BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Uzun konuşmayacağım, demin, bir hayli, söylemem gerekenleri söyledim, sadece şunu söyleyeceğim: On dakika ara verildi, on dakika sonra siz açtınız, bir teklif geldi -kısa bir şey değil, bir cümle de değil- okumaya başladık, ilk anda "13"ü gördük, bir değişiklik var. Daha biz bunu okurken, on dakika bir süre isteyelim ve bunun üzerinde... O arada da Muhammet Bey sanıyorum, okuyordu, grup başkan vekilimize dedim ki: On dakika da biz bir süre isteyelim, bir tablo çıkaralım. Ya, bu böyle bir şey değil ki. Kim ne kadar seçecek? İşte tabloyu çıkardım, iki saatte çıkardım bu tabloyu burada konuşurken. Ne gerek vardı? On dakika süre isteyip "Değişiklik ne olmuş? Kim, neyi seçiyor?" buna bakacağız, göreceğiz. Size oylamadan önce dedim ki: Sayın Başkan, on dakika ara verin. Yani, niye oyluyorsunuz, ne yapıyorsunuz, müzakereye açın filan demedim, on dakika ara verin... Şu ana kadar getirdiğimiz şey. Şimdi, on dakikayı vermediniz -uzatmayacağım, sadece şunu söylüyorum- iki saat kaybettik, değdi mi? Bu kadar söylüyorum ya, değdi mi?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Ama, biz konuşuyoruz bakın.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Değdi mi? Bu kadar. Başka bir şey söylemedim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Konuşmalar kayıp değil Sayın Tezcan. Konuşmalar kayıp değil, biz konuşmaların olmasını istiyoruz.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Gerginlik sadece süre verilmedikten sonra oldu.

BAŞKAN - Sayın Tezcan, bittiyse Sayın Beştaş'a...

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Keşke bunun üzerine konuşsaydık.