KOMİSYON KONUŞMASI

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ederim Değerli Başkan.

Değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bu konuya özgü baktığımız zaman benim elimde Türk Anayasa Hukuku (Ergun Özbudun'un) 2016 baskısı sayfa 169 ve devamında der ki: "Anayasa değişiklikleri ivedilikle ve hızlı bir şekilde görüşülmez." Bu toplumsal bir sözleşmedir, toplumun her kesiminin buna katılması lazım. Onun için ne kadar katılımcılığı esas alırsak o kadar, varabileceğimiz sonuçlar, mutabakatlar o kadar yararlı olur diyor. Ve devam ediyor orada aynı şekilde. Yine, 1993 tarihinde Erdal Onar yine Anayasa Hukuku hocası; bunun da yine aynı şekilde Anayasa değişikliklerinin ivedilikle, hızlı bir şekilde görüşülmemesi gerektiği hususuna...

BAŞKAN - O 175'inci maddede var zaten ivedilikle görüşme yasağı.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Varsa o zaman niye dün akşam öyle yaptınız Sayın Başkan, yani kendiniz ikrar ediyorsunuz.

BAŞKAN - Ama ivedilik yasağının ne olduğunu...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Değerli Başkan, o zaman biliyorsun, niye o zaman yapıyorsun?

BAŞKAN - Mahmut Bey, sözlük anlamında değil ivedilik.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Peki, ben devam edeyim.

BAŞKAN - İvediliğin anlamı belli bekletme, serinletme süresi içinde görüşme...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Niye; bunu biliyordun, niye dün akşam bize yaptın bunu?

BAŞKAN - O aynı şey değil yani.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Yani 4 kişi konuşacaktık 5'er dakikadan 20 dakika, 10'ar dakikadan 40 dakika, değer miydi buna, değer miydi buna?

Şimdi, yine Erdal Onar Anayasa Hukuku hocası, onun da yine 1993 tarihinde, Anayasa'yı değiştirme sorununa ilişkin makalesinde yine aynı şekilde atıflar var. Yani bunu aman "Oldu bittiye getirip bir an önce bunu Komisyonda geçirelim, Genel Kurulda geçirelim." böyle bir yasaklama sistemi var ve siz tabii ki ben dün yanınızda oturunca bana dediniz ki: Ya, Mahmut Tanal, sen Anayasa hukuku hocası değilsin ben hukuk tarihçisiyim bununla iftihar duyuyorum. Dedim: Ben gerçeği söyledim ama madem bunu biliyordunuz niye bunu yaptınız?

Devam ediyorum bununla birlikte. Bu konuyla ilgili...

BAŞKAN - Bir dakika, o zaman ona bir cevap vereyim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Peki buyurun.

BAŞKAN - Ama Mahmut Bey şimdi ivedilik diyorsun. İvedilik için Erdal Onar Hocamıza, Özbudun'a atıf yapmana gerek yok, ivedilik zaten 170'inci maddede var, yani kanunda varken kitaba, literatüre, atfa gerek yok.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - E, o zaman niye uygulamadınız?

BAŞKAN - Ama değil işte. Senin anladığınla...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - O zaman bir şey daha söyleyeyim...

BAŞKAN - Sizin anladığınızla -özür dilerim- benim anladığım, daha doğrusu kanunun kastettiği o değil. Bu İç Tüzük 73'te hazırlanırken ivedilik yasağı -önceki tabiri müstaceliyettir- bu, her kanun daha önce iki kez görüşülüyor ve iki görüşme arasında bekletme var. Kastedilen bu.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Yok o değil, ben...

BAŞKAN - Anayasa görüşmeleri buna tabi değil.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - ...size katılmıyorum.

BAŞKAN - İki görüşme arasındaki bekleme süresi kastedilmesi...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Gerekçesine bakınız... Bakın Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Yoksa buradaki "acele" ile hızı kastetmiyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Arkadaşlar bu hakkımı kullanmak istiyorum ne olur, söz verdiniz.

Şimdi bununla birlikte, şimdi, bizim rahmetli Sulhi Dönmezer hoca gelirdi, bilmiyorum siz de Sulhi Dönmezer hocadan okudunuz mu.

BAŞKAN - Yok, cezacıydı.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Derdi ki... Cezacı ama hukuk fakültesinde okuduğuna göre cezayı görmedi mi Değerli Başkan, görmüştür. Yani "cezacıydı" diyorsunuz, her hukuk fakültesinden mezun olan bir arkadaşımızın cezayı görmesi lazım.

Şimdi, rahmetli Dönmezer hoca derdi ki: "Değerli çocuklar, iyi bir kanun kötü bir uygulayıcı elinde kötü olur, kötü bir kanun iyi bir uygulayıcı elinde iyi olur." Şimdi biraz önce bana Anayasa 175'nci maddesi "Evet, ivedilikle görüşme yasağı var." diyorsunuz. Anayasa'nın bu hükmü olduğu hâlde işte kötü bir uygulayıcı elinde ne hâle geldiğinin bir örneği oldu.

