| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1703) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 09 .05.2017 |
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin görüşmelerine başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün görüşeceğimiz kanun tasarısıyla, bazı alacakların yeniden yapılandırılması başta olmak üzere farklı alanlarda ihtiyaç duyulan düzenlemeler Komisyonumuzun görüş ve takdirlerine sunulacaktır.
15 Temmuz alçak darbe girişimi sonrasında ekonomide oluşan yavaşlama nedeniyle vatandaşlarımız kamuya olan borçlarını ödemekte zorlanmışlardır. Vatandaşlarımızın kamuya olan borçlarını yapılandırmak amacıyla bu teklif ve daha önce Hükûmetimiz tarafından sunulan tasarı hazırlanmıştır. Bugün görüşeceğimiz yapılandırma düzenlemelerinde temel amacımız, vatandaşlarımızın 1 Temmuz 2016 ile 31 Mart 2017 tarihleri arasında oluşan vergi, prim ve benzeri borçları ödeyebilmelerini sağlamak ve devlet olarak zor günlerinde yanlarında olduğumuzu göstermek. Bu sayede vatandaşlarımız Maliye Bakanlığına, Gümrük Bakanlığına, Sosyal Güvenlik Kurumuna, belediyelere ve il özel idarelerine olan borçlarını yapılandırarak ödeyebilecek ve böylelikle ekonomik faaliyetlerine devam etme imkânına kavuşacaklar.
Tasarıyla, Maliye Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, belediyeler ve il özel idarelerinin kesinleşmiş alacaklarının ödenmesine dair kolaylıklar sunulmaktadır. Ayrıca, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına, Orman Genel Müdürlüğüne olan kredi borçları ile Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunun bazı alacakları da yapılandırma kapsamına alınmıştır.
Vergiler açısından bakacak olursak, tür ayrımı yapılmaksızın tüm vergi, resim ve harçlar, vergi cezaları ile gecikme faizi ve gecikme zamları yeniden yapılandırma kapsamında olması öngörülmektedir. Yine, Gümrük ve Ticaret Bakanlığına ödenmesi gereken gümrük vergileri ve idari para cezaları ile gecikme faizi ve gecikme zamları da yeniden yapılandırma kapsamına alınmıştır. Çok sayıda vatandaşımızı ilgilendirmesi bakımından, trafik para cezaları, askerlik, seçim, nüfus para cezaları, Karayolu Taşıma Kanunu'na göre kesilen para cezaları, kara yollarından usulsüz geçişler nedeniyle kesilen para cezaları yapılandırma kapsamında ödenebilecektir. Yine, öğrencilerin YURTKUR'a olan ve vergi dairelerimizce takip edilen katkı kredisi ve öğrenim kredisi borçları, ecrimisil borçları da yeniden yapılandırma kapsamında olacaktır. Belediyelere ödenmesi gereken emlak vergisi, çevre temizlik vergisi, su, atık su borçları, katı atık ücretleri, taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına katkı payı ve tüm bu alacaklara uygulanan zam ve cezalar da yeniden yapılandırma kapsamında ödenebilecektir. Sosyal Güvenlik Kurumuna ödenmesi gereken sigorta primleri, topluluk ve işsizlik sigorta primleri, sosyal güvenlik destek primi, emeklilik keseneği kurum karşılığı, idari para cezaları ile bu alacaklara ilişkin her türlü gecikme zammı, gecikme cezası da Yeniden Yapılandırma kanunu kapsamındadır.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca tarımsal amaçlı kooperatiflere, bu kooperatiflerin ortaklarına kullandırılan kredi alacakları, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca organize sanayi bölgelerine, küçük sanayi sitesi yapı kooperatiflerine kullandırılan kredi alacakları, Orman Genel Müdürlüğünce, orman köylerinde oturan köylülere ve bu köylülerce kurulmuş olan tarımsal kalkınma kooperatiflerine kullandırılan kredi alacakları 6736 sayılı Kanun'un kapsamıyla uyumlu olarak teklif kapsamında yeniden yapılandırılması öngörülmektedir. Ayrıca, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunun bandrol ücreti ve buna bağlı olarak kesilen idari para cezaları ile elektrik enerjisi payı alacakları da kanun kapsamında yapılandırılabilecektir. Yine, 6736 sayılı Kanun'da olduğu gibi adli para cezaları, idari para cezaları, madenlerden ve petrolden alınan devlet hakkı gibi bazı alacaklar da kapsam dışında tutulmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Komisyonumuzun takdirlerine getirilen düzenlemede, alacakların yani yeniden yapılandırma kapsamına girecek alacaklar, dönem açısından genel olarak 31 Mart 2017 tarihi esas alınarak belirlenmiştir. Esasen bu düzenlemedeki temel amacımız 1 Temmuz 2016 ile 31 Mart 2017 tarihleri arasında oluşan borçları yapılandırmak olduğunu söylemiştim. Ancak bu şekilde kısıtlı dönem seçmek yerine 31 Mart 2017 tarihini esas alarak önceki yapılandırma yasasına başvuramamış vatandaşlarımıza da bu şekilde yeniden yapılandırma için bir şans vermek istedik. Bu çerçevede, 31 Mart 2017 tarihinden önceki vergilendirme dönemlerini kapsama almış olduk. Beyannameli mükellefiyetler açısından da en son 31 Mart 2017 tarihine kadar verilmesi gereken beyannameler üzerine ödenmesi gereken vergiler kapsama alındı.