| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı (1/796) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 22 .12.2016 |
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Teşekkür ederim.
Öncelikle, Sayın Bakanımızın bu Anayasa sorunu olarak ifade ettiği konuda kendi yaklaşımımı ifade etmek istiyorum. Biz, burada, aslında, yüzde 20 kurumlar vergisi, dolayısıyla yüzde 75 de indirdiğimizde 5; yani burada Anayasa, kanuni sınırlar, yani yürütme organına verilen sınırlar belirlenmek şartıyla Bakanlar Kurulu bu sınırlar dâhilinde oranları farklılaştırabiliyor. Aslında, bu uygulamayı, şu anda yatırım teşvik sisteminde indirimli kurumlar vergisi uygulamasında yapıyoruz. Burada söylediğimiz şu: En fazla, Bakanlar Kurulu, bu oranı 5 olarak belirleyebilir, zaten, diğeri de kanuni oran. Biz, burada, diyelim ki ilgili bakanlıklarla, sektörlerle yapacağımız istişarelerde buradaki ayrımlara uygun olarak hükûmet politikalarına, kalkınma planlarına uygun olarak buradaki ayrımlar çerçevesinde oran farklılaştırmasına gideceğiz, ama hiçbir şekilde yasama organının bize verdiği yüzde 5 oranının altına inmemiz mümkün olmayacak. Onu ifade edeyim.
Bu entegre üretim, yani, dikey ve yatay birleşmelerin hepsini kapsıyor. Aslında çok doğru bir konu. Yani dikey birleşmeleri de, Türkiye'nin geleceği açısından çok önemsiyorum, çok doğru bir tercih. Bu madde ona da imkân veriyor. Aslında, bütün birleşme türlerine imkân veren bir şey; dikey, yatay. Bu açıdan, hani, teşvik edici olması noktasını orası içinde farklılaştıralım. Mesela "Dikey birleşmelere daha fazla teşvik verelim." dersek belki buradaki şeyi yapmak lazım. O kriterlerin bir tanesine de birleşmenin dikey veya yatay olmasına göre farklı oranlar belirleme, uygun görülürse o konuda, eğer hep beraber mutabıksak uygun bir ifadeyle, birleşmenin dikey veya yatay olmasına göre de farklı oran belirleme yetkisi alalım. Bu, iyi bir öneri ve destekliyorum ben, aynı şekilde düşünüyorum.
Bu konsorsiyum konusunu biraz çalışalım. Hani şeyi bilmiyorum, mesela çok doğru bir şey. Özellikle bizim KOBİ'lerimiz bir araya gelip ortak ihalelere girse, ortaklaşa ihaleye girse, özellikle daha rekabetçi olacaklar. Birçok, Türkiye'de yapılan yerli ihalede görüyorum, bizim OSTİM'deki şirketler yurt dışından gelen firmalarla rekabet edemiyor. Birisi yılda 100 tane röntgen makinesi imal ediyor, öbürü 100 tane, ihaleye girecek, öbür yabancı geliyor bir anda 1.000 taneyi veriyor ve alıyor. Hâlbuki, bizim o işletmelerimiz bir araya geldiğinde ben onlara bir avantaj versem, "Gelin birlikte bu ihaleye girin." desem, girebilecekler. Ama bir miktar çalışalım, acaba ihale sistemi üzerinden yapabilir miyiz? Başka ne... Bu, gerçekten doğru bir şey, ben de o konuyla ilgili uzun süredir düşünüyorum, bunu önemli olarak görmek lazım.
Yani şöyle: Yani bir lastik işi yapan ile bir tekstil işi yapan birleştiğinde yani "Bunlar birleşmesin." demeli miyiz? Yani farklı argümanlarla diyebiliriz. Ben bilançonun büyümesine bakıyorum. Bilanço büyüdükçe her hâlükârda iyidir diye bakıyorum. Ama ya alakasız şirketler birleşip de onlara niye vergi avantajı veriyoruz da denilebilir. Burada Bakanlar Kurulu yetki kullanımı sırasında da olabilir ama şeyden de endişe ediyorum: Şimdi kısıtlayıcı bir şekilde buraya yazarız, aynı sektör içinde olmak. Öyle örnekler karşımıza çıkar ki birbirlerini destekleyen iki sektör olur, hani entegre ediyoruz vesaire. Yani o açıdan kısıtlayıcı olmaktan biraz endişe ediyorum, çünkü hani "Bunu ticarete bile yaygınlaştırın." diye bir talep gelmişken, şimdi aynı sektör kavramı biraz sıkıntı getirir diye düşünüyorum ama gene tartışalım. Yani benim buradaki düşüncem şirketlerin genel anlamda büyümesi, kurumsallaşması ama her türlü fikri de beraber tartışmak lazım.