iki aylık bilgilere sahip olmak gerekiyor, kapsamı yeniden belirlemek gerekiyor, bunu belirleyebilmek için de mutlaka yılın sonunu görmemiz gerekiyor. O açıdan, mevcut uygulama, geneli itibarıyla yüzde 70'ler mertebesinde yararlanmayı getiriyor. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerimizde efektif olarak yararlanma oranı bordroda kayıtlı çalışan bakımından baktığınızda yüzde 70'lerin çok daha üzerindedir, yüzde 90. Yani, bugün, KOBİ'lerde, küçük ve orta ölçekli işletmelerde ortalama beyan edilen ücret seviyelerinin tutarına baktığımızda demek ki küçük işletmelerimizin, aslında, bu yolla, neredeyse, asgari ücret artışının getirdiği yükün tamamını devlet olarak biz üstlenmiş oluyoruz. Ha, buna rağmen... Şimdi, arkadaşların söyledikleri önemli şeyler var. Bir anda asgari ücrette yüzde 30 düzeyinde bir artış yaptık. Bu kadar global rekabetin arttığı, maalesef global anlamda ortaya çıkan bir verim düşüklüğü var.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sabit değil, dolar artışıyla...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bir sözümü tamamlayayım.

Rekabetin bu kadar sıkılaştığı, kâr marjlarının bu kadar düştüğü bir ortamda özellikle emek yoğun sektörlerde işçilik maliyetlerinin bu kadar arttığı bir dönemde, biz, devlet olarak böyle bir destek vermiş olmamıza rağmen, işletmeler üzerinde bu asgari ücret artışı da önemli bir maliyet artışı getirdi ve işletmelerimizi de zorladı. 2017 yılında bu desteğe devam etmemizin sebeplerinden bir tanesi de, 2016 yılının başında meydana gelen artışın etkileri devam ediyor birikimli olarak. Dolayısıyla, 2017 yılında da bu etkiyi bir miktar yine devlet olarak üstlenmemiz lazım. Sonraki yıllarda, bütçe imkânlarına göre, bu desteğin, yani 2016 yılında ortaya çıkan bu maliyet artışının bir şekilde kompanse edilmesini sağlayacak bir sistemi mutlaka kurmamız gerekiyor. Onun için, kalıcı mı olacak, geçici mi olacak, tamamen bütçenin imkânları çerçevesinde görmek gerekiyor.

2017 yılında asgari ücret desteği için bütçemize 7,8 milyar lira ödenek öngördük. Ama bu 7,8 milyar liralık ödeneğin içerisinde 2016 yılından devreden, 2016 yılından devam eden ama ödemeleri 2017 yılına sarkacak Ekim, Kasım, Aralığın ödemeleri var. Bu da aynı şekilde olacak. Biz şimdi her ne kadar 2017 yılında bu desteği devam ettiriyoruz desek de ödemeler 2018'in Ocak, Şubat, Martında eğer devam ettirmesek bile devam edecek. Onun için, 7,8 milyar liralık ödeneğin ne kadarı 2016 yılından gelen tahakkuklardan kullanılacak, ne kadarı 2017 yılı için bizim belirleyeceğimiz rakamlardan ortaya çıkacak, bunu rakamlar ortaya çıktığında değerlendireceğiz ve bütçe imkânlarımızın verdiği mertebede de yeni yıla ilişkin miktarları ve oranları belirleyeceğiz.

"Kapsam genişletilmeli, bütün işverenleri kapsamalıdır." şeklinde bir değerlendirme oldu ama demin ifade ettim, mevcut bir bütçe ödeneğimiz var, ya bunu herkese eşit bir şekilde verebiliriz. O takdirde küçük ve orta ölçekli işletmeler bakımından asgari ücret artışının getirdiği maliyet artışından onlara yaptığımız katkı azalır, daha yüksek ücret ve gelir elde eden işletmelere daha fazla katkı aktarmış oluruz. Bu bir tercih. Arkadaşlarımız haklı olarak diyorlar ki: "Ya, ülkede katma değeri üreten bunlar, ihracatı yapan bunlar." Ama bir noktada işletmelerin ayakta durmasını sağlayacak şekilde de bir sosyal dengeyi de hükûmet olarak gözetmemiz gerektiği için, açıkçası sosyal dengeleri de küçük ve orta ölçekli işletmelerimizin bu artıştan gelen maliyete katlanabilme dirençlerini de dikkate almak üzere bütün herkese yaygın değil ama şartlı olarak böyle bir düzenlemeyi yaptık.