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Nisan 2017 ve izleyen aylarda ödenmesi gereken yükümlülükler kapsam dışında tutulmuştur. Bu nedenler, 2017 yılında ödenmesi gereken gelir vergisinin ikinci taksidi ile kurumlar vergisi kanun kapsamı dışındadır. Ayrıca, geniş kesimleri ilgilendiren emlak vergisinin bir ve ikinci taksitleri ile motorlu taşıtlar vergisinin ikinci taksidinin kapsamda olmadığını belirtmek isterim. Vatandaşlarımızın bu vergilerini gününde ödemeleri gerekir. Vergi aslına bağlı olmayan, usulsüzlük cezalarında da 31 Mart 2017 tarihinden önce yapılmış tespitlere dayanılarak kesilecek cezalar yapılandırmaya konu edilecektir. Kapsamdaki idari para cezalarından 31 Mart 2017 tarihinden önce verilenler yapılandırılabilecektir. Gümrük vergilerinde ve sosyal güvenlik alacaklarında istisnai bazı düzenlemeler hariç olmak üzere 31 Mart 2017 tarihi esas alınmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifle yapılan düzenlemede, öncelikle belirtmek isterim ki kesinleşmiş alacakların aslından herhangi bir şekilde vazgeçilmemektedir. Yapılandırmada, 6736 sayılı Kanun'la getirilen esaslar aynen korunmuştur. Yani alacak asıllarından vazgeçmiyoruz, alacak asıllarına uygulanan gecikme zammı, gecikme faizi gibi alacaklar yerine yurt için ÜFE oranlarını esas alarak alacağı yeniden yapılandırıyoruz. Ancak bu yeni yapılandırma yasasında, bir öncekine göre gecikme faizinin hesaplanmasında bir farklılık yaptık. 2016 kasım ve aralık ayları ile 2017 ocak, şubat ve mart ayları için, bu aylarda gerçekleşen yurt içi ÜFE oranları yerine 2016 temmuz ila ekim aylarında gerçekleşen yurt içi ÜFE oranlarının ortalamasını esas aldık. Aynı ortalamayı, kanunun yayınlanacağı tarihe kadar geçecek süreye de uygulamayı öngördük. Böylece, biraz önce belirttiğim kasım, mart ayları arası dönemde döviz kurlarına bağlı olarak yurt içi ÜFE'de meydana gelen artışları mükelleflerin ödeyecekleri gecikme zammının hesabının dışında tutmuş olduk. Pratikte bakacak olursak temmuz ve mart döneminde gerçekleşen yurt içi ÜFE oranı yüzde 12,68 oldu ama biz yapmış olduğumuz bu düzenlemeyle bu dönem için yani 1 Temmuz ile 31 Mart arası dönem için yurt içi ÜFE oranını toplu olarak yüzde 3,17 almış olacağız. Vergi aslına bağlı olmayan cezaların, usulsüzlük veya özel usulsüzlük cezaları yüzde 50'sinin tahsilinden bu yeniden yapılandırma kanununda vazgeçmiş oluyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeniden yapılandırma kanunundan 6111, 6552 ve 6736 sayılı Kanun kapsamında yapılandırması devam eden borçlar için yararlanılamayacaktır. Dolayısıyla, 6736 sayılı Kanun kapsamında yapılandırılan vadesi geçmiş alacaklar, bu yeni yapılandırma kanunu kapsamı dışında olması öngörülmüştür. Bu nedenle, 6736 sayılı Kanun'dan yararlanmış ve 2017 yılının mayıs ayında ödeme yapacak vatandaşlarımızın bu taksitlendirme borçlarının veya peşin ödemelerini mutlaka yapmaları gerekmektedir. Herhangi bir şekilde, mayıs ayında ödenmesi gereken, gerek peşin ödeme gerek taksit ödemeleri konusunda bir erteleme yapmayacağımız gibi...
(Oturum Başkanlığına Başkan Vekili Mehmet Şükrü Erdinç geçti.)
BAŞKAN - Sayın Bakanım, bir saniye, sistemde bir sıkıntı var, mikrofonunuzu açmaya çalışıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, buyurun.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeniden yapılandırma kanunundan 6736 sayılı Kanun kapsamında yapılandırılması devam eden borçlar için yararlanılamayacaktır. Bu nedenle, 6736 sayılı Kanun'dan yararlanmış ve 2017 yılının Mayıs ayında ödeme yapacak vatandaşlarımızın bu borçları için bir süre uzatımı da söz konusu değildir, bu taksitlerin mutlaka ödenmesi gerekmektedir. Aksi hâlde, vatandaşlarımız kanunun getirmiş olduğu imkânlardan yararlanamayacaklardır.
Ayrıca, 6736 sayılı Kanun kapsamında tahakkuk eden alacaklar için de kanun hükümlerinden yararlanılamayacaktır. Kanundan yararlanmak için alacaklı idarelere 30 Haziran 2017 tarihinin bitimine kadar başvuruların yapılması öngörülmektedir. İlk taksit ödemeleri Maliye, Gümrük, il özel idareleri ve belediyelere 2017 yılının Temmuz ayında, Sosyal Güvenlik Kurumuna ilk taksit ödemesi ise 2017 yılının Ağustos ayında yapılacaktır. Bu kanunda -burayı özellikle belirtmek isterim- yeni getirmiş olduğumuz yeniden yapılandırma kanununda başvuru süresi haziran ayı olarak belirlenmiştir. Bu yasada başvuru için belirlenen haziran ayını erteleme konusunda Bakanlar Kuruluna bir yetki verilmemiştir. Dolayısıyla, bu kanun hükümlerinden yararlanmak isteyen vatandaşlarımızın haziran ayı içerisinde mutlaka bu kanunda yararlanmak için müracaat etmeleri gerekmektedir. Dolayısıyla, burada özellikle de vatandaşlarımızı uyarmak isterim. 1 Temmuz 2016'dan 31 Mart 2017'ye kadar olan dönemde herhangi bir vergi veya prim borcu olan tüm vatandaşlarımız eğer bu yasadan yararlanmak istiyorlarsa mutlaka haziran ayı içerisinde bu başvuruları yapmaları gerekmektedir. Biz zaten Maliye Bakanlığı olarak Sosyal Güvenlik Kurumuyla birlikte vatandaşlarımızı bu konuda bilgilendireceğiz ama bugünden de özellikle bu hususu belirtmek istedim. Bu nedenle, başvuru süreleri ve birinci taksit ödeme süreleri kanunda düzenlendiği şekliyle kalacak. Dolayısıyla, haziran ayında başvuruları alacağız. Maliye vergi daireleri için temmuzda, Sosyal Güvenlik Kurumu için ağustosta ilk taksit ödemeleri veya peşin ödemeler yapılacak, burada herhangi bir şekilde bir erteleme olmayacak.
