KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Yani, bunlar doğal. Söz isteme sebebim o değil. Söz isteme sebebim, özellikle 24'üncü Dönem Anayasa Uzlaşma Komisyonunda 60 maddeyle ilgili konuda bazı şeyler var, bu düzeltme ihtiyacı var, o sebeple o düşüncem. Yoksa bunlar tartışılacak konular yani biz farklı şey söyleyeceğiz, siz farklı şey söyleyeceksiniz.

Şimdi, Sayın Başkan, önce teşekkür ediyorum. Bir Anayasa tarihçisi olarak, çerçeveyi kendi pencerenizden, birçoğuna katılmamakla birlikte genel olarak akademik düzeyde söylediklerinizi, somut önümüzdeki öneri ve bugünkü tarihî konjonktürden ayrı ele alırsak zaman zaman katıldığımız kısımlar çoğalır ama önümüzdeki öneri ve bu yaşadığımız süreç açısından baktığımızda başka bir tablo var, onu paylaşmak isterim.

Şimdi, 60 madde meselesinde şunun çok açık bilinmesinde yarar var: 24'üncü Dönem Uzlaşma Komisyonu döneminde ben milletvekiliydim ama Komisyon üyesi değildim. Yakından da takip ettim. Sayın Ahmet İyimaya ve siz o Uzlaşma Komisyonunda üyeydiniz, bizim de başka milletvekili arkadaşlarımız vardı. Daha sonraki 26'ncı Dönemin başındaki Uzlaşma Komisyonunda ben Komisyon üyesiydim yine Sayın İyimaya'yla. O süreçte de çok yakından takip ettik süreci hem milletvekiliyken hem Komisyon üyesiyken. Bir kere, biz 24'üncü Dönemde uzlaşmayı bozan taraf değildik. Uzlaşmanın bozulma sebebi çok açıktır, başkanlıkla ilgili öneri geldikten sonra orada 4 siyasi parti başkanlık teklifine hükûmet sistemi konusunda karşıydı.

BAŞKAN - 4 değil, 3.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - 3 siyasi parti, 4'ünden 1 tanesi Adalet ve Kalkınma Partisi. Doğrudur, bana göre yüzde 99'u bu gelen, size göre yüzde 95'i, aynı öneriler gelmiş. Ben ikisini de yakından karşılaştırdım.

BAŞKAN - Peki, Bülent Bey, özür dilerim, bir şey söyleyeceğim. Bu Komisyona her parti kendi önerisini getirmedi mi?

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Getirdi.

BAŞKAN - Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi "1961 modeli Cumhurbaşkanlığı öneriyorum." diyor. Bu hakkıdır, tabiidir. Peki, AK PARTİ başkanlık önerince "Hayır, biz bunu tartışmayacağız." falan. Nasıl oluyor bu?

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Hayır, hayır. Mesele şuydu...

BAŞKAN - Siz bizim istediğimiz öneriyi getirin, olur mu öyle şey?

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Hayır, hayır. Mesele şuydu: Hükûmet sistemiyle...

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Cumhurbaşkanlığı mı, başkanlık mı?

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Bir saniye arkadaşlar, bir saniye, müsaade edin.

Şimdi, mesele şuydu: Biz 26'ncı Dönemde de ayrışma noktasının nerede olduğunu ifade ettik ve dedik ki: "Biz Hükûmet sistemi konusunda Türkiye'nin geleceğinin parlamenter sistemden geçtiğini düşünüyoruz. Bu çerçevede ilk 4 madde, Anayasa'nın ilk 4 maddesi tartışılmaz." Bizim söylediğimizi söylüyorum. İkincisi: Hükûmet sistemi...

BAŞKAN - Ama, önerinizde değişiklik vardı, biliyor musunuz?

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Hayır efendim.

BAŞKAN - İnsan haklarına dayananı önerdiniz saygıyı çıkarıp.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Hayır, değişiklik yoktu, onu tartışırız. Eğer zaman verecekseniz konuşalım onu.

BAŞKAN - Ama yok böyle bir şey.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Ben söylüyorum, zaman verecekseniz konuşalım.

Şimdi, ikincisi: "Darbe hukukuyla birlikte ele alalım." dedik. Üçüncüsü de, dedik ki: "Hükûmet sistemi meselesi bir ön sorundur. Biz geçen dönem bundan anlaşamadık, bir daha vakit kaybetmeyelim." Mesele budur.

