| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 23 .12.2016 |
AHMET İYİMAYA (Ankara) - Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.
Komisyonunuzun ve Komisyonumuzun çok değerli üyelerini, Divanı, Başkanımı, Bakanımı ve Komisyon üyesi olmayan milletvekili arkadaşlarımı selamlayarak...
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Kameralar gelsin de Sayın Başkanım, isterseniz...
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Kamerayı biraz beklerseniz...
AHMET İYİMAYA (Ankara) - Beklentilere uygun bir konuşma yapacağımı düşünmüyorum. Ben, bir yere bakarak değil beynime bakarak konuşurum.
Teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, şu anda Parlamentonun Anayasa Komisyonu kendi doğal ve mutat misyonunun dışında, millete ait olan, Parlamentoya da temsilî yolla, dolaylı olarak ait olan kurucu iktidar yetkisini kullanmaktadır. Onun için, Anayasa Komisyonumuzun şu andaki şanslı üyeleri sadece Anayasa Komisyonunun üyeleri değil, kurucu komisyonun üyeleridir. Çok önemli "kurucu komisyon" veya "kurucu iktidar" kavramlarına değinecek değilim. Bunların bilindiği farz edilir ancak kurucu iktidar yetkisi kullanılırken kurulu iktidara dönüşecek olan projenin, kurucu iktidar mantığıyla değerlendirilmesi asıldır.
Ben, aşağı yukarı bidayetten şu noktaya kadar bütün müzakereleri aşağı yukarı takip ettim. Sorunun tarihsel boyutu ortaya kondu, bilhassa Mustafa Hocam, hükûmet sistemlerinin süreçleri ve işleyişleri konusunda tarihsel bir perspektif ortaya koydular. Siyaset bilimi yaklaşımı ortaya kondu; hatta tarihi yapanlar, tarihi yazanlar ve dipnot düşenler bir anlamda küçültmesiyle veya bir anlamda öz belirlemeyle. Yine, Milliyetçi Hareket Partimizin değerli grup başkan vekili, parlamenter sistemin bildik sendromu olan iki başlılık krizlerini hem içeriği itibarıyla ve hem kronolojik sıra içerisinde ortaya koydular. Sorunun devlet ve millet aklı, "raison d'etat" açısı yetkin bir şekilde Cengiz Bey tarafından felsefi eksende ortaya kondu. Faik Ahmet Barutçu geleneğinden, zannediyorum, Parlamentomuza intikal eden, benden önceki sözcü arkadaşımız daha çok, güç oyunları ve Türkiye'nin dündeki ve bugündeki gerçekleri bağlamında yaklaşım ortaya kondu. Nihayet, partiler ekseni ortaya kondu.
Ben, konuşmaya geçerken Parlamento Başkanımın veya Parlamento yöneticilerinin değerlendirmeleri temelinde bir temennimi ifade etmek istiyorum. Mustafa Hoca 1924 Anayasa Komisyonu raporuna atıf yaptılar. O Komisyon raporunun büyük mimarı, Fransız hukuk çevresi değeri, Şark hukukunu da İslam hukukunu da Şark uygarlığını da Doğu medeniyeti de çok iyi bilen Celal Nuri İleri'dir. Müthiş eserleri vardır. Küçük kardeşi Rasih Nuri İleri, zannediyorum, daha bir veya bir buçuk sene oldu vefat edeli. Enteresan bir düşünce koludur ve Parlamentonun bu tür yıldızlarının mutlaka biyografilerinin yazılması, gelecek nesil parlamenterlerin yetişmesi bakımından önemli bir kazanım olacaktır.
