| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1585) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 14 .02.2017 |
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Öncelikle, geniş halk kitlelerini ilgilendiren ve topluma önemli yararlar getiren bir kanun teklifini görüşmek için bugün Komisyonumuz toplanmış bulunmaktadır. Burada yapılan düzenlemeler gerek gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerimiz bakımından gerek sektörel anlamda konut sektörü bakımından gerekse aylık fonu düzenlemesi bakımından bütün esnaflarımızı ilgilendiren hükümler içermektedir.
Diğer taraftan, yine, genel sağlık sigortası sisteminde özellikle sistemden yararlananlar bakımından primlerin hesaplanmasında kolaylıklar getiren hükümler de kanun teklifinde yer almaktadır. Eğer Komisyonumuz uygun görürlerse, teklifle getirilen, getirilmek istenen düzenlemeler hakkında kısa kısa komisyonumuzu bilgilendirmek isterim.
Öncelikle, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vergisini gününde ödeyen gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerine ilişkin vergisel teşvik getirilmesi konusunda, biliyorsunuz, Maliye Bakanlığı olarak uzun süredir çalışma yaptığımızı burada, Komisyonumuzda daha önce paylaşmıştım ve 2017 yılbaşından sonra da bu düzenlemeyi Meclise getirme konusunda bir gayretimiz olduğunu ifade etmiştim. Bugün burada görüşmesine başladığımız kanun teklifinde de 1'inci madde itibarıyla gerçekten vergiye gönüllü uyuma destek verecek önemli bir düzenlemeyi getirmiş bulunuyoruz.
Getirilen düzenlemeye göre ticari, zirai veya mesleki kazancı nedeniyle verilen yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannameleri üzerinden hesaplanan verginin yüzde 5'lik kısmının ödenmesi gereken gelir veya kurumlar vergisinden mahsup edilebilmesini öngörüyoruz. Bu düzenlemeden yararlanacak mükellefleri belirlerken bazı kriterleri de maddede göz önünde bulunduruyoruz. Burada önemli olan bu yüzde 5 indirimden gönüllü vergi uyumu programına uyan mükelleflerin yararlanması. Bu açıdan öncelikle indirimin hesaplanacağı beyannamenin verildiği tarih itibarıyla belirlenecek tutarın üzerinde vadesi geçmiş vergi borcunun bulunmaması şartı aranmaktadır. Yani, gelir veya kurumlar vergisi beyannamesi biliyorsunuz, şubat, mart veya nisan aylarında verilmektedir. Bu aylar itibarıyla, beyannamelerin verildiği ay itibarıyla mükellefimiz normalde herhangi bir vergi borcunun bulunmaması gerekir. Ancak, düzenlemeyi yaparken bazen bazı vergiler bakımından çok küçük tutarlarda mükellefin de dikkatinden kaçabilecek birtakım borç ödememe durumlarıyla karşılaşabiliyoruz. Bu açıdan Maliye Bakanlığı olarak burada bir yetki alıyoruz. Hani, küçük tutarlı olduğunu düşündüğümüz veya belirleyeceğimiz tutarın altında bir borç varsa bu şartın gerçekleştirilmesi bakımından bu borcun ödenmemiş olması bir sıkıntı oluşturmayacaktır. Aksi takdirde 50 liralık bir damga vergisi borcunun ödenmemiş olması nedeniyle mükellefimizin yararlanacağı bir imkândan yararlanamaması gibi bir durumla karşılaşmasın istiyoruz.
Ayrıca, indirimin hesaplanacağı yıl dâhil olmak üzere son üç yıla ait beyana dayalı tüm vergilere ilişkin beyannamelerin gününde verilmiş ve tahakkuk eden vergilerin de süresinde ödenmiş olması gerekiyor. Burada özellikle dikkatinizi çekmek istediğim husus, mükelleflerin sadece beyana tabi vergiler bakımından vermeleri gereken beyannameleri süresinde vermiş olmaları, yine bu süresinde vermiş oldukları beyannameler üzerinden tahakkuk eden vergiyi de yine kanuni süresi içerisinde ödemiş olmasını arıyoruz. Bu tabiatıyla zaten bu düzenlemenin temelinde yer alan bir husus.