60 madde konusuna gelince, 24'üncü Dönemde biz "60 maddeyi getirin çıkaralım." dedik. Hiçbir beyanımız yoktur "Hayır." noktasında; bu bir. Sadece 60 maddede şu var, onu siz de biliyorsunuz, herkes mutabıktı. "60 maddenin 60'ını da getirme şansınız yok, onun 48 tanesi temel hak ve özgürlüklere ilişkin, geriye kalan 12 tanesinin 3 tanesi yasamaya, 2 tanesi yürütmeye ilişkin. Bunları uyumlu hâle getirmeden 60 maddeyi getirip geçirmeniz teknik olarak mümkün değil yani yedirmemiz lazım bunun içine." diye konuşuldu. İyi hatırlayın, siz hukukçusunuz.

BAŞKAN - Ben günüyle beraber, kimin hangi şehirde olduğuyla beraber hatırlıyorum.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Üçüncüsü: Sayın İyimaya tanıktır, 26'ncı Dönem o Komisyonda biz dedik ki: "Biz Hükûmet sistemi konularında bu ön sorunu çözemeyeceksek, gelin, daha önce konuştuğumuz temel hak ve özgürlüklerle ilgili o 60 maddeye, ayrı bir paket olarak yargıyı da buna ekleyelim, bir ay da süre koyalım, uyumlu bir şekilde 60 maddeyi içeren temel hak ve özgürlükleri de içine alan bir paketi hızla geçirelim." Bunu bir ay içerisinde geçirelim diye üçüncü önerimizdi, 26'ncı Dönemin başında benim önerimdi. Bunun bilinmesinde yarar var. Bunun değerlendirmesini, takdirini dinleyenlere, vatandaşlara bırakıyorum.

BAŞKAN - Tamam, teşekkür ederim.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Ben teşekkür ederim. Ama bir şey var: Çok teşekkür ederiz, biraz önce uzun ve keyifle dinlediğimiz bir sunum yaptınız, benim en azından keyifle dinlediğim ama siz başkanlık sistemini anlatarak burada getirilen sistemin dışında bir başka sistemi anlatıyorsunuz. Eğer başkanlık sistemini tartışacaksak getirdiğiniz sistem başkanlık sistemine uygun olacak ve bunu bütün çerçevesiyle tartışacağız. Biz "Başkanlık sistemi tümüyle antidemokratik bir sistemdir." demiyoruz, hiç demedik bunu. Başkanlık sistemi tartışmasını biz başka bir düzlemde yaparız. Biz Türkiye'nin koşullarında başkanlık sisteminin hızla otoriterleşeceğini düşünüyoruz ama bu tartıştığımız konu o tartıştığımız konu değil. Buraya gelen sistem, klasik başkanlık, demokratik başkanlık sistemine ilişkin bir model de getirseniz biz onu burada tartışırız niye onun Türkiye'yi otoriter yapıya götüreceğini. Bugün onu tartışamıyoruz, niye biliyor musunuz? Çünkü bugün getirdiğiniz sistem o değil. Yarısı başkanlık sisteminde alınmış kurumlar, yarısı parlamenter sistemden alınmış kurumlar. Parlamenter sistemin denetim mekanizmalarını kaldırıyorsunuz, gerçekçe olarak diyorsunuz ki: "Başkanlık sisteminde bunlar yok zaten." Eyvallah.

BAŞKAN - Böyle değil Bülent Bey, böyle değil.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Ama müsaade edin.

Parlamenter sistemdeki yürütmeye ilişkin bütün yetkileri başkana aktarıyorsunuz.

BAŞKAN - Ama Bülent Bey, Sayın Tezcan, tamam da şimdi siz benim söylediklerime cevap veriyorsunuz.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Hayır.

BAŞKAN - Böyle karşılıklı ben de size cevap vermeyeceğim, olmaz.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Efendim, hayır, verirsiniz.

BAŞKAN - Hayır, öyle olmaz ama.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Ben dinlerim cevap verirseniz.

BAŞKAN - Tamam da şimdi şöyle, bu konu ayrı. Sizin de söz talebiniz var, sırası gelince konuşursunuz.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Söylemek istediğim şu, kendiniz biraz önce...

BAŞKAN - Hayır, öyle değil.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Siz söylediniz biraz önce.

BAŞKAN - Tamam ama öyle değil, bakın...

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Sayın Başkan, dediniz ki: "Başkanlık sisteminde..."

BAŞKAN - "Başkanlık sistemi değil, başkanlık sistemleri var." derler.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Bakın, mesela...

