| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 29 .12.2016 |
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Sayın Abdurrahman Bey de gerçekten çok değerli bir hukukçu, gerçekten Ankara Barosunun saygın bir üyesiydi, aynı dönemde de okuduk kendisiyle ancak ben kendisine teşekkür etmiyorum. Neden teşekkür etmiyorum? Çünkü, Türkiye'deki -bunu da kişisel olarak algılamayın lütfen Sayın Başkanım, yönetim tarzına yönelik bir eleştiri getireceğim- anayasal düzeni temelinden sarsacak, Türkiye'yi tam bir dikta yönetimine götürecek, uçuruma sürükleyecek, çocuklarımızı, torunlarımızı etkileyecek bir rejim değişikliğini konuşuyoruz. Yine, Meclisin, yargının, devletin anahtarının bir kişiye teslim edileceği, 79 milyonun bütçesinin bir kişiye teslim edileceği bir rejim değişikliğini konuşuyoruz. Bir kişi mi büyük, Türkiye mi büyük onu konuşuyoruz. Üstelik bu rejim değişikliği çok açık bir şekilde Anayasa'nın değiştirilemeyen, değiştirilmesi dahi teklif edilemeyen ilk 4 maddesine de aykırı. Böylesine önemli bir düzenleme görüşülürken siz milletin temsilcilerine, millî iradeye yani bize söz vermiyorsunuz, Komisyon üyelerine bile yeterli söz vermediniz.
BAŞKAN - Sürenizden çalmamak için bu sorunuza cevap vermiyorum. Komisyon tutanaklarında görürsünüz.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Bakın, AKP ve MHP olarak 21 Kasımda görüşmelere başlamışsınız. İki parti -hem Abdulhamit Gül Bey hem de Mehmet Parsak Bey- bir ay bu teklif üzerinde konuşmuşsunuz, tartışmışsınız, bir metin ortaya çıkarmışsınız ve siz bu koalisyon ortağı iki partinin bir ayda ortaya çıkardığı metni on günde bizlerle beraber çıkarmaya çalışıyorsunuz. Belli ki bu değişikliğin bir an evvel bitmesi için, bu değişikliğin bir an evvel geçmesi için sarayda yanıp tutuşan biri var, oradan bir talimat gelmiş.
Özellikle Akbaşoğlu olsaydı ona yanıt vermek istiyorum. İkide bir şunu söylüyor Sayın Akbaşoğlu: İşte, şu kadar saat konuştunuz, şu kadar sayfa konuştunuz. Yani, laf atmaları bile saymış. Geçen bir rakam söyledi, ben de o söyledikten sonra laf da atıyorum artık sırf rakam çoğalsın diye. Bakın, rejim değişiklikleri saatlere ve sayfalara sığmaz, sığmamalıdır.
Değerli Başkan, bizler de muhalefetin, toplumun diğer kesimlerinin sesiyiz ama maalesef -Sayın Başkan, sözümü yine kişisel olarak algılamayın ama- susturucu gibi çalışıyorsunuz. Bakın, bizi susturamazsınız. Buna yetkiniz yok. Ayrıca, bizi susturmamalısınız da. Siz iktidarsınız, bir susturucu değil, konuşturucu olmanız gerekir Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Evet, buna da "tamam" diyoruz.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Değerli milletvekilleri, biz susarsak Türkiye susar. Bizi susturursanız Türkiye'yi yönetemezsiniz, Türkiye'yi felakete götürürsünüz. Biz susarsak, bizi susturursanız iktidarınız da meşruiyetini yitirir, gayrimeşru hâle gelir.
Rejim değişiklikleri -dediğim gibi- bu şekilde götürülemez, olmamalıdır. Ben, o vesileyle, sizin şahsınız değil Sayın Başkanım, lütfen yanlış anlamayın...
BAŞKAN - Lütfen, rahat olun, sorun yok.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - ...ama bu yönetimi kınıyorum.
Evet, Sayın Akbaşoğlu burada olsaydı, ona da bir hediye verecektim...
BAŞKAN - Ama ben size bir açıklama yapayım, Sayın Akbaşoğlu benim gibi "Sorun yok." demeyebilirdi yalnız. O yüzden, siz devam edin bence o yokken, konuşmanızı bitirin.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Onun sesini duyunca, bu "O Ses Türkiye" yarışmasında var ya bir ses, yani irkiliyorum böyle.
BAŞKAN - Yok, estağfurullah, o sesinin güzelliğinden.