Son olarak, üç yıllık bu süre içerisinde beyana tabi tüm vergi türleri itibarıyla geriye dönük, ikmalen, resen veya idarece yapılmış bir tarhiyatın da bulunmaması şartını öngörüyoruz. Bu üç şartın bir arada sağlanması hâlinde gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri beyanname üzerinden hesaplanan verginin yüzde 5'lik kısmını ödenmesi gereken gelir veya kurumlar vergisinden mahsup edebileceklerdir. Gelir İdaresi bu konuda beyanname üzerinden bilgileri kontrol etmek suretiyle mükellefimizi bu imkândan yararlandıracak. Örneğin, şartları taşıyan bir kurumlar vergisi mükellefi kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden hesaplanan örneğin 400 bin liralık bir verginin yüzde 5'lik kısmını yani 20 bin liralık kısmını ödemeyecek. Şayet ödenecek gelir veya kurumlar vergisi bulunmazsa, olabilir, mükellef zarar beyan etmiş olabilir veya beyan ettiği verginin tutarı yararlanabileceği tutardan daha düşük olabilir. Bu durumda indirim veya mahsup hakkını kullanmasını da sağlıyoruz. Bu takdirde mahsup yoluyla faydalanılamayan tutar mükellefimizin aynı yıl içerisinde beyanlarına istinaden doğacak diğer vergi borçlarından da düşülebilecek, mahsup edilebilecek. Dolayısıyla, her hâl ve takdirde mükellefimiz bu imkandan yararlanmış olacak.
İnşallah, Komisyonda yapılacak değerlendirmelere göre madde son şeklini alacak ve özellikle her yeniden yapılandırma kanunu çıktığında vergisini süresinde ödeyen mükellefler bakımından bir düzenleme yok mu? şeklindeki haklı beklentiyi de bu madde düzenlemesiyle sağlamış olacağız. Burada vergi idarelerinin özellikle gönüllü vergi uyumunu teşvik edecek yasal ve idari düzenlemeleri ve uygulamaları da artırması gerekir. Nitekim, Maliye Bakanlığı olarak son dönemlerde gönüllü vergi uyumunu teşvik edecek birçok yasal ve idari düzenlemeyi yaptık, uygulamayı da hayata geçirdik. Bu düzenleme de inşallah vergisini tam ve süresinde ödeyen mükelleflerimiz bakımından önemli destekleyici bir unsur olacaktır.
Yine, tasarı içerisinde Komisyonumuza getirdiğimiz önemli düzenlemelerden bir tanesi de konut sektörüne yönelik katma değer vergisi istisnası düzenlemesidir. Bu da özellikle inşaat sektörü gibi birçok başka sektörü etkileyen bir sektör olması hasebiyle son derece önemli bir düzenlemedir. Getirilen düzenlemede ülkemize döviz girişini artırmak ve inşaat sektörünü desteklemek amacıyla Türkiye'de yerleşmiş olmayan yabancı uyruklu gerçek kişiler ile kanuni ve iş merkezi Türkiye'de olmayan ve bir iş yeri ya da daimî temsilcisi vasıtasıyla Türkiye'de kazanç elde etmeyen kurumlara yapılan konut ve iş yeri teslimlerinde katma değer vergisi istisnası sağlamak suretiyle konut ve iş yeri satışlarını teşvik etmek istiyoruz. Özellikle yabancılara konut ve iş yeri satışını teşvik etmek suretiyle aslında netice itibarıyla ihracat veya döviz kazandırıcı işlem sayılması gereken bir sektöre önemli bir itici gücü de sağlamış oluyoruz.