BAŞKAN - Bak "Başkanlık sistemi yoktur, başkanlık sistemleri vardır." derler.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Başkanlık sistemini tartışacaksak biz mesela şunu tartışmamız lazım...

BAŞKAN - "Temel esas, kriterler, omurgası bellidir, farklılıklar vardır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - MHP de gelsin.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Şimdi başkanlık sistemini konuşacaksak klasik, o zaman federasyonu konuşmamız lazım. Niye? Başkanlık sisteminin otoriter rejime savrulmasını engelleyen en önemli mekanizmalardan birisi federasyon sistemidir, çift meclisin dikey denetimidir.

BAŞKAN - Yok.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Şimdi, Türkiye'nin tarihî...

Şimdi "Yok" diyorsunuz, tartışamıyoruz. Niye? Çünkü başka bir sistem öneriyorsunuz.

BAŞKAN - Öyle değil.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Türkiye'nin tarihî koşulları, federasyon tipi bir yapı Türkiye'nin bölünmesine neden olur, çok açık.

BAŞKAN - Hayır, öyle bir şey yok.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Hepimiz de buna karşıyız.

BAŞKAN - Üniter model bizimki.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Şimdi, oradaki o denetim mekanizmasını koymuyorsunuz ama "Başkanlık sistemi diye bir sistem getiriyoruz." diyorsunuz.

Son bir şey söyleyeceğim, bitiriyorum sözümü.

Yanılmıyorsam Dokuzuncu Oturumumuz. Bakın, Dokuzuncu Oturumdan bu yana ben ilk konuşmayı yaptım grup başkan vekillerinden sonra. Biz, bu teklifi hiçbir şekilde Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın ismi üzerinden tartışmadık, hâlâ da tartışmıyoruz, bundan sonra da tartışmayacağız. Yani bu yetkilerin Recep Tayyip Erdoğan'a, Sayın Cumhurbaşkanına, bugünkü Cumhurbaşkanına verilip verilmemesiyle ilgili bir problemimiz hiç yok. Biz bu yetkilerin herhangi bir faniye verilmesine karşıyız. Hep de bunu söyledik ve ben çok iyi hatırlıyorum, dedim ki: Ben dahi olsam diktatör olurum bu sistemde. Benim söylediğim, katılmayabilirsiniz...

BAŞKAN - Katılmıyoruz zaten.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Şimdi sizi dinlerken bakın buraya not aldım. Israrla meseleyi Sayın Erdoğan'ın yetkileri üzerinden konuşuyorsunuz. "Sayın Erdoğan bu yetkiyi istese böyle kullanırdı, bu yetkiyi isterse şöyle kullanırdı."

BAŞKAN - Beni mi söylüyorsunuz?

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Evet. Bütün konuşmanız, Sayın Erdoğan'ın bu yetkileri nasıl kullanıp kullanamayacağı üzerine kurgulanmış.

BAŞKAN - Var mı, böyle başka hatırlayan var mı?

FATMA BENLİ (İstanbul) - Hayır.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Ben hatırlıyorum.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Tutanakları çıkarır bakarız.

BAŞKAN - Bir yanlışlık var. Bülent Bey, 2 kişisiniz.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Bakın, yarın tutanaklar yazılıp çıkacak.

BAŞKAN - Sayın Başkan, arkadaşlarınızı şey yapmayın.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Hayır, hayır, bunu tartışmaya gerek yok. Yarın tutanakları yazılı getireceğim, çizip altını size göstereceğim.

BAŞKAN - Ama bunu unutmayalım.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Tabii, unutmayalım.

BAŞKAN - Gösterirseniz memnun olurum. Ben öyle söylediğimi hiç hatırlamıyorum. Bir tek bile hususta söylediğimi hatırlamıyorum.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Şimdi mesele şu: Sayın Cumhurbaşkanının üzerinden biz meseleye bakmıyoruz. Bu meseleyi konuşurken de şu zaman bunu istedi, bu zaman bunu istedi, bu zaman bu yetkileri istemiyordu, şimdi elindeyken bakın aynı anda iki parti buna rağmen istiyor tartışmasının bir anlamı yok. Biz diyoruz ki, yarın Mustafa Şentop da Cumhurbaşkanı olsa, Bülent Tezcan da Cumhurbaşkanı olsa iktidar kullanmak çekicidir, gücün sınırı olmadığı anda güç kirletir, o yüzden tehlikelidir. Bizim söylediğimiz bu.

Teşekkür ederiz.