| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 29 .12.2016 |
NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Anayasa'nın belirli maddelerini değiştirmek ve yeni bir yönetim şeklini getirmek için günlerdir burada toplanmış bulunan yüce heyetinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.
Dilerim çalışmalarımız hayırlı sonuçlara vesile olur ve hepimiz için, ülkemiz için hayırlı olur.
Bugünlerde Türkiye Cumhuriyeti devleti ve halkının pek de hayırlı işlerle karşı karşıya olmadığını maalesef hep beraber görmekteyiz. Bu kadar karamsar bir tablo çizmek istemem ama dört bir yanımız savaş, kan ve gözyaşıyla kaplıyken pembe tablolar çizmek gerçekten zor ama bütün bunları belki bundan sonra ülkemiz ve milletimiz için hayır alameti olarak yorumlayabiliriz çünkü dibi gördük. İçimizde huzursuz olan arkadaşlarımız olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu teklifle ülkenin daha ileriye gidemeyeceğini gören vicdanlı AKP'li, MHP'li ve HDP'li arkadaşlarımız da var.
BAŞKAN - Sayın Kara, bir saniye, teknik bir arıza var, sizin sürenizi tekrar başlatacağız.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Tutanaklara mı geçmedi konuşma?
BAŞKAN - Hayır, hayır, süreyi başlatamadık.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Tamam.
NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) - Bu kadar fedakârlık yapan ve cefakâr olan bir milletin evlatları olarak onların geleceğinin mutlu, huzurlu ve refah içinde, kardeşçe yaşamaları amacıyla hep beraber çalıştığımıza inanıyorum ve bu çalışmalarımızın hayırlı sonuçlara ulaşacağına inanıyorum, sizler de inanın. Sizler bu ülkenin doğmamış çocuklarından en yaşlılarına kadar insanlarının yaşamını, geleceğini belirleyen kararlar almak üzere burada bulunuyorsunuz. Sizler milletimiz için milletimizin iradesi olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında onların vekilleri olarak onların egemenlik haklarını üzerinde taşıyan temsilcilerisiniz. Bu teklifle temsil edeceğiniz bir millet iradesi kalmayacak gözüküyor. Milletimiz kendi egemenliklerinin temsilcisi olarak bizleri buraya hayırlı bir iş yaptıklarının inancı ve huzuruyla gönderdi. Bizler de bize verilen emanete asla ihanet etmeyeceğimize dair Meclisin açılışında namusumuz üzerine yemin ettik. Yeminimize bugün de, yarın da hepimizin sadık kalacağına inanmak istiyorum ve bunun böyle olmasıyla kendimiz, çocuklarımız ve milletimiz için en hayırlısını yapacağımıza inanıyorum.
Demokrasilerde olmazsa olmazı, kuvvetler ayrılığının net çizgilerle sağlanmış olmasıdır. Ancak, siz bu teklifle değil demokrasiyi taçlandırmak, yasama ve yürütmeyi ve hatta yargıyı güçlendirmek yani başkanlık sistemlerinin en önemli özelliği olan keskin kuvvetler ayrılığını sağlamak yerine; tam tersine, kuvvetler birliği sistemi getiriyorsunuz. Ulusal egemenliğin kaynağı, dayanağı ve teminatı olan kuvvetler ayrılığı ilkesi ile bunun doğal sonucu olan yargı bağımsızlığı ortadan kalkınca bu ülkede sizler dâhil hiç