KOMİSYON KONUŞMASI

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkan, Komisyonumuzun saygıdeğer üyeleri; çalışmalarımızın başarılı ve verimli geçmesini diliyorum. Bundan sonraki maddelerin görüşülmesi sırasında maddelerin her biri üzerinde görüşlerimizi ayrı ayrı paylaşmakta fayda görüyorum.

İzniniz olursa, 1'inci maddeyle ilgili görüşlerimizi Komisyonumuzun saygıdeğer üyeleriyle paylaşmak istiyorum.

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Bakan, 1'inci madde okundu...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - 1'inci madde dün okundu

Sayın Başkan, 1'inci maddede, "Yargı yetkisi" kenar başlıklı, Anayasa'mızın 9'uncu maddesinde yer alan "Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır." hükmü içerisinde yer alan "bağımsız" ifadesinden sonra gelmek üzere "ve tarafsız" ibaresinin eklenmesi öngörülmektedir.

Esasında bu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "Adil Yargılanma Hakkı" başlıklı 6'ncı maddesindeki "Herkes, davasının medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından kamuya açık olarak ve makul bir süre içesinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Karar aleni olarak verilir." hükmünün Anayasa'mıza yansıtılması anlamını taşımaktadır. Bir nevi bu düzenleme, yargı görevi yapan hâkim ve savcılarımızın görevlerini yaparken tarafsızlığına dair anayasal bir güvence ve anayasal da bir dayanak oluşturmakta. Esasında buraya "tarafsız" ibaresinin eklenmesinin bence doğru olduğu kanaatinde bütün partilerimizin hepsi müttefik. Ama tartışmalar Hükûmet sistemi üzerinden de geldiği için burada da farklı bir değerlendirme yapıldığını görüyoruz.

Anayasa'mızın 138'inci maddesinin, esasında tarafsızlığı da kendi içinde düzenleyen, bağımsızlığının da biraz açılımını yapan bir madde olduğunu görüyoruz. "Hâkimler görevlerini yaparken Anayasa, kanun ve hukuka bağlı vicdani kanaatleriyle hareket eder." derken esasında kendi siyasi, dinî, sosyal, fikrî birtakım farklılıklarını kararlarına ve yaptığı adli işlemlere karıştırmaması ve vicdanını Anayasa, yasa ve hukukla bağlı tutmasını öngörmektedir. Bu, son derece önemli. Esasında kendi iç dünyasındaki tarafsızlığın da ne anlama geldiğini izah bakımından büyük anlam taşıdığını burada bir kez daha ifade etmekte fayda görüyorum.

Yargı görevi yapan birisi eğer kendisini Anayasa, yasa ya da hukuk değil de başka şeylerle bağlı hissederse orada tarafsızlığını da kaybeder, bağımsızlığını da kaybeder. Onun için, vicdanı Anayasa getirmiş, Anayasa kanun ve hukuka bağlamıştır. Aksi takdirde, vicdan, esen rüzgârın önünde hareket eden bir şeye benzer. Onun esen rüzgâra göre, konjonktüre göre, siyasi, dinî veya sosyal farklı görüşlere göre adli yargılama süreçlerine yansımaması, aksine, kanuna, Anayasa'ya ve hukuka bağlı kalmak suretiyle kararlar ihdas etmesi bakımından son derece önemlidir.

Yine 138'e baktığımızda "Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz." deniliyor. Bu da son derece önemli. Dışarıdan yargılama süreçlerine müdahaleyi yasaklayan ve bunu çok net bir şekilde anayasal güvenceye kavuşturan bir ifade.

Yine yasamayla ilgili de "Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz." deniliyor.

Esasında, getirilen bu yeni düzenlemenin, Anayasa'mızın 138'inci maddesinde, 2'nci maddesinde ve 9'uncu maddesinde yer alan yargıyla ilgili bu temel ilkeleri güçlendirme bakımından son derece önemli olduğunu buradan bir kez daha ifade etmek isterim. Bu, cumhuriyetin niteliklerinden olan "hukuk devleti" vasfını da güçlendirici mahiyette bir düzenlemedir.