Buyurun.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Şimdi, tabii, Sayın Akbaşoğlu da İstanbul Hukuku bitirmiş ve anayasa hukuku hocasının da Sayın Burhan Kuzu olduğunu ifade etmişti, fakat anladığım kadarıyla derslerden... Hani Burhan Hoca derslere gelmiş, ama kendisi kaytarmış sanki, derslere girmemiş. Burada, Burhan Hoca'nın yazmış olduğu kitapta belirtilen başkanlık sistemiyle Sayın Akbaşoğlu'nun ifade ettiği, sizlerin ifade ettiği başkanlık sistemi çok farklı. Ben, o vesileyle, hem Sayın Akbaşoğlu'na hem de Sayın Şentop'a -çünkü Sayın Şentop da bu Anayasa'nın yapımında rol alan en önemli isimlerden birisi- bu Burhan Kuzu Hoca'nın kitabını hediye etmek istiyorum, okusunlar, biraz yararlansınlar, hatta mümkünse sizin gruba dağıtsınlar diye düşünüyorum. Bunları arkadaşlarımız iletebilirse memnun olurum.
MUSTAFA HÜSNÜ BOZKURT (Konya) - Reklama giriyor ama olmaz.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Olsun.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Kütüphaneler de devirseler, maalesef...
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Bakın, burada iki parti bir koalisyon oluşturdu ve o koalisyonla birlikte bir Anayasa değişikliği ortaya çıktı.
Tabii, ben ilk konuşmamda bu düzenlemenin geneli üzerindeki görüşlerimi, eleştirilerimi ifade ettim ve ağırlıklı olarak da bu koalisyonun bir ortağı olan, Anayasa koalisyonunun bir ortağı olan AKP anlayışına karşı eleştirilerimi dile getirdim, ama MHP'ye yönelik eleştirilerimiz biraz yarım kaldı. Burada, bilmiyorum, MHP'den bir arkadaşımız var mı? Keşke Sayın Parsak da olsaydı da bu konuşmamızı dinlemiş olsaydı.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Mutfakta önerge hazırlıyorlar.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Evet.
Şimdi, bakın, burada, Milliyetçi Hareket Partisinin değerli temsilcileri, hem Sayın Parsak hem de Grup Başkan Vekilleri Sayın Erkan Akçay, bu Anayasa değişikliğinin gerekçesi olarak, meşruiyetinin gerekçesi olarak iki temel gerekçe ileri sürdüler.
Bunlardan birincisi, Türkiye'nin içinde bulunduğu ortamı gerekçe gösterdiler. Yani ülke olarak, ekonomik, siyasi, dış politikaların giderek ağırlaştığını, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Türkiye'nin bir beka sorunuyla karşı karşıya kaldığını iddia ettiler.
Sayın Parsak, konuşmasında -buradan çıkardım, okudum bütün konuşmasını dikkatli ve teferruatlı bir şekilde- 15 Temmuzda Türk devleti tarihinin en büyük ihanetlerinden biriyle karşılaşıldığını, bunun bir işgal girişimi olduğunu, milleti birbirine düşürme, bir iç savaş çıkarma, yok etme girişimi olduğunu, yine 15 Temmuzda çok ciddi bir paradigma değişikliğinin gerçekleştiğini ve hiçbir şeyin 15 Temmuzdan önceki gibi olamayacağını ifade etti.
Tabii, burada -sizler için de bu söz geçerli- 15 Temmuzu doğru analiz edemezsek doğru sonuçlar çıkartamayız, yanlış sonuçlar çıkartırız.
Bakın, burada, ben, Sayın Parsak'ın ve sizlerin bu konuda doğru analiz yapamadığını düşünüyorum.
Şimdi, bakıyoruz, 2002'den 17-25 Aralık operasyonlarına kadar, 2013 yılına kadar bir koalisyonunuz vardı, FETÖ'yle bir koalisyonunuz vardı. Buna itiraz etmeyin, çünkü gerçekten vardı. Birçok AKP'li konuşmacı arkadaşımız, artık, Türkiye'de, bu Anayasa'yla birlikte koalisyonlar döneminin biteceğini ifade etti. Çok açık ki 2013'e kadar birlikte yönetiyordunuz, FETÖ'yle birlikte. Bu, aslında bir ikrardı, ama şunu sormak lazım değerli milletvekilleri: 15 Temmuz darbe girişimini gerçekleştiren komutanları kim bu görevlere atadı? Kimin imzası var o atamaların altında? Bunu iyi analiz etmemiz lazım. Burası çok önemli.
