KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli Hükûmet temsilcileri, Sayın Başkanlık Divanı, milletvekili arkadaşlarım, sayın grup başkan vekilleri ve uzman arkadaşlar, bürokratlar; herkesi saygıyla selamlıyorum.

Günlerdir gece yarılarına kadar, günde neredeyse on iki-on üç saat bir mesai yürütüyoruz ama çok üzüntüyle ifade etmek istiyorum ki iktidar partisi milletvekilleri veya sözcüleri dâhil, hiç kimse konuşulanı dinlememekte acayip bir kararlılık gösteriyor. Yani, ben şimdi burada başlasam, desem ki: Kuru fasulye, baklagillerden son derece protein değeri yüksek bir üründür, bol salçalısı ve soğanlısı çok iyi olur. Eminim, şu anda ne dediğimi Divanı yürüten Sayın Başkan bile farkında değil. Onun için, kuru fasulyeden geçip makarnanın faydalarını da anlatabilirim, hiçbir mahzuru yok çünkü Türkiye'nin, ülkemizin, çocuklarımızın yarınını konuşuyoruz, kendimizce bunca birikimimizle, yaşanmışlıklarımızla bir şeyler ifade etmeye çalışıyoruz ama örneğin, pek çok arkadaşımız bununla çok da ilgili değiller, hâlâ ilgili değiller, canınız sağ olsun.

Şimdi, arkadaşlar, bir Anayasa değişikliği konuşuyoruz ama bu Anayasa değişikliğinin gerek Hükûmet temsilcileri gerek Adalet ve Kalkınma Partisinin sayın grup başkan vekilleri gerek Sayın Adalet Bakanı buraya gelip ne kadar önemli, ne kadar kuvvetler ayrılığı ilkesine dayalı, ne kadar istikrar sağlayıcı bir metin olduğunu bize anlatıyorlar; güzel. Hatta, not aldım, Sayın Adalet Bakanı dün dedi ki: "Bununla istikrar diye bir sorun kalmayacak, zorunlu istikrar..." Hah yani teşbihte hata olmazmış, hani şecaat arz eden merdi Kıpti'nin sirkat söylemesi gibi, zorunlu istikrar, arkadaşlar, ancak dikta rejimlerinin eseridir. Burada hukukçu arkadaşlar var, değerli hocalar var. Eğer bir toplumda zorunlu istikrar varsa orada tam da dikta yönetimi vardır, bununla tam da onu getiriyorsunuz.

