KOMİSYON KONUŞMASI

TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime Tarık Zafer Tunaya'nın yaklaşık kırk yıl önce yazdığı bir kitaptan birkaç satırı okuyarak başlamak istiyorum; kitabın ismi bugünkü gündemimizle çok alakalı, "İnsan Derisiyle Kaplı Anayasa": "Paris'in şirin müzelerinden birinde Fransız İhtilali'ne ilişkin eşyaları ve belgeleri seyrediyordum. Gözlerim salonun bir köşesine özenle yerleştirilmiş küçük bir kitaba takıldı. Altındaki etiketi eğildim ve okudum, 1791 Anayasası, Fransa'nın ilk yazılı anayasası. Biraz daha dikkatle bakınca alt satırdaki şu müthiş cümle beni dondurdu: 'İnsan derisiyle kaplanmıştır.' Bu küçücük, rengi sararmış kitap karşısında hürriyet savaşlarının derinliğini, uzunluğunu, özgürlük denilen şeyin bedava olmadığını insan bir kere daha anlıyor. Sanki her anayasa insan derisiyle kaplı. Yüzyılları kaplayan hürriyet savaşlarının bu gibi izlerine tarihlerinde bu anları yaşamış memleketlerde daima rastlanır. O zaman hür yaşamanın bedeli de açıkça anlaşılır. Hürriyetsiz yaşamaktansa Londra Kalesi'nin bir kişinin bile zor sığabileceği hücrelerinde zalimlerin dünyasından nefret ederek kalın duvarlara tırnaklarıyla siyasal vasiyetlerini yazanların savaşıdır bu. Hürriyetsiz yaşamaktansa 1620'de küçücük bir yelkenliyle Atlantik'in sonsuzluğuna atılmayı seçenlerin, uşak olmaktansa Magosa zindanında yaşamayı seçen Namık Kemallerin öyküsüdür bu. Bu mücadeleler ve ihtilaller bizi günümüzün demokrasi platformuna ulaştırmıştır. Amaç, insanın insan olmak onuruyla birtakım haklara ve hürriyetlere sahip bulunduğunu kabul ettirmekti. İnsanın içinde serbestçe hareket edeceği, kendi kendini yöneteceği küçük bir dünyası vardı. Bu haklarını iktidar vermemişti; o, onlara doğuştan, insan olarak doğduğu için sahipti. İktidar bu küçük dünyaya girmemeliydi. Yönetenler bu hakları tanımakla, korumakla ve geliştirmekle ödevliydiler. Fert fert, kitle kitle yapılmış olan bütün ihtilallerin ortak amacı bu fikirlerde toplanmıştır. Kalkış noktası hiç çekici değildi. Tarihin bize sunduğu iktidar türleri krallar, emirler, sultanlar ve nihayet diktatörler yurttaşlarının haklarını kendi ceplerinden bahşettikleri bir bahşiş, bir ihsanışahane saymışlardır. Ne demekti ki insan hakları? Onlar dağıttığı oranda insanlar hak sahibi olabilirlerdi, her şey kendilerinden gelirdi. İnsanlar birer kuldular, hak istemeye hakları yoktu. Görevleri iktidarın yüceliğini ve gücünü artırmaktı, o kadar."

