| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi(2/1585) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 15 .02.2017 |
LALE KARABIYIK (Bursa) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Evet, şunu acaba genelleştirebilir miyiz Sayın Başkan? Her seferinde biz hani etki analizi nerede, etkinlik analizi nerede, işte projeksiyon nerede diye böyle telaşeyle soru soracağımıza, en azından sayın bakanlar, bürokratlar buraya gelirken böyle maddelerle ilgili bu projeksiyonları getirmiş olsalar bize, önce dağıtmış olsalar ve bunu geleneksel hâle getirmiş olsalar çok daha memnun olacağız. En azından konuşmaların yarısı bunları sormakla geçmeyecek diye düşünüyorum.
Evet, şimdi, Sayın Bakan, biz esnafı burada batmış olarak düşünüyoruz ve çözüm üretiyoruz veya işte batacak, iflas edecek olarak düşünüyoruz. Tabii ki esnafı biz koruyalım, yani buna da karşı planda değiliz ama biraz daha yapısal çözümlere de girmek zorundayız. Yani şu ana kadar bir yıldır, bir buçuk yıldır yaptığımız şeyler, hele şu son torba yasalarda yaptığımız şeylerin çoğu hep dün de ifade ettim, o işte kompresler, yaralara kompresler ama bir tedavi yok. Ağrı kesiciyi veriyoruz, kısa bir süre rahatlamasını sağlıyoruz ama gerçekten çok bariz sorunlar var. Bunun tabii yapısal çözüme ulaşabilmesi için önce sorunun ortaya net olarak konması ve bu sorunun varlığının kabul edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Mesela, 2002 ile 2016 yılları arasında karşılıksız çeklerdeki artış 12,5 kat olmuş yani 27,4 milyar liraya çıkmış şu anda; bu tabii, 2016 verisi ama 12,5 kat bir artış olması hakikaten önemli bir kırılma. Yine protestolu senetlerde 15 kat artış olması ve şu anda -tabii yine 2016- 12,3 milyar liraya ulaşmış olması çok önemli bir kırılma. Şimdi, sanayi kötüyse yansıması yine esnafa oluyor. Tüketici güveni düşüyorsa yine esnafa yansıyor, üretici güveni düşüyorsa yine esnafa yansıyor. Köklü sorunların çözümü olmadan esnafa yansımasını önlememiz gerçekten güç. Şimdi, yapılan çalışmalarda, anketlerde veya işte bu güven endeksini sorguladığımızda insanlar şunu söylüyorlar, işletmeler şunu söylüyorlar veya yabancılar da şunu söylüyor. Yani hukukun üstünlüğünün olması gerektiğini, insanların kendini güvende hissetmesi gerektiğini, birtakım ekonomideki sorunların çözülmesi, terör sorununun çözülmesi gerektiğini ifade ediyorlar. Yani biz geçici çözümler üretmekle kalıcıları aslında gözden kaçırıyoruz, ihmal ediyoruz ya da görmezden geliyoruz. Mesela, son dönemde sürekli küresel krizden kaynaklanan, küreselden kaynaklanan bir sıkıntı olduğunu söyleyerek geçiriyoruz. Oysa biz bunu biliyoruz, böyle olmadığını biliyoruz. Yani bunu vatandaşa ne kadar söylesek de diğer ülkeleri de etkileyen evet, bir süreç, bir kriz var ama neden bizi 2 katı etkiliyorsa, neden bizim paramız 2 katı değer kaybediyorsa, bizim ihracatımız, turizmimiz daha fazla düşüyorsa o zaman biz de farklı bir şeyler, bir olumsuzluklar var demektir. Bunu kabul etmek zorundayız ve bu sorunları çözüm sürecine sokmadan, bunlara çözüm üretmeden de sadece batan ya da yansımasıyla batan esnafı korumak çare değil Sayın Bakan, bunun altını her zaman her ortamda çiziyorum. Az önce Zekeriya Bey sanayi 4.0 sürecine geçmekten bahsetti. Yani geçmek bizim için şu anda o kadar hayal ki. Oysa 1996 ile 2008 arasında, o yıllar arasında gerçekten imalat sanayisinde olumlu bir teknolojik dönüşüm süreci vardı. Ama 2008'de bu teknolojik dönüşüm sürecindeki olumlu ilerleme birdenbire durdu ve bu konuda da bir şey yapılmadı demeyeyim ama süreç iyi değerlendirilmedi, yetersiz kalındı. Hatta etkinlik analizi bile yapılmadı. O zaman biz hani sanayi 4.0 filan diyoruz da bunlar yani biraz hayal oluyor, bunu besleyecek birtakım zeminlerin oluşmasına ihtiyaç var diye düşünüyorum.
