KOMİSYON KONUŞMASI

KADİM DURMAZ (Tokat) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri, Sayın Bakanım, basınımızın değerli temsilcileri, kıymetli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sabahın ilk ışıklarında, ne yazık ki uzlaşma sağlayamadığımız bir teklifi sizlerin dayatmasıyla sonlandırıyoruz. Apar topar "Anayasa Değişikliği Teklifi" adı altında, bu ülkenin geleceğini karartan, Parlamentoyu, cumhuriyeti, kuvvetler ayrılığını yok eden bir uygulamayı getiriyorsunuz. On dört yıldır ülkeyi sürüklediğiniz noktada en mühim konu Başkanlık mı? Hayır. Ama görünen odur ki Başkanlık sevdanıza, ülkemize çok gördüğünüz birlikte yaşama kültürünü, barışı, kardeşliği yok etmeye hazırsınız. Ne kadar yazık ki halktan alınan temsil yetkisi ancak bu kadar kötü kullanılıp heba edilebilir. Bu halka eninde sonunda hesap vereceksiniz. Aziz milletimiz de "Ne istediniz de vermedik? Artık yeter, vermeyeceğiz." diyecektir. AKP'nin ülkeyi her geçen gün karanlığa sürükleyen uygulamaları ve bugün bu Anayasa değişikliği zorlamasına karşı halkın, sivil toplumun beklenti içerisinde olduğu güç yüce Parlamento ve Cumhuriyet Halk Partisidir. Bu yüzden, tehlikeyi görüyoruz, tarihî sorumluluğumuzun gereğini yapacak, yapmaya da kararlı bir şekilde devam edeceğiz. Cumhuriyete, demokrasiye ve parlamenter sisteme katkı sunmanın en asli görevimiz olduğunu biliyoruz. "Bu kutsal amaç uğrunda ulusumla birlikte sonuna kadar çalışacağıma mukaddesatım adına söz veririm." diyen Mustafa Kemal Atatürk'ün yolu hedefimizdir. Bizler bu kutsal amaç ve ülkemizin geleceği için dayatmalarınıza direnmek zorundayız. Aksi hâlde çaresiz ve umutsuz halkın otoriter güce sığınmaktan başka çaresi kalmıyor.

Ülkenin her yerinde patlayan bombaları, kargaşa ortamını yandaş medyanız "Ya başkanlık, ya kaos." diye manşet atıp ülkeyi ya başkanlık, ya kan ve gözyaşı diye çaresizleştirdiğinizi de unutmadık. Her geçen gün ekonomik, siyasi tablo daha da kararacak, yüzlerce insanımız çeşitli sebeplerle ölecek ama bir siyasi bile koltuğunu terk etmeyecek. İşin acısı, ülkemiz kan ağlarken birileri şahsi hesaplar peşine düşecek, toplumu da buna mecbur kılacak. Dünyada, demokrasinin içselleştiği ülkelerde bu tabloyu yaşatan iktidarlar görevlerini bırakma erdemini göstermektedirler. Zaten bu Anayasa değişikliğinin bu topluma dayatılma biçimi dahi sizlerin ülkemiz ve milletimiz adına bir beklentiyle değil, tamamen kişisel kaygılarla hareket ettiğinizi ortaya koymaktadır. Ülkemiz insanları sizlerden tek bir adamın mutlak yönetimini daim kılmanızı değil, sosyal, ekonomik, siyasi çözüm bekliyor, çatışmaları bitirmenizi bekliyor, refahın yükseltilmesini bekliyor. Bu Anayasa teklifi bir dayatmadır, bu bir rejim değişikliği teklifidir. Üzülerek ifade ediyorum ki, bu tek adam yönetiminin, diktatörlüğün, ayrışmanın, millî bölünmenin tescili hazırlığıdır. "Türk usulü başkanlık sistemi" deniliyor, bu bir yanıltmaca ve aldatmacadır. "İktidarda ilk dönem acemilik, sonra kalfalık, devamı ustalık." dediniz, artık ülkemize verebileceğiniz bir şey kalmadı. Akıl tutulması ve ne olduğu belirsiz başkanlık özlemi yanlıştır. Bu tamamıyla AKP usulü "Biat et, rahat et." arabesk bir sistem ve dayatmasıdır. Bugüne kadar yaptıklarınız da bu taslağın ülkemize ne getireceğini göstermesi için yeterlidir. Ülkedeki siyasi iklimi, ekonomiyi, hukuku işlemez hâle getiren on dört yıllık sorumlu iktidarken, fiilî doyumsuz egonuza uydurma operasyonu ve baki kılmaya çalışmanıza ne biz razı olacağız ne de halkımız müsaade edecektir. Bu dayatmalarınıza en güçlü yanıtı aziz milletimizin sandıkta vereceğinden hiç kuşkunuz olmasın.

Toplumu tahakküm altında tutmak için en büyük silahınız sindirme ve korku. Bir ülkede özgürlükler yoksa, demokrasi yoksa korku vardır. Korku toplumlarında hukuk dışılık, keyfîlik, baskı egemendir, temel hak ve özgürlükler, muhalefet güvence altında değildir. Baskı derecesi ne olursa olsun bütün korku toplumlarının ortak özelliği yazılı ve görsel medyayı kontrol ederek bir toplumsal beyin yıkama mekanizması kurmasıdır. Özgür toplum ile korku toplumunu ayırt eden ölçüt seçimler değildir. Korku toplumlarında seçimler pekâlâ olabilir. Trafoya kediler girer, elektrikler kesilir, birleşme tutanaklarında usulsüzlükler tartışılabilir ama özgürlüğün güvencesi olan bağımsız bir yargı, özgür bir basın, güçler ayrılığı gibi kurumlar bulunmaz.