kimsenin yaşam güvencesi, insan hakları olmayacaktır. Montesquieu'nün 1748 yılında yayımlanan "Kanunların Ruhu" adlı eserini hatırlatarak tam da bugünleri görmek gerekiyor. Eğer aynı idarenin kişilik veya yapısında yasama erki yürütme erkiyle birleşmişse hiçbir şekilde hürriyet yoktur. Çünkü aynı monarkın veya aynı senatonun zalimce yürütmek için zalimce kanunlar yapmasından korkulur. Yargı erki de yasama ve yürütme erklerinden ayrılmış değilse yine hürriyet yoktur. Eğer bu erk yasama erkiyle birleşirse vatandaşların hayat ve hürriyetleri üzerindeki idare keyfe kalmış bir idare olur çünkü yargıç kanun koyucunun durumuna düşer. Şayet, yargı erki yürütme erkiyle birleşirse yargıç korkunç bir zalim kesilir, iktidarı yozlaştırır; mutlak iktidar, mutlak yozlaştırır. Bu şekilde bir yetki verme örneği çağdaş demokrasilerde yoktur. Sık sık örnek olarak zikredilen Amerika Birleşik Devletleri'nde dahi Başkanın yüksek kamu görevlilerini, yüksek hâkimleri atama yetkisi Senatonun onayına tabidir. Ancak, burada, tabii, Türkiye Cumhuriyeti'nin çağdaş demokrasiler arasında mı yoksa demokrasiyi arayıp da bulamayacağımız İran ya da Şanghay İşbirliği Örgütü üyeleri gibi ülkelere mi özendiğimiz önemli? Çok tanıdık yetkiler göreceksiniz. Hele bir de Hamaney'in yetkilerine bakın, bir de İran'da demokrasi bulmaya çalışın bu yetkiler ışığında. Yargı mensuplarının yarısını Cumhurbaşkanı, geri kalan yarısını da partili Cumhurbaşkanının partisiyle birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisi atıyor. Buradan bağımsız ve tarafsız yargı çıkacağına sizler inanıyor musunuz? 2010 referandumunda yargının bağımsız ve tarafsızlığını güvence altına aldığınızı söylediniz. Ergenekon, Balyoz gibi kumpas davalarını hep beraber yaşadık. Bu pakette 2010 yılından çok daha büyük adımlarla geri gidişler de var. Aslında, 2010'da "Evet." dediğiniz o Anayasa değişikliğinin pek de hayrını görmedik. Altı yılda siz yaptığınız bu değişikliklerden bu kadar pişman olduysanız, ülke bu referandum yüzünden 15 Temmuz darbesiyle karşı karşıya kaldıysa böyle rejimi ve yönetim şeklini değiştirmeye dönük büyük bir adımın bu kadar aceleyle burada konuşmalarımızı engelleyerek kotarılmaya çalışılmasının sonuçlarının ne olacağını da düşünmenizi rica ediyorum. Bu yüzden acele etmenin anlamı yoktur arkadaşlar. Acele işe şeytan karışır derler.
Aslında, sizlere de hak vermek gerekiyor. Ekonomi bitmiş durumda, her geçen gün daha da fazla sıkışıyorsunuz. Dış politikada hatalarınızın bedelini halkımız ödüyor. Esad, "Esed" olmuşken yumuşak bir geçişle yeniden "Esad" oldu, açıklayamıyoruz değil mi? "Esad'ı devirsin." diye eğittiğiniz ve ortak operasyona giriştiğiniz ÖSO, zoru gördüğü her yerde Türk askerini bırakıp kaçıyor. Burada da hayırlı bir iş yapmadığınız ortada. Ve maalesef alelacele getirdiğiniz ya da getirmek zorunda bırakıldığınız bu metin de bir darbenin ardından tartışılıyor ve ne yazık ki tarih sizleri de darbe sonrası anayasa hazırlayanlar kategorisinde yazacak.