İkincisi: Arkadaşlar, günlerdir burada kişiye özel bir Anayasa değişikliğini tartışıyoruz. Bizim sözcülerimiz de dâhil, hepimiz, ben de çok inanarak öyle söylüyorum, yüz yıl sonra, iki yüz yıl sonra ya da 2023'te ya da 2033'te gelecek Cumhurbaşkanı üzerinden konuşuyoruz ama aslında bal gibi Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a göre biçilmiş bir elbisenin bu topluma uyup uymayacağını konuşuyoruz burada çünkü ilk konuşmamda da arz etmeye çalışmıştım, 20'nci maddeyle, şimdi tabii 19 mu, 18 mi, kaç olduysa, getirdiğiniz geçici 21'inci maddenin (b) bendinde Cumhurbaşkanına altı ay içinde kamuyu düzenleme yetkisi veriyorsunuz ve 21'inci maddenin (c) bendiyle de yine bugünkü Sayın Cumhurbaşkanına Adalet ve Kalkınma Partisine dönüp o partiye Genel Başkan olma imkânı tanıyorsunuz. Dolayısıyla, çok da fazla kişiye özel bir Anayasa değişikliği. O zaman ben, tabii, kime veriyoruz bu yetkiyi, sorgulamak istiyorum. Neden? Çünkü, belki burada, örneğin 2007 ile 2011 arasında, 2014 arasında yeterli çoğunluğu olduğu hâlde AKP'nin neden böyle bir teklife gerek görmediğini anlayabiliriz. Neden anlayabiliriz? Çünkü, o zaman Abdullah Gül Cumhurbaşkanıydı ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Abdullah Gül kardeşine böyle bir yetki tanımlaması düşünmesi bile düşünülemeyeceği için hiç de gündeme gelmedi. Şimdi niye gündeme geldi? İşte, Saray neden Cumhurbaşkanlığı Sarayı olduysa bu teklif de onun için şimdi gündeme geldi. Arkadaşlar, peki, o zaman biz bu yetkileri kime veriyoruz? Bakın yani buradaki muhalefet hassasiyetini iktidar partisindeki arkadaşlarımızın empati kurarak anlayabilmesi ricasıyla ve onlarla birlikte hareket eden Milliyetçi Hareket Partisindeki, özellikle bu teklifin hazırlanmasında emeği olan arkadaşların dikkatine sunmak istiyorum. Hangi kişiye bu yetkiyi vereceğiz? Yani, Sayın Recep Tayyip Erdoğan 1990'lardan beri bu ülkenin siyasi hayatında olan bir figür olmasa, 1993'te, 1994'te Adalet ve Kalkınma Partisinin değil ama o zamanki Refah Partisinin İstanbul İl Başkanı olmasa, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmasa, sonra bir parti kurmasa, on iki yıllık Başbakanlık ve iki yıllık da Cumhurbaşkanlığı deneyiminden bizim edindiğimiz birtakım kanaatler olmasa belki yeni bir kişi için farklı şeyler söyleyebiliriz. Ama karşımızdaki kişi kim, ne diyor? "Bütün milliyetçilikleri ayaklarının altına almış bir iktidarız biz." diyor; ne diyor: "Ben de bir çobanım, siz de bir çobansınız, güttüklerimizden sorumluyuz." diyor. Yani, birilerini koyun, kendini de çoban sayan bir anlayıştan söz ediyoruz. Bu ifadeler Sayın Cumhurbaşkanının ifadeleri, benim değil. Başka ne diyor? "Osmanlı'da eyaletler vardı; Lazistan vardı, Kürdistan vardı, bu bir barış ve toplumsal huzur getiriyordu." diyor. Başka? Yani diyor ki... Hadi bunu okuyayım: "Trenimizi kimse durduramaz. 'Tren' dedim de aklıma geldi. Hindistan'ı ziyaret eden Afrikalı bir devlet başkanının bindiği tren aniden durmuş, sormuşlar 'Neden durdu bu tren?, 'Yolumuzun üstünde bir inek yatıyor efendim, inekler bizde kutsaldır, onları rahatsız edemeyiz, hayvan ne zaman kalkarsa o zaman yolumuza devam edeceğiz.'" Burada devam ediyor Sayın Erdoğan, 1993 yılı, Rize konuşması, İstanbul Refah Partisi İl Başkanı, "Ne mutlu onlara ki inek canlı, bizim yolumuzu kapatan inek ise ölü. Kimse de adını ağzına alamıyor. İneği yolumuzdan evvelallah kaldıracağız. Sizlerin yardımlarıyla, artık nasıl olursa, nasıl denk gelirse bu ölü ineği bu yoldan kaldıracağız."

Şimdi, sevgili arkadaşlar, demin de söyledim, karşımızdaki siyasi figür eğer hakikaten demokrasiye saygılı, hakikaten bu ülkenin kuruluş felsefesine saygılı, hakikaten cumhuriyetin temeliyle sorunu olmayan, hakikaten cumhuriyetin bu ülkeye kazandırdıklarıyla sorunu olmayan, hakikaten, hakikaten, hakikaten böyle bir siyasi figür olsa, belki o zaman oturup, bu getirdiğiniz, başkanlık da olmayan, cumhurbaşkanlığı da olmayan, partili cumhurbaşkanlığı da olmayan, tamamen "Tayyip tipi" bir sistemi tartışabiliriz belki ama bunu biz Sayın Recep Tayyip Erdoğan üzerinden tartışmak zorundayız çünkü bu yasayı kabul ettiğiniz zaman, ertesi gün, hem Cumhurbaşkanı hem AKP Genel Başkanı olarak siyaset sahnesinde hüküm sürecek olan bir Sayın Cumhurbaşkanı profili var karşımızda ve aynı zamanda o Sayın Cumhurbaşkanı altı ay içinde çıkaracağı kanun gücünde bile olmayan Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle, yani Meclisin ancak belli yasal prosedürlerle değiştirebileceği bir kararname getirecek ve bununla devleti yeniden yapılandıracak. Dolayısıyla bunu bilmeliyiz.

