| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 13 .11.2014 |
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; şimdi, öncelikle şunu söyleyeyim: Bu görüşmekte olduğumuz Danıştay ve Yargıtayın daire sayısı ve üye sayısıyla ilgili işleyişine ilişkin düzenlemeler her şeyden önce bu iktidarın Yargıtay ve Danıştayda siyasi damgasını vurma hareketidir. Bunu bir kere çok açıklıkla ortaya koyalım. Bu değişikliklerle Danıştay ve Yargıtay, bugünkü iktidarın yüksek yargı organları üzerinde kendi istediği doğrultuda, kendi istediği kararları alabilmesine yol açacak bir düzenlemeye gitmektedir. Gerçekten, bu yargı bağımsızlığında aykırı bir olaydır.
Bir de şunu söylemek istiyorum: Bu arka arkaya gelen düzenlemeler bu... Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı bundan önce, 2005'te Ceza Muhakemesi Kanunu'nu büyük bir reform hareketi olarak Avrupa Birliği normlarında yaptı, o reformun iflası olarak görüyorum. Yani, aslında yapılan bir düzenlemenin iki üç ay sonra yapılan bir düzenlemeyle yazboz tahtası hâline getirilmesi Adalet ve Kalkınma Partisinin reform iddialarının çürüdüğü, iflas ettiği anlamına gelmektedir.
Şimdi, buradaki gerekçeye katılmak mümkün değil Tabii ki her düzenlemede arkadaşlarımızın gerekçesi, yargının hızlandırılması, yargı yükünün azaltılması. Bununla ilgili çok düzenleme oldu. Nasıl ki Türkiye ben bildim bileli bir türlü gelişen ülke olamadı, hep gelişmekte olan ülkeler kategorisinde oldu. Gerçekten çok siyasi iktidarlar gelip geçti ama televizyonlarda hep izlediğimizde şöyle söylenildi: Türkiye gelişmekte olan ülkeler kategorisinde sayıldı. Ama nedense hiçbir zaman gelişmiş ülkeler bölümüne atlayamadı. Burada da bir türlü yargının sorunları ve yargının hızlandırılması bunca yapılan değişikliklere rağmen yürürlüğe sokulamadı. Çünkü, amaç gerçekten yargının hızlandırılması ve yargının sorunlarının çözülmesi değildi. Burada artan dosya sayısı ile düzenleme yapılmak istenilmesi bundan önce, 2010 Anayasa referandumundan sonra yapılan, daire sayısının artırılması ve 150 tane üyenin Yargıtaya, Danıştaya da 60 civarındaydı sanıyorum üyenin atanması ve dairelerinin artırılması olayı çözmedi; eğer iddia öyleyse, değişiklik yapılmadığı anlaşılmakta. Demek ki daire ve üye sayısının artırılması sorunu çözmüyor. Aksine, bu bir olayı daha geçersiz kılıyor: Siyasi iktidarın ara mahkemeler şeysi var, adliyede bölge adliye mahkemeleri... Nitekim, bundan önceki düzenlemede biz idari yargıda da buna benzer, idari istinaf mahkemeleri adlandırabileceğim, bölge idare mahkemeleri kurduk. Niye kurduk biz bunları? Yani bunu biz getirmedik, öneri olarak siyasi iktidar getirdi. Neden getirdi bu teklifleri? Bu teklifleri Yargıtayın ve Danıştayın bir temyiz inceleme mahkemesi olması...
BAŞKAN - İçtihat mahkemesi.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Yani evet, bir hukuki denetim yapma, vakıa denetimi yapmaktan alıp bir hukuki denetim yapma, rayına oturtturma iradesi olarak getirildi. Şimdi, bakın, o kanunları getirirken gerekçe böyle ama arkasından böyle bir düzenleme geliyor. Eğer gerçekten... Yargıtay ve Danıştaydaki iş yükünün azaltılması için iki tane çözüm yolu var şimdi gördüğümüz kadarıyla. Birincisi, üye sayısının ve daire sayısının artırılmasıyla yapılacak bir üye sayısı yani Yargıtay ve Danıştay dairelerinin birinci derece mahkemelerin yapması gereken görevleri yapmasına devam etmesinin istenmesi yani "Vakıa denetimi yap." demeye devam etmek, öyle anlaşılıyor. Ama bununla çözülmeyeceği açıklandı, açığa çıktı.
İkinci yol da: Gerçekten o bölge idare mahkemeleri ve bölge adliye mahkemelerini bir an önce faaliyete geçirip Yargıtayın üzerinden ya da Danıştayın üzerinden vakıa denetimini alarak objektif olarak hukuk denetimi yani temyiz incelemesi yapmasını sağlamak.
Şimdi, buradaki düzenlemeye baktığımızda böyle bir hukuki refleksle bu düzenlemeyi yaptığını söylemek mümkün değil. Çünkü, geçmişte de söyledim, mesela biz... Burada tabii, sadece bu maddede değil, bu Danıştayla ilgili getirilen geçici 14'üncü madde de öyle, pek çok düzenleme var, Danıştayı yazboz tahtası hâline getiriyor. Buradaki şu irade çok açık: Bir, bölge idare mahkemeleri demek ki faaliyete geçmeyecek, buradan bu anlaşılıyor, ben bunu anlıyorum, bir hukukçu olarak böyle okuyorum bu mektubu.
İkincisi, idare mahkemelerini yine, siyasi iktidarın oradaki kendi düzenini kurmanın bir aracı, bir argümanı olarak getirdiğini düşünüyorum çünkü yapılan düzenlemelerle siyasi iktidar, Türkiye'nin nasıl gelişmekte olan ülkeler kategorisine gelişen olarak giremediği gibi, siyasi iktidar bu yargıyı ele geçirmek için çok uğraşıyor ama bir türlü de geçiremiyor gibi geliyor; bana, geçirdiğini sanıyor, olmuyor. Bir yasa çıkartıyor... Hepimiz biliyoruz, burada bir yasa çıkarttık, Yargıtay ve Danıştay yasası, hatta Yargıtayın Birinci Başkanlar Kuruluna yetki verdik. Orada gerçekten hukuka aykırı düzenlemeler yaptık. Ondan sonra da bir seçim oldu, Genel Kurulun yetkilerini de Birinci Başkanlığa vermiştik, Genel Kurul Birinci Başkanlıkta da siyasi iktidarın istemediği şekilde sonuçlandı seçimler, olmadı yani. Olmayınca olmuyor bu. Her zaman söylediğim bir laf var, onu arkadaşlarım, bir daha öneriyorum, böyle yasa yapma oyunlarıyla ya da parmak hesaplarıyla ya da matematiksel ince hesaplarla denge kurmaya çalışmak, dengeleri kendi lehimize çevirmeye çalışmakla hukuken sonuç almamız mümkün değil. O nedenle bu düzenlemelerin ben hukuka katkısı olacağına inanmıyorum. Yani arkadaşlarımızın gerekçelerine de kusura bakmasınlar hiç inanmıyorum.