Burada ayrıca, yargı yollarının kapalı olduğu bazı idari tasarruflar Anayasa'mızda var. Bu çerçeve teklife baktığımız zaman, bunların bazılarına yargı yolunun açıldığını da görüyoruz. Bu da hukuk devletini son derece güçlendiren bir düzenlemedir. Örneğin, Anayasa'mızın 125'inci maddesine baktığınız zaman, orada çok net bir şekilde, Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemlere karşı yargı denetimi kapalıdır. Ancak, bu teklifin içerisinde, Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı bütün işlemlere karşı yargı denetiminin de açıldığını görüyoruz. Bu, son derece önemli, hukuk devletini güçlendirme bakımından büyük bir anlam ifade etmektedir.

Yine Anayasa'mızın 105'inci maddesinin ikinci fıkrasına baktığımızda Cumhurbaşkanının resen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine Anayasa Mahkemesi dâhil, yargı mercilerine başvurulamaz." kuralı yer almaktadır. Şimdi bu teklifle bu da yürürlükten kaldırılmaktadır. Yani Cumhurbaşkanının resen imzaladığı emirler, kararlar ne kadar varsa bunların hepsine de yargı yolu açılmaktadır. Bu iki düzenleme de baktığınızda, cumhuriyetimizin hukuk devleti niteliğini, vasfını güçlendiren, takviye eden düzenlemelerdir ve cumhurbaşkanının yaptığı, hem tek başına yaptığı işlemleri hem de resen imzaladığı emir ve kararların tamamını yargı denetimine açmaktadır. Bu, hukuk devleti bakımından son derece önemli, son derece anlamlı düzenlemelerdir ve hukuk devleti vasfını, cumhuriyetimizin daha da tahkim etmekte, daha da güçlendirmektedir.

Yine 105'inci maddede Cumhurbaşkanının sorumluluk ve sorumsuzluk hâli ile bu teklifte Cumhurbaşkanı için öngörülen sorumluluk ve sorumsuzluk düzenlemesi ve bunun ölçülerini kıyasladığınızda, bugünkünden daha ileri düzeyde bir sorumluluk hâlinin öngörüldüğünü görüyoruz. Çünkü mevcut Anayasa'mızın 105'inci maddesine göre -bunu okumakta fayda görüyorum- "Cumhurbaşkanın, Anayasa ve diğer kanunlarda Başbakan ve ilgili bakanın imzalarına gerek olmaksızın tek başına yapabileceği belirtilen işlemleri dışındaki bütün kararları, Başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanır; bu kararlardan Başbakan ve ilgili bakan sorumludur." Yani bir sorumsuzluk hâli burada çok net bir şekilde öngörülüyor. Şu anda bizim uygulamamızda bütün Bakanlar Kurulu kararları Cumhurbaşkanının imzasıyla yürürlüğe girmektedir nihayetinde. Yine, pek çok idari tasarruf, Cumhurbaşkanının nihai imzasıyla yürürlüğe girmekte ve mevcut Anayasa'mız, Cumhurbaşkanını bütün bu imzaların hiçbirinden sorumlu tutmamakta; sorumluluğu başbakan ve ilgili makama yüklemektedir.