Yine, kanun teklifiyle yapılmak istenen düzenlemelerden bir diğeri de özellikle inşaat sektöründe... Biliyorsunuz, inşaatın başlangıç aşamasından sonra farklı farklı aşamalarda farklı sözleşmeler düzenlenmektedir. Burada inşaat sektörü üzerinde aslında damga vergisi ve harç önemli bir maliyet yükünü oluşturmaktadır. Çünkü, bir inşaatın yapımına başlandıktan sonra çok farklı aşamalarda, gerek arsa sahibiyle yapılan sözleşmeler bakımından gerek inşaatın yapımı sırasında üstlenilen taahhüt sözleşmeleri bakımından çok sayıda sözleşme düzenlenebilmektedir. Bu kanun teklifinin 2'nci maddesinde bu bakımdan düzenlenen dört farklı sözleşmede de damga vergisi oranını farklılaştırma bakımından yetki alıyoruz. Burada, özellikle, resmî şekilde düzenlenen kat karşılığı ve hasılat paylaşımı inşaat sözleşmeleri, önemli bir sözleşme türü; yine resmî şekilde düzenlenen kat karşılığı ve hasılat paylaşımı inşaat sözleşmeleri kapsamında yapı müteahhitleri ile alt yükleniciler arasında düzenlenen inşaat taahhüdü sözleşmeleri; kat karşılığı veya hasılat paylaşımı inşaat işlerine ilişkin danışmanlık hizmeti sözleşmeleri ve yapı denetimi hizmet sözleşmelerinde binde 9,48 olan damga vergisi oranını, sektöre ilişkin yapılacak değerlendirmeler bağlamında sıfıra kadar indirebilme konusunda farklılaştırmak suretiyle düzenleme yapma yetkisini alıyoruz.
Diğer taraftan, kanun teklifinde yer alan 3'üncü madde düzenlemesinde de tapu harçlarına ilişkin olarak, özellikle, vergi politikası bakımından uygulamayı yönlendirebilmek, belirli alanları teşvik etmek bakımından da harçlarla ilgili bir vergi oranı farklılaştırma yetkisi alıyoruz. Biliyorsunuz, bugün hâlihazırda, Harçlar Kanunu'nda, tapu harcı, alıcı ve satıcıdan, kanuni oranlar itibarıyla yüzde 1. Ancak, burada Bakanlar Kuruluna verilen yetki çerçevesinde, hâlihazırda, tapu harcı, alıcı ve satıcıdan şu an itibarıyla, geçerli oranlar itibarıyla söylemek gerekirse yüzde 2 ve yüzde 2 şeklinde. Burada yapmış olduğumuz düzenlemede... Şu anda kanuni oranların yüzde 1 olduğunu tekrar ifade edeyim. Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenen oranların da yüzde 2, yüzde 2 olduğunu ifade edeyim. Burada, Bakanlar Kuruluna almak istediğimiz yetki çerçevesinde, vergi oranlarını gayrimenkul türleri itibarıyla farklı belirlemeye yetki alıyoruz. Mesela, gayrimenkulün türü bakımından konut veya iş yeri olmasına bağlı olarak yüzde 2-yüzde 2 olan vergi oranını farklılaştırabileceğiz, gayrimenkul türü itibarıyla söyleyeyim. Gayrimenkul sertifikası karşılığı, gayrimenkul edinimi bakımından vergi oranını farklılaştırabilme yetkisi alıyoruz. Burada da özellikle, biliyorsunuz, yakın zamanda düzenlemesi de yapılan gayrimenkul sertifikası sistemine vergi yoluyla, bu bakımdan, gerekirse destek olabilmek bakımından eğer bir konut, gayrimenkul sertifikası kullanılmak suretiyle edinilmiş ise tapu harcını gerekirse daha düşük oranda belirleme konusunda Bakanlar Kuruluna yetki vermiş olacağız.
Yine, gayrimenkulün sınıfı itibarıyla vergi türünü farklılaştırabiliriz. Burada, biliyorsunuz, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yapmış olduğu düzenlemelere bağlı olarak farklı farklı inşaat sınıfları vardır; işte, birinci sınıf inşaat, ikinci sınıf inşaat, lüks inşaat şeklinde. Bu bakımdan da bir yetki almış olacağız.
Yine, gayrimenkulün büyüklüğüne göre vergi oranını farklılaştırma yetkisini alacağız. Mesela, biliyorsunuz, bizim katma değer vergisi uygulaması bakımından, 150 metrekarenin altındaki konut teslimlerinde katma değer vergisi oranı farklıdır, 150 metrekarenin üstündeki konut teslimlerinde katma değer vergisi oranı farklıdır. Burada, gerekirse harç uygulaması bakımından da vergi oranını farklılaştırabileceğiz.