Saygıdeğer milletvekilleri, işte bu fikirlerle savaşılmıştır Bütün hürriyetçi ihtilallerin amacı bu otoriter kuralları yıkmak, bu yolda elde edilmiş sonuçlara yeni gelişmeler eklemek olmuştur. Hürriyet mücadelesi insan derisiyle kaplı anayasalar içinde bugün de devam eden uzun bir gelişme çizgisi izlemiştir. Evet, Tarık Zafer Tunaya'nın sözünü ettiği mücadelenin sonucudur burjuvazinin kral ve kiliseye karşı olan mücadelesinde hak ve özgürlükleri hem sözleşmeye bağlamak istemesi hem de özgürlükleri kâğıda dökmek zorunda kalması. Bu nedenle, anayasalar insan derisiyle kaplıdır. Yüzyıllarca dökülen kanın, yitirilen canların, görülen işkencelerin söz olup bir kitapçığa sığmasıdır. Bugün Cumhurbaşkanı dijital maskesi altında yapılan anayasa değişiklikleri hangi madde önerisi okunursa okunsun Cumhurbaşkanı hükûmetine, bu da rejim değişikliğini işaret etmektedir. AKP-MHP koalisyonu ısrarla Anayasa'nın ilk üç maddesine dokunulmadığını söyleseler de görüşülmeye başlanan bu anayasa değişiklikleri yürürlükteki Anayasa'nın ilk 3 maddesini dolaylı biçimde değiştirmektedir. Anayasa'nın ilk 3 maddesinde yazılı hükümlerin değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez olması yalnızca bu hükümlerin sözcükleriyle bağlı değildir, nitelikleriyle ve içerikleriyle de bağlıdır. Bu hükümlerin niteliklerini ve özünü dolaylı biçimde değiştiren ve işlevsizleştiren anayasal düzenlemeler bu ilk üç maddeyi de değiştirmiş sayılır. Osmanlı'dan Türkiye Cumhuriyeti'ne ve Cumhuriyet Dönemi'nin genel karakterine bakıldığında, anayasal gelişmelerimiz teokratik saltanattan meşruti sisteme, oradan da laik cumhuriyete doğru bir çizgi izlemiştir. Bu çizgiye siyasi partiler genel oy hakkı ve içinden hükûmet çıkaran parlamenter rejim ile toplumsal haklar ve özgürlükler eklendiğinde bugünkü demokratik toplum düzenine ve laik cumhuriyete gelinir. Oysa bugün demokratik ve laik cumhuriyetten saltanata doğru tam 360 derecelik bir dönüş başladı. Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında hem Meclisin kendisinde hem demokratik toplum düzenini reddedecek bir anayasa değişikliğini görüşüyoruz ne yazık ki. Hem de bu mevcut Anayasa'yı çiğneyerek, hukuksuz olarak yapıyoruz. değişiklik önerilerine dil tuzağına düşülmeden bakıldığında ve Recep Erdoğan'la fiilî durum dikkate alındığında, 1876 Anayasası'nın egemenliğin Osmanlı ailesine, yasama ve yürütme yetkisinin padişaha ait olduğu düzene koşut adı Cumhurbaşkanı olarak geçen bir durumla, Cumhurbaşkanı hükûmetiyle karşı karşıyayız. Toplumu hukuka, devlete ve siyasete uzak tutan bu uzaklaşmayı, laikliği dinsel özgürlük tanımına sıkıştırıp yok ederek destekleyen devasa bir kaos, kriz, olağanüstü hâl, cinayetler ve katliamlar düzeni içindeyiz. Bu düzen değişiklik diye yeni anayasasını yapıyor, ikna yollarını yaratıyor. Bugün insan derisiyle ama özgürlük, eşitlik, adalet ve sömürüsüz bir düzen uğruna, devrim uğruna mücadele eden insanlar yerine hem bombalarla hem de iş cinayetleriyle kıyım kıyım kıyılan, yok edilen insanların derisiyle kaplı, halka meydan okuyan bir anayasa yapılıyor. Rejim değişikliğini mevcut Anayasa'nın içine saklayan, yeni anayasayı değişiklik diye satan bir anayasa yapılıyor. Anayasa maddeleri yapılırken o kadar aceleye gelmiş, akıl ve mantık o kadar devre dışı bırakılmış ki âdeta yangından mal kaçırır gibi, sanki acilen üzeri örtülecek bir suç varmış gibi hazırlanmış bir taslak var önümüzde. Örneğin, 8'inci madde bir kimsenin en fazla 2 defa Cumhurbaşkanı seçileceğini söylüyor, oysa önerinin 12'nci maddesi "Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir." diyor. Bunun Türkçesi ne ? Meclis her zaman basit çoğunlukla erken seçim kararı alabiliyordu, yine aynı maddedeki değişikliğe göre artık bu kararı beşte 3 çoğunlukla alabilecek. Diyelim ki Cumhurbaşkanı, başkan ikinci kez seçildi, artık onuncu yılını tamamlamak üzere, tam o esnada, Allah'ın işi bu ya, erken seçim kararı alındı, kişi yeniden aday olabilecek ve bir kez daha seçilirse süresi kendiliğinde on beş yıla çıkacak. Bu nedir şimdi, sormak istiyorum. Bir maddesinde "en çok iki kere seçilir" diyor, diğer maddesinde "önemli değil, iki kere daha fazla seçilse de olur" diyor. Hadi buyurun bakalım, anlatabildim mi çelişkiyi? Bunu nasıl tartışacağız peki? Bunun ismi nedir? Bu, niteliksizlik mi, uyanıklık mı? Bunun benim bilmediğim, sizin bildiğiniz bir adı var mı?

