| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı (1/796) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 22 .12.2016 |
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Teşekkür ediyorum.
Şimdi, tabii, Sayın Kuşoğlu bir kısım sorular sordu ama notlarımı aldım, eğer eksik kalırsa tekrarlarsa ben o konuda da tekrar cevaplamaya çalışayım.
Öncelikle, açıkladığımız rakamların doğruluğu konusunda bir tereddüt var. Şimdi, geçen sene bu son üç ayda ortaya çıkan 1.300 liranın altına düşme sonucunu doğuran uygulamaları kaldırdık. O zaman bir rakam da söyledik. Galiba "Bunun bu hâliyle bütçeye 1 milyar yükü var ama biz bunu son üç aydaki asgari ücret üzerinden beyan edilen bütün ücretlere yansıtırsak bunun maliyeti daha yukarıdır." dedik. Yani, sanki aklımda 1,6 milyar var ama rakamı tam hatırlamıyorum fakat hatırlarsanız, sizin öneriniz bütün ücret bordroları üzerinden ve asgari ücrete tekabül eden tutarın vergi dışı bırakılmasıydı. Baştan beri konuştuğumuz, siyaseten hep beraber üzerinde de tartıştığımız konu, bordroda beyan edilen ücretten belirli bir kısmın tamamen vergi dışı bırakılması. Burada da tabii ki politik olarak asgari ücret seviyesi bir asgari yaşam seviyesidir. Dolayısıyla da buna tekabül eden ücret kesinlikle vergi dışı bırakılmalıdır ama biz de bütçe bakımından baktığımız zaman, o zaman bütün ücret gelirlerine bunu uygulamamız gerekiyor. 10 bin lira ücret geliri alana da, 40 bin lira alana da, 5 bin lira alana da uygulayacağız. O takdirde de gelir vergisi olarak topladığımız vergi içerisinde çok ciddi anlamda bir vergi kaybı meydana geliyor. Bugün toplam gelir vergisi tahsilatının içinde kaynaklarına baktığımız zaman, yine gelir vergisi beyanı içerisinde en fazla geliri ücretler üzerinden alıyoruz. Tartışılır, ücretlinin kendisi mi ödüyor, işveren mi ödüyor tartışılır ama gelir vergisi tahsilatı içerisinden stopaj yoluyla en fazla vergiyi buradan alıyoruz. Burada asgari ücrete tekabül eden tutarın tamamen vergi dışı bırakılması, artık asgari ücretli bakımından konuştuğumuz bir konu olmaktan çıkıyor. Bütün ücret gelirlilerine bu imkânı sağlamış oluyoruz, bu da bütçe imkânları bakımından gerçekten bizi zorluyor. Benim kendi, şahsi düşüncem, vergi sistemleri gelir belli bir tutarın altına düştüğünde onu telafi etmeli. Bizim geçen seneki yaklaşımımız bana göre doğru bir yaklaşım. Yani, asgari ücret 1.300 liranın altında diye belirlemişsek vergi nedeniyle bu tutar 1.300 liranın altına düşmüşse bunu sistem telafi etmeli. Nitekim son üç ayda da biz bu düzenlemeyi yaptık. Geçen sene geçici olarak düzenlemeyi yaptık çünkü dedik ki: "Bunu bir değerlendirelim, sizin söylediklerinizle çalışalım yani farklı farklı konulardan nasıl bakılabilir ve bu defa kalıcı bir düzenleme getirelim." şeklinde. Benim hâlâ düşüncem, hem bütçe imkânlarını gözettiğim zaman hem de daha adaletli olması bakımından, belli bir tutarın altına indiği takdirde, asgari geçim indirim oranını artırımlı uygulamak şeklinde, bir asgari geçim standardını korumak şeklinde olacaktır ama rakamları tekrar da çıkarabiliriz. Yani, bugün asgari ücrete tekabül eden geliri tamamen vergi dışı bırakırsak bunun ne kadar gelir kaybı olacağı... Benim aklımda bir rakam var ama yanıltıcı olmak istemem şimdi. Arkadaşlar çıkarsın, ona bakalım. Bir de böyle bir konuyu gündeme getirdiğimiz zaman, haklı olarak ticari, zirai ve mesleki kazanç sahipleri için de o zaman adaletli olmak açısından orada da aynı şeyi yapmak gerekiyor. Bu ne demek? Yaşayan bir kişiye belli bir gelirinin hangi kazanç türünde olursa olsun devlet tarafından buradan vergi alınmamasını konuşuyorsak onu söylememiz lazım. Orada da o zaman rakam daha da büyüyor.