Yine, taşınmazın bulunduğu yere göre harcı farklılaştırma yetkisi alacağız. Aynı şekildeki yetkiyi geçmişte katma değer vergisi için aldık. Bugün katma değer vergisinin uygulaması bakımından vergi oranını büyükşehir olan yerler ile diğer iller bakımından farklılaştırmış durumdayız. Burada, gerekirse gayrimenkulün bulunduğu yere göre, büyükşehir veya il olmasına bağlı olarak harcı farklılaştırabilelim istiyoruz.
Bir başka parametre de vergi değeri itibarıyla harcı farklılaştırma. Burada da katma değer vergisi bakımından böyle bir düzenlemeyi geçmişte yapmıştık. Yani, konutun veya iş yerinin üzerinde yapılı olduğu arsanın emlak vergi değerinin aralığına bağlı olarak veya tutarına bağlı olarak harç tutarlarını farklılaştırabileceğiz. Burada bütün bu parametreleri ayrı ayrı kullanarak oran farklılaştırması yapabileceğimiz gibi birden fazla veya bütün parametreleri de birlikte kullanmak suretiyle de farklı harç oranları belirleyebileceğiz.
Burada yapmış olduğumuz düzenleme, aslında, vergi politikasında ihtiyaçlara uygun olarak farklı politika seçeneklerini uygulama bakımından yürütme organına bir esneklik vermektedir. Ancak, burada yapılan düzenlemede, vergi hukuku bakımından, Anayasa hukuku bakımından bakıldığında da alt ve üst limitleri kanuni sınırlarla belirlendiği için, bu sınırlar içinde kalmak koşuluyla Bakanlar Kuruluna bir yetki verilmesi söz konusudur. Bu da özellikle, gayrimenkul sektörüne dönük olmak üzere ileride yapacağımız düzenlemelerde önemli bir belirleyici olacaktır. Bunun da özellikle, inşaat sektörü ve buna bağlı diğer sektörler bakımından önemli bir imkân sağlayacağını düşünüyorum. Temelde vergiyle ilgili düzenlemeler bu maddelerden oluşmaktadır.
Onun dışında, aslında, kanun teklifinin içinde yer alan önemli düzenlemelerden bir tanesi de Ahilik Fonu'yla ilgili düzenlemedir. Biliyorsunuz, mevcut sistemde, özellikle, iş gücü piyasasında, çalışanlar bakımından, işsiz kaldıkları dönemde belirli bir miktarda asgari gelir üretmek amacıyla veya gelir sağlamak amacıyla bir İşsizlik Sigortası Fonu uygulamamız hâlihazırda var. Burada, özellikle, esnafımızın da... Olur yani insanlar farklı nedenlerle iş yerlerini kapatabilirler veya kapatmayı tercih edebilirler; böyle bir durumda, yeni bir iş yeri açana kadar o ara dönemde böyle bir tasarruf sandığı yaklaşımıyla bir fon kuralım, esnafımız iyi gün diyebileceğimiz günde buraya çok cüzi miktarlarda katkı yapsın, devlet de elini taşın altına soksun, devlet de bu sandığa katkı versin, böylelikle oluşacak fondan oluşacak tasarrufla esnafımızdan iş yerini kapatanlara böyle bir imkân sunalım diye, özellikle de esnaf odalarıyla da, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Birliğiyle de yapmış olduğumuz istişareler çerçevesinde böyle bir kanun düzenlemesini de Komisyonumuza getirmiş bulunuyoruz. Burada, esnafımız yüzde 2 oranında prim ödeyecek, kendi BAĞ-KUR prim matrahına bağlı olarak yüzde 2 prim ödeyecek; diğer taraftan, yüzde 1 oranında da devlet buraya katkı sağlayacak ama bu oranları farklılaştırma konusunda da Bakanlar Kuruluna ihtiyaca bağlı olarak yüzde 50'lik bir değiştirme yetkisi de veriyoruz. Tabii, böyle bir fon kurulduğunda, ister istemez, bu fonun uzun vadeli aktüeryal dengesini koruyup koruyamayacağı veya gelir gider dengesi bakımından sürdürülebilir olup olmadığı gündeme gelebilir, doğru ve önemli bir konu. Burada da BAĞ-KUR priminin yüzde 1'i ve yüzde 2'si. Dolayısıyla burada, Sosyal Güvenlik Kurumu, Hazine Müsteşarlığından arkadaşlarımız özellikle bu prim oranları ve fondan yararlanmak koşullarını birlikte değerlendirdiklerinde, burada toplanacak fon varlığının da rasyonel bir şekilde değerlendirilmesi hâlinde fonun gelir gider dengesinin uzun vadeli trendi konusunda finans bakımından gerekli analizleri de yapıldı, teknik arkadaşlarımızın yaptığı analizlere göre de bu fon...
