KOMİSYON KONUŞMASI

YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; öncelikle bir tespitle sözlerime başlamak istiyorum. Bu Anayasa değişikliğiyle ilgili teklif Meclise gelirken biz bir iddiada bulunmuştuk, demiştik ki: "AKP milletvekilleri boş kâğıda imza atarak bu teklifleri verdiler." Bu bir iddiaydı. Sonuçta AKP milletvekilleri "Hayır." dediler. Elbette ki biz beyana güveniyoruz ve onun öyle olduğuna inanmaya çalışıyoruz. Ama, burada 18'inci madde görüşülürken, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluyla ilgili bir değişiklik maddesi yapılırken ortam biraz gerildi. O gergin atmosferde dışarıda olan milletvekillerimiz de içeri girdiler ve ben Allah şahittir ki şurada bir tespitle karşılaştım. Genç AKP'li bir milletvekili arkadaşımız yanındaki milletvekiline soruyordu "Ne oldu?" diye. Dediler ki: "Bir değişiklik teklifi var." "Neyle ilgili?" "Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun sayısını 12'den 13'e çıkartıyorlar." Yani, koşa koşa gelip burada oylamaya katılan arkadaşlarımızın verilen tekliflerden nasıl haberdar olmadığının da yani nasıl bir düzenlemeyle karşı karşıya kaldığımızın da bugün ben şahidi oldum, buna da Allah şahittir.

Değerli milletvekilleri, benim de benimsemediğim Fırat Kalkanı harekâtında gene şehit haberleriyle karşı karşıya geldik, onlarca da yaralımız var. Ben askerlerimize Allah'tan rahmet diliyorum, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Ayrıca, gene Mersin'de son yılların en büyük sel felaketiyle karşı karşıya geldik. Aldığımız son haberlerde 3 yurttaşımızın bu felakette yaşamını yitirdiğini öğrendim. Onlara da ben başsağlığı diliyorum, ailelerine sabır ihsan ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten trajik bir görüşme maratonu yaşadık bu on günde burada, Mecliste. Çünkü, dünya siyasi tarihine baktığımızda belki de ilk kez bir ülkede, benim ülkemde, Türkiye'de halkın seçtiği milletvekillerinden oluşan Mecliste AKP milletvekillerinin parlamenter sistemden başkanlık sistemine, bir başka tanımla demokratik sistemden totaliter sisteme geçmek için nasıl canhıraş mücadele ettiklerine tanık olduk, oluyoruz, şahit olduk. Bu anlayışın dünyada ikinci bir örneğinin olduğunu zannetmiyorum. Dünyada baskıcı rejimlere karşı demokrasi mücadelesi verenler bedel öderken, kanlarını bu işlere adarken bizim ülkemizde demokrasimizi geliştirmek için mücadele etmek yerine, tam tersiyle, halkın iradesiyle seçilmiş milletvekillerinin iradesini nasıl bir kişinin hâkimiyetine teslim etmek için burada mücadele ettikleri elbette ki tarihte kara bir sayfa olarak yer alacaktır.

Bir milletvekili olarak Meclisten ben şunu beklerdim: Elbette ki parlamenter sistemimizde, demokrasimizde eksiklikler var, bunu hepimiz söylüyoruz. Eksik olan özgürlükleri geliştirmemiz, temel hak ve hürriyetlerin gelişmesine katkı sağlamamız, bunun için mücadele etmemiz gerekirken, kapalı bir toplum, baskıcı bir yönetim anlayışı olan Başkanlık ya da halkı bu anlamda inandırmak için Cumhurbaşkanlığı sistemine geçmek için bu teklifi destekleyen, bu teklifte imzası olan milletvekilleri, tarihte hiçbir şekilde iyi olarak anılmayacaklardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; on gündür yapılan müzakerelerde trajik olan durum ise, demokrasi ve özgürlük mücadelesi veren, demokrasimizi ve ülkede yaşanan bu kısıtlı özgürlükleri daha geliştirmek için mücadele veren Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerine, burada hakarete ve aşağılamalara varan sataşmaların da yine AKP milletvekilleri tarafından yapılması ayrıca düşündürücüdür.

Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak, biz kendimiz için burada değiliz; sizlerin de içinde bulunduğu bu güzel ülke için, bu güzel ülkede yaşayan insanlarımız ve yurttaşlarımız için mücadele ediyoruz. "Gelin, bu ülkeyi kaosa sürüklemeyin." diyoruz. "Gelin, herkesin huzur içinde yaşadığı bir ülkeyi birlikte yaratalım." diyoruz. Ne yazık ki iktidar partisine mensup milletvekili arkadaşlarımızın güç zehirlenmesiyle karşı karşıya olduğunu buradan bir kez daha tespit ettik ve onlar bunun farkında değiller.

Önerdikleri sistem bir rejim değişikliğidir, totaliter rejime geçme sistemidir ve kendi ayaklarına sıktıklarının farkında değiller. Kaldı ki geldiğimiz nokta hiç de kolay olmayan yüz kırk yıllık tarihî bir süreç, acı bedeller ödenmiş bir yüz kırk yıldır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüzde 92 oyla kabul edilen 1982 Anayasası'na, yıllardır askerî darbe koşullarında hazırlandığı için "darbe Anayasası" diyoruz. Soruyorum size, bugünün o günden ne farkı var?

15 Temmuz 2016'da bir darbe girişimi oldu ve püskürtüldü. Peki, darbe koşulları bitti mi? Buna "evet" diyemeyiz. Unutmayın ki yaşadığımız darbe trajedisini siz yarattınız. Bu sizin eserinizdir. Elbette sorumlusu sizsiniz, çünkü yöneten sizsiniz. Gerçek olan bir şey daha var, gerçekten ülkeyi kötü yönetiyorsunuz.

Bakın, hangi şartlarla Anayasa görüşmelerini yapıyoruz? Olağanüstü hâl ilan edildi, Meclis devre bırakıldı, KHK'larla ülke yönetilir hâle geldi. 93 bin memur açığa alındı, 60 bin memur ihraç edildi, 140 gazeteci tutuklandı, 40 bin gözaltı var, 30 bin tutuklu var. 937 okul, 1.601 dernek, 16 dergi, 2 ajans, 35 hastane, 15 üniversite, 18 televizyon, 52 gazete, 24 radyo kapatıldı. Demire, çimentoya, masaya, sandalyeye kelepçe vurarak darbeyi önlemeye çalışıyorsunuz, akıl alır gibi değil.

Ekonomi çökmüş, işsizlik çift hanelerde, patlayan canlı bombalarla yitirdiğimiz yüzlerce canlarımız var, 6 milyon işsiz, emekli perişan, esnaf borç batağında, tutuklanan milletvekilleri var, doğu ve güneydoğuda sokağa çıkma yasakları, sözde "Terörü önleyeceğiz." diye Suriye içlerine kadar askerlerimizin götürülmesi, her gün şehit haberleri. Ve siz böyle bir süreçte alelacele Anayasa tartışmasını dayatıyorsunuz. Bir de her konuşmanızda Anayasa'nın toplumsal uzlaşı metni olduğunu söylüyorsunuz.

Hâl böyle iken, bu tartışmalarla ülkeyi de ikiye böldüğünüzün farkında değil misiniz? İşte, on gündür burada yaşıyoruz. Burada bölünmüş bir ortam yarattınız ve toplumsal uzlaşmadan bahsediyorsunuz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şayet yeni sisteme geçilirse, gelen teklifte ilk seçimin 2019 yılında olacağını söylüyorsunuz.

Peki, burada sormak istiyorum: Daha 2019 yılına üç yıl var. Biraz önce saydığım nedenlerden dolayı ülke bu hâldeyken bu aceleniz niye? Yani ilk önce toplumsal barışı ihdas etmek için bütün tarafların bir araya gelmesi gereken bir zaman dilimi var iken, ülkenin acı, kanayan sorunlarını çözmekle ilgili sürecimiz, zamanımız var iken, bu konuda adım atmayıp, bu süreç içinde, bu yaratılan kaos içinde, tam üç sene sonra yapılacak bir Anayasa değişikliğiyle ilgili, bir Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili burada acele etmenizin sebebi ne?