Diğer taraftan, istihdam durmuyor, istihdam Türkiye'de artıyor fakat önce çalışan nüfus sayısı artıyor, istihdama katılım oranı artıyor ama biz bu artışa yetecek kadar istihdam üretemiyoruz. Yani, bu yıl da dâhil, 2016 yılında da dâhil, bizim istihdam edilen kişi sayısı arttı, azalmadı. Bakın, bir rakam vereyim, Avrupa Birliğinde istihdam edilen kişi sayısı bu sene hangi seviyeye geldi, biliyor musunuz? 2009 yılındaki seviyeye geldi. Yani, Avrupa Birliği istihdam edilen kişi sayısı bakımından yedi yıl önceki seviyeye geldi. Peki, Türkiye'de ne oldu? Türkiye'de bugün istihdam edilen kişi sayısı -2007'den alıyor arkadaşlar, belki 2009'u da çıkarmak lazım- yaklaşık 6,8 milyon arttı. Dolayısıyla, Türkiye'de global krizin olduğu dönemde de ciddi anlamda biz istihdamı artırdık ama bir taraftan iş gücüne katılma oranlarının artması iyi bir şey, kötü bir şey değil. İş gücüne katılma oranlarının, özellikle kadın iş gücüne katılma oranlarının artırılması Türkiye'nin uzun vadeli büyüme trendi açısından son derece iyi. 2013'e kadar trend hep olumlu geldi ama 2013'ten sonra, bu defa işsizlik oranları tekrar artış göstermeye başladı. Bu genel ekonomik koşullarla ilgili bir konu. Şu anda bizim önümüzdeki en kritik konu, tabii ki ekonomide meydana gelişmeler ve buna bağlı olarak da işsizlik oranlarındaki artışlar. İstihdamımız artıyor ama işsizlik oranlarını da artmaktan kurtaramıyoruz. Tam tersine, işsizlik oranları da artıyor. Genel ekonomide yapacağımız iyileştirmeler işsizlik oranlarını tekrar aşağı çekecektir diye düşünüyorum.
Kayıtlı istihdam konusu önemli. Aslında geçen sene asgari ücret desteğini verirken en büyük argüman yani 1.000 liradan 1.300 liraya çıktığı takdirde asgari ücret, ciddi anlamda bunun kayıt dışı istihdama neden olacağı şeklindeydi. Bizim de o dönemde bence -hani, o kanunun gerekçesini falan görmedim ama- bu asgari ücret desteğini kayıtlı istihdamı artırmak için değil, kayıt dışı istihdamda oluşabilecek artışı engellemek için getirmiş olduk çünkü bir anda yüzde 30 işçilik maliyetlerinde meydana gelen artış ister istemez ne yapar? Kayıt dışı istihdamı destekler. Demin söylediğim rakamlara baktığımız zaman -tabloyu da dağıttık galiba- kayıt dışı istihdamda ilk aylarda bir miktar artış olsa da o kadar önemli artış değil. Demin işveren sendikaları temsilcimiz doğru söyledi. Aslında, o yönden baktığımızda, oluşabilecek kayıpları bu şekilde telafi etmiş olduk.
Sayın Paylan'ın...