2008 yılından bu yana çalışanlara 5 puan indirimini getirdik ama aslında kime verdik onu? İşverene verdik. Yani işveren, çalışanları dolayısıyla devlete ödemesi gereken primden dolayı 5 puan indirimi aldı, maliyetlerini düşürdü ama bir de BAĞ-KUR'lu dediğimiz sigortalılar var. Burada da haklı olarak BAĞ-KUR'lu esnafımız da dedi ki: "İşverenlerle ilgili, çalışanlarıyla ilgili bir 5 puan indirimi getirdiniz, biz de bunu istiyoruz." Yani buradan hareketle biz bu sene yapmış olduğumuz düzenlemeyle, işveren sıfatıyla çalışanları için yararlandığı 5 puan indirim hakkını bu defa BAĞ-KUR'lunun kendisi için de getirdik. Biliyorsunuz, her iki tarafta da 5 puandan yararlanmanın temel şartı, primin süresinde ödenmiş olması durumu.

Asgari ücretin vergi dışı bırakılması konusunda da deminki yaklaşımımı söyledim yani burada oturup bir karar vermemiz gerekiyor. Ocak, şubat, mart aylarındaki sigorta priminin son üç aya ertelenmesinde de burada aslında sadece bir erteleme işlemi yapıyoruz. Bunun kamu maliyesi üzerinde doğuracağı etki bizim ilk üç aydaki borçlanma ihtiyacımızın yukarı gelmesidir ve faiz giderleri üzerine de etkisidir. Onu da vermiş olduğum tabloda, Hazine Müsteşarlığından aldığımız verilerle, faiz desteğinin maliyeti sanki 270 milyon veya 400 milyon... Tabloda var yani. Onu da ifade edeyim.

Asgari ücretin... Daha doğrusu ocak, şubat, mart aylarına ilişkin ertelemede de temel yaklaşımımız yine bütçe imkânları. Yani bizim şimdi ocak, şubat ve mart aylarında, Sosyal Güvenlik Kurumu normal tahakkuklarını tam olarak tahsil etseydi, kabaca diyelim ki her ay ortalama 15 milyar lira mıydı?

SGK BAŞKAN YARDIMCISI CEVDET CEYLAN - 11 milyar lira civarında.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Her ay değil mi?

SGK BAŞKAN YARDIMCISI CEVDET CEYLAN - Evet.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yani şöyle: Eğer biz herhangi bir kanun getirmezsek, Sosyal Güvenlik Kurumu ocak, şubat ve mart aylarında 11'er milyar lira tahsilat yapacaktı. Şimdi bizim iki şey yapmamız lazım. Eğer şunu yaparsak, bütün o aylardaki tahakkuku ertelersek, demek ki hazinenin o ayda, ocakta 11 milyar, şubatta 11 milyar, martta 11 milyar olmak üzere 33 milyar lira piyasadan borçlanması gerekiyor.