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Bu analizlerden biz de alabilir miyiz? Bu analizlerden ne kadar toplanacak, ne alınacak?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Arkadaşlar onu ilgili madde geldiğinde açıklayacaklardır.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Onlar gizli tutuluyor.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok yok, gizli saklı değil arkadaşlar ya. Ne kadar böyle gizli saklı şeyini yapıyorsunuz. Merak etmeyin arkadaşlar, gelecek, ben size etki analiziyle ilgili tabloyu birazdan dağıtacağım yani, merak etmeyin, ödevime hazırım.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Kervan yolda düzülür.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok yok, değil değil, arkadaşlara gerekli hazırlıkları yaptırdık, ben şimdi... Ama, şimdi Sosyal Güvenlik Kurumundan arkadaşlarımız burada, beni de dinliyorlardır, Ahilik Fonu'yla ilgili... Yani şunu söylemek istiyorum: Temelde böyle bir fon kurulduğunda tabii ki bunun sürdürülebilirliği, mali sürdürülebilirliği her işin başında gelen temel bir konu çünkü bu fonun yarın açığa düşmemesi gerekiyor, fonun da gelir veya prim... Yani prim toplamasıyla dağıtması arasında bir rasyonel ilişki olması gerekiyor.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Bu fonun da Varlık Fonu'na geçme ihtimali var mı, soru olarak soruyorum.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ya değerli arkadaşlar, yani bu tartışmayı farklı bir noktaya çekmeye gerek yok.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Bakan, yoksa "Yok." deyin yani.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Her şey geçiyor.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yani gene beni siyaset alanında karşılıklı polemiğe mi getirmek istiyorsunuz, yapmayın Allah'ınızı severseniz, şurada güzel güzel anlatıyorum, yapmayın, şey yapmayın.
Yani burada Ahilik Fonu'yla ilgili sizin kafanızda bir soru olmasın diye ben baştan böyle bir meseleyi açıyorum, bakın hiç açmayabilirdim, yok, açıyorum yani, bu önemli bir konu. Dolayısıyla, Ahilik Fonu'yla ilgili bu düzenlemenin detaylarını da arkadaşlar anlatacaklardır.
Yine, tasarının içerisinde yer alan önemli düzenlemelerden bir tanesi de genel sağlık sigortası sistemine ilişkin bir düzenlemedir. Biliyorsunuz, burada, sistemde temelde iki grup var genel sağlık sigortasında. Özellikle bir iş yerine bağlı olarak çalışanlar bakımından kişilerin elde ettiği kazanca bağlı olarak bir genel sağlık sigortası primi sistemi var. Bir de bu şekilde kayıtlı olmayıp da farklı kaynaklardan gelir elde eden veya elde edemeyen ve gelir testine bağlı olarak da prim ödeyen gruplar var. Burada arkadaşlar detayı geldiğinde sizin sorularınıza göre de daha detaylı açıklamalar yapacaklardır. Ama burada özellikle geçmişe dönük uygulamaya baktığımızda, gelir testinin yapılması konusunda birtakım zorluklar yaşıyoruz. Özellikle bir kısım tabii vatandaşımız burada gelir testine gelmediği için yapılan tahakkuklar bakımından da aslında gerçek durumla örtüşmeyen de birtakım sonuçlarla karşılaşabiliyoruz. Burada özellikle gelir testine girenler bakımından -sanıyorum 53 liraydı- 53 liralık bir prim miktarı belirlenmek suretiyle bütün gelir testi dışında kalan grupların sisteme girmesi sağlanıyor, bunun detaylarını da ilgili maddelerde anlatacağız.
