| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Tutuklu bulunan HDP milletvekillerinin görüşmelere katılamamaları nedeniyle (2/1504) esas numaralı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin durdurulması istemine ilişkin önerge hakkında görüşmeler |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 27 .12.2016 |
BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım, değerli milletvekili arkadaşlarım; geçen hafta salı günü görüşmelere başladık. Salı gününden bu yana Anayasa Komisyonu Anayasa değişiklik teklifiyle ilgili görüşmeleri gece geç saatlere kadar sürdürüyor. Zaman zaman gergin anlar yaşadık, zaman zaman gergin anlar yaşıyoruz. Gerginliklerin tamamının sebebine dönüp baktığımızda, milletvekillerinin konuşma hakkı ve söz hakkını kullanabilmelerinden kaynaklı tartışmalar olduğunu görüyoruz. Bunun da arka planına baktığımızda, sorun basit bir söz hakkı sorunu değil, milletvekillerinin konuşabilmesi değil; bu değişiklik teklifiyle ilgili milletin, halkın bilgi sahibi olabilmesi, bunun mümkün olduğunda aleni, açık, kamuoyunun önünde, yeterli ölçüde derinlikte tartışılabilmesi sorunu olduğunu görüyoruz.
Mutlaka her teklifte, her yasa ya da Anayasa değişikliği teklifinde teklif sahibi bir an önce geçmesini ister; mutlaka, teklife karşı olanlar da bunun daha etraflı tartışılmasını ya da geçmemesini veya gecikmesini ister. Bu, Parlamento pratiğinin doğal uygulamasıdır. Yalnız, Anayasa değişikliği daha başka bir dikkati ve özeni gerektirir diye düşünüyoruz değerli arkadaşlar.
Başından bu yana, salı gününden bu yana -bugün tekrar salı, sekizinci gündeyiz- ısrarla bir şey söylüyoruz: Bu Anayasa değişiklik teklifi Türkiye'de bize göre rejim değişikliğini öneriyor, bu kadar net. Biz bu konuda sizleri ikna etmeye çalışıyoruz ama sadece sizi değil, bu çalışmalar sırasında kamuoyunun da bunu tartışmasını, anlamasını, görmesini, bu pencereden bakmasını istiyoruz. Bu nasıl olacak? Fikir tartışmasıyla olacak. Düşüncelerimizi söyleyeceğiz, sizleri dinleyeceğiz, karşılıklı konuşacağız ama bu yetmez, bunların kamuoyuna da yansıması gerekiyor. Şimdi, görüyoruz ki, teklif sahipleri ve Başkanlık Heyeti, Sayın Başkanlık Divanı bir an önce bu Komisyonun görevini tamamlatıp teklifi Parlamentonun önüne getirmeye çalışıyor. Görevini tamamlama arzusunu anlıyorum ama burası Parlamentonun mutfağı. Biliyoruz ki Genel Kurulda bu kadar etraflı tartışma imkânı olmayacak, burada tartışacağız. Birinci günden itibaren her maddesiyle ilgili riskleri anlattık, tekrar onlara dönmeyeceğim, öyle bir niyetim yok ama şunu merak ediyorum: Bu getirilen teklifte -birçok gerekçe sayıldı- gerekçe olarak: "Yeni bir sistem getiriyoruz." deniliyor bizim "rejim değişikliği" dediğimiz şeyde. "O yeni sistemde iki başlı devlet düzeninden vazgeçeceğiz, Cumhurbaşkanı ile Başbakan ve Hükûmet arasındaki ikiliği ortadan kaldıracak ve dolayısıyla sistemdeki krizi çözecek bir değişiklik öneriyoruz." deniyor. Peki, önerebilirsiniz, biz de bunun başka bir anlama geldiğini söylüyoruz. "Tek adam rejimi", "diktatörlük", "otoriter rejim" yaratır diyoruz, bu da bizim görüşümüz.
Şimdi, ben şunu merak ediyorum: Bu meselenin uzun uzun tartışılmasında ne mahzur var? Bunu niye söylüyorum? Eğer, şunu söylüyorsa teklif sahipleri bize... "Şu anda Türkiye'de mevcut Sayın Cumhurbaşkanı ile mevcut Sayın Başbakan ve Hükûmet arasında işleyen sistemde böyle bir kriz var. Mevcut Sayın Cumhurbaşkanı halkın seçtiği Cumhurbaşkanı olarak şu şu işleri yapmak istiyor ama Başbakan buna engel, Hükûmet buna engel. Şu değişiklikleri yapmak, şu bürokratları atamak istiyor, yargıya şu kişileri atamak istiyor, mesela, şu bakanlığı kaldırmak yerine filanca başka bakanlığı kurmak istiyor, filanca bakanı değiştirmek istiyor ama Sayın Başbakan Binali Yıldırım buna direniyor ve Sayın Cumhurbaşkanı bunu geçiremiyor ve sistem kilitleniyor. Mesela, bütçeyle ilgili bir problem var. Sayın Cumhurbaşkanı bütçenin kullanılması konusunda bir iradesi var ama Hükûmet bu konuda frene basıyor, Sayın Cumhurbaşkanının bütçeyi kullanması konusunda ona engel oluyor, bu da devlette işlerin yürümesi ve hizmetlerin yürütülmesine engel oluyor, bu sebeple sistem tıkandı."
