| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Uzay Ajansı Kurulması ve Uzaya Yönelik Faaliyetlerin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı (1/823 |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 02 .03.2017 |
YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli bürokratlar, değerli milletvekili arkadaşlarım, Meclisin değerli çalışanları; öncelikle hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Ben Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu üyesiyim, bu yasa düzenlemesinde çalışma hayatıyla ilgili 2 tane konu var, onunla ilgili bu Komisyona gelme ihtiyacı hissettim. Onun için, söz verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum.
Türkiye Uzay Ajansı Kurulması ve Uzaya Yönelik Faaliyetlerin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı özü itibarıyla, uzay sektöründe faaliyetlerde bulunmak, araştırma yapmak üzere kurulması düşünülen bir devlet araştırma kurumunun kurulması hakkında bir kanun tasarısı anladığımız kadarıyla. Bu kurum kanununun çıkartılması yerinde ama gecikmiş bir kanun tasarısı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk "Muasır medeniyetler seviyesine çıkmak, istikbali göklerde aramak bütün milletimizin, devletimizin de düsturu olmalıdır." demiş. Tabii, Gazi Mustafa Kemal Atatürk derken, uzay ile uçak sanayiyle ilgili 1936 yıllarında yapılmış olan, daha o tarihlerde birçok Avrupa ülkesinde, bir dünya ülkesinde yokken Türkiye'de neler yapılmış onu da izninizle hatırlatmak isterim. Mustafa Kemal Atatürk, cumhuriyetten hemen sonra havacılık gelişmelerini incelemek üzere 6 kişilik bir heyeti Avrupa'ya gönderir, bunlar uzmandır. Bu heyetin üyelerinden biri ilk pilotlarımızdan Vecihi Hürkuş idi ve ilk uçağı da o zaman Nuri Demirağ ve ilk uçak mühendisimiz Selahattin Alan'la birlikte yapmışlardı. Şimdi, tabii Nuri Demirağ derken -ben hepsini bir kez daha rahmetle anıyorum, bu ülkeye gerçekten güzel şeyler yaptılar o dönemler- Nuri Demirağ, Soyadı Kanunu çıkmadan önce Mühürzade Mehmet Nuri Bey olarak adlandırılan bir büyüğümüzdü. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları inşaatının ilk müteahhitlerindendir kendisi. 10 bin kilometrelik demiryolu ağının ilk 1.250 kilometrelik bölümünü gerçekleştirmiştir ve bu nedenden dolayı da Gazi Mustafa Kemal Atatürk, "Demirağ" soyadını vermiştir ve ilk uçak imalatının başlamasına da... Ki Keban Barajı'nın yapılması, Keban'a baraj yapılması, sigara kâğıdı imalatının fabrikasının yapılması, hatta Boğaziçi Köprüsü'nün yapılması da ilk o zaman, daha 1936 yıllarında muhterem Nuri Demirağ tarafından önerilmiştir.
Şimdi, geldiğimiz noktada, 17 Eylül 1936'da başlanmış bu ilk uçağımızın imal edilmesine ve o zaman yapılan ilk uçağımızın adı da Vecihi K-6'ymış. 1936 ile 1944 yılları arasında yurt dışına da yapılan uçaklarımız satılmış o dönemde. Yalnız, tabii o zamanki dış güçlerin de, birçok emperyalist güçlerin de devreye girmesiyle özellikle 1949 yılının Hava Kuvvetleri Komutanının bir açıklaması vardır, der ki: "Amerikan yardımından bedava uçak almak varken biz yerli malı bile olsa Türk uçağı alırsak yarın bu millet bizi asar." Tarihte bu notlar var ve bir yasayla 15 Mart 1950'de fabrika kapatılmış. Yani geldiğimiz nokta, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının Türkiye'yi daha o dönemlerde çağdaş, müessir bir devlet olma yönünde, büyük devlet olma yönünde attığı adımların nasıl engellendiği işte günümüzde ortada.
Sayın Bakan, Sayın Başkan; muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak için sadece bir kurum kanunu çıkartmak yetmez. Bu kurumlarda -ki ben yasal öneriniz üzerine şimdi konuşmamı yapıyorum izninizle- çalışacak, araştırma yapacak bilim insanlarımıza da gerekli zorunlu saygıyı göstermemiz gerekir, bilimsel ilerleme için düşüncelerini özgürce paylaşabilmelerine olanak sağlamak gerekir. "Düşüncelerini açıkladılar." diye kanun hükmünde kararnamelerle bu bilim insanlarımızı üniversitelerden ihraç etmemek gerekir.