Konuşmalarda yapılan boyutları aşağı yukarı ortaya koydum, bir husus noksan kaldı; anayasa mühendisliği damarı noksan bırakıldı. Belki madde müzakerelerinde -Hocam kısmen işaret ettiler- bunlar dile getirilecek. "Anayasa mühendisliği" kavramının günümüzdeki büyük ustası, Türkiye'nin Deniz Baykal aracılığıyla tanıdığı, "Demokrasi Kuramı" adıyla kitabı çevrilmiş, -ben milletvekili seçildiğim zaman kütüphanemdeki bir nüshamı Deniz Bey'e göstermiştim, muhtemelen elinde kalmamış olur çünkü ben 18 yaşındayken çevirmiş Deniz Bey, 1968'de basılmış o kitap- Sartori'dir. Bu projemizin, Sartori veya Georges Vedel'den yararlanılmaksızın ve anayasacılık tarihinden kimi çıkarsamalar yapmaksızın tamamlanması zor. Ben, meselenin anayasa mühendisliği açısını Hocam, belki beklentilerinizle bağdaşmaksızın minimal şekilde ortaya koymaya çalışacağım.
Değerli arkadaşlar, Parlamento sahip olduğu asli yetkisini olduğundan daha aşağıya doğru küçültme hakkına sahip değildir. Yasama organının, kullandığı zaman, Anayasa'yı kısmen değiştirme imkânı vardır -buna biz "tali kurucu iktidar yetkisi" diyoruz- tamamını da değiştirme imkânı vardır. Kimi siyasetçilerde ve anayasacılarda bir sekel arıza vardır, bir zihniyet arızası vardır: "Efendim, savaş olmadan, yıkılmış devlet kurulma aşamasına gelmeden anayasa yapılamaz veya var olan anayasa yürürlükten kaldırılarak yenisi yapılamaz..." Şu da bana ait: Tankların sahip olduğu gücü milletin parmaklarından esirgersek üzerimize tank sürmüş oluruz. Onun için, yüce Parlamento... Ki 2011 Anayasa Komisyonunun anayasası partilerimiz arasında -Özgür Bey- oy birliğiyle kararlaştırılmıştır. Yani, eğer bir anayasada anlaşma olur ise, "Hangi usul ile bu Anayasa'yı yürürlükten kaldırırız, hangi usul ile yeni anayasayı yürürlüğe koyarız?" sorusunu, Anayasa Komisyonunun müzakere usulüne ilişkin temel metin Türk anayasacılığının önemli metni olarak tarihe geçmiştir ve o 2011 çalışmasının o metni, zaten asli kurucu iktidar yetkisinin bütün partiler tarafından benimsenmesinin belgesidir.
Yine, Hocam, devam edemedim, nasıl çözdünüz bu sorunu bilmiyorum; Anayasa değişikliğinde Anayasa'ya aykırılık önergesi verildi. Biz, 2001 Anayasa değişikliği öncesinde, Refah Partisi kapatılma davasında, Siyasi Partiler Kanunu'nun 101'inci maddesindeki "odak" tanımında odağı tanımladık. Anayasa Komisyonu Başkanı olarak ben dedim ki hem rahmetli Erbakan'a, Başbakan olarak hem de Genel Başkan o zaman Tansu Çiller'e: "Böyle bir metin yapamayız, yaptığımız takdirde görülmekte olan davada Anayasa Mahkemesi defi yoluyla ön sorun yaparak bunu iptal eder." Nitekim iptal etti ama Anayasa'yı yaparken Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği metni teklife dönüştürdük, Ecevit de o dönem destekledi ve Anayasa'nın -sanıyorum- 69'uncu maddesine geçti. O zaman Vural Savaş, Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin "Anayasa'ya aykırı Anayasa'yı nasıl yapabilirsiniz?" Ya, zaten Anayasa değişikliği mutlaka Anayasa'ya aykırı olur. Hangi maddeyi değiştiriyorsanız o maddeye mutlaka aykırı olur ve kurucu iktidar yetkisinde Anayasa'ya aykırılık itirazı ancak 175'inci maddesindeki teklif yeter sayısı veya... Değiştirilmesi önerilemez ilk 3 maddedir ama 4'üncü madde de yine anayasa koyucu tarafından değiştirilebilir. Ama benim kişisel görüşüm, Anayasa'nın 1 ve ilk 3 maddesi arasındaki -Osmanlı'nın Anayasası'nın 1'inci maddesi de aynen öyledir- vatanın ve milletin bölünmezliği ilkesi -1'inci madde aynı yine- tartışılır temel değerler değil ama ben nasıl çözdünüz bilemiyorum Hocam.