Yeniden yapılandırma kanununda da peşin veya taksitli ödeme imkânı bulunmaktadır. Taksit süreleri... Yine, seçenek olarak 6, 9, 12, 18 taksit seçenekleri bulunmaktadır. Sadece, burada, il özel idaresi ve spor kulüplerine borçlarının ödenmesi için 18 yerine 36 taksit imkânı sağlanmıştır. Yine, belediyelerin borçları için 144 taksitle ödeme imkânı da bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; inşallah bu yeniden yapılandırma kanunu, özellikle 15 Temmuz alçak darbe girişimi sonrası oluşan zorlukları aşmakta vatandaşlarımıza, esnafımıza bir kolaylık sağlar ve bu olağanüstü dönemde ortaya çıkan bu zorlukları da aşmış oluruz. Biliyorsunuz, Hükûmet olarak özellikle darbe girişimi sonrası dönemde, ağustos ayından itibaren başlamak üzere ekonomide canlanmayı sağlamak, işletmelerimizin karşılaştıkları zorlukları çözüme kavuşturmak ve özellikle ekonomide büyümeyi tekrar yukarı yönlü ivmelemek için çok sayıda tedbir aldık, kararlar aldık. Onların yansımalarını da ekonomide bugün olumlu olarak görüyoruz. İnşallah, bu yeniden yapılandırma kanunu da bu dönemde ekonomimizin canlanmasına ve işletmelerimizin ödeme kolaylıklarına yardımcı olur diye düşünüyorum.
Biliyorsunuz, zaman zaman yeniden yapılandırma kanunlarını getiriyoruz. Her yeni yapılandırma kanununu getirdiğimizde de ekonomideki genel koşulları ve mükelleflerimizin vergi borçlarını ödemekte zorluk çektiğini ifade ederek bu kanunları getiriyoruz. Dolayısıyla, özellikle iki yılda bir, bazen bir yılda tekrar yeniden yapılandırma kanunları getiriyoruz. Bu, tabii, toplum vicdanında vergi yükümlülüklerini zamanında yerine getiren mükelleflerimiz bakımından da haklı eleştirilere neden oluyor. Onun için, burada, yeniden yapılandırma kanunlarını ihtiyaç olarak ortaya çıkaran sorunlara temelden eğilmek ve bu konuyla ilgili kalıcı, yapısal bir düzenleme yapmak ihtiyacı ortada. Bakanlık olarak bu konuda amacımız, Meclise tekrar tekrar yeniden yapılandırma kanunları getirmek yerine bu konuyla ilgili yeniden yapılandırma kanununu ortaya çıkaran ihtiyacı doğru bir şekilde tespit etmek, bu konuda yapısal bir düzenleme yapmak suretiyle de önümüzdeki dönemde Meclise yeniden yapılandırma kanunlarını getirmemek, temel amacımız bu. Bu konuyla ilgili aslında bir yıldan uzun süredir bir çalışma yürütüyoruz. Acaba neden yeniden yapılandırma kanunlarına ihtiyaç duyuyoruz, mevcut hükümler, mevcut düzenlemeler zor durumda olan mükelleflerimizin ihtiyacını, taleplerini ne ölçüde yerine getiremiyor, karşılamıyor; bu çerçevede yaptığımız çalışmalar sonucunda bize göre yapısal düzenleme niteliğini taşıyan, reform olma özelliğini taşıyan bir yeni imkân getiriyoruz. Buradaki temel amacımız iyi niyetli mükellefin zor duruma düştüğü durumlarda vergi kanunlarında ve vergi uygulamalarında gerekli kolaylıkları getirmek suretiyle borcun ödenebilmesini sağlamak. 6183 sayılı Kanun'un ilk çıktığı dönemlerden beri var olan bir temel hüküm var, alacaklı amme idaresi ile amme borçlusunun menfaatini dengelemek noktasında kanunun getirdiği bir amir hüküm var. Dolayısıyla, burada idarenin hem amme alacağını bir an önce tahsil etmek gibi bir sorumluluğu var, diğer taraftan da bu tahsil işlemini yaparken mükellefin ayakta kalması, işlerini sürdürmesi noktasında da ona destek olması gerekiyor. O açıdan, yapmış olduğumuz çalışma neticesinde ortada yeni bir sistemin gelmesi hâlinde yeniden yapılandırma kanunlarına ihtiyaç olmadığını düşünüyoruz.
Özellikle şunu belirtmek isterim: Tecil müessesesi mevcut sistemimizde var. Yani bugün bir vergi mükellefi vergi borcunu eğer süresinde ödememişse veya süresinde ödeyemeyeceğini görüyorsa idareye başvurarak borcunu otuz altı aya kadar taksitlendirebiliyor. Dolayısıyla, bizim yapmış olduğumuz çalışmada aslında var olan bu tecil müessesesinde birtakım iyileştirmeler yapmak suretiyle ve yine, bu tecil müessesesi içerisinde zor durumda olan mükellefleri gruplandırmak suretiyle bu yeniden yapılandırma kanunlarına olan ihtiyacın kalkacağını düşünüyoruz. Birazdan size bu düzenlemenin detaylarını da anlatacağım ama esas yaklaşımımız şu: Bu düzenleme geldikten sonra artık "Ben vergi borçlarımı ödeyemiyorum. Bu borçlarımı ödemek istiyorum ama idarenin elindeki yasal imkânlar bu borçların ödenmesine imkân vermiyor." şeklindeki haklı talepleri belki bir noktada karşılamış olacağız. Onun için Maliye Bakanı olarak da söylemiş olayım: Bu yasayı ve bu düzenlemeyi Meclisten geçirdikten sonra kanaatimce artık genel nitelikli yeniden yapılandırma kanunlarına ihtiyaç bulunmamaktadır. Çünkü burada yeniden yapılandırma kanununa ihtiyaç gösteren bütün talepleri ve bütün imkânları ortadan kaldırıyoruz.