Aynı şekilde, muasır medeniyet seviyesi, sadece bilimsel araştırma yapan kurum kanunu çıkartmaktan da ibaret değildir. Bu kavram, aynı zamanda çalışanların, bilim insanlarının örgütlenme haklarını, ekonomik ve sosyal haklarını korumak ve geliştirmek olmalıdır. Anayasa'mızın 51'inci maddesine ve Anayasa'mızın 90'ıncı maddesine göre imzalanmış Uluslararası Çalışma Örgütünün 87 sayılı Sözleşmesi'ne göre, örgütlenme hakkı bütün çalışanlara tanınan bir haktır. Bu yasa tasarısının yani getirdiğiniz yasa tasarısının Sayın Bakan, Sayın Başkan, 23'üncü maddesinde yapılan bir düzenlemeyle işçi statüsünde olan kurum çalışanları sendikal örgütlenme ve toplu pazarlık hakkından mahrum bırakılmıştır, bu getirilen düzenlemede, bu, demokrasiyi... Sayın Bakan, Sayın Başkanım, yani siz konuşmalarınızda her yerde demokrasinin erdemlerinden bahsediyorsunuz. Demokrasinin en önemli unsurlarından birisi de örgütlü toplumdur ve örgütlü toplumun içinde de demokrasinin en önemli ayaklarından birisi de sendikalardır. Anayasa'mız çalışanların kendi iradeleriyle sendikaya üye olup olmamasını bırakmıştır. Bir yasal düzenlemeyle bu kurumda, yeni kurulacak kurumda çalışanların sendikalardan muaf tutulması Anayasa'mıza da kanunlara da uluslararası sözleşmelere de aykırıdır. Yani böyle bir düzenlemenin bu Komisyonda görüşülmesi ya da yarın Meclise getirilmesi, uluslararası alanda da yaptıklarınız tartışmaya açık bir konum hâline gelecektir, bu anlayış Türkiye'ye de yakışmamaktadır. Yani örgütlü toplum, sendikalara olan güven ve sendikal örgütlenmeye ilişkin daha ki geçen gün biliyorsunuz bir düzenleme yaptık. O düzenlemede de eğer bir iş yerinde sendikalı çalışıyorsa her işçi için 100 lira bir teşvik getirildi işverenlere hem bir yandan öyle düzenlemeler getiriyoruz Mecliste sendikal örgütlenme teşvik edilsin diye ama burada bir kanun düzenlemesi yaparken sendikal örgütlenmenin önünü kapatan düzenlemeler getiriyoruz. Bununla beraber, bu maddeye ilave olarak da gene bu kurumda çalışacakların ücretleri tespit edilirken, işte kurumdaki kurum başkanından daha yüksek ücret alınmaması yönünde bir öneri var. Bu da uygun bir düzenleme değil çünkü eğer orada bir sendikal örgütlülük var ise oradaki çalışanların ücretleri toplu iş sözleşmeleriyle belirlenir. Burada, daha baştan, kurumda çalışacaklara "Siz sendikaya üye olamazsınız. Sendikaya üye olamadığınız için de -kusura bakmayın- sizin ücretlerinizi biz belirleriz." anlayışı demokrasiye uygun bir yaklaşım, anlayış değildir. Bu konuyla ilgili, Komisyon üyelerimiz bir önerge verecekler, umuyorum ki Meclis Genel Kuruluna gelmeden burada, bu, antidemokratik olarak gördüğümüz bu teklifin geri çekilmesi sağlıklı olacaktır diye düşünüyorum. Ki işsizliğin her geçen gün arttığı bir dönemdeyiz. Sabahleyin vatandaşlarımızın "Ben işe gidiyorum." demesinin bile lüks olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Bugün asgari ücret 1.413 lira, belki şuraya, Meclise bir ilan verseniz "Bin liraya çalışacak işçi alıyoruz." diye, şuraya 100 binler başvuru yapar.
HASAN SERT (İstanbul) - Sayın Vekilim, konuyla ilgili konulara girelim.
YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Onun için, bu sendikal örgütlenmenin önündeki engelleri, onların ücret haklarını ortadan kaldıracak bir düzenlemeyi buradan lütfen çekelim.
Çok teşekkür ediyorum bana söz verdiğiniz için.