BAŞKAN - Sayın Bozkurt, toparlar mısınız lütfen.

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Tabii, toparlayacağım. Ama ben gerçekten bir profil anlatmaya çalışıyorum Sayın Başkan, toparlıyorum.

BAŞKAN - Anlıyorum. Lütfen.

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Öyle bir durumla karşı karşıyayız ki, bir sakallı emekli generale ülkenin güvenliğini teslim eden bir Cumhurbaşkanıyla karşı karşıyayız, yine, bir jöleli muhtereme ekonomiyi emanet eden bir Cumhurbaşkanıyla karşı karşıyayız, kafasında fesle dolaşan bir adama tarih emanet eden bir Cumhurbaşkanıyla karşı karşıyayız. Bir sürü olayla karşı karşıyayız. Yani, "özgür basın" deyince "Alo Fatih"i anlayan bir Cumhurbaşkanıyla karşı karşıyayız, "darbe" dediğimiz zaman ancak "Allah'ın lütfunu" anlayan bir Cumhurbaşkanıyla karşı karşıyayız, o darbeyi fırsata çevirmeye çalışan bir Sayın Cumhurbaşkanıyla...

Bunları kendi ifadeleri olduğu için söylüyorum Sayın Başkan.

Bakın, bu kişiye, yani bu Sayın Cumhurbaşkanına, kendisini tek adam yapacak ve ülkenin bütün devlet yönetimini ele geçirecek bir yetki asla verilemez, verilmemeli. O nedenle...

Hemen karşımda oturuyor -ben de çok hürmet ediyorum, çok değerli buluyorum katkılarını- çok uzun yıllardır bu Parlamentoda olan Sayın Ahmet İyimaya diyor ki: "Açık oylama yapalım."

BAŞKAN - Sayın Bozkurt, toparlar mısınız lütfen.

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Neden bu ihtiyacı hissediyoruz? Çünkü biz gördük ki daha önceki oylamalarda da, sayın iktidar milletvekillerini tek başına ve vicdanlarıyla oy kullanmaya bırakmıyorsunuz.

Şimdi, bakın arkadaşlar -bitiriyorum- bakın, paşalarını bu ordunun Anıtkabir girişinde dedektörle aradınız ama bir sergi girişinde bir polisi doğru dürüst güvenlik kontrolünden geçirmediğiniz için bu ülkenin topraklarında bir büyükelçi katledildi.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) - Çankaya Belediyesi!

BAŞKAN - Sayın Bozkurt, toparlar mısınız lütfen.

MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Şimdi, öyle bir ülkede yaşıyoruz sevgili arkadaşlar. Bu Anayasa değişikliğiyle ilgili önerilerin hiçbirini dikkate almadınız, yedek milletvekilliğini geri çektiniz, 15'inci maddeyi geri çektiniz, bugün basına yansıyor, bazı değişiklikler, daha da yapacaksınız ama ne yaparsanız yapın, Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri; bu Anayasa değişikliği teklifinin bir kişiye özel ve tek kişinin hâkim olacağı bir düzen getireceği gerçeğini değiştirmeniz mümkün değildir. Onun için ben, değerli iktidar partisi milletvekillerine, bu teklifi geri çekmelerini öneriyorum çünkü gerçekten bu teklif, deve gibi, neresine baksanız eğri bir teklif, asla düzelmesi mümkün değil.

Hepinize saygılar sunuyorum.