| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın Aydın Milletvekili Bülent Tezcan'ın (2/1504) esas numaralı Kanun Teklifi'nin teselsül ettirilmiş 5'inci maddesi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve görüşmelerin belirli bir sınır çerçevesinde yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 27 .12.2016 |
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; çok teşekkürler.
Siyasi partileri ve toplulukları sembolize eden, onların lideri durumundaki kişilere ilişkin değerlendirme yaparken nezakete dikkat etmek herkes için uygun olur.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Kesinlikle doğru.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Evet.
Sayın Başbakana ilişkin Bülent Bey'in kendi kendine bir gelecek senaryosu kurup sonra da "Yıldırım çarpmış gibi." yapmış olduğu benzetme uygun bir benzetme olmadı.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Bu saygısızlık değil.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Bakın, "Böyle güzel oldu." derseniz rekabetçi bir tarzda benzeri değerlendirmeleri çağırırsınız. Çağırdığınızda da nezaketle bu müzakerelerin yapılması veyahut da siyasete nezaketin girmesi şeklindeki talepleriniz ıskat olur. O bakımdan, dikkatli bir dil kullanmak hepimizin boynunun borcu.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - İç Tüzük'ten kaynaklanan hakkımızı alıyorsunuz, nezakete davet ediyorsunuz. Olmaz böyle bir şey ya!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - İkincisi, anayasa tekliflerinin ne kadar sayıyla Meclis Başkanlığına sunulacağı hususu ve sonraki süreçler yasada açıkça ortaya konmuştur. Evet, 316 milletvekilimizin imzasıyla birlikte, bu Anayasa değişikliği teklifi Meclis Başkanlığına verilmiştir. Meclis Başkanlığına böyle bir teklif geldikten sonra, bunun görüşülme yeri Anayasa Komisyonudur ve artık Anayasa Komisyonunun çalışma usulleri çerçevesinde bu görüşmeler, müzakereler yapılır, hâlihazırda da bizim yaptığımız budur. Burada bu müzakereler gerçekleştirilirken maddelere ilişkin önergelerin nasıl verileceği, nasıl oylanacağı, görüşmelerin nasıl yapılacağı usullerde mündemiçtir, İç Tüzük'te mevcuttur. Önergeler Komisyon üyeleri tarafından verilir. Dışarıdaki kişiler Anayasa teklifine imza dahi atmış olsalar o önergelere imza atmaları mümkün olmaz. Önergeleri sadece Komisyon üyeleri verebilir. Sayın Tezcan'ın mantığı çerçevesinde, "Maddelere ilişkin değişiklik önergesinde bulunabilme için Anayasa değişiklik teklifini veren kişilerin imzasının aranması" şeklindeki bir mantık bizi şuna götürür Sayın Tezcan: "316 tane imzanın dışında hiç kimse buradaki değişiklik önergelerini veremez." mantığına götürür. Sonuçta, CHP önerge bile veremez, sizin mantığınıza göre CHP önerge bile veremez. Ben sizin mantık silsilenize göre söylüyorum. (CHP sıralarından "Komisyona da gerek yok o zaman." sesi) Komisyonda görüşülme usulleri bellidir. Kendi kanaatimize göre yeni usuller ihdas edecek değiliz. Buradaki Komisyon üyeleri konuşacaklar, önerge verecekler. Tabii, dışarıdaki arkadaşlar da konuşacak ama önergeler ve onların oylamaları, nasıl verileceği Komisyon üyeleriyle sınırlıdır, bunu siz de biliyorsunuz. Dolayısıyla, arkasında başka imzaların aranması şeklindeki yaklaşımınız akla başka tür mantıki sonuçları getirir, o da farklı bir akıl etmeyi önümüze koyar. O bakımdan, kurduğumuz mantığın bumerang gibi bize dönebileceğini de unutmayalım ama neyse ki komisyonlar bu tür indÎ mantıklar çerçevesinde değil, İç Tüzük çerçevesinde çalışır. Şu anda da Anayasa Komisyonu bu çerçevede çalışıyor.
Diğer yandan, bu Komisyonun çalışmaları AK PARTİ'nin arzusuna göre gitmiyor Sayın Tezcan yani bu iddianızı reddediyorum. Bizim arzumuzun ne olduğunu siz sadece bir varsayım olarak ifade ediyorsunuz. Geçmişte de Anayasa değişiklikleri bu Komisyonda görüşüldü. Şu 26-27 maddelik 2010 yılındaki değişiklik 3 günde geçmişti. Aşağı yukarı bugün 8'inci gün ve biz, maddenin birisi çıktı, 5'inci maddeye geldik. 6'ıncı maddeyi konuşuyoruz, teselsül ettiğinden, 5'inci madde olarak konuşuyoruz.