Değerli arkadaşlar, şu anda temel sorunumuz daha çok Hükûmet sistemi sorunu.
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın İyimaya, "4'ü değiştirmeden asli kurucu iktidar olunabilir mi?" sorusuna da bir cevap...
AHMET İYİMAYA (Ankara) - Efendim, o konu tartışıldı, Uzlaşma Komisyonumuzda da tartıştık, bilim adamları toplandı tartıştı, onu saatlerce tartışırız...
MURAT EMİR (Ankara) - Bu değişiklik için söylüyorum efendim, kayıtlara girsin, 4 değişmeden...
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Kurucu iktidar nasıl değişecek?
AHMET İYİMAYA (Ankara) - Nasıl efendim?
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Kurulmuş iktidar yani kurucu iktidar nasıl değişecek?
AHMET İYİMAYA (Ankara) - Efendim, şöyle söyleyeyim, onlar tartışıldı. Şu insicamı bozmayayım, ben en sonunda bir bölüm ayırayım size yani şimdi tamamen akışı değiştirmeyelim.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Buyurun efendim, tabii.
AHMET İYİMAYA (Ankara) - Değerli arkadaşlar, benim birinci saptamam, genel olarak anayasalarımızda -sadece 1921 Anayasası konvansiyonel sistem ama- özellikle 1982 Anayasası'nda, tercih edilmiş saf bir hükûmet sistemi yoktur.
Yürürlükteki sistem nedir, buna bakmamız lazım. O hâlde nedir? Yoktur da nedir? Benim bu konuda yaptığım uzun araştırmalarda -yakında bir makalemde yayınlanacak- yürürlükteki hükûmet sistemimizin içlemini, muhtevasını üç temel öğe oluşturmaktadır. Bunlardan, bir defa, hükûmet sistemini belirlerken sırf ve salt anayasal tariflerle yetinilemez. Parlamento ile yasama yani Parlamento ile yürütme organı arasındaki ilişkilerin ve diğer egemen organlar arasındaki ilişkilerin işleyişte etkileşimi, cereyan sırasındaki etkileşimi çok önemlidir.
Benim birinci tespitim şu: 1982 Anayasası'nın bilhassa kuruluş dönemindeki hükûmet sisteminin birinci özelliği, çıkış garantili vesayet sistemidir. Ne demek çıkış garantisi? Pek, anayasacıların çok az farkına vardıkları bir kavram. Darbe dönemlerinin olağan dönemlere dönüşmesi için darbe kurucu iktidarın normal dönemde geçişte aradığı anayasal garantilerdir.
Bizim 1982 Anayasası, seçilmiş iktidarı kuşatan çıkış garantili iktidarlar halkasından oluşur. Nedir? Bunlardan birisi Çankaya'dır; Cumhurbaşkanlığı modellemesidir. Çok önemli. Cumhurbaşkanlığı, sadece Cumhurbaşkanı değil, aslında çıkış garantisini uygulayan -bilhassa ilk dönem Cumhurbaşkanları bakımından- ve gözeten bir garantör. Zaman içerisinde Çankaya bu işlevini ortaya koymuştur.
Yine, nedir çıkış garantisi? Kuruluş döneminde Anayasa Mahkemesi, gerek Anayasa Mahkemesinin oluşumu gerek işleyişi. Bakın, özelleştirme gibi temel bir rasyonel önlemi, Anayasa'nın yaklaşımları sebebiyle Türkiye uygulamaya koyamadı.
BAŞKAN - Mahkemenin...
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Özelleştirme çok rasyonel midir?
AHMET İYİMAYA (Ankara) - Nasıl efendim? O takdir.
Ama şu var: Devletçi ekonominin bir anayasa ilkesi olduğu yönünde Anayasa Mahkemesi kararları var ama her karşıt görüş saygıdeğerdir.
İkincisi: Bakın, Anayasa Mahkemesi bir dönüştürücü misyon olabilirdi, Anayasa'nın özgürlükçü yorumunu ortaya koyabilirdi. Anayasa Mahkemesi sayesinde Türkiye bir partiler mezarlığına dönüşmüştür. Ben genç bir şeyim, işte 1973'lerde parti kapatma... Zannediyorum 30'a yakın parti kapatma var.