Şimdi, bizim Hükûmet olarak açıkladığımız bir bütçe programı var, bir de nakit yönetimi, borçlanma programı var. Burada yapılan değerlendirmede bütün prim ötelendiği takdirde, gerçekten o zaman dönüp hazinenin piyasalardan, bankalardan bu kadar bir fonu ilave olarak talep etmesi gerekiyor. Bu da gerçekten borçlanma üzerinde, kamu borç yönetimi üzerinde ciddi bir yük üretiyor. O zaman biz kendi aramızda ne yaptık? Hazinenin imkânlarını, hazinenin borçlanma limitlerini, borçlanma kabiliyetlerini, piyasadaki ocak, şubat ve mart aylarındaki borçlanma imkânlarını... Çünkü, siz bu sefer gidip piyasadan bu parayı çekerseniz o zaman da özel sektör bu sefer borçlanma noktasında zorlanacak, dış kaynak ihtiyacı artacak. O zaman dengeyi gözettik, dedik ki bütçe politikası, borç yönetimi politikası kapsamında yönetebileceğimiz miktar ne kadardır? Yönetebileceğimiz miktar, burada anladığım kadarıyla kabaca, her ay ertelenen prim aylık bazda 4 milyar lira olacak. O zaman bu 4 milyar liranın içerisine sığmak için bir ölçü geliştirmeniz lazım. Burada da bu asgari ücret desteğinden yararlandık çünkü onun getirdiği parametreler var, ücret skalası var, destek tutarı var. Niye 60 lirayı aldık, orada bir 1.800 lira var? Orada da her bir çalışanın bordrosuna dönüp teker teker sigorta primini hesaplayacağımıza basit olsun, yalın olsun, asgari ücret desteğinden yararlanılacak gün sayısı belli, o gün sayısı üzerinden izafi bir ücret belirleyelim, 1.800 lira. Bir işverenin bordrosunda 1.647 lirayla çalışan kişi de vardır, 4 bin lirayla çalışın kişi de vardır, 2.550 lirayla çalışan kişi de vardır. Arkadaşlar dediler ki asgari ücret desteğinden yararlanan grubun ortalaması 1.800 lira. Demek ki her işverenin ücret bordrosunda farklı farklı ücretler olsa bile ortalaması bu. O zaman basit olsun diye 1.800 lirayı getirdik. Ne olacak? İşveren zaten asgari ücret desteğinden yararlanıyor. Ocak ayı için söyleyeyim, ocak ayı için asgari ücret desteğinden yararlanacak prim ödeme gün sayısı belli, ona isabet eden prim tutarı belli, o prim tutarına göre de 1.800 liralık izafi bir ücret ödemesi üzerinden ödenmesi gereken SGK primi çıkacak. Bir de altına bu 1.800 lira üzerinden bir rakam çıkacak. O rakam çıktığında o takdirde, ödenecek kısım ile ertelenecek kısım çıkacak.

Arkadaşlara bir çalışma yaptırmıştım, böyle bir durumda hangi ücret seviyesine kadar prim ötelemesi yüzde 100 gerçekleşiyor? Yani, 5 puan indirimden yararlanan bir çalışan için 2.440 liraya kadar prim ötelemesini yüzde 100 yapıyoruz. Yani o aylarda 2.440 liraya kadar beyan edilmişse, bunun üzerinden bir prim hesaplanmışsa, kişi de 5 puan indiriminden yararlanıyorsa... 2.440 liraya kadar aslında erteleme oranı yüzde 100 ama ücret seviyeleri yukarıya gittikçe o zaman bir miktar ödenecek rakam çıkıyor.

Demin söyledim, ya gideceğiz hazine olarak her ay 12 milyar lira piyasadan para çekeceğiz -gerçekten hem piyasayı ciddi anlamda sıkıntıya sokar hem de borç yönetimini sıkıntıya sokar- ya da elimizde 4 milyar liralık bir bütçe var, o zaman o bütçeyi ne yapalım? Daha düşük ücret düzeyindeki işletmeler için kullanalım dedik. Bundan birileri yararlanıyor da birileri hiç yararlanmıyor değil. Bana göre, otomotiv şirketleri de buradan yararlanacak, her iki şirket de yararlanacak fakat yararlanma derecesi bordrodaki ücret düzeylerine göre farklılaşacak.

Geneli itibarıyla yapacağım açıklamalar bu şekilde.

Özellikle içinde bulunduğumuz ekonomik koşulları da dikkate aldığımız bu durumda hem asgari ücreti 2017 yılında devam ettiriyor olmamız hem de özellikle ocak, şubat ve mart aylarına ilişkin yapmış olduğumuz bu öteleme işletmelerimizde hem nakit akışı bakımından hem de maliyetler bakımından bir yarar sağlayacaktır diye ümit ediyoruz. Bunun, ekonominin daha olumluya gitmesi noktasında teşvik edici bir katkı sağlayacağını düşünüyoruz Değerli Başkanım.