Temelde yasal düzenleme içerisinde yer alan konulardan önemlice gördüğüm düzenlemeler bu şekildedir. İlgili maddeler geldiğinde de detaylı bir şekilde bu maddeler konusunda da düzenlemeler yapacağız ama özellikle bu teklifle getirilen düzenlemelerin merkezî yönetim bütçesi olsun Sosyal Güvenlik Kurumu bütçesi olsun bu bakımlardan da arkadaşlara hazırlatmış olduğum etki analizi çalışmasını da Komisyon üyelerimizle paylaşacağım. Burada bazı düzenlemeler tabiatıyla geleceğe dönük ilk defa geldiği için etki analizini, yani geleceğe dönük o işlemden kaynaklanacak vergi kaybının hesaplanması mümkün olmayan yerlerde bunu izah ettik ama o kalemin toplamında ne kadarlık bir gelir elde ettiğimizi de burada belirledik. Ayrıca, bu tabloyla ilgili olarak sizin ilave soracağınız sorular konusunda da gerekli açıklamaları yaparız ama buradaki belki en kritik kalem, tabiatı itibarıyla, geçmişe dönük olarak teklifin 12'nci maddesiyle genel sağlık sigortası prim borçlarının yeniden yapılandırılması nedeniyle vazgeçilen vergi prim alacağı tutarı. Burada 6,7 milyar lira olarak ifade ediliyor ama şunu da söylemek gerekir ki yani bu prim tahsilatında hâlihazırda zaten prim tahsilat oranları son derece düşük, benim hatırladığım yüzde 8,2 düzeyinde. Aslında biz burada yani zamanında kişiler, tabii bunu da söylemek gerekiyor, gelir testine gelmediği durumda mevcut kanun düzenlemesine göre en yüksek tavandan prim hesaplaması yapılıp tahakkuk ettiriliyor. Dolayısıyla buradaki rakamları da yani gerçekten bu kişilerin bu kadar gelir elde ettiği ve bu kadar prim ödemek zorunda oldukları şeklinde de anlamamak gerekiyor. Onun için, mesela yeni getirilen öneride sistemi tersine döndürüyoruz. Mevcut sistemde kişinin gelip gelir testini yaptırması gerekiyor, gelir testine göre kişinin priminin hesaplanması gerekiyor. Kişi gelmediğinde o zaman en yüksek tavandan prim hesaplanıp ona göre tahakkuk yapılıyor. Yeni sistemdeyse vatandaşın gelir testine gelmesi gerekmiyor. Bu yeni sistemde 53 liralık prim doğrudan doğruya tahakkuk ettiriliyor ama kişi gelip gelir testine girerse, eğer gelir testinden geçen geliri belli bir tutarın altındaysa o primi hiç ödemeyecek. Onun için yani kendi hazırladığımız tablodaki 6,7 milyar liralık rakam gerçekten bu kadar bir alacağın olduğu, gerçekten bu kadar bir primin olduğu anlamına da gelmemelidir, bunu da özellikle söylüyorum. Bu sadece ve sadece kişiler gelmediği için varsayımsal olarak bu kadarlık bir prim tahakkuku yapılmasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca, bu düzenleme esas itibarıyla 7,2 milyon da insanı ilgilendirmektedir. Yani buradaki vazgeçildiği ifade edilen tutar, aslında büyük bir çoğunluğu itibarıyla da gelir bakımından en düşük grupta olan toplum kesimlerini de ilgilendirmektedir, G1 dediğimiz gruptan oluşuyor.
Sayın Başkanım, eğer bu da arkadaşlarımıza, Komisyon üyelerimize dağıtılırsa bu konuda da gerekli açıklamaları Komisyonumuza yaparız.
Ben tekrar Komisyon çalışmalarında vereceğiniz katkılardan dolayı şimdiden teşekkür ediyorum. Bu yapılan düzenlemelerin memleketimize, milletimize hayırlar getirmesini diliyorum.
Teşekkür ediyorum.