Sayın AKP milletvekilleri hani sürekli "Sandıktan çıktık." diyorsunuz ya, demokrasi sadece sandıktan ibaret şeklî bir kavram değildir. "Siyasi hesap verilebilirlik", "temsil", "yürütmenin sınırlandırılması", "siyasi ve medeni haklar", "mülkiyet hakkı", "azınlık hakları" gibi kavramlar demokrasinin düzeyini belirler. Ayrıca, ülkenin ulusal gelirinin, ekonomik zenginliğinin dağılımındaki eşitlik çok önemlidir. Servetin büyük kısmının küçük bir kesimin elinde olduğu ülkemizde demokrasiden bahsetmek zaten çok zordur çünkü demokrasi her şeyden önce "eşitlik" demektir. Ülkemizde demokrasinin şeklî şartlarına uyularak seçimler yapılıyor ancak bunlar yarışmacı, otoriter bir sistemde yapıldığı için seçimler adil ve özgür seçimler değildir ne yazık ki. Çünkü, bu sistemde muhalefet partilerinin sesi kısılmış, kıstırılmış ve daraltılmış bir hareket alanı vardır. İki yerden kıstırılmıştır muhalefet partileri.

Birincisi: Hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı bulunmadığı için...

Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) - ...yasal ama son derece sıkıntılı bir zeminde seçimler gerçekleşmektedir. Yasak değil ama dolaylı olarak engellemelerle karşılaşıyoruz.

İkincisi: Medya ve basın özgürlüğü kuşatma altındadır. Bugün artık özgür basından bahsetmek mümkün değildir. Yani, yasa var ama etkinliklerimiz çok dar bir alanla sınırlı. Hukuk devleti değil, âdeta guguk devleti şeklinde olduğu için hak aramaların da önü kesilmiş durumda. Vatandaşlar için muhalefette olmanın cezası var. En büyük ceza işsizlik. Muhalifler açlıkla terbiye ediliyor âdeta. Eğer hâlâ bir işiniz varsa Maliye kapınızda. Ticaret hukuku, vergi hukuku rejimin bir parçası olmuş âdeta; muhalefeti cezalandırma, yandaşları da ödüllendirme aracı olmuş. Bu koşullarda zemin adil ve demokratik bir zemin değil, yarış adil koşullarda olmuyor. Dolayısıyla, basını ve devletin bütün araçlarını kullanan bir yapıyla yapılan seçimde adaletten, eşitlikten ve demokrasiden de bahsetmek mümkün değil.

BAŞKAN - Sayın Biçer, toparlar mısınız, ikinci süre toparlama.

TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) - Sayın Başkan, toparlıyorum. Kesmezseniz çok sevinirim; zaten bitireceğim, çok az kaldı.

BAŞKAN - Ama toparlayın lütfen.

TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) - Çok rica ederim, bir kere daha kesmezseniz.

On gündür konuştuğumuz Anayasa değişikliği önerisi bir Anayasa değişikliği önerisi mi? Evet, garip bir soru ama gerçekten de bu soruyu sormakta çok önem görüyorum. Yoksa amaç kuvvetler birliği sistemi kurmak mı?

