KOMİSYON KONUŞMASI

FARUK BAL (Konya) - Sayın Bakan, değerli arkadaşlarım; ben de öncelikle 27'nci maddeyle ilgili düşüncelerimi paylaşmak ve alt komisyonda çalışan arkadaşların çalışmalarını tebrik etmek istiyorum. Hepimiz biliyoruz. "Sulh ceza hâkimi" adı altında dünyada eşi emsali görülmeyen bir ucube yargı makamı oluşturulmuştur. Sulh ceza hâkimlikleri yok mudur? Vardır, Ama mahkemesi olmayan hâkim Türkiye'de, dünyada tektir. Bunların geçmişi, devlet güvenlik mahkemeleri, ondan önce sıkıyönetim mahkemeleri, özel yetkili mahkemeler ve geçici özel yetkili mahkemelerin yeni, ete, kemiğe bürünmüş hâlidir bu sulh ceza hâkimlikleri ve asıl amacı da 17-25 Aralık operasyonlarında ortaya çıkan ani tutuklama, tedbir kararlarına karşı oluşturulan bir refleks, kalkan, hukuki refleks, kalkandır. Buraya atanan, rakam olarak 84 tane diye hatırlıyorum, hâkim bu açıdan da ciddi bir itibarsızlık tehdidi altındadır, ciddi bir eleştiri altındadır. Bu madde, 27'nci madde, bunun kapsamını genişleterek daha önce ağır ceza mahkemelerine topluca, oy birliğiyle almalarına ilişkin kararları Türkiye çapında delecek bir hükümdü ve çok daha vahim bir noktaya gidecekti. O bakımdan, bunun metinden çıkarılmasını ben de takdirle karşıladım. Arkadaşlarımı da tebrik ediyorum.

Diğer taraftan, 28'inci maddeyle ilgili düşüncelerimi de ifade edeceğim.

BAŞKAN - Kalktı ya bu. Madde kalkmıyor, sönüyor.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Cumhuriyet savcılarıyla ilgili olan maddeyi söylüyor. Onu görüşüyoruz zaten.

BAŞKAN - Diyorum ki sönüyor madde, kaldırdığımız zaman sönüyor. Sönen madde üzerinde, mevta üzerinde hüküm gibi.

FARUK BAL (Konya) - Benim beynim bulandı Sayın Başkan, ne dediğinizi de anlamıyorum.

28'i görüşüyoruz biz şimdi, değil mi?

BAŞKAN - Metinden çıkarmayı müzakere ediyoruz.

FARUK BAL (Konya) - 28'i görüşmüyor muyuz efendim?

BAŞKAN - Savcıları görüşüyoruz.

FARUK BAL (Konya) - Değerli arkadaşlar, genel olarak demokratik ülkelerde yargı alt kademe ilk derece mahkemeleri üç basamaklıdır. Sulh ceza, asliye ceza ve ağır ceza olmak üzere. Bunların adı değişir ama fonksiyonlarını aynıdır. Şimdi, ne hikmettense sulh ceza hâkimlikleri ilga edildi. Bu bir reform olarak takdim edildi. Halbuki tam bir kargaşa, tam bir kaos ortamı yaratan bir değişiklikti bu. Sulh ceza mahkemelerinin görevleri asliye ceza mahkemelerine verildi, asliye ceza mahkemeleri asıl mahkeme hükmünü kaybetti, dolayısıyla, çorba, torba mahkemesi hâline geldi. Burada asli unsuru toplumun genel düzenini korumakla ilgili, adıyla müsemma olan bir mahkeme her işe bakan, her işi çözen bir mahkeme hâline geldi.