Yine, Türkiye'yi 15 Temmuza hangi nedenler sürükledi? Kimin hataları sonucu biz 15 Temmuz gecesini yaşadık?
Şimdi, tabii, şu an için, Türkiye'ye 15 Temmuz gecesini yaşatanları devletin içine yerleştirenlere, 17-25 Aralık operasyonlarına kadar bir koalisyon yapan, ortaklık yapan ve aynı amaç için farklı yollardan yürüyenlere ve bize göre son derece başarısız ve Türkiye'yi yönetemeyen bir iktidara, Sayın Parsak, yani MHP yönetimi diyor ki: "Yaptıklarınız az olmuş, size daha çok yetki verelim, Türkiye'yi iyice batırın."
Bakın, bu sorunların çaresi olarak da kuvvetlerin tek kişide toplandığı Türk tipi Başkanlık rejimini öneriyorsunuz.
Bakın, millet Başkanlık rejimine alerji duyuyor diye adını dahi değiştirdiniz. Aslında, bu işin adının ne olduğunun hiçbir önemi yok, ama bu teklifte, her hâlükârda fiilen rejim değişikliği önerilmektedir. Bu yetkileri kime verirseniz verin, bu yetkiler bir zalim diktatörü ortaya çıkartır.
Bakın, diktatörün kim olduğunun önemi yok. Bizim Genel Başkanımıza da verebilirsiniz.
BAŞKAN - Sayın Demirtaş, bir saniye...
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Bizim Genel Başkanımız da seçilirse aynı yetkilerle bu noktaya gider.
BAŞKAN - Toparlamanız dileğiyle bu süreyi verdim.
Toparlarsanız lütfen...
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Ama daha yeni başlamıştım Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Ama daha arkada ağırlıklı olarak sizin arkadaşlar olmak üzere, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlar var, bir zahmet toparlayın.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Bu yetkilerden zalim bir diktatör çıkar arkadaşlar.
Türkiye'nin zorlu bir süreçten geçtiği doğrudur, bu konuda hemfikiriz, hem içeride hem dışarıda çok büyük sorunlarımız var, ama Türkiye'nin beka sorunu olduğunu iddia etmek ve bunu da anayasal değişikliğin temeli kabul ettirmek gerçekten biraz abartıya kaçmaktır.
Bakın, beka, kalıcılık, ölmezlik demektir.
Değerli milletvekilleri, aslında, beka sorunu bu Anayasa değişikliğinin ta kendisidir, çünkü Türkiye Cumhuriyeti bu değişiklikler geçerse yıkılacak. Bunu böyle kabul etmek lazım. Eğer Türkiye Cumhuriyeti'nin bu şekilde bir sorunu varsa...
Bakın, bu nereden kaynaklanıyor? Bu teklifle, Anayasa'nın ilk dört maddesi arkadan dolanarak kaldırılmak isteniyor, bizim görüşümüz bu yönde.
BAŞKAN - Sayın Demirtaş, lütfen...
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Bakın, Türkiye Cumhuriyeti'nin içi boşaltılıyor, devletin taşıyıcı kolonları tamamen çökertiliyor. Tamamen Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkacak bir teklif. Ve bu teklif, bize göre zehirli bir tekliftir arkadaşlar; Anayasa'nın bir maddesini bile bu teklifle değiştirirsek tüm Anayasa zehirlenir, çünkü sistematiği bozuluyor her yönüyle.
"İlk dört maddeye dokunmadık." diyorsunuz ama, maalesef, bu değişiklikle ilk dört madde kâğıt üzerinde kalıyor. Ama, bakın, ben size şunu ifade etmek istiyorum... Bir beş dakika daha müsaade ederseniz...
BAŞKAN - Sayın Demirtaş, samimi olarak söylüyorum, sırada iki arkadaş daha var ve diğer maddelerde de 6'şar, 7'şer arkadaş var, lütfen toparlayın.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Sayın Başkanım, yarın da konuşalım, yılbaşı da konuşalım, hiç önemli değil. Bakın, bunlar önemli şeyler.
BAŞKAN - Tamam, konuşalım, zaten Genel Kurul aşaması olacak ya, orada da konuşuruz.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Sayın Başkanım, Genel Kurulda da aynı şekilde susturuluruz, ben bundan eminim.
BAŞKAN - Sayın Demirtaş, toparlayın lütfen.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Bakın, bir haftadır bu söz için bekliyorum ve siz on dakikayı doldurmadan daha...
BAŞKAN - Sayın Demirtaş, lütfen, buyurun.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Şimdi, bakın, sizi de zor durumda bırakmak istemiyorum, onu da söyleyeyim, bakın...