Sayın milletvekilleri, nereye gelmek istiyorum? Yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerinin elinde toplandığı kişinin kim olduğunun bir önemi yok. Bu kişi halk tarafından seçilmiş, hatta yüksek oyla seçilmiş bir başkan bile olsa değişen bir şey yok çünkü biraz önce size zaten seçimlerin hangi koşullarda yapıldığını anlatmaya çalıştım. Bu, kişinin yetkilerini kötüye kullanmayacağı anlamına gelmez.

BAŞKAN - Sayın Biçer, lütfen toparlayın.

TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Ama bak, biraz önce bir müzakere oldu, lütfen toparlayın.

TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) - Toparlıyorum diyorum ben.

BAŞKAN - Ama siz metne devam ediyorsunuz, toparlamıyorsunuz, lütfen toparlayın.

TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) - İzin verirseniz ben zaten bitireceğim. Bir daha kesmezseniz çok sevinirim Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Tamam, buyurun.

TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) - Bakın, yüksek yargıçların bile bugün Cumhurbaşkanıyla çay toplamaya gittiği, düğmesiz cübbelerinin önünü el pençe divan durarak kapattıkları, yargı bağımsızlığının ruhuna el Fatiha okunduğu günlerde -Sayın Başkan, toparlıyorum- çok soğuk bir bilgiyi paylaşmak istiyorum sizinle burada. Bakın, Yüksek Seçim Kurulunun kararlarına gelmek istiyorum ve bu kararları vakit olmadığı için çok ayrıntılı söyleyemiyorum ama yapılmış, alınmış birçok Yüksek Seçim Kurulu kararında kendisiyle ilgili, tam kanunsuzluk kavramı doğrultusunda yapılmış suç duyurularıyla ilgili, muhtarlarla ilgili bile bir komisyon kurup bunu ayrıntılı tetkik eden Yüksek Seçim Kurulu, Cumhurbaşkanının diplomasıyla ilgili yapılan başvurulara hiçbir şekilde tetkik etmeden, bu konuyu irdeleyip görevini yerine getirmeden -çok rica edeceğim, iki cümlem kaldı bitiriyorum- kovuşturmaya gerek yoktur ve karar verilmiştir şeklinde açıklamalar yaptı. Yandaş yargıdan bahsediyorum. Bu konuyla ilgili Yüksek Seçim Kuruluna yapılmış iki tane başvuruda adı geçen yüksek yargıçların -Sayın Başkanım, bu bilgiyi paylaşmak istiyorum sizinle- isimleriyle ilgili Bilgi Edinme Kanunu kapsamında... Bakın, bu "Kovuşturmaya gerek yoktur." kapsamında imza atan Yüksek Seçim Kurulundaki yargıçlardan Yüksek Seçim Kurulunun bize verdiği bilgi doğrultusunda 3 tanesinin şu anda FETÖ kapsamında tutuklu olduğu ve yine aynı kişilerin 24/1/2003-23/7/2016 tarihleri arasında görev yaptıkları; İbrahim Zengin, Ali Kaya ve Ünal Demirci...

BAŞKAN - Sayın Biçer, şimdi bakın, tartışma çıktığında oradan hepiniz Başkanlık Divanına giydiriyorsunuz -amiyane tabirle- kusura bakmayın ama biz de burada iyi niyetli bir uygulama oturtmaya çalışıyoruz, aynı iyi niyeti sizden de görmek istiyoruz.

TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) - Sayın Başkan, çok somut bir bilgiyi paylaşmak istedim sizinle.

BAŞKAN - Ama lütfen.

TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) - Sonuçta şuraya gelmek istiyorum: Diktatörlük, bölünmüş bir devlet ve kapımızda olan bir savaş; gerçekten içinde bulunduğumuz kaostan çıkmamız için herkesin düşünmesi ve bir şeyler yapması gereken bir zamanı yaşıyoruz. Siyasal İslamcı faşizmin insan derisiyle kaplanacak sözde anayasasına geçit vermeyeceğiz.

Çok teşekkür ediyorum.