| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | (2/1504) esas numaralı Kanun Teklifi'nin görüşme usul ve esasları hakkında görüşmeler |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 26 .12.2016 |
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Kim olursa olsun, buradaki bir arkadaşımızın bu kadar öfkelenmesine sebep olacak şu atmosferin oluşmasında her kimin ne kadar payı varsa onun üzerine düşünmesi şu görüşmelerin selameti bakımından daha uygun olur. Bu, hiç kimsenin hoşuna gidecek bir durum olmaz. Buradaki her bir arkadaşın esasen bire bir görüşmelerde ne kadar nazik, ne kadar zarif olduğunu ben biliyorum, herkesi tanıyorum ama burada bir kolektif psikoloji teşekkül ediyor, karşılıklı konuşmaların ötesine geçtiğinde sözler, haykırmaya ve söz üzerinden bir kuvvet mücadelesine dönüştüğünde kesinlikle Parlamento vasfını kaybediyor, artık kaba güce doğru evrilen bir çizgiye giriyoruz. Eminim, burada hiç kimse bunu istemiyor çünkü meşru siyaset zeminine ilişkin eğer temel ve ahlaki bir rolümüz varsa işin bu noktaya gelmemesi hususunda herkese bir yükümlülük düşüyor. Bu en başta hepimizin dikkat etmesi gereken bir husus.
Emin olun, ilk bağıran kimse, ilk haykıran kimse, karşıdakini bastırmaya dönük, arkasına kudret koyarak konuşmanın ötesinde tahakküm kurmaya çalışan kimse Parlamentonun ahlakına aykırı davranan da odur, partisi ne olursa olsun. O yüzden, lütfen dikkat edelim. Biz buraya konuşmaya geldik, hepimiz konuşmaya geldik ama sonuçta problem nereden kaynaklanıyor? Bu konuşmaların süresi, sürecin nasıl işleyeceğine ilişkin normlar. Buna ilişkin farklı kanaatlerimiz olabilir. Sonuç olarak bu işlerin nasıl yürüyeceğine dair, bizim görüş ve tekliflerimizden bağımsız, komisyonların bir çalışma usulü var, bir müktesebat var buna ilişkin. Buna dikkat etmek mutlak suretle hepimiz için önemli.
İlk defa komisyon toplanmıyor, daha önce de ben de çeşitli komisyonlarda görev yaptım. Zaman zaman insanların öfkelendiği vakitler oldu, kendilerine göre komisyonun nasıl çalışması gerektiğine ilişkin meşruluk anlatıları oldu ama işin usulü, bütün bu anlatıların ötesinde müktesebattadır ve bu çerçevede komisyon çalışmalarını sürdürmek durumundadır. Hepimize düşen görev de partisi ne olursa olsun, kesinlikle, konuşmanın ötesine geçen davranışlardan kaçınmaktır, kimseye faydası olmaz, hiçbir partiye faydası olmaz.
Sayın Gök'le bahsettiği tarzda bir görüşme yaptık. Önemli bir Anayasa değişikliği, elbette bu müzakerelerin medeni usuller içesinde yürütülmesi hepimizin ortak arzusu. Sadece AK PARTİ'nin bir talebi değil, Meclis adına, Meclise karşı da millete karşı da ahlaki görevi olan herkesin isteyeceği, bu medeni bir şekilde görüşmelerin yapılması talebini konuştuk. Sayın Gök de aynı şekilde ifade etti ve bu çerçevede görüşmelerin medeni bir şekilde yapılması konusunda mutabık kaldık. Sesler yükseltilmeden, kavga dövüş çıkmadan, karşılıklı konuşmalar, ikna edici bir retorik çerçevesinde yürümesi konusunda anlaştık.