Ama burada da şunu açıkça ifade ediyorum: Burada getirmiş olduğumuz düzenlemeye dönük birtakım haksız eleştirileri de görüyorum ve buna üzülüyorum. Biz bugün mevcut sistemde var olan tecil sistemini kullanmak suretiyle tecil sisteminde yeni birtakım araçlar geliştirmek suretiyle vergi mükelleflerinin borçlarını ödemelerine imkân sağlıyoruz. Onun için burada vergilerin ödenmesiyle ilgili yasama organına ait olan bir yetkinin Bakanlar Kuruluna devrini asla öngörmüyoruz. Mevcut yeniden yapılandırma kanunlarında doğrudan doğruya borçlunun durumuna bakılmaksızın yasama organı tarafından getirilen kolaylıklar var, hâlbuki bizim yapmış olduğumuz düzenlemede yürütme organına verdiğimiz yetki esasen bugün de var olan yetki. Tecil müessesesi yani idarenin taksitlendirme yapma yetkisi bugünkü sistemde de zaten yürütme organı tarafından kullanılıyor. Bugün mevcut tecil müessesesi için yasada öngörülen genel çerçeve neyse bütün o genel çerçeveyi idarenin hesap verebilirliğini, sorumluluğunu ve şeffaflığı daha da artırarak sağlıyoruz. Onun için burada asla yeni getirdiğimiz müessesede bir vergi affı söz konusu olmadığı gibi normalde yasama organı tarafından kullanılan bir yetkinin de Bakanlar Kuruluna devri söz konusu değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Dolayısıyla, bunu özellikle ifade etmek istiyorum.
Şimdi, uygun görürseniz burada getirmiş olduğumuz düzenlemenin genel koşullarını ve çerçevesini de sizlerle paylaşmak isterim. Biraz önce ifade etmiştim: Hâlihazırda 6183 sayılı Kanun'un 48'inci maddesinde amme alacaklarının taksitlendirilerek ödenmesine imkân veren bir düzenleme zaten var, tecil düzenlemesi diyoruz. Mevcut düzenlemede yani mevcut tecil düzenlemesinde borçlunun çok zor durumda olması şartına bağlı olarak amme alacakları teminatı karşılığında yıllık yüzde 12 faiz uygulanarak otuz altı aya kadar taksitlendirilebilmektedir. Burada teminat konusunda da 50 bin liranın altındaki taksitlendirilen borçlar için teminat aranmamaktadır, 50 bin liranın üstündeki borçlarda ise aşan kısmın yarısı oranında teminat alınması öngörülmektedir ancak mevcut madde mükelleflerin çok zor durumlarında nedenleri araştırarak faiz ve teminat uygulamalarını farklılaştırmak suretiyle ödeme kolaylıkları yapmaya müsaade etmemektedir. Oysa iyi niyetli, zamanında yükümlülüklerini getirmiş yani iyi gününde yükümlülüklerini yerine getirmiş ve tüm çabalarına rağmen vergisini ödeyememiş borçluların diğerlerinden ayrılması ve zor gününde devletin yanında olduğunu görmesi gerektiğine de inanıyoruz. Biz buradan hareketle 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'a bir madde ekleyerek belirtmiş olduğum bu soruna çözüm getirmek istiyoruz. Yeni madde vergiye uyumlu mükelleflere mali yüklerini azaltarak borçlarını ödeme imkânı sağlamaktadır. Yeni tecil müessesesinin kapsamına vergi dairesine ödenen vergi, vergi cezaları, gecikme zam ve faizleri sınırlı tutuldu. Burada şunu da özellikle belirteyim: Vergi cezaları bugünkü sistemde de taksitlendirilmekte ve ödenmektedir. Genel yeniden yapılandırma kanunlarında, bugün görüşeceğimiz genel yeniden yapılandırma kanunu da dâhil, vergi cezaları terkin edilmektedir. Bizim getirmiş olduğumuz yeni tecil müessesesinde ise herhangi bir şekilde vergi aslından vazgeçmediğimiz gibi vergi cezalarını da terkin öngörmüyoruz, bunu da özellikle belirtmek isterim.
Vergiye uyumlu mükelleflerin belirlenmesinde teklifte bazı şartlar ve kriterler getirdik yani bizim getirdiğimiz kolaylaştırılmış yeni tecil müessesesinden yararlanacak mükelleflerin ancak ticari, zirai veya mesleki faaliyetleri nedeniyle en az üç yıl süreyle yıllık gelir veya kurumlar vergisi mükellefi olması gerekiyor. İkinci olarak, son üç yıla ait tüm vergi beyannamelerinin süresinde verilmiş olması gerekir. Üçüncü olarak, borç ödemede hüsnüniyet sahibi olmasına rağmen son bir yıl içinde borçlarını ödeyememiş olması lazım.
Bu konuyla ilgili birkaç açıklamayı da yapmakta fayda var. Getirmiş olduğumuz uygulamayı sadece ticari, zirai ve mesleki faaliyet sahibi işletmelerle sınırlı tuttuk yani gayrimenkul sermaye iradı, menkul sermaye iradı, arızi kazançlardan mükellefiyeti olanlar bu uygulamadan yararlanamayacaklar. Bizim buradaki esas amacımız reel olarak iktisadi faaliyetlerde bulunan mükellefleri kavramak. Yine, bu uygulamadan faydalanabilmek için en az üç yıl vergi mükellefi olma şartı getirdik. Buradaki amacımız da mükellefi tanımak, vergiye gönüllü uyum konusundaki performansını ve karnesini üç yıllık bir dönemde izleme imkânına kavuşmak istiyoruz. Yine, burada bütün bu şekildeki mükellefin üç yıl boyunca vergi beyannamelerinin hepsini aksatmadan vermesini öngörüyoruz. Yani "Ben hem beyanname vermeyeyim hem de bu imkândan yararlanayım." demesi mümkün değil, amacımız hep vergiye gönüllü uyum noktasında aslında mükellefleri bu yolla teşvik etmek. Bir noktada alacağın yapılandırılmasından bahsediyoruz ama bir taraftan da aslında mükelleflere ileriye dönük bir mesaj vermiş oluyoruz: "Beyannamelerinizi süresinde ödeyin, vergi borçlarınızı aksatmayın çünkü herhangi bir zamanda eğer vergi borcunu taksitle ödemek gibi bir durumla karşılaştığınızda devletin size elini uzatabilmesi için sizin geçmiş döneminize tek tek bakacak."