Buradan ben şunu anlıyorum: Yani sizin gizli bir ajandanız var. Yaratılan bu kaosla, 2017'de oldubitti bir seçimle bu süreci tamamlamak istiyorsunuz. Eğer öyleyse bunu da açık söylemeniz ve belki, bu sürece bizim de daha farklı bir katkı sunmamız söz konusu olabilirdi.

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin elbette ki insani gelişmişlik sıralamasında ilk 20 ülkeden biri olmak ve hak ettiğimiz yere ulaşmak için yeni bir Anayasa'ya ihtiyacımız var, bunu biliyoruz, ama, bakın, ilk 20 ülke dediğimiz ülkelerin içinde, o zengin ülkelerin içinde, sizin önerdiğiniz Başkanlık sistemiyle yönetilen tek bir tane ülke yok. Yani siz nasıl oluyor da hem bu ülkeyi gelişmişlik sıralamalarında en üst sıralara getirmek için uğraşacağınızı söylüyorsunuz hem de o ilk 20'nin içerisinde sizin getireceğiniz sistemle ilgili bir tane ülkenin olmadığını görmezden geliyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Büyük hedeflerimize, ancak özgürlükçü, parlamenter sistemi güçlendiren, güçler ayrılığı ilkesini ve hukukun üstünlüğünü egemen kılan bir Anayasa'yla ve birinci sınıf bir demokrasiye ancak toplumsal uzlaşmayla ulaşabiliriz, Cumhuriyet Halk Partisi de bu hedefi önünde sonunda yerine getirecektir. Bu düzenleme nasıl çıkarsa çıksın, nasıl 12 Eylül 1980 askerî darbesi Anayasası bir darbe anayasası olarak yıllardır tartışılıyor ve düzeltilmeye çalışıyorsa, tarihe bir not olarak da düşelim, Cumhuriyet Halk Partisi de bu, sizin, eğer ki... Biz inanmıyoruz, halkımız buna onay vermeyecektir, Parlamentodan bu geçmeyecektir, öyle olsa bile Cumhuriyet Halk Partisi bunu düzeltecektir.

Sayın Başkan, son olarak bir şey daha ifade etmek istiyorum: "Emek en yüce değerdir." diyoruz, emeğe saygı gösteriyoruz, hepimiz öyle söylüyoruz.

Ben dışarıda çalışan arkadaşlarımızla konuştum, burada on gündür bizimle çalışan, bize hizmet eden, bize çay getiren arkadaşlarımızın... (Gürültüler)

Dinler misiniz değerli arkadaşlar...

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Onlar için emeğin bir değeri yok.

YAKUP AKKAYA (İstanbul) - ...burada çalışan arkadaşlarımızın fazla mesai almadıklarını öğrendim.

Bu, hem İş Kanunu'nun ilgili maddelerine aykırıdır Sayın Bakan hem de emeğe yapılan en büyük haksızlıktır. Eğer böyleyse, burada çalışan arkadaşlarımızın emeğinin karşılığını verelim.

Bu, tabii, sizin de bilginizin dışında olan bir şey, ama hiç değilse bu konuda bir uzlaşı yapalım, Mecliste çalışan arkadaşlarımızın bu haksızlığını, hukuksuzluğunu hep beraber giderelim.

Ve bu süreç içinde, ben, Cumhuriyet Halk Partisinin değerli grup başkan vekillerine, başkan yardımcılarımıza, gerçekten on gündür sabahlara kadar burada büyük bir mücadele örneği veriyorlar ve bizi yönlendiriyorlar, ayrıca çok teşekkür ediyorum.

Ve 2017'de, 2016'da yaşadığımız bu olumsuzlukların olmaması için, toplumsal barışın tesis edilmesi için nice yıllar diliyorum.

Çok teşekkür ediyorum.