BAŞKAN - Sayın Tezcan, TRT 3'le ilgili önerge.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Ben onu anlatacağım, ona bağlayacağım.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Uğultu var Sayın Şentop.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Bir saniye Nurhayat Hanım...
"İşte, bunun için biz bu tıkanıklığı bir an önce aşalım ve sistem çalışmaya başlasın, devlette kriz ortadan kalksın." diye bir iddia mı var? Böyle bir iddia gelmedi bize. Böyle bir şey olmadığını da görüyoruz ya da biliyoruz en azından. O zaman -bu değişiklik teklifini getirebilirsiniz, biz karşı çıkıyoruz ama- zaman konusundaki bu ısrar niye? Değerli arkadaşlar, zaman konusundaki bu ısrar niye? Acil çözülecek bir kriz yoksa ve sistemi değiştirecek böylesine ciddi bir Anayasa değişiklik teklifi geliyorsa bırakın tartışalım. Niye milletvekili arkadaşlarımız "Söz aldım da, ben konuşamadım." diye şikâyet etsinler? Niye bu, günlerce kamuoyunda tartışılmasın? Bakın, dün ve bugünün dışında gazetelerde dahi haber olmayan bir Anayasa değişikliği çalışması yürütülüyor, bu olmaz. Ne zaman kavga çıkarsa o zaman gazetede haber oluyor, ne zaman kavga çıkarsa o zaman medya dikkat ediyor, bu yanlış. Bu, Meclisin; bu, Komisyonun çalışma sisteminin de bir ayıbıdır aynı zamanda. O yüzden, bu meselede fikirleri tartıştıralım, düşünceleri söyleyelim ve kamuoyu bunu açıkça görebilsin.
İşte, önerge geliyorum, TRT meselesine. Bu verdiğimiz önerge de kamuoyunun "Türkiye'de ne yapılmak isteniyor?" meselesinde açıkça bilgi sahibi olabilmesini sağlamaya dönük bir önergedir. Burada 3 aşama olduğunu hepimiz biliyoruz. 1'inci aşama komisyon, komisyonda görüşeceğiz. Biz ya sizi ikna edeceğiz ya da gücümüz yetmeyecek ikna etmeye, geçecek. Genel Kurula gelecek, Genel Kurulda görüşülecek, oradan da geçerse millete gidecek, bu çok açık. Yani, en son karar merci milletse ve "millî irade" diyorsak ki haklıdır, doğrudur, o zaman millet bilgilensin. Milletin bilgilenmesinin yolu izlemekten geçiyor. Eğer biz bunu yayına açmazsak, millete bizim burada ne konuştuğumuzu izleyebilme imkânını vermezsek millet burada sadece kavgaları görecektir, başka bir şeyi değil. Çünkü, medya en çok spot ne vardır, ne dikkat çeker, zaten verebildiği her haber kuşağında bir dakika, iki dakika, en fazla bir buçuk dakika, onu da en ilgi çekici olan yer nereyse onu verecek.
Türkiye Büyük Millet Meclisi ile TRT arasında bir protokol var. Bu protokol gereği, Türkiye Büyük Millet Meclisi talepte bulunursa makul bir süre önce TRT'nin canlı yayınlama yükümlülüğü var. Sayın Başkandan, Komisyon Başkanımızdan ve Komisyondan Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak şu talepte bulunuyoruz: TRT bu konuda Anayasa değişikliği görüşmelerini tıpkı Genel Kurulu nasıl veriyorsa canlı olarak versin, vatandaş izlesin. Zaten şu anda Genel Kurul da çok da etkili çalışmıyor, anladığım kadarıyla önünde, gündeminde bir şey yok. Anayasa gibi önemli bir meseleyi millet otursun, izlesin. Burada biz ne diyoruz, bizim görüşümüz ne, Cumhuriyet Halk Partisi neye karşı çıkmış, Adalet ve Kalkınma Partisi neyi istemiş anlatalım, millet görsün, ondan sonra buna göre karar versin diyoruz.
Sayın Başkan, bu sebeple, Meclis Başkanlığından bu konuda talepte bulunarak TRT'den bu görüşmelerin canlı yayınlanmasını talep ediyoruz.
Teşekkür ederim.