BAŞKAN - Teşekkür ederiz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Bir dakika, daha sorulara cevap vermediniz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Peki, ben teşekkür ediyorum.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, soruları cevaplamadı ki Başkanım. Yapmayın arkadaşlar, boşuna mı konuştuk. Sayın Bakana sorularımız oldu. Allah Allah...
BAŞKAN - Sayın Bakanım, toparlayın lütfen.
İki saat oldu, sadece bir maddeyi konuşuyoruz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama bu önemli bir madde. Her madde iki saat sürmüyor ki.
BAŞKAN - Sayın Paylan, lütfen...
Buyurun.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ekonomiyle ilgili Sayın Paylan'ın yapmış olduğu değerlendirmeler çerçevesinde tabii ki toplumun refahını artırmak, ekonomide güveni tesis etmek, büyümeyi ve kalkınmayı kalıcı kılmak, sosyal adaleti sağlamak her siyasi partinin katıldığı, istediği şeyler; "Bunu istemiyorum." diyen bir siyasi parti yok. Bizim bütün seçim beyannamelerimizde, bütün hükûmet programlarımızda bunları ifade ediyoruz. Bütün partilerin seçim beyannamelerinde ve hükûmet programlarında bunlar var. Ekonomide güven başta olmak üzere, ekonomik göstergeleri etkileyen çok sayıda faktör var; içsel faktörler var, dışsal faktörler var, ekonominin kendi dinamikleri var, siyasetin dinamikleri var, sosyal çevrenin dinamikleri var. Dolayısıyla, bunları bir bütün olarak düşündüğümüz zaman, yani ekonomideki güven endekslerindeki son dönemde aşağıya gelen olumsuz gelişmeyi tek bir faktörle açıklamak mümkün değil; ülke olarak çok sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz, etrafımızda, Irak'ta, Suriye'de çok ciddi anlamda sıra dışı savaş ortamı yaşanıyor. Yine bu bölgemizde yakın geçmişten bu yana başka ülkelerde de farklı gelişmeler meydana geliyor. Global ekonomik kriz etkisini azaltmıyor, artırarak devam ediyor. Bugün Türkiye'deki ekonomik gelişmeleri nereden baktığınıza bağlı olarak olumlu veya olumsuz bir şekilde tasvir edebilirisiniz ama global kriz sonrası dönemde Türkiye büyümeye devam etmiştir, istihdam üretmeye devam etmiştir; kamu bütçelerinde herhangi bir şekilde bozulmayı bırakın, güçlü kamu dengelerini sürdürmeye de devam etmiştir. Bakın, bugün Türkiye'de bütçe açıklarına hatırlarsanız bu sene için yüzde 1,6; gelecek sene için 1,9 dedik. Allah'ın izniyle inşallah, bakın, bu ay bitecek, ocak ayında geçici bütçe sonuçlarını açıklayacağız ve göreceksiniz ki Orta Vadeli Program'da ortaya koyduğumuz bütçe dengelerini rahat bir şekilde yakalayacağız. Dolayısıyla, kamu maliyesindeki disiplinden asla vazgeçmiyoruz ama bunu yaparken de sizin söylediğiniz, gerek işçilerimiz gerek çalışanlarımız gerek işverenlerimiz gerekse diğer sosyal kesimlerin ihtiyaçlarını karşılamak için de bütçeden tabii ki ihtiyaçlar ve imkânlar çerçevesinde kaynak üretiyoruz, ürettiğimiz kaynağı da tekrar topluma veriyoruz. Bütçe doküman itibarıyla rakamlardan ibarettir ama bütçe netice itibarıyla, bir toplumun aslında ne ürettiğini ve ürettiğini nasıl dağıttığını gösteren bir dokümandır. O açıdan da sosyal adaleti gösteren bir çerçevemiz var. Tabii ki, ekonomide pasta büyüyecek, küçülen pastadan herkes zarar görüyor. Kimler zarar görüyor? Başta işçiler. Doğru mu?