Şimdi, bu sandığa gelince: Dün de birtakım şeyler söylemiştim. Şunu özellikle ifade edeyim. Bu tek madde olayını gerçekten ben dün Sayın Bakan Naci Ağbal'a da ifade etmiştim, size de söyleyeyim ki ben buraya gelirken bazı bu konudaki uzman kişilerin veya işin içinde bulunan kişilerin ya da akademisyenlerin görüşünü alarak gelmeye çalışıyorum. Yani bunun bir maddede gerçekleşmiş olması, az önce de arkadaşlarımız söyledi, son derece eleştiri alan bir konu. Yine 4447 sayılı Kanun'un üzerine ilave edilmiş ama orada böyle havada kalmış, yama gibi olmuş. Zaten bu tek madde olması olayı bu 4447 sayılı Kanun'un sistematiğine de uymamış. Hani bu nedenle bu tek madde olması olayını tekrar gözden geçirmenin gerçekten önemli olduğunu söylemek istiyorum.
Yine, bir diğer nokta da... Şimdi biz burada ne yapmaya çalışıyoruz? Küçük esnafı korumaya çalışıyoruz. Şimdi, küçük esnafı korumaksa buradaki amaç gelir düşüklüğü sebebiyle zorunlu sigortalılık kapsamı dışında bırakılan küçük esnaf ve sanatkârlarla ilgili düzenlemeyi de gözden geçirmek gerekir diye düşünüyorum Sayın Bakan. Yani ikisinin ayrı telden çalmaması, ikisinin birbirini tamamlaması, örtüşmesi bu tarafı da ihmal etmemek açısından önemli. Bu nedenle zorunlu sigortalılığın kapsamı bu açıdan tekrar değerlendirilmelidir diye düşünüyorum Sayın Bakan.
Dün söylemiştim ve böyle bir gelişme olduğu için de memnun oldum. Hak kazanma şartları işsizlik sigortasına benzetilmek istenmişti ama arada önemli bir hak kazanma şartları farkı vardı. Bu nedenle 720'den 600 güne getirilmiş olması dünkü eleştirimizden sonra, hani bu olumlu bir gelişme. Gerçekten ihtiyaç vardı ve bu konudaki görüşler de böyleydi zaten.
Şimdi, bir başka nokta Sayın Bakan, ödemeye hak kazanma süresiyle ilgili. Yani iflas istemiyle mahkemeye başvurmak veya iflas yoksa iş yerini kapatmak gibi bir süreç. Şimdi, burada mahkemenin süreci belirsiz. Yani şunu söylemek istiyorum: Buradaki sıkıntı şu olabilir. Bu sürecin uzaması, uzarsa bu mahkeme süreci gibi bu ödenekten faydalanması imkânsız hâle getirip bu süreç içerisinde bu kişiyi, bu esnafı mağdur edecek yani bununla ilgili bir elinizde geçmişe ait veri var mı? Yani bu süreç ne kadar sürüyor, bu süreçten zarar görür mü, bu esnaf yararlanmadan mağdur olur mu filan gibi, hani bunu da incelemekte fayda var.
Yine, şimdi diyoruz ki ödenekten faydalanmak için iş yerini kapatma şartı... Şimdi, tabii işsizlik sigortasına ilişkilendirildiği için, tamam, anlıyorum ama kişi yeniden aynı işi yapabilmeli, yapabilir veya yapabilmesini mümkün kılmak bu işi sürdürmeyi esas almak hedefimiz olmalı. Yani battı, yardım edelim değil, battı, kapattı, bu süreçte yardım edelim ama tekrar işi sürdürmesini de sağlamaya çalışalım, bunu hedef edinelim şeklinde yani tekrar onu piyasaya kazandırma süreci burada son derece önemli diye düşünüyorum Sayın Bakan. Bunun da göz ardı edilmemesi lazım asla.
Bir de son olarak şunu söyleyeceğim. Şimdi, ben esnaf odaları başkanlarıyla bu konuyu görüşmüştüm, kendilerine hatta göndermiştim taslağı. Şu maddede şöyle diyor ya: "Herhangi bir nedenle sigortalılık durumunun sona ermesi hâlinde o ana kadar sigortalıdan kesilen esnaf aylık sandığı primleriyle devlet payı iade edilmez." cümlesine şöyle bir işaret koymuşlar. Bu 4 oda başkanından da aynı şey geldi. Tabii, bunun değişmesi için yukarıdan değişikliğin gelmesi gerekiyor yani üstteki maddelere de bağlı olarak değişmesi gerekiyor. Demişler ki bana gönderdikleri notta: "Bu mahzurlu, kaldırılmalı." Yerine ne olmalı? Yerine "Ahilik Sandığı Yasası'nın yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla kurumdan ayrılan esnaf ve sanatkârlar ödediği primi geri alırlar." olmalı demiş, burada esnaf odalarından da temsilci arkadaşımız da var.
Ben bunu size iletmekle kendimi görevli hissediyorum.
Teşekkür ederim.