Değerli arkadaşlar, sizin talebiniz, öyle zannediyorum ki bu konuşulsun, durmadan konuşulsun, sürekli konuşulsun. Bunu aynı zamanda Anayasa Komisyonu çalışmalarına bir engelleme unsuru olarak düşünebilirsiniz, buna hakkınız da var. Sizin arzunuz da, bizim daha kısa sürede bitirme arzumuz ve diğer partilerin yine farklı pozisyonları neticesinde burada bir ortak atmosfer şekilleniyor, bunu unutmayalım. Ne sizin istediğiniz oluyor ne bizim istediğimiz oluyor. Sonuçta burada makul bir süre içerisinde insanlar konuşuyorlar, meramlarını anlatıyorlar ve görüşmeler İç Tüzük hükümleri çerçevesinde yürütülüyor. Dolayısıyla, "Falan partinin arzusuna göre kısa sürede bitirilmek isteniyor.", "Gümrükten mal kaçırılıyor." Bunlar yanlış.
Burada günlerdir görüşmeleri takip ediyoruz. Emin olun, çok şaşırarak, bir gözlemimi paylaşmak isterim, şaşırdığım gözlemimi. Kıymetli arkadaşlar konuşma isteme konusunda, bu arzu konusunda çok istekliler, "Konuşmak istiyoruz." diyorlar, herkes öyle diyor.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Ben Komisyon üyesiyim, grup sözcümüz konuşacak diye 3'üncü maddede, 4'üncü madde üzerinde söz istemedim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Ama görüyorum ki emin olun, kimse de dinlemek istemiyor. Burada insanlar konuşurken dinleyen o kadar az ki. Defalarca burada gerek Başkan ikaz ediyor gerekse...
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Dinlemek istiyoruz ve dinliyoruz da.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Tutanaklara geçirmek istiyoruz.
ZEYNEP ALTIOK (İzmir) - Biz de dinlemek istiyoruz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Lütfen, dikkat edin buradaki arkadaşların nasıl dinlediğine. Ben şahsen burada yapılan konuşmaları... Bir gözlem olarak ifade ediyorum, siz de bundan sonra dikkat edin, bakın, kim nasıl dinliyor, ne kadar dinliyor. Yani, herkes konuşuyor ama herkes kendine konuşuyor gibi bir atmosfer var. Sonuçta, eğer bu konuşmalar birbirimizi etkilemeye ve bir müzakere zemini oluşturmaya dönük ise konuşma arzusu kadar dinleme arzusunun da burada şekillenmesi ve bu çerçevede, özellikle konuşmak isteyenlerin dinleme yapmaları konusunda da benzeri bir arzuyu sergilemesi lazım ama ne zaman ki Komisyonun çalışmaları arzuların dışına çıktığında, bir nevi gürültü ve bir ambiyans kurma çalışması öne çıktığında bambaşka bir tablo görüyoruz.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Konuşmayalım mı diyorsunuz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Hayır, "Konuşmayalım." demiyorum, asla! Herkes konuşuyor. Şunu diyorum...
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Konuşmayalım Naci Hocam, tamam.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Hayır, hayır.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Konuşmayalım, hiçbir maddede konuşmayacağım. Komisyon üyesiyim, hiçbir maddede söz talep etmeyeceğim, rahat olun.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Hayır, hayır. Niçin, lütfen...
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Rahat olun Naci Hocam. (AK PARTİ sıralarından "Onu mu anladın sen yani?" sesleri)
TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Sayın Bostancı, sabahtan beri herkes dinliyor. Ne zaman ki maddeler üzerinde kısıtlama çıktı, o zaman tartışma çıktı burada, anlayabiliyor musunuz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Benim kastetmediğim şeyleri, benim kastetmediklerimi lütfen bana atfetme, bunu reddederim. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen, dinleyelim, lütfen.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Benim söylediğim şu: Arkadaşlar, her şeyin kesinlikle bir sınırı ve ölçüsü var. Bu Komisyon çalışmasında da o sınır ve ölçü siyasi partilerin karşılıklı ilişkileri neticesinde şekilleniyor, bizim arzumuzla değil.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ya, sanki İç Tüzük'ü bozan siz değilsiniz! Böyle bir şey olur mu ya? Sanki siz istediğiniz kadar yaşayacağız, böyle üstten bakış olur mu ya?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Üstten bakış filan söz konusu değil.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - İç Tüzük hükümleri ortada, bilmeyen değilsiniz ki.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Bir nehrin bile nehir olabilmesi için iki sınırının olması lazım. Özgürlükten bahsediyoruz, özgürlüğün sınırları var.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Bunu İç Tüzük tayin eder.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Her şeyin bir sınırı var. O sınır çerçevesinde bu görüşmelerin yapılması lazım. Kanaatim, makul bir şekilde sürdüğüdür.
Teşekkür ediyorum.