Sayın Gök "Gündem dolayısıyla biraz geri bırakılabilir mi?" dedi, biz de buna karşılık şunu söyledik, onu da belirteyim: Türkiye, tabii, terörle bir mücadele içerisinde. Eğer Meclis kendi gündemini terörle mücadele çerçevesinde geriye bırakır ise o zaman terörü yapıp ettiğinden öte, bir fail, bir aktör olarak telakki eden bir anlayış ortaya çıkar. Bize düşen görev, terör ne yaparsa yapsın, hangi meydan okuma içerisinde bulunursa bulunsun Meclisin ve komisyonların kendi gündemi çerçevesinde çalışmalarıdır. Yoksa "Terör olacak, terör ortalığı karıştırdı, biz de o zaman gündemi değiştirelim." yaklaşımının doğru olmayacağını Sayın Gök'e ifade ettik. Çünkü terörle mücadele, evet, bir taraftan güvenlik güçleri bunu yapacaktır, devlet yapacaktır ama aynı zamanda, terörün yapıp etmeye çalıştığı o dehşet havasına teslim olmamak ve hayatı kendi zemininde tutmak hepimizin temel görevi. Hele ki Meclis çalışmalarının bu istikamette olması son derece önemli. Terör karşısında da partilerin ortak çizgisi, aralarındaki tartışma ve anlaşmazlıklar ne olursa olsun, bu ülkenin ortak kader ve geleceğine ilişkin o ortak safı, teröre karşı o ortak safı muhakkak muhafaza etmek istikametinde olmalı; yoksa "Siz falan teklif getirdiniz, biz buna karşıyız, safları bozuyoruz..." Böyle bir şey söz konusu olamaz diye düşünüyorum. Kanaatlerimiz farklı olabilir ama bu memleket hepimizin ve netice olarak herkes bu memlekette pay sahibi. Teröre karşı ahlaki ve insani duruşu olan her kimse, hangi partiden olursa olsun, bu çizgiyi, partiler arasındaki o sınırları aşan ve ortaklığı ifade eden çizgiyi desteklemek durumunda diye düşünüyorum.
Şimdi, Sayın Engin Altay'ın bazı açıklamaları oldu, Sayın Altay da burada. Kendisini her zaman zevkle dinliyoruz.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bana söz hakkı doğdu.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Bu bir sataşma değil Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bakacağız ona.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Şimdi "AK PARTİ gerginlik istiyor, buna izin vermeyeceğiz." dedi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Evet.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Biz gerginlik istemiyoruz, demek ki problem olmayacak. Bu konuda anlaşırız.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Usule uyulacak.
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - O zaman, hukuk olacak, demokrasi olacak.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Bakın, gerginlik istememek, aynı zamanda, gerginliğin doğmasına sebebiyet vermeyecek bir tarzda davranmaktır. Hem "Gerginlik istemiyorum." demek...
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - O zaman, usule uyun Başkan.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Herkes dikkat etsin yani usule tabii ki uyulsun ama sonuçta -Allah için- burada tartışma çıktığında, sesler yükseldiğinde kim, hangi amaca ulaşmış olacak? Böyle bir şey yok.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Hukuk, anayasaya uygun davranmaktır.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - İkincisi: Sayın Engin Altay dedi ki: "Vallahi, Komisyondan gelsin, Meclisten geçmeyecek. AK PARTİ gerginlik çıkartmak istiyor, kendini konsolide etmek istiyor." Yani "Meclise geldiğinde geçmeyecek." dedi.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Evet.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Böyle bir emniyet duygusu içindeyseniz problem yok. Bunu Komisyonda görüşelim, Mecliste de ne olacağını görelim.
MURAT EMİR (Ankara) - Görüşelim Başkan.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Müdahale eden kim?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Ayrıca, Sayın Altay dedi ki: "Hadi Mecliste de geçti, millet geçit vermeyecek." Eyvallah. Bakın, sonuçta, bu Anayasa teklifinin meşru mecraları belli. Komisyonda görüşülecek, Komisyonda görüşme usulleri müktesebattan çıkacak, bizim iddialarımızdan çıkmayacak. Biri de çıkıp diyebilir ki: "Kardeşim, bunu yarım saatte görüşelim, kapatalım." Hızdan bahsediliyor ya... Şimdi, hız, neye göre hız? Biraz önce bir arkadaş dedi ki: "Yıllarca tartışalım." Bu da bir fikir, yıllarca tartışmak da bir fikir.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Anayasada usul tartışılır.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Ama, sonuçta bunu tartışmanın makul bir süresinin olması lazım. Bu süreyi nereden çıkartacağız? İndi iddialardan değil, komisyonların müktesebatından çıkaracağız, hepimizi bağlayan kurallarından çıkaracağız.
Sonuçta, arkadaşlar, meşru mecralara izin ve fırsat vermek hepimizin ahlaki ödevi. Meclise gelecek. İnşallah, oradan milletvekillerimiz bir karar verecek, millete giderse millet karar verecek. Bizim temennimiz ve talebimiz milletimize gitmesi ve buradan olumlu bir şekilde çıkması; sizin temenniniz ve talebiniz Mecliste takılması, millete hiç gitmemesi, millete giderse de milletin buna engel olması.
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Bizim temennimiz hukuk devletinin tesisidir.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Ama, temennilerden öte, nihai kararı millet verecek. Bu fırsatı Meclise ve millete tanıma doğrultusunda bir dikkati de lütfen bu müzakerelerden eksik etmeyelim.
Çok teşekkürler.