BAŞKAN - Evet, teşekkür ederim.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - ...Yani zor durumda kaldığınızı da görüyorum.
BAŞKAN - Zor durumdayım, evet, doğru söylüyorsunuz.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Yani bir şey var, onu görüyorum, ama...
BAŞKAN - Evet, evet, zor durumdayım, lütfen...
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Bana bir beş dakika daha müsaade ederseniz birkaç şey daha söyleyeceğim.
BAŞKAN - Sayın Demirtaş, lütfen...
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Bakın, burada bir başka dayanağınız da Sayın Cumhurbaşkanının, darbeci Kenan Evren'in kendisi için çıkarmış olduğu yürürlükteki Anayasa'yı bile çiğnediğini ve suç işlediğini iddia ediyorlar. MHP o görüşte, yani "Fiilî bir durum var." deniliyor, fakat eğer böyle bir fiilî durum varsa, burada yapılması gereken, o suçu ortadan kaldırmak değil, suç işleyeni mahkemede yargılamaktır. Hukuk devletlerinde böyle olur arkadaşlar, demokratik ülkelerde böyle olur. Dolayısıyla, bu da Sayın Milliyetçi Hareket Partisinin bu anayasa değişikliğini oluşturması için temel dayanak kabul edilemez. Şimdi, tabii, burada, Sayın Erkan Akçay'ın söylediği sözler var, onları ifade etmek istemiyorum -veya Sayın Parsak'ın- kısa geçmek istiyorum bazı noktaları. Bakın, bu değişiklik geçtikten sonra da burada durmayacaksınız, bunun arkasından zincirleme daha değişiklikler gelecek, yapacaksınız bunu, bu görünüyor. Yeni fiilî durumlar ortaya çıkaracaksınız.
BAŞKAN - Sayın Demirtaş, gerçekten, sizden samimi olarak talep ediyorum.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - İki dakika, kapatıyorum.
İkinci en önemli konum şudur: Bakın, burada toplumsal mutabakatın bozulma ihtimalini görüyorum. Bakın, anayasalar toplumsal mutabakat, uzlaşma metinleridir. Bu konuda herkes hemfikir mi? Hepimiz hemfikiriz. İtirazı olan var mı? Yok. Egemenliğin saraydan alınıp millete verildiği tarih 23 Nisan 1920 tarihidir. 29 Ekim 1923'te de bu cumhuriyeti hep birlikte kurduk. Bu masanın etrafında oturan herkes birlikte kurdu. Bakın, bunun içerisinde Türk'ü de var, Kürt'ü de var, Laz'ı da var, Çerkez'i de var, Süryani'si de var, Sünni'si de var, Alevi'si de var, bu topraklar üzerinde yaşayan herkes var. Bu konuda bir toplumsal mutabakat var mıydı? Vardı. Şimdi, bakın, ne yapıyorsunuz? Doksan üç yıllık toplumsal mutabakatı bozmaya çalışıyorsunuz. İki parti bizleri dışlayarak toplumsal mutabakatı bozuyorsunuz. Bu değişiklik, bu doksan üç yıllık toplumsal mutabakatı bozuyor arkadaşlar. Bu şekilde, yapılan bir şeyin... Bakın, toplumun huzuru kalmaz. Türkiye'nin bu noktaya gelmesini bizim kabul etmemiz mümkün değil ve bu değişiklikler geçerse, bakın arkadaşlar, Türkiye bölünür. Açık ve net söylüyorum, Türkiye bölünür.
BAŞKAN - Sayın Demirtaş, lütfen...
MEHMET AKYÜREK (Şanlıurfa) - Senin görüşün öyle.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Tarih tekerrürden ibarettir. Bakın, 2010'da aynı hatayı yaptınız, şimdi kendi kazdığınız kuyuya düştünüz. Yine aynı şey gerçekleşecek, bunu görüyoruz.
BAŞKAN - Sayın Demirtaş, lütfen...
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Bitiriyorum.
Bakın, bu yaptığınız, kendi kazdığınız kuyuya kendiniz düşeceksiniz ama bütün çocuklarımız, bizim torunlarımız ödeyecek, hepimiz ödeyeceğiz, hep beraber ödeyeceğiz bunu.
Değerli milletvekilleri, sözlerimi egemenliği saraydan alıp Türk milletine kayıtsız şartsız veren Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, ebedi başkomutan, mazlum halkların lideri Mustafa Kemal Atatürk'ün bir sözüyle bitireceğim: "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."