Cezai anlamda sorumluluğa baktığınızda da vatana ihanet dışında Cumhurbaşkanının suçlandırılmasına izin vermiyor Anayasa'mız. Teoride bu tartışmalı, efendim yok suçlandırılır, suçlandırılmaz, anayasacılar farklı şeyler söylüyor ama ben, önümde okuduğum metne baktığımda, teorik tartışmaları bir tarafa koyduğumuzda, mevcut Anayasa'mızın 105'inci maddesinin son fıkrası "Cumhurbaşkanı, vatana ihanetten dolayı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının en az üçte birinin teklifi üzerine, üye tam sayısının en az dörtte üçünün vereceği kararla suçlandırılır." diyor. Sadece vatana ihanetle ilgili bir suçlandırma getiriyor. Fakat bizim mevzuatımızda "vatana ihanet" diye bir suç da yok. Esasında bunun nitelemesini Anayasa tamamen Meclise bırakıyor. Meclis bunun nitelendirmesini yapacak, yargı yolunu açacak. Yargı yolunu açtı, Cumhurbaşkanı yargılandı, mahkûm oldu, Cumhurbaşkanlığına devam edecek mi, etmeyecek mi, ne kadar bu yargılama sürecek, bunların hepsi muallakta. Esasında, şu anda yetkileri itibarıyla baktığınızda gelen yetkiler bakımından bir farklılık yok ama sorumsuz bir Cumhurbaşkanı uygulaması var.

Şimdiki uygulamada bakanları kim atıyor? Görünüşe bakarsanız, Anayasa'mıza göre başbakan atıyor ama Anayasa'nın 112'nci maddesi -yanılmıyorsam- başbakan Bakanlar Kurulunun... 113'mü?

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - 112, siyasi sorumluluk.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Yok, 113 bakan ataması.

Şimdi, bakanların ataması, Başbakanın teklifi ve Cumhurbaşkanının onayıyla bakan atanıyor, şu anda. Bakanın azledilmesi de başbakanın teklifi, Cumhurbaşkanının onayıyla yapılıyor. Şu anda, Türkiye'de mevcut Cumhurbaşkanı döneminde de önceki Cumhurbaşkanları döneminde de Cumhurbaşkanının "Hayır." dediği birini başbakanın bakan olarak görevlendirme yetkisi var mı? (AK PARTİ milletvekillerinden "Yok" sesleri) Yok. Mevcut Anayasa bu. Bakın, mevcut Anayasa bu. Şu anda fiilen bu. Sayın Sezer döneminde de oldu, başka Cumhurbaşkanları döneminde de oldu. Başbakan biriyle çalışmak istemiyor, bakanı azletmek istiyor, yazdı Cumhurbaşkanına. Cumhurbaşkanı onay vermediği zaman başbakan bakanı görevden alamıyor. Mevcut sistem, başbakana bakan seçme yetkisi tanımıyor, bakanını görevden alma yetkisi de vermiyor. Bunu ne yapıyor? Cumhurbaşkanına getiriyor.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Sayın Bakan, yürütme yasamanın içinden çıkıyor bu sistemde.

BAŞKAN - Arkadaşlar, sessiz olalım lütfen.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Katkı vermek için söyledim. Yürütme yasamanın içinden çıkıyor mevcut sistemde.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bakın, bu mevcut sistem, Anayasa'daki bu kurallara baktığınız zaman nasıl bir kavga zemini oluşturduğunu görüyorsunuz. Çok net, açık ortada. Onun için ne yapıyor? Bütün bu tartışmaları sona eriyor. (Gürültüler)

BAŞKAN - Arkadaşlar, sessiz olun lütfen. Dinleyemiyoruz.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Yani diyor ki: Yürütme yetkisini millet sandıkta verecek, sandıkta verdiği yürütme yetkisini kime verdiyse o bunu kullanacak. Yürütme yetkisinin ortağı olmayacak. Hükûmeti kim seçiyor, halk seçiyor. Parlamentonun içinden çoğunluk çıkıyor ve ondan sonra bu çoğunluğun başbakanı ne yapacak; bakan atayacak, onay vermezse bakan atayamıyor. Hatta başbakanı bile belli değil bakın bizim parlamenter sistemde. Şimdi, bakın...

ALİ ŞEKER (İstanbul) - AKP'den sonra değişti.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bir müsaade buyurun.