Bunu bir kenara bıraktığımız zaman, asliye ceza mahkemesindeki yargılama asıldır. Sulh ceza ve ağır ceza mahkemelerindeki yargılama istisnadır. O zaman, asliye ceza mahkemesinde yargının temel unsurlarını görmemiz gerekir. Yargının temel unsuru nedir? Biri iddia edecektir, suç isnadı altında bulunan kişi savunacaktır kendisini ve hâkim de karar verecektir. Bu, hukukun temel kuralı. Şimdi, böyle çorba, torba mahkemesi hâline gelmiş asliye ceza mahkemesinde savcıyı bir kenara alıyoruz. Hâkim, elinde iddianame, karşıda da savunma yapan bir güçle karşı karşıya. Terazinin kefesine hangisini koyacaktır? Bu çok ciddi bir sorundur ve bu, hukukun temel sorunudur. Yani "Niçin yargılama yapılıyor?" sorusuna verilecek cevabı ortadan kaldıran bir durumla karşı karşıyayız. Eğer savcının varlığı yargılama için bir tehditti de onun için kaldırıyorsanız, savcılık müessesesinin tamamen gözden geçirilmesi lazım. Böyle bir iddia olmadığına göre, savcılığı niye asliye ceza mahkemesinden uzaklaştırıyorsunuz? Bence mesele basit. Eleman sıkıntısı...

HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) - Yeterli savcı olmadığı için.

FARUK BAL (Konya) - Eleman sıkıntısı, yargının iddia makamı olmasın, ona göre yargılama yapalım, bu şekilde telafi edelim gibi bir düşünceyle giderilebilir mi? Ya böyle bir şey olabilir mi? Hâkim sıkıntısı olsaydı ne yapacaktınız? Hâkim olmasın...

BAŞKAN - Dava olmasın.

FARUK BAL (Konya) - Herkes terazide, avukatla savcı terazide birbirini çıksınlar, tartsınlar ona göre uygun bulsun. Bu yanlıştır arkadaşlar.

BİLAL UÇAR (Denizli) - Ama savcılar memnunlar bu işten.

FARUK BAL (Konya) - Bu yanlış bakın, sizi nereye kadar götürüyor? Sayın Bakan ifade etti, ileride Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını da göreceğiz. Artık, 21'inci yüzyılda hukukun evrensel boyutta adaleti tecelli ettirirken ortaya koyduğu bir kavram var; bu da "cross examination" denilen delillerin karşılıklı olarak çatıştırılması, çapraz sorgu gibi kavramlar buradan kaynaklanıyor. Şimdi, çapraz sorgu olmadan, deliller karşılıklı olarak çatıştırılmadan doğru nasıl bulunacak? Delillerini ortaya koyan savcı, iddiasını ortaya koyan savcı, savunma karşısında diyeceklerini söyleyecek bir yer bulamıyor ise, bir imkân bulamıyorsa bu deliller nasıl çatışmış olarak hukuk hâline, adalet hâline dönüşecektir? Bunun dönüşmesi mümkün değil; dolayısıyla bu, çok yanlış bir iştir. Bu yanlış işi uzatmanın bir anlamı yoktur, bunun başka çözümleri vardır. Eleman temini gerekiyorsa başka çözüm yolları vardır.

BAŞKAN - Metinden çıkaralım diyorsunuz.

FARUK BAL (Konya) - Siz anladınız da benim anlatmak istediklerimin miktarı zapta geçecek kadar yazılmadı Sayın Başkanım, o kadar yazılsın, ondan sonra ben de durayım.

Şimdi değerli arkadaşlarım, konjonktürel gelişmelerle kanunlar, adalet sistemi ve mahkemeler üzerinde yapılan oynama gelecekte hukuk adına laf söyleyecek olan kişilere çok büyük malzeme yaratmaktadır. Biz bu sorunlara çare bulması gereken bir heyet, bir Komisyon olarak çalışıyorsak, bu Komisyonun üretebileceği farklı çözüm yollarının da bulunması gerekmektedir. Bu farklı çözüm yolları üzerinde duralım ve bu farklı çözüm yollarını Hükûmete önerelim, Hükûmet bunun çaresine baksın. Yani Türkiye'deki asliye ceza mahkemelerine çıkaracak savcı bulamıyoruz; o zaman, "kanunla savcıyı oradan alalım" işi, kanamış veya yara olmuş bir kolu tedavi etmek yerine onu kesmek demektir. Kol kesmekle o yara tedavi olmaz.

Teşekkür ederim.