Yine, bu imkândan yararlanabilmek için geçmişe dönük en fazla vadesi bir yılı geçmiş borcunuz olacak. Yani esas tabii beklediğimiz çerçeve şu: Hiç borcu olmayan ilk defa borcunu ödemekte zorluk çeken mükellef bizim aslında hedef kitlemiz yani bir yılı azami bir süre olarak öngördük ama aslında borç daha vadesi geçmeden gelip taksitlendirme talebinde bulunan mükellef her zaman bizim için bu sistemden daha fazla yararlanacak bir mükellef. Bir yıl içinde geriye dönük borcu olsa bile bu uygulamadan yararlanmak için biz bu mükellefimizin defterlerini, belgelerini, kayıtlarını, mali tablolarını incelediğimiz zaman gerçekten o vadesi geçip de ödeyemediği borcunu da hüsnüniyetle ödeyemediğini de görmek istiyoruz yani benim elimde para var, bankada para var ama vergi borcunu ödememişim, o takdirde bu imkândan yararlanamayacağım. Dolayısıyla Maliye vergi dairesine bir müracaat yapıldığında o geçmiş bir yıllık dönemde mükellefin ödenmemiş borcunun gerçekten hüsnüniyetle ödenmemiş olup olmadığına baktıktan sonra bu imkândan yararlandırılacak. Bütün bu programın amacı iyi niyetli mükellefin gerçekten zor duruma düştüğü bir noktada kendisine bu imkânları ilave olarak sunmak. Şunu da ifade edeyim, mevcut tecil müessesi aynen devam ediyor, mevcut tecil müessesini kaldırmıyoruz, burada kolaylaştırılmış tecil müessesi diyebileceğim bir yeni sistemi sisteme ilave ediyoruz. Burada peki mükellefe hangi kolaylıklar getiriyoruz? Burada eğer vatandaş, mükellef bu belirttiğim şartları sağlamışsa eğer vergiye uyumlu mükellefin vadesi bir yılı geçmemiş borçlarını 500 bin liraya kadar teminat almadan taksitlendirebileceğiz. Hatırlarsanız biraz önce ifade etmiştim, normal tecil müessesinde teminatsız taksitlendirme sınırı 50 bin liraydı, burada teminatsız taksitlendirme sınırını 50 bin liradan 500 bin liraya çıkarıyoruz. Neden? Çünkü bu mükellefin zaten teminat vermekte zorlandığını gördüğümüzü varsayıyoruz, zaten bütün mali tablolarına baktığımız zaman teminat veremediğini görürsek bu hükümden yararlanacak yoksa verecek teminatı varsa yine o 50 bin liralık sınır geçerli. 500 bin lirayı aşan kısımda bir teminat isteyeceksek o zaman da borcun yüzde 25'i kadar bir teminat almayı öngörüyoruz. Normal tecil müessesinde bu oran yüzde 50'ydi, burada biz bu oranı en fazla yüzde 25'e kadar düşürme imkânı alıyoruz. Buradaki amacımız gerçekten olağanüstü zor durumdaysa mükellef ve teminat bulmakta zorluk çekiyorsa iyi niyetli olduğunu da görüşmüşsek bir miktar burada esneme yapıyoruz ki borcu ödenebilir hâle getirelim. Burada tecil faiz oranı yüzde 12, mevcut sistemde de yüzde 12, bu kolaylaştırılmış tecil sisteminde de kural olarak -birazdan açıklayacağım onun detaylarını- tecil faizi yine yüzde 12, burada herhangi bir değişiklik yok. Taksitlendirme süresi yine otuz altı ay yani kural olarak taksitlendirme süresini otuz altı ayda koruyoruz. Dolayısıyla bu hâliyle yeni sistemi uyguladığımızda aslında ne yapmış oluyoruz? Sadece teminat koşullarında bir miktar iyileştirme yapmış oluyoruz. Burada idareye teminat ve faiz oranlarında farklılaştırma yapabilmesi için Bakanlar Kuruluna birtakım yetkiler veriyoruz.
Biraz önce ifade ettiğim 500 bin liraya kadar teminatsız olma, yüzde 25'e kadar teminat konusunda Bakanlar Kuruluna bu rakamları artırma yetkisi veriyoruz. Ne yapıyoruz? Bakanlar Kurulu 500 bin liralık teminatsız tecil tutarını en fazla 5 milyon liraya kadar artırabilecek. Şu anda mevcut...
MUSA ÇAM (İzmir) - Bir kriter olacak mı orada, neye göre olacak?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Olacak, onu anlatacağım.
MUSA ÇAM (İzmir) - Şahıslara göre mi olacak?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok, değil, asla, kişiye göre asla olmayacak.
Burada -belki de onu arkadaşlar sıraya yanlış koydular- demin söyledim, mükellefin iyi niyetli olduğunu ölçen kriterlerimiz, zaten onlar var ama bir taraftan da bakacağımız şey şu: Bu borcunu süresinde ödemeyen mükellef, iyi niyetli olduğunu da gördüğümüz bu mükellefin bu borcunu ödeyebilmesi için bize bir plan sunuyor. Bu plan içerisinde görmek istediğimiz şey bu borcun bir kere gerçekten ödenmesini sağlamak. Mevcut tecil müessesinde zaten yüzde 12 tecil faiz oranı var, zaten teminat oranı yüzde 50 yine var, burada sadece zor durumu, daha olağanüstü olan mükelleflere ilave kolaylıklar getiriyoruz.
Bugün Maliye Bakanlığının mevcut tecil müessesinde yetkileri var. Nedir o yetkiler? Biz buna likidite oranı diyoruz. Şöyle, bir mükellefin, biz buna şu andaki mevcut sayın vekilim, Maliye Bakanlığının genelgesinde belirlenmiş kural, tebliğ değil, Bakanlar Kurulu kararı değil, genelge. Genelgede biz diyoruz ki Maliye Bakanlığı olarak bu genelgeyi uyguluyoruz. Şu andaki mevcut tecil sisteminde, likidite oranına, ona bakıyoruz. Mükellefin vergi dairesine vermiş olduğu bilançoda yani dönen varlıklardan, stokları çıkarıyoruz, bunu kısa vadeli yabancı kaynaklara bölüyoruz, biz buna likidite oranı diyoruz.