BAŞKAN - Kötü hukukçu elinde de ne hâle geliyor... İvedilikle görüşme yasağı Genel Kurulda görüşmelerle ilgili Mahmut Bey.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Ben sizi sükûnetle dinledim. Dün geceden beri dinliyorum. Dün dörtte başladı dörtten itibaren geldim iki buçukta kapandı, iki buçukta gittim, bugün iki buçukta açıldı, yine geldim. Yani eğer Türkiye'de bu rejim değiştikten sonra Türkiye'de Parlamentonun bir vazifesinin kalmayacağı bilinci ve göreviyle ben geliyorum.

Ben devam etmek istiyorum, kısa, bitireceğim, zamanınızı almayacağım.

Şimdi, burada tartışma 38'inci maddeden açıldı, geldi 31'inci maddeye, denildi ki: İç Tüzük'ün 31'inci maddesine göre komisyonlara kimler katılabilir? Orada milletvekilleri arasında hiyerarşik bir astlık üstlük ilişkisi yok. Takdir edersiniz, idare hukukunda ve hukukun genel anlamlarında buradaki diğer milletvekili arkadaşlarımıza yani Komisyon üyesi arkadaşlarımızın Parlamentoda görev yapan milletvekillerinden buradan bir farklılığı var. Nedir? Önerge verebilir, oy kullanabilir. Bunun dışında Komisyon üyelerine yasaklanmayan her şey diğer milletvekillerine de serbesttir. Çünkü hukukta mefhumu muhalifinden çıkan mana açık ve net budur.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Söz sırası dâhil.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Söz sırası burada öyle "Efendim önce komisyon üyeleri konuşacak, sonra diğerleri konuşacak." Böyle bir sınırlama, böyle bir imtiyaz Komisyon üyelerine tanınmamış. Komisyon üyelerine tanınan iki imtiyaz var. Bir, siz önerge verebilirsiniz; iki, oy kullanabilirsiniz. Bunun dışında bizim bu konuda yasaklanmamız, konuşmamızın engellenmesi, bu bir zorbalıktır. Ve zorba bir hukuku tatbik ettiniz. Zorba hukuk illa ki elinize sopa alıp çekiç alıp kafamıza vurmak demek değildir. Sözümüzü kesmek de bizim konuşmamızın engellenmesi de bir zorbalıktır.

Oylamaya gelince, takdir edersiniz, hukukta temel ilkeler var ikrah ve gabin. Şimdi, buraya baktığımız zaman siyasi partinin milletvekillerinin şimdi iki yıllık daha süresi dolmuş değil çoğu arkadaşımızın yani özlük haklarından var, siyasi ikbal anlamında bir daha ileride seçilebilir miyim, seçilemez miyim var. İkrah baskıdır, baskı altında oylama yapıyorsunuz ve siz diğer milletvekillerine âdeta yani ihsası rey anlamında... (Gürültüler)

BAŞKAN - Komisyon üyelerini itham ediyorsunuz, hepsini. Öyle bir hakkınız yok.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Ben sizi dinledim.

BAŞKAN - Öyle bir hakkınız yok. Konuyla ilgili konuşacağınızı söylediniz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Ben sizi dinledim.

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Genel Başkana yaranmak için yapıyorsun. Hakaret ediyorsun.

BAŞKAN - Mahmut Bey, tamamlar mısın sözünü.

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Hakaret ediyorsunuz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Hakaret bu değil, hakaret Türk Ceza Kanunu'nun 125'inci maddesinde yazılıdır, bilmiyorsanız onu öğretirim. Beyefendi 125'inci madde hakaret unsurlarını yazar. Size ben hakaretin ne olduğunu anlatırım.

BAŞKAN - Mahmut Bey, tamamlayın konuşmanızı.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Şimdi, burada milletvekillerinin gerek teklifin... Dün yine bu açıklandı, burada Grup Başkan Vekiliniz açıkladı. Yani efendim, o değişikliklerden önce imzaların atıldığı, bu değişikliklerden önce yani tasarının, teklifin hazırlanmasından önce imzaların bile boşa alınması ikrah, gabini hukukta bunu getiriyor. Bunlar iradeyi sakatlayan hususlardır. Dün akşam bizim buradaki Anayasa'ya aykırılıkla ilgili Komisyon üyesi olmayan diğer milletvekillerine söz verilmemesi Anayasa'ya aykırı, ruhuna aykırı, ivedilikle görüşme yasağına aykırı ve burada İç Tüzük zaten paspas edilmiş durumda 31'inci madde, Anayasa'nın 175'inci maddesine aykırı ve burada milletvekillerinin iradesi sakatlanarak yani oylamaya katılan milletvekillerinin iradesi sakatlanarak oylamaya sundunuz ve Sayın Grup Başkanvekilimiz Özgür Özel Bey'in dediği gibi hukukta bunun telafisi var mı? Var. Yine Sayın Genel Başkan Yardımcımız Bülent Bey'in dediği gibi bu geri dönülebilir mi? Dönülebilir. Yani netice itibarıyla ne olur? İç Tüzük buna izin veriyor, tekrar bu imkânı yaratmanızı istirham ediyorum. Oylamanın tekrar yapılması hususuna karar oluşturulmasını talep ederim.

Saygılarımı sunarım.