Yine, Anayasa Mahkemesinin bu kapasitesi, bizatihi var olan parlamenter sistemin neredeyse idam sehpası işlevini görmüştür 367 krizi, çok önemli; bu, Anayasa Mahkemesinin.
Yine, belli dönemde askerî darbeler, askerî muhtıralar; benim siyaset dönemimin önemli bir bölümü o. Şimdi, ben şunu her zaman söylerim: 1961 darbesi olmasaydı, Türkiye bir hükûmet sistemi sorunu yaşamazdı, iki partili sistem kökleşirdi, o kanatlarda diğer partiler toplanırdı parlamenter sistemde kendi safiyeti içerisinde yürürdü.
Mesela, Devlet Denetleme Kurulu hiçbir parlamenter sistemde yoktur arkadaşlar, tamamen başkanlık sisteminin modelidir. Millî Güvenlik Kurulu; hiç unutmam, Anayasa Komisyonu Başkanıyım, 28 Şubat, rahmetli Demirel, "Derin devlet Millî Güvenlik Kuruludur." dedi, tarif etti bize. Çok önemli.
Ha, bu çıkış garantili vesayet. Aşağı yukarı üçte 1 bu. Hâlen bunun dönüşümü yapıldı mı, sağlandı mı? Kısmen dönüştü ama tamamen değil.
Diğer karakter, başkanlığa doğru evrilen bir sistem var içinde, başkanlığa doğru evriliyor. Cumhurbaşkanı, işte vesayet organı olarak kurgulanmış ama işleyiş itibarıyla başkanlığa doğru evrildi ve bu evrilme Anayasa Mahkemesinin 367 krizinden sonra Parlamentonun ve milletin ortaya koyduğu halk tarafından seçim ekseni, bu tezi güçlendirdi. Parlamento yok mu? Var. Kuşatılmış bir Parlamento ve krizlere kurban bir Parlamento. O dönemi ben büyük ölçüde yaşadım, o koalisyon krizlerini vesaireyi yaşadım, Ecevit'le yaptığım görüşmeler vesaire, onları buraya, gündeme koymak istemiyorum, bu saatte sizleri yormak istemiyorum.
Şu var: Bizim sistem, meşruti monarşide parlamentoludur. Ben, şu andaki yapımızın hükûmet sistemi noktasında sorunlu olduğunu düşünüyorum, üçte 1 başkanlık, üçte 1 parlamenter sistem mekanizmaları, üçte 1 kısmen hâlâ ruhunu koruyan vesayet sistemi.
Buradan şu soruya cevap vermeliyiz: Eğer hükûmet sistemi sorunluysa, performanslara bakar, işte krizler üretiyor, zaman vampiri, ekonomik istikrarsızlık, dünyada rekabette bir atlayış getiremeyecek bir yapı. Peki, ne yapılabilir? Parlamenter sistem rasyonelleştirilemez mi arkadaşlar? Rasyonelleştirilir, kesin rasyonelleştirilir.
Nedir o? Bir defa, klasik rasyonelleştirmeyi Türkiye uygulamıştır. Fransa da 1948'de uyguladı, klasik rasyonelleştirmeden verim alamadı ve yarı başkanlık sistemine evrildi. O De Gaulle karizmasıyla ve Parlamento müzakere etmeksizin kurucu referandum yöntemiyle hükûmet sistemini değiştirdi.
MURAT EMİR (Ankara) - 1958.
AHMET İYİMAYA (Ankara) - Yok, 1948'de. Rasyonelleştirme, 1938'de Fransız rasyonelleştirmesi.
De Gaulle, rasyonelleştirme sonuç vermeyince yarı başkanlık sistemine evrildi.