Yapmış olduğumuz şu andaki mevcut kural şu: Eğer likidite oranı 1'se yani dönen varlıklar stoklar düşüldükten sonraki kısım itibarıyla kısa vadeli yabancı kaynaklarını ancak karşılıyorsa biz bu durumda diyoruz ki on sekiz aya kadar taksitlendirebiliriz ama eğer yani 1 ile 0,50 arasında olursa on sekiz aya kadar tecil yapabiliyoruz. Bizim getirdiğimiz genelgedeki kurala göre likidite oranı 0,50'den daha düşükse o zaman on sekiz değil, otuz altı ay yapıyoruz yani mevcut tecil müessesinde de aslında mükellefleri grupluyoruz ve gruplara göre farklı imkânlar sağlıyoruz. Mevcut sistem sadece taksit süresinin uzatılmasına imkân sağlıyor. Biz şimdi yeni sistemde diyoruz ki... Önce şunu ifade edeyim, demek ki mevcut sistemde zor durum hâli Kanun'un kendi hükmü içerisinde yok yani bugün 6183 sayılı Kanun'un 48'inci maddesini açıp baksanız, -bakarız birazdan beraber- zor durumda olan mükelleftir ama zor durumda olan mükellefin kim olduğuna dair Kanun'un hükmü içerisinde hiçbir açıklama olmaz, hiçbir kriter bulunmamaktadır. Bu konudaki yetki mevcut tecil müessesinde Maliye Bakanlığına verilmiş durumda, Maliye Bakanı belirler, kim zor durumdadır diye, mevcut durumda. Şimdi, yeni getirdiğimiz sistemde diyoruz ki ilave birtakım kolaylıklar sağlıyoruz. Nedir? Teminat oranlarını düşürüyoruz, taksitlendirme süresini uzatıyoruz, faiz oranlarında ilave indirimler getiriyoruz. Diyoruz ki: Böyle bir durumda eğer kolaylaştırılmış imkânlar getiriyorsak bu kuralları artık Maliye Bakanı belirlemesin, zor durum hâlini Bakanlar Kurulu kararıyla belirleyelim. Dolayısıyla bugün genelge düzeyinde yapılan uygulamayı biz aslında yukarıya çekiyoruz Bakanlar Kurulu kararıyla belirleme yetkisi veriyoruz.
Bakanlar Kurulu burada ne yapacak? Belki de Maliye Bakanlığının geleneksel olarak çok basit kullandığı bu rasyoyu, likidite rasyosunu çok daha farklı parametreleri, farklı unsurları dikkate alarak yeni bir zor durum hâli tanımlayacak. Bizim buradaki amacımız, Bakanlar Kurulu vergi mükelleflerinin finansal rasyolarına, tablolarına, kayıtlarına, defterlerine, alışlarına, satışlarına bakarak...
Biliyorsunuz temel finans kitapları vardır işletme finans kitapları değil mi, hepimiz biliriz yani İstanbul Üniversitesinden bir hocanın çok kalın bir kitabı vardır, orada tek tek işletmelerin finansal zorluk derecesini ölçmek için birçok rasyolar kullanırız. Bizim buradaki amacımız Bakanlar Kurulu işletme bazında değil, işletme grupları bazında değil, objektif bir şekilde finansal rasyoların içinde olduğu bir formülasyon üretecek. Rasyoları alt alta koyacak, ağırlıklandıracak ve işletmelerin zorluk durumu derecesini ilk defa, -bakın Türk vergi mevzuatında ilk defa- zor durum hâlini çok daha şeffaf, çok daha üst düzeyde bir düzenlemeyle belirleyeceğiz. Orada ne yapacak? Zor durum hâline mesela 5 grup diyecek, gruplandıracak, her bir gruba girmek için finansal rasyolar olarak tablolarda görmek istediğimiz unsurları objektif ve nesnel olarak belirleyecek ve ondan sonra o zorluk derecelerini belirleyecek. Kanuna özellikle yazdık, yani Bakanlar Kurulu kendiliğinden ben herkese işte tecil faiz oranını yüzde 5'e indirdim diyemeyecek, herkese teminat koşullarında otomatikman yüzde 25 uygulayacağım diyemeyecek. Ne yapacak? Zorluk derecelerine ilişkin gruplar oluşturacak sonra her bir grup için sağlanacak imkânları da objektif bir şekilde Bakanlar Kurulu kararında belirleyecek ve ondan sonra da bu uygulamanın yapılmasına imkân verecek onu da ifade edeyim. Onun için burada söyledim yani çok karmaşık bir sistem değil aslında, bir tecil müessesesi içerisinde, taksitlendirme içerisinde 3 veya 4 tane parametre var. Taksit süresi normalde 36 ay, onu 60 aya kadar artırma yetkisi alıyoruz.
İki: Teminat, şu anda mevcut sistemde teminat oranı herkes için eşit bir şekilde yüzde 50, hâlbuki yeni sistemde yüzde 25'ten aşağı olmamak üzere zorluk derecelerine göre, gruplara göre farklı teminat oranları belirleyecek Bakanlar Kurulu yüzde 50'yle 25 arasında teminat bakımından farklılıklar yapıyoruz.
Bir başka koşul, tecil faizi oranı şu anda yüzde 12, tecil faiz oranını mükelleflerin içinde bulundukları zorluk durum derecelerine göre farklılaştırma yetkisi veriyoruz. Dolayısıyla yeni sistemde de şu mümkün mesela: Teminat oranını yüzde 50'den yüzde 25'e düşürürsünüz ama tecil faizi oranını yüzde 12' de tutarsınız, illa herkes otomatikman bu imkânları alacak diye bir kaide olmayacak. Dolayısıyla, tecil faiz oranında bir indirim imkânı getiriyoruz.