Ve yaşamak için yandaş olmak zorundasınız. Bugün ülkede yaşattığınız korku toplumunda avukatları, gazetecileri, öğrencileri, yargıçları, muhalefeti, sizin yüzdelik diliminizde olmayan herkesi tehdit altında tutuyorsunuz. Uluslararası bir saygınlığa sahip İnsan Hakları İzleme Sivil Toplum Örgütü Ekim 2016 tarihli raporunda şöyle diyor: "Avukatların şüphelilerini savunmaktan korktuğu ve avukatların, sağlık personelinin, insan hakları aktivistlerinin ve başkalarının da hükûmeti eleştirildikleri takdirde hedef alınabileceklerinden endişelendikleri bir korku iklimi yaratılmıştır." Avukatlar, barolar korkuyor, Siz hukuku, adaleti korkar hâle getirdiniz, "Anayasa'da neymiş, tanımazsam da tanımam." dediniz. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin başlangıç bölümünde "İfade ve inanç özgürlüğü, korkudan ve yoksulluktan uzak bir yaşam insanlığın en yüce beklentisidir." ifadesi yer alır. Siz ileri demokrasi amacıyla yola çıkıp insan olmanın bu en temel özelliğini yok ettiniz. Türkiye'nin korku toplumundan özgürlük toplumuna dönüşmesinin anahtarı demokrasi için verilen mücadelenin her alanda yaygınlaşması ve kitlesel bir nitelik kazanmasıdır. Sizin de çok büyük korkularınız var, biliyoruz ama bu korkular ülkenin geleceği kaygısı ya da huzuru için asla değil. On dört yıldır tek başınıza oturduğunuz koltuğu kaybetmekten ve yolsuzlukların ortaya çıkmasından, bağımsız yargıdan korkuyorsunuz. Atatürk devrimleriyle, cumhuriyetle, laiklikle, özgür basınla, bağımsız yargıyla hesaplaşmaya çalışıyorsunuz. Ve şimdiden "23 Nisana referandum." diyorsunuz. Millî bayramları iptal ediyorsunuz, bunu da halkın duygularını da sömürerek yapıyorsunuz. Bu tarihleri boşuna seçmiyorsunuz. Neden referandum 23 Nisanda diyorsunuz? Çünkü, 23 Nisan 1920'de ülkenin kurucu kadrosu önce Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisini açmış, bu Meclis, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı yönetmiş, başarıya ulaştırmış, ardından da çağdaşlık ve uygarlık projesi olan cumhuriyeti ilan etmiştir. Parlamenter sistemi sonlandırma, cumhuriyetle hesaplaşma ve rövanş alma mantığına bakılırsa, durum net bir şekilde anlaşılmaktadır. Amacınız, cumhuriyetle vedalaşmak. Bugün "Başkanlık" dediğiniz şeyin yarınki sonuçları işte bu kadar büyük olacak.

Değerli milletvekilleri, AKP çıkıp "İster kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye'nin yönetim sistemi değişmiştir. Şimdi yapılması gereken, bu fiilî durumun hukuki çerçevesinin yeni bir anayasayla netleştirilmesi, kesinleştirilmesidir." diyor. Bunu tüm havuz medyası en baş haber olarak veriyor. Gelinen noktada, pervasızca, hiçbir yetkinden, üniversiteden, barolardan, sivil toplum örgütlerinden, sendikalardan yok sayarak görüş almıyor. Diyorsunuz ki: "Biz yasaları tanımıyoruz, uymuyoruz, yasaları bize uydurun." Reis bu talimatı verdi. Anayasa dayatmasına bu algı yönetimiyle, bu hukuk tanımazlıkla geldiniz.

Yeni bir anayasa yapımını, yaşadığımız acı gerçeklerden sonra barış ve demokrasi döneminin başlangıcı olarak gören ve buna uygun hareket eden bir anlayışla yapmalıydık. Her şeyden önce saydam, çoğulcu ve katılımcı olmalıydı. Ne var ki Türkiye'nin içinde bulunduğu baskı rejimi, demokrasiden giderek uzaklaşması, yeni anayasanın özgürlük, demokrasi ve barış...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Durmaz, toparlayın lütfen.

KADİM DURMAZ (Tokat) - Toparlıyorum, son sözlerimi söyleyeceğim Sayın Başkanım.

Ve diyoruz ki bu değişikliklerle yapılan anayasa, yargıyı Saray'ın sopası yapmaktan öteye gitmeyecektir. Unutmayalım, Gandhi'nin dediği gibi "Şiddetle kazanılan zafer, yenilgi anlamına gelir çünkü bu, geçicidir." Ve diyorum ki "Gelin tanış olalım / İşi kolay kılalım / Sevelim, sevilelim / Dünya kimseye kalmaz."

Hepinizin 2017 yılını kutluyor, bir kez, bir kez, bir kez daha ecdadın bize emanet ettiği parlamenter sistemin bu ülkeye katkısını düşünerek Meclisteki çalışmalarımızı yapalım diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Durmaz.