Biz parlamenter sistemi reforme edemez miyiz Özgür Bey? Bir defa, parlamenter sistemde birkaç tane arıza var koalisyonların getirdiği. Aslında, uzlaşma kültürünün var olduğu yerde koalisyon bir şeydir; ekonomik kalkınmanızı sağlamışsanız, hükûmet genel müdürlük kadar ancak önemdedir ama eğer siz sorunları da yaşıyorsanız, kalkınmayı da sağlayamamışsanız, o zaman, iktidar zamanını, zaman vampiri işlevini gören herhangi bir terk etmemeniz lazım. Şunlar, tamamen, bakın, cumhuriyet döneminde zamanı yutmuştur, zamanı harcamıştır.
Ne olabilir? Gerçekten herhangi bir diğer hükûmet sistemine evrilmeden parlamenter sistemi rasyonelleştirmek mümkün. Onun da ekseni, aşkın temsilî benimsemek. Bakın, bu da çok önemli terim, aşkın temsil. İtalya gerçekleştirdi, yüzde 40'a yüzde 50, yüzde 55 fonksiyon yükledi. Şeyde değil yani aşkın temsil, düşük temsil olmadığı noktalarda yani temsilde adalet yönetiminde istikrarın olduğu noktalarda siz...
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Yüzde 67 yapmıştınız.
AHMET İYİMAYA (Ankara) - Buyurun efendim.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Yüzde 33'e yüzde 67 temsille aşkın...
BAŞKAN - Aşkın temsille... Yüzde 40 bizde var, yüzde 40 yakalanıyor. Yüzde 35 diyebilirsiniz, yüzde 30 diyebilirsiniz. Aşkın temsille koalisyonu ortadan kaldıracak bir formüle gidebilirsiniz ama burada da çift başlılık sistemi...
Arkadaşlar, ben uzun konuşmayacağım, hiç uzun konuşmayacağım.
BAŞKAN - Lütfen, dikkati Sayın İyimaya'dan ayırmayalım.
AHMET İYİMAYA (Ankara) - Hiç uzun konuşmayacağım, kısa konuşacağım.
MURAT EMİR (Ankara) - Keyif alıyoruz, uzun konuşun.
AHMET İYİMAYA (Ankara) - Sağ olun.
Efendim, uzun konuştuğunuz zaman öz dağılıyor, anlam parçalanıyor, kısa konuşmak daha önemli.
Şimdi, değerli arkadaşlar, burada yapabilir miyiz bunu? Yapamayız. Bakın, 1995, Coşkun Kırca, seçim ilkeleri bakımından doğru, anayasa hukuku bakımından bir alamet "temsilde adalet, yönetimde istikrar" prensibini koydu, 1995'tir bu. Dünyanın hiçbir anayasasında yok, ateş ile barut. Şimdi, bu kural durdukça aşkın temsili benimseyemezsiniz çünkü temsilde adalet gerçekleşmiyor bu kural durdukça. Onun için, ben, şahsen, 2001 öncesi Uzlaşma Komisyonunda teklif ettim, arkadaşlar oy birliğiyle kabul etti, "temsilde adalet, yönetimde istikrar" ilkesinin metinden çıkarılması, Anayasa metninden çıkarılması noktasında. Seçim prensipleri bakımından doğru ama anayasa mühendisliği bakımından imkânsız çünkü Anayasa Mahkemesine bir referans norm veriyorsunuz. Anayasa Mahkemesi -bu konuda özel de bir şey yaptı zaten, kollegyum yaptı, sempozyum yaptı- istemeye istemeye her seçim sistemini iptal eder çünkü ya temsilde adalet düşüktür veya öbürü düşüktür, öbürü ağırdır, öbürü yüksektir. Bu önemli.
Ben Anayasa'nın mevcut yapısı içerisinde aşkın temsilli bir formülün geliştirilemeyeceğini, ancak "temsilde adalet, yönetimde istikrar"ın çıkarılması hâlinde böyle bir projenin geliştirilebileceğini düşünüyorum, bu mümkün. CHP'nin bugün mesela bu projeyi getirip tartışması daha anlamlı olurdu.
Şu anda bir hükûmet sistemi reformu şart, öyle görünüyor çünkü sistem arızalı. Ne olabilir? Aralıklı başkanlık sistemi olabilir, çift motorlu aralıklı başkanlık sistemi; başkanlık sistemi olabilir, yarı başkanlık sistemi olabilir. Adalet ve Kalkınma Partisi olarak üzerinde çalıştık, Türkiye'de hükûmet sistemleri ve başkanlık sistemi üzerinde önemli birikim var, önemli müktesebat var ve bu çalışmayı biz gerçekleştirdik.