Bir başka imkân da şu: Normalde biz, biliyorsunuz, bir borç, vadesinde ödenmediğinde vadesiyle ödendiği tarih arasındaki dönemde gecikme zammı alıyoruz. Şu anda geçerli olan gecikme zammı oranı yüzde 16,80. Bugün görüşmesine başlayacağımız yeniden yapılandırma kanununda ve bütün yeniden yapılandırma kanunlarında ne yapıyoruz? Gecikme zamlarını terkin ediyoruz, yurt içi ÜFE oranında bir gecikme zammı uyguluyoruz. Bizim yeni getirdiğimiz kolaylaştırılmış tecil müessesesinde gerçekten zorluk içinde olduğunu tespit ettiğimiz mükellefin en fazla bir yıllık süreç içerisinde -bakın dikkatinizi çekerim zaten bir yıldan fazla borcu varsa bu sistemden hiç yararlanamayacak- geriye dönük hesaplanan gecikme zammı oranı yerine, yurt içi ÜFE oranından aşağıya olmamak üzere Bakanlar Kuruluna zorluk derecelerine bağlı olarak gecikme zammı yerine daha düşük bir faiz belirleme yetkisi veriyoruz. Şu andaki mevcut genel yeniden yapılandırma kanunlarında bu, koşulsuz, sınırsız bir şekilde veriliyor. Peki, burada niye bunu yapıyoruz? Yani borcu ileriye dönük taksitlendiriyoruz ama geçmişe dönük o bir yıllık süreçte niye gecikme zammını daha aşağıya çekiyoruz? Bunun temel gerekçesi şu: Biliyorsunuz vergi kanunlarında mükellefler vergiyi ödemek yerine vergiyi bir kredi mekanizması olarak kullanmasınlar diye gecikme zammı oranları genellikle bankaların kredi faiz oranlarının üstünde tutulur. Yani buradaki amaç nedir? Vergiyi bir kredi olarak kullanmasın diye fakat şimdi burada şöyle bir durumla karşı karşıyayız: Bu mükellef iyi niyetli, geçmiş bir yılda ödememiş olduğu borcu iyi niyet kurallarına uygun bir şekilde kendi istemi dışında ödeyemediğini de görmüşüm, bütün bunları objektif kriterle belirlemişim, kayıtlarına bakmışım. O zaman benim artık bu mükellefin normalde bunu vergi kredisi olarak kullandığını iddia edemem, vergi kredisi olarak kullanmamış, bunu gerçekten ödemekte zorluk çekmiş, gerçekten ödeyememiş. O zaman ne yapmam lazım? Benim derdim, bunun bu borcunu ödenebilir hâle getirmek ve hakkaniyet kurallarına uygun olarak yapılandırmak. O zaman diyoruz ki: Genel yeniden yapılandırma kanunlarında koşulsuz, otomatik olarak yurt içi ÜFE oranına kadar indiriliyor ya biz bunu da yapmayalım. Hayır, mükellefin o zorluk derecelerine göre, durumuna göre bir alt barem koyuyoruz -yurt içi ÜFE- Bakanlar Kurulunda belirlenecek objektif kriterlere göre gecikme zammı oranı yerine daha düşük oranlı bir yeni faiz hesaplayabilsin. Bu da hiçbir şekilde kişiye özel olamaz, hiçbir şekilde kişiye göre bir faiz olamaz, gruplar düzeyinde bir faiz olacak. Buradaki amacımız da şu: Gerçekten iyi niyetli olup borcunu ödeyememiş mükellefi bir ceza mahiyetinde olan bu noktadan kurtarmak, onu da özellikle ifade edeyim.
Dolayısıyla burada getirmiş olduğumuz düzenlemede... Tek tek aslında birçok konuya da girmiş oldum. Yani tecil süresini 36 aydan 60 aya kadar çıkarıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Başkanım toparlıyorum az bir şey kaldı.
(Oturum Başkanlığına Başkan Süreyya Sadi Bilgiç geçti)
BAŞKAN - Lütfen Sayın Bakanım...
Buyurun.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Teminat oranlarında yüzde 50'den yüzde 25'e kadar indirme imkânı getiriyoruz ve yine burada gecikme zammı oranlarını da yurt içi ÜFE'den daha düşük olmamak üzere indirme konusunda yetki veriyoruz.
Bugünkü tecil uygulaması ile kolaylaştırılmış tecil uygulamasını da aslında bir bakımdan mukayese etmek gerekiyor. Bugün bütün yetkiler Maliye Bakanlığında, hâlbuki yeni sistemde bütün yetkilerin genel çerçevesini yani objektif kriterlerini belirleme yetkisi Maliye Bakanlığına verildi. Yani şunu çok önemsiyorum: Getirilen yeni sistemin hiçbir şekilde kişiye özel, kişinin yararına keyfî bir şekilde kullanılan bir yetki olmaması lazım. Objektif, nesnel, genelgeçer kişileri aşan bir çerçevede bu uygulamaların yapılması lazım.
İkinci olarak, yeni getirdiğimiz sistem mükellefleri vergi borçlarını ödememeye sevk etmemeli, tam tersine vergi borçlarını iyi gününde ödemeye sevk etmeli. Bunu sağlamak için de zaten diyoruz ki: Geçmiş üç yılınıza bakacağız, beyannamelerinizi verip vermediğinize bakacağız, geçmiş bir yıldan fazla borç bırakmayacaksınız. Maliye Bakanlığının mevcut bugünkü tecil uygulamasında ise hiçbir şekilde mükellefin geçmişine bakmıyoruz yani ne anlamda bakmıyoruz? Vergi beyannamelerini vermemiş olsa da tecil uygulamasından bugünkü sistemden yararlanabiliyor, vergi borcunun süresi bir yılı aşsa bile yararlanabiliyor. Yani bugün getirdiğimiz yeni kolaylaştırılmış sistem mevcut uygulamanın kapsamını genişleten, idarenin elindeki imkânları sınırsız bir şekilde artıran bir sistem değil, çok daha kurallı, çok daha sınırlı, vergi ödemeyi teşvik eden, vergiye gönüllü uyumu destekleyen bir program olma özelliğini taşıyor. O açıdan madde geldiğinde de tek tek unsurlar itibarıyla da maddenin geneliyle ilgili de sizlerin tabii mutlaka soruları olacaktır, o konularla ilgili de soruları cevaplarım, ayrıca açıklamalar yaparım. Onu da özellikle belirteyim ama maddeyle ilgili olarak getirilen düzenlemede Bakanlar Kuruluna yetki vermiş olmamız mevcut bugünkü duruma göre sistemi daha keyfî hâle getiren, daha rahatlatan, yasama organının elindeki yetkileri yürütme organına veren bir düzenleme değil, tam tersine daha kurallı, daha sınırlı, daha şeffaf, daha hesap verebilir bir sistem ve özellikle de sistemin uygulanmasında mevcut sistemde Maliye Bakanlığında bu yetki Maliye Bakanı ve devrettiği kamu görevlileri tarafından kullanılıyor, hâlbuki yeni sistemde diyoruz ki bunlar komisyonlar marifetiyle kullanılsın yani bir kişinin imzasıyla çıkmasın. Bir komisyon kurulsun, komisyonun uygulayacağı kural ve kriterler olsun, dokümante edilsin, şeffaf bir şekilde olsun, onu da özellikle belirteyim.
