KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekili, Komisyon üyemiz aynı zamanda, biraz önce konuşurken çok ilginçtir, bütün söylediklerini değerlendirmeyeceğim, hiçbiri doğru değil de bir şey çok önemli...

YUSUF BAŞER (Yozgat) - Hepsi doğru ya, hepsi doğru, ben hepsini doğru söylüyorum.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - ...ben vicdanı olan herkese sesleneceğim, takdiri onlar verecekler. 2010 yılında yargının 2010 referandumundan sonra bugün "Fetullahçı terör örgütü" dediğimiz hep beraber, o gün sizin "çete" diyemediğiniz ama bizim "çete" dediğimiz yapıya teslim edilmesinin köşe taşlarını AKP'nin nasıl planladığını çok iyi biliyoruz; bir.

İkincisi: 2010 yılında Fetullahçı çeteye yargının ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun teslim edilmesinin vebalini Anayasa Mahkemesindeki oylama usulüne ilişkin Cumhuriyet Halk Partisinin açtığı davaya bağlamak, en hafif tabiriyle vicdansızlık olur.

YUSUF BAŞER (Yozgat) - Vicdanlıyız.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - En hafif tabiriyle vicdansızlık olur. Ben düşüncemi söylüyorum.

YUSUF BAŞER (Yozgat) - Ben de düşüncemi söylüyorum.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Sizi dinledim, bitince siz gene söylersiniz.

Üçüncüsü: 2010 yılında referandum sırasında Anayasa değişikliğinde Adalet Bakanlığı listesini biz mi oluşturduk, Adalet ve Kalkınma Partisi mi oluşturdu? O blok listeyle seçimlere girerken Fetullahçı çeteyle -o zamanın tabiriyle- bir siyasi ittifakı kuran Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı ve o dönemin Adalet Bakanlığı değil miydi?

Dördüncüsü: Size bu Anayasa değişiklik teklifini mutfağında hazırlayıp da getirip önce Parlamentodan, sonra da referandumdan geçirten daha önce Adalet Bakanlığı bürokrasisine yerleştirdiğiniz Fetullahçı çete değil miydi? Sonradan "O tuzağa geldik." diye itiraf eden siz değil misiniz?

Beşincisi: 2010 yılı referandumundan sonra Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu oluşturulduğunda Yargıtaya 140 militan tayin edilir iken "Bizim önümüzde daha dört yıl var, ittifakı bozamayız." diyen Ahmet Kahraman Cumhuriyet Halk Partisinin Adalet Bakanının Müsteşarı mıydı, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin Adalet Bakanının Müsteşarı mıydı?

Bunları bugün itiraf eden, cezaevinde itirafçı olup itiraf eden Ahmet Hamsici, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna Adalet ve Kalkınma Partisinin desteği ve kotasıyla mı geldi, Cumhuriyet Halk Partisinin desteği ve kotasıyla mı geldi?

Daha bunları saatlerce anlatabilirim ama sadece bu bile kâfidir diye düşünüyorum. 2010 yılında ittifak yaparak yargıyı teslim ettiğiniz ve o ittifakın altyapısını 2010 referandumunda bütün bir yargı sistemini teslim ettiğiniz çete, sonra bu ülkenin bütün bağımsızlığı ve toprak bütünlüğüne, Meclisine, millî Meclisine, namusuna tecavüz edecek kadar ileri gitti ve hep beraber bunun sıkıntısını birlikte yaşadık.

O yüzden, bir kere daha şimdi diyoruz ki o zaman 2010 yılında bunu yaparken yanlış bir anlayışla yola çıktığınız için yaptınız. O zamanki anlayış neydi? Tıpkı sayın milletvekilinin sözünün başında söylediği anlayıştı. "Yargıyla ilgili sıkıntılar vardı. Yargıda vesayeti ortadan kaldıracaktık." diye Fetullahçı çetenin vesayetine yargıyı teslim ettiniz. Amaç, yargıyı siyasetin kontrolüne sokmaktı.

CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) - Niyet öyle değildi Başkan.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Böyle düşünüp... Yani "Bizim yargımız olsun." dediniz, "Bize biat eden yargı olsun." dediniz.

BAŞKAN - Sayın Tezcan, toparlar mısınız.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Şimdi son olarak şunu söylüyorum, bitiriyorum. Şuna dikkat çekmek için söylüyorum, son olarak şunu söylüyorum: Bugün aynı hatayı yapıyorsunuz, ikaz etmeye çalıştığımız şey bu.

BAŞKAN - Sayın Tezcan, toparlar mısınız.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Bitiriyorum.

Altı sene önce yapılan hata bugün aynı şekilde yapılıyor. "Sadece benim belirleyeceğim bir yargı olursa sorun olmaz." sanıyorsunuz ama dün öyle bir sorun çıktı, yarın başka sorun çıkar. O yüzden gelin, yol yakınken dönelim diyorum.

Teşekkür ederim.