Arkadaşlar, bir ejderha düşünün, ağzından alevler fışkırıyor ve bu ejderhanın içerisinden Manavgat ırmağına akıtıyorsunuz, ona rağmen, "Yandım." diye bağırıyor. İşte, bu kadar yetki, bu kadar gücü elinde bulunduran Sayın Cumhurbaşkanına daha fazla yüklenerek hiç hayırlı bir iş yapmıyorsunuz. Şimdi de dört bir yanını ateş çemberiyle örerek onu ortada kıvranan bir akrep gibi bıraktığınızın farkına varın. Gelin, hayırlı bir iş yapın ve bu yanlıştan vazgeçin. Hani, siz hep diyorsunuz ya bütün başımıza gelen felaketlerin, darbelerin, zulümlerin, savaşların, gözyaşlarının sorumlusu olarak gördüğünüz ama her fırsatta akıl danışmaktan geri durmadığınız, etkisi altında kaldığınız hani o üst akıl var ya... Hani, üç harfli, baş harfini de verelim "c"; başka bir anlam da çıkarmayın, yalnızca cinlerden bahsetmiyorum. Bir anayasa değişikliğini ve hatta Türkiye'ye iktidara geldiğinizden beri yeni bir anayasa gerektiğini dayatanlar yine iş başında. Ve size tarihî bir görev düşüyor. Hep birlikte Türk milleti adına hayırlı bir iş yapalım ve "Hayır." diyelim. Yabancı güçler uzun yıllardır Türkiye'ye yeni bir anayasa gerektiğini söylüyor, CIA'in beyni olarak kabul edilen Graham Fuller ve Paul Henze her fırsatta Türkiye'ye yeni bir anayasa ihtiyacını dile getirip ulus devletin olmaması gerektiğini ifade ediyorlar.
"Rejim tartışması bitmiş." diyorsunuz ancak getirdiğiniz pakette Türkiye Cumhuriyeti yönetim sisteminin karşı olduğu her şey var. Bir kere, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş felsefesi, cumhuriyet olmanın en önemli özelliği tek adam yönetimini sona erdiren ve millî iradeyi ve özgür seçimlerle ülkeyi yöneteceklerin seçilmesini esas alan bir devlet anlayışını yansıtmaktadır ve siz, şu an maalesef, cumhuriyetin dinamikleriyle oynuyorsunuz. Doksan üç yıldır kesintisiz bir cumhuriyete sahip olduğumuz için gurur duymanız gerekiyor. Gerçek demokratik cumhuriyetlerin birçoğu da Türkiye Cumhuriyeti'nden daha sonra kurulmuştur.
Bu Anayasa değişikliği paketini savunurken ülke yönetimindeki çift başlılığı ortadan kaldıracağınızı söylüyorsunuz. Bu çift başlılığı yasa olarak getiren sizler değil misiniz arkadaşlar? Cumhurbaşkanını halka seçtirerek daha fazla yetki sahibi olmak istemesine sebep olanlar sizler değil misiniz? Bunu düzeltebiliriz. Parlamenter sistemi güçlendirerek, Cumhurbaşkanının tekrar Meclis tarafından seçilmesini sağlayarak bu çift başlılığı kaldırabiliriz. Onun için de hayırlı bir iş yapmış oluruz. Darbe dönemlerinden sonra hazırlanan anayasalardan şikâyet ederken, demokrasiyi güçlendirmekten niye geri duruyorsunuz? Parlamenter sistemi güçlendirmek, yerel yönetimleri güçlendirmek, millet iradesini daha çok milletle paylaşmak varken neden tersine bir yere millet iradesini teslime yöneliyorsunuz? Bu düşüncenizse hiç hayırlı değil.
Bu kadar yetkiyle donattığınız bir Cumhurbaşkanı muhalefet partilerinden seçilirse ne yapacaksınız?
BAŞKAN - Sayın Kara...
NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) - Hadi, onu bırakın, kimliğini açık etmemiş bir FETÖ'cü Cumhurbaşkanı olursa ne yapacaksınız?
BAŞKAN - Sayın Kara, toparlar mısınız?
NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) - Toparlıyorum efendim.
Asıl çift başlılık o zaman çıkacak. Gelin, hep beraber hayırlı bir iş yapalım. Millet iradesini milletin vekillerinden alıp bir kişiye bırakma teklifi olan bu Anayasa teklifi değişikliğine hep beraber "Hayır." diyelim.
Saygılar sunuyorum.