Anayasa ne diyor? Anayasa diyor ki: "Başbakan, milletvekilleri arasından Cumhurbaşkanı tarafından atanır." Kimin başbakan olacağını, çoğunluğu temsil eden bir partinin temsilcisi veya genel başkanı milletvekiliyse başbakan atanır demiyor. Nitekim, Sayın Demirel, 1997'de merhum Erbakan'ın istifası üzerine yeni hükûmet kurulması için Sayın Tansu Çiller'i 276'dan fazla milletvekili "Eğer hükûmet kurma görevi verilirse güvenoyu vereceğiz." diye imza verdiler, o zaman merhum Sayın Demirel, Sayın Çiller'e hükûmeti kurma görevi verdi mi?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Vermedi.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Vermedi. Ne yaptı? Hiç arkasında kimse olmayan birine hükûmeti kurma görevi verdi.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Yalım Erez'e verdi.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Yalım Erez'e verdi. O arada da arkadan hükûmet kombinasyonları, kompozisyonları -her ne diyorsanız- çalışmaları yürüdü, hükûmet işi ayarlanınca gerçek hükûmeti kuracağa verildi. Şimdi, bakın, bu sistem, eğer milletin istemediği birisi, bir başbakan çıkma durumu olduğu zaman Cumhurbaşkanına orada milletin istediğini değil de vesayetin istediğini başbakan yapmak için ayarlama yetkisi de veriyor. Onun için biz diyoruz ki, artık yürütmenin... Anayasa bitirmiyor. Bu Anayasa vesayeti taçlandıran bir anayasa. Onun için de bakın, yürütme yetkisini vatandaş sandıkta verecek, yürütme yetkisini alan kişi sorumlu olacak, hem Meclise karşı sorumluluğu var...

ERKAN AYDIN (Bursa) - Davutoğlu ne oldu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - ...cezai sorumluluğu var. Meclis bu şeyini yerine getirecek hem yargıya karşı bütün eylem ve işlemleri Cumhurbaşkanının açılıyor ve bu yargı denetimi de hukuk devletini güçlendiren bir başka şey.

Yine konuşuluyor. Şimdi maddeler geldiği zaman orada da ifade etmek isterim. Anayasa Mahkemesinin şu anda üyelerinin dağılımı nasıl? Çok net. 1'inci maddeyle irtibatlı olduğu için konuşuyorum bunu da. Şimdi Cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesine seçtiği üyelerle ilgili usulde bir değişiklik bu çerçeve teklifin içerisinde var mı? Yok. Şu anda yürürlükte olan usul neyse aynı usul devam ediyor.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Cumhurbaşkanının kararname çıkarma yetkisi de yok.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Peki, Danıştaya dörtte 1 üye seçme yetkisini kim veriyor? Mevcut Anayasa veriyor. Peki, bu düzenleme yeni bir şey mi getiriyor? Hayır, getirmiyor.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Kararnameler Sayın Bakan, kararnameler.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Buraya dokunuyor mu? Oraya da dokunmuyor. Aynen duruyor.

Yargıtay cumhuriyet başsavcısı, cumhuriyet başsavcı vekilinin ataması nerede yazıyor? Anayasa'da yazıyor. Bu teklif bunu getirmiyor. Şu andaki yürürlükte olan Anayasa'da var. Anayasa'da olan bazı hükümlerin yeniymiş gibi takdiminin de büyük bir yanlış olduğunu burada ifade etmek istiyorum.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - O zaman değiştirmeyin. Niye uğraştırıyorsunuz bizi? Değiştirmeyelim.

BAŞKAN - Arkadaşlar...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkanım, bu HSYK'yı da aynı şekilde. Yeri geldi mi onu da konuşacağız. HSYK var, onu da konuşacağız çünkü HSYK'da seçim usulünün kalkmış olması yargıya yapılan en büyük iyiliklerden biri olmuştur. İlgili maddede onu ayrıca konuşacağız.

Ben bu nedenle hukuk devletini güçlendiren, cumhuriyetimizin demokratik hukuk devleti vasfını takviye eden bu maddenin yerinde olduğunu ifade ediyor, teşekkür ediyorum.