MUSA ÇAM (İzmir) - Alttakiler.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Neden? Ekonomi daraldığı zaman işveren maliyetlerini azaltmak için ya işçiyi çıkarıyor ya da maliyetleri düşürüyor. Dolayısıyla, bizim işçinin de yararına olacak şekilde ekonomiyi büyütmemiz lazım, ekonomiyi geliştirmemiz lazım.
GARO PAYLAN (İstanbul) - İşçiden başlasak.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hayır, şöyle: Bizim 2016 ve 2017 yılı bütçelerine baksak, çalışanlarla ilgili getirdiğimiz çok sayıda teşvik var, destek var; başta asgari geçim indirimi uygulaması olmak üzere, -şimdi arkadaşlar çıkarsınlar rakamı versinler- benim hatırladığım rakam, toplamda asgari geçim indirimi nedeniyle vazgeçtiğimiz vergi -arkadaşlar yanlışsam beni düzeltsin- 17 milyar lira. Yani biz şu anda bu 2008'de başladığımız asgari geçim indirimi olmasa idi çalışanlardan alacağımız 17 milyar liralık vergiden vazgeçmiş durumdayız. İşverenlerden 5 puan indirimi nedeniyle vazgeçtiğimiz vergi 15 milyar lira; toplayın ikisini, 32 milyar liradan bahsediyoruz. Peki, bunu verseydik bütçe denk mi olacaktı? Hayır, denk olmayacaktı. Bunlar birbirini besleyen şeyler. Ekonomiyi büyüteceğiz, çalışanın refahını artıracağız, işverenin maliyetlerini düşüreceğiz, talebi artıracağız yani biz burada "Asgari ücret desteğini artırdık." derken "Ya, niye artırdık?" demedik ki, "İyi oldu, artırdık ama bir dakika, işverene bir maliyet getirdik; biz bu işverene getirdiğimiz maliyetin bir kısmını devlet olarak bütçe imkânları dâhilinde karşılamamız gerekir." dedik. Bütçe kitapçığımıza baktım, 67'nci sayfada, çalışanlarımızın, emeklilerimizin bu dönemde refahını artırdığımızı, enflasyonun üzerinde artışlar verdiğimizi söylüyoruz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakanım, vaat yok diyorum, vaat yok. "Ey işçiler, ben size şunu vadediyorum..."
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok, Maliye Bakanı olarak benim işçilerle ilgili... Ama gelecek seneki bütçe sunuş konuşmamda bu konuda hassas olacağım, onu anlıyoruz, onu söyleyeyim.
BAŞKAN - Daha hassas olur inşallah.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bir de ekonomiye güven verecek, ekonomide güveni artıracak tedbirleri arka arkaya alıyoruz ama içinde bulunduğumuz siyasi koşullar tabii çok farklı sıkıntılara neden oluyor. Dün Fırat Kalkanı operasyonunda 14 şehit verdik. Ben de yakınlarına başsağlığı diliyorum, mekânları cennet olsun. Yaralılarımız var yani gerçekten her gün çok sıra dışı dış ve iç konjonktürden kaynaklanan sıkıntıları yaşıyoruz. Tabii, bu, tüketici güveni üzerinde de ister istemez olumsuz etkiler getiriyor ama bizim göstereceğimiz birlik, beraberlik, ortak anlayış, bu memleketin büyümesi için, kalkınması için sizin vereceğiniz destek yapacağınız eleştirilerle beraber, bu ülkeyi hep beraber daha yukarılara taşıyacağımızı umuyorum. Tekrar, bu asgari ücret desteğinin ve ertelemenin memlekete hayırlı olmasını diliyorum.
Vergi tarifesiyle ilgili, asgari ücret düzeyine isabet eden kısmın yüzde 15'de tutulması fikrini demin söylediğim nedenlerle doğru bulmuyorum. Bizim yapmamız gereken şey gelirin belli bir seviyede tutulmasıdır. Onu ifade edeyim.