Tasarıda yer alan bir başka düzenleme de... Tecil faizi uygulamasında, biliyorsunuz, bugün sadece Maliye Bakanı doğal afet hâlinde tecil faizi oranını yüzde 12'den daha düşük oranda uygulayabiliyor, sıfıra kadar indirebiliyor değil mi? Yani, bir doğal afet hâli nedeniyle bir tecil uygulaması varsa Maliye Bakanına verilen yetki, doğal afet nedeniyle isterse onu sıfıra kadar indirebiliyor ama biz uygulamada geçmişte birtakım sıkıntılarla karşılaştık. Mesela Ankara'da Modern Çarşı yangını oldu, Ulus'ta biliyorsunuz. Orada büyük bir yangı oldu, çok sayıda mükellef bundan etkilendi ama sadece tecil faizini 12'den daha düşük belirleme yetkisi doğal afetle sınırlandığı için orada tecil faizini aşağıya indirememiştik. Şimdi diyoruz ki: Maliye Bakanlığı tarafından bölgeler, iller itibarıyla genel ve yaygınlık taşıyan yangın olur, terör olur, geniş mükellef kitlelerini ilgilendiren diğer mücbir sebep hâllerinde de Maliye Bakanlığı tecil faizi oranını aynen doğal afetlerde olduğu gibi yüzde 12'nin altında belirleyebilsin. Buradaki amacımız, dediğim gibi, tek tek kişilere dönük değil, genel hayatı etkileyecek, aynı anda çok sayıda mükellefi etkileyecek mücbir sebep hâllerinde bunu uygulamak, o da getirdiğimiz düzenlemelerden bir tanesi.
Yine, bir başka düzenlemede de biliyorsunuz muhtasar beyannameleri ile SGK bildirgelerini birleştirdik ama bir konu açıkta kaldı orada, bildirge zamanında verilmediğinde nasıl bir usulsüzlük cezası kesilecek? Mevcut düzenlemeleri değiştirmesek hem SGK usulsüzlük cezası kesecek hem Maliye usulsüzlük cezası kesecek, bu defa yeni getirdiğimiz uygulama bakımından hakkaniyetli olmayacak. Getirdiğimiz madde önerisinde biz diyoruz ki: Eğer bildirge -beyanname ortak artık- verilmemişse sadece SGK'nın kesmesi gereken cezalar kesilsin ama Maliye ayrıca ceza kesmemiş olsun. Bu da mükelleflerimize bir kolaylık ve öngörülebilirlik sağlıyor.
Bir başka uygulamada da biliyorsunuz, biz Gelir İdaresi Başkanlığından e-tebligat sistemi oluşturduk. Tamamen elektronik ortamda oluşturulan bir sistem. Biz bugün, artık 2,6 milyon mükellefimizin tebligatlarını elektronik ortamda yapmaya başladık. Yine, Komisyonumuzdan geçen bir yetkiyle bunu yapma imkânına kavuştuk.
Diğer taraftan, biliyorsunuz, kamu idareleri idari para cezası kestiklerinde bu idari para cezalarını kendileri tebliğ ediyor, posta yoluyla tebliğ ediyor şu anda. Biz şöyle bir düzenleme öngörüyoruz: Maliye Bakanlığının elinde zaten 2,6 milyon mükellefin e-tebligat ortamı var; dolayısıyla, kamu idareleri, kesecekleri idari para cezalarını neden ayrıca postayla göndersinler? Mükellef için son derece güvenilir, son derece emniyetli bir e-tebligat ortamı zaten var. İdarelerle protokol yapmak suretiyle idareler, kendileri posta üzerinden bu tebligatları yapmak yerine, Gelir İdaresi Başkanlığının e-tebligat sistemi üzerinden bu tebligatları yapsınlar. Mesela, trafik para cezalarını, Emniyet Genel Müdürlüğü tutanakları tutuyor, sonra, kendisi posta kanalıyla mükelleflere tebliğ ediyor. Hâlbuki, o vatandaşların bir kısmı yani bizim sistemimize kayıtlı olan 2,6 milyon vatandaşın zaten bizde tebligatı var. Dolayısıyla, diyoruz ki: Emniyet, protokolle bu yetkiyi bize devretsin, biz vatandaşımıza tebligatla bu bildirimde bulunalım. Süresinde ödenmezse de yine otomatikman takibat noktasında da Gelir İdaresi Başkanlığı hemen sistem üzerinden takibatını yapabilsin. Bu, mükelleflerimize de kolaylık getirecek, idareye de kolaylık getirecek; bir de bu şekilde tahsilatlar daha etkin hâle gelecek.
Son olarak, benim özellikle vurgulamak istediğim son konu da 1997 model ve daha eski olan taşıtlarda aracın trafikten çekilmesi ve terkin edilmesi kaydıyla bunların geçmişe dönük olarak motorlu taşıtlar vergisi cezalarını, vergilerini ve faizlerini terkin etmek istiyoruz. Bu konuda daha önce sanıyorum üç veya dört defa düzenleme yaptık farklı tarihlerde. Şu anda da anladığım kadarıyla, yaklaşık 2,1 milyon adet araç 20 yaşından daha fazla model yaşına sahip. Burada da bu düzenlemeyle eski araçları trafikten çekmeyi ve özellikle de mükelleflerimizin zaman zaman "Araç kapının önünde yatıyor, hareket dahi edemiyor ama siz Maliye olarak sürekli bundan vergi alıyorsunuz." yakınmasını da ortadan kaldıracağız. Tabii, burada ne kadar mükellefimiz müracaat edecek, onu görmek