Bir defa, başkanlık sistemi sanıldığı gibi elli yıl falan değil, İttihat Terakki'de dahi tartışılmış arkadaşlar. Bakın, İttihat Terakki, 1908 Anayasası önemli bir reform anayasasıdır ve 1908 Anayasası'nın mimarı Elmalılı Hamdi Efendi'dir, Atatürk'ün tefsir yazmakla, Kur'an'ı tefsir etmekle görevlendirdiği bir âlimdir ve 1908 Anayasa görüşmeleri anayasacılık tarihimiz bakımından önemli bir açılımdır, çok önemli bir değerdir.
Sonra, Türk devlet sisteminin genleri itibarıyla hangi hükûmet sistemiyle daha fazla bağdaşacağı yönünde araştırmalar da var. Aslında Türk devlet genetiğinde hükûmet sistemi antropolojisinin anayasa bilimcileri, siyaset bilimcileri ve tarihçiler bakımından yapılması lazım. 1961 Anayasası'nın Mülkiyeliler Raporu'nda, Siyasal Bilgiler Raporu'nda uzunca bir bahis açılmış ve güçlü yürütme ve güçlü devlet başkanı bağlamında Türk devlet genetiğinin güçlü devlet başkanı yapısına uygun olduğu dile getirilmiştir.
Daha aykırı bir görüşü ama bir gerçeği sizlerle paylaşayım: Tabii, Ecevit Millî Selamet Partisiyle tarihsel yanılgı teoremi içerisinde koalisyon hükûmeti kurdu ve 1979 yılında, zannediyorum, Uğur Mumcu'nun, Mümtaz Soysal'ın, Muammer Aksoy'un, benim kitabımın zannediyorum 156'ncı sahifesinin 6 ve 7 no.lu dipnotlarında vardır; Ecevit başkanlık sistemini savunmuştur, çok kısa, sabahtan akşama falan ama yazılarda yazılmıştır. Ha, buradaki sistem yaklaşımı Adalet ve Kalkınma Partisi olarak bu sistemi biz bir Anayasa değişikliği projesi olarak yüksek Parlamentoya sunduk ve şu anda Komisyonumuzda tartışılıyor.
Bir defa, arkadaşlar, Anayasa tartışmalarında ben gerçekten mutluluk duydum, tahminlerimin ötesinde, çok seviyeli, olgun, tezleri ve antitezleri çok verimli bir şekilde, verimli bir ortamda, verimli bir üslupla ortaya konuyor. Ama şu: Anayasa tartışmalarını konjonktürün psikolojisinden sıyrılarak yapamıyoruz. Şu anda mesela, işte Cumhurbaşkanımıza ismen atıf yok vesaire, bu pozitif bir gelişme ama derinin de, arka planının da böyle olmasını temenni ediyorum. Bir niyet okuyucu değilim ama şöyle bir soruyu kendimize soralım: "Hükûmet sistemine ilişkin Anayasa değişikliği hükümleri Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan görevde olduğu sürece uygulanmayacaktır." desek acaba bu hükûmet sisteminin benimsenme...
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Bizim Genel Başkanımız bile olsun biz istemiyoruz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) - Ha, tamam, mesele yok. O zaman şudur: Demek ki, konjonktürün hararetinde...
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Kim olursa olsun biz desteklemiyoruz.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Hocam, Sayın Cumhurbaşkanı...
MURAT EMİR (Ankara) - Soru çok güzel de AKP ne diyor buna?
BAŞKAN - Soru değildi bu değerli arkadaşlar.
AHMET İYİMAYA (Ankara) - Sevindim yani konjonktürün hararetinde bir tartışma yapmıyor olduğumuzun ikrar ve itiraflarını da...
Anayasalar değerli hanımefendilerin, bizlerin ömürlerini aşacak, torunlarımızın zamanını kuşatacak...
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Biz kendi anayasamız olan tüzüğümüzde bu anlamda Genel Başkanın yetkisini düzenleyecek düzenlemeleri kendimiz yaptık.
AHMET İYİMAYA (Ankara) - Teşekkür ediyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Yani bizim anayasamız, tüzüğümüz. Biz kendimiz yaptık onları.
AHMET İYİMAYA (Ankara) - Teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bir defa, tabii, Cumhurbaşkanımızın yürürlükteki Anayasa'daki yetkilerini de düşündüğümüz zaman bu çözümün, bizim tercihimizin zorunlu bir çözüm olduğu ortaya çıkıyor ve şöyle söyleyeyim: Hangi hükûmet sistemi olursa olsun, demokratik performans için, ekonomik performans için gerek koşul oluşturabilir ama yeter koşul oluşturamaz çünkü tüm hükûmet sistemlerinin başarıları, diğer dinamiklerle beraber bir armoni içerisinde uygulanması, işleyişe konmasıyla mümkündür.
Ben, bireysel olarak, erken dönemde parlamenter sistemi zaman zaman savunmuşumdur ama aşağı yukarı Süleyman Bey'in 5+5'inden sonra, derin araştırmalarımdan sonra ben başkanlık sistemini bireysel olarak da savunuyorum, şu anda Türkiye'nin hükûmet sistemi sorununa pek değil ama en iyi çözümü oluşturduğunu düşünüyorum. Başka çözümlerin olmadığını da söylemek mümkün değil.
Değerli arkadaşlar, bu sistemin, tabii, içini de tartışmak isterim, ben madde müzakerelerinde olacağım, özellikle olacağım. Mesela eş zamanlı seçim, infisah etkili fesih -fesih değil, infisah etkili fesih- alt norm olarak kararname ve diğer şeyler... Her maddede geleceğim Başkanım, benim vaktim olursa yararlı olmaya çalışacağım. Bu noktada geçiş sürecinin, Sevgili Bakanım, değerli arkadaşlar, bizim için çok önemli olduğunu düşünüyorum, kabulü hâlinde, tabii Parlamentoda "kabul", halkoyunda "kabul" hâlinde. Geçiş süreci hepimize öğretecek; mükemmel zannettiğimiz noktalardaki arızaları ortaya koyacak, mükemmellikleri ortaya koyacak, beğenileri ortaya koyacak, belki düzeltme ihtiyaçlarını da ortaya koyacak. Ama, şöyle söyleyeyim...
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Hocam, bu, başkanlık sistemi, değil mi? Yani, bunu böyle söylüyor.
AHMET İYİMAYA (Ankara) - Ben "hükûmet sistemi "diyorum.
Efendim, bakın, şöyle söyleyeyim: Biz, adlandırma olarak "cumhurbaşkanlığı sistemi" diyoruz.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Ama, öyle yazmıyor burada. Ama, siz başkanlığı savunuyordunuz, kafanız karışmış.
AHMET İYİMAYA (Ankara) - Efendim, bakın, hukukta kurumlar adlarla değil, kurucu öğeleriyle nitelendirilirler ve Mustafa Hocamız onu açıkça ortaya koydu. Mecelle'nin bu noktada 3'üncü maddesini -Google'a girin arkadaşlar- paylaşmak istiyorum. İçeriği lafızlar değil, anlamlar belirler.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bunu MHP'ye hatırlattınız yani? Bu hatırlatma MHP'ye, bize olamaz, biz okuduğumuzu anlıyoruz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) - Değerli arkadaşlar, şu olabilir, bu olabilir... Ben, bir defa, diyalektik eksende bir müzakere değil, monolog düşünce aktarımında bulunuyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Anayasa da böyle zaten.
AHMET İYİMAYA (Ankara) - MHP çok değerli partimiz, hiçbir zaman muhatap noktasında kastımahsusam olamaz. Sizin yüklediğiniz anlamın, benim sözümde öyle bir anlam içerdiği anlamı da çıkarılamaz çünkü...
AKIN ÜSTÜNDAĞ (Muğla) - Dünyada "cumhurbaşkanlığı sistemi" diye bir sistem var mı Hocam?
AHMET İYİMAYA (Ankara) - Değerli arkadaşlar, şunu ifade edeyim, burada şunu değerlendireyim: Bu projenin gerçekleşmesi dahi anayasa talebi gereksinimini, ihtiyacını ortadan kaldırmaz. Türkiye'nin demokratik anayasa ihtiyacı günceldir ve siyaset kurumunun aritmetik veya geometrik sayıda dahi ifade edilemeyecek yoğunlukta bir siyasal ayıbıdır. Parlamentonun bu noktada ben iki tane ayıbını açıkça görüyorum. Bir: Kendi Parlamento reformunu yapamamış olması kural koyma bakımından, müzakere teknikleri bakımından ve ikincisi de işaret ettiğim nokta. Bu çok önemli. Ben diyorum ki yani ikincisi şu: Bir anayasayı seçim dönemlerinde dile getiriyoruz, olağan dönemlerde paçal değişiklikte başarılıyız ama total bir anayasayı ortaya koyamıyoruz. Koyabiliriz, koyamıyoruz. Koyamadık, 2011'de koyamadık.
HALUK PEKŞEN (Trabzon) - İşte büyük bir fırsat var Sayın İyimaya. Bak, ne güzel bir fırsat var, tam zamanı.
AHMET İYİMAYA (Ankara) - Evet, değerli arkadaşlar, bu noktada ben iki üç hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir: Türkiye'de anayasacılık noktasında en büyük arızamız bağlayıcılık inancını içselleştirememiş olmamızdır. Demirel "Rutin dışı uygulama." dedi, Özal "Bir defa delmekle ne olur?" dedi. Her iktidar döneminde... Bakın, Amerikan Anayasası'nı ayakta tutan anayasanın bağlayıcılığı ilkesi. Bireysel olarak benim inancım, iman değerlerinden sonra -benim için- en büyük değer anayasanın bağlayıcılığıdır.
İkincisi: Değerli arkadaşlar, hepimizin ortak bir sorumluluğu var, o da... Dünyanın hiçbir anayasasında yok, anayasaların gizli oyla değiştirilmesi prensibi yok. Anayasa en temel norm. Kurucu iktidar yetkisini millet adına kullanan, benim adıma kullanan milletvekilinin oyunun rengini, oy vermemesini vesaireyi bilebilmeliyim. Mukayeseli hukuk bunu açıkça ortaya koyuyor. 1987 yılında askerî vesayetten yasamayı korumak için geliştirilen bir formdur. Özal döneminde, Özal'ın formülü ve Keçeciler'in projesidir. Bu, bence bu Parlamento tarafından kaldırılabilir. Bir sürpriz yapabilir.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Türk tipi, Hocam.
AHMET İYİMAYA (Ankara) - Evet.
Şimdi, değerli arkadaşlar, yine bu Parlamento temsilde adalet, yönetimde istikrar prensibini Anayasa'dan çıkarabilir. Çok önemli bu. Yapamazsınız, bu durdukça hiçbir reform yapamazsınız. Şimdi, mesela diyelim ki biz cumhurbaşkanlığı sistemine geçtik...
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Hocam, affedersiniz... Tek başınıza iktidar olmanız temsilde adalet, yönetimde istikrar sağlamıyor mu?
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Koalisyon yok.
AHMET İYİMAYA (Ankara) - Şimdi şöyle söyleyeyim: Cumhurbaşkanlığı sisteminde "yönetimde istikrar" diye bir sorun yok zaten, tek kişi seçiliyor.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Koalisyon yok, siz iktidarsınız.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Böyle bir ihtiyaç yok efendim.
AHMET İYİMAYA (Ankara) - Onun için boş, öyle bir prensip yok.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Hocam, en istikrarlı rejim kraliyet aslında. Hiç değişmiyor, değil mi?
KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) - İktidar olunca yaparsınız.
AHMET İYİMAYA (Ankara) - Değerli arkadaşlar, ben, bu kısa, belki ummadığınız kadar beklentileri karşılamayan konuşma fırsatı sebebiyle Değerli Başkanımı kutluyorum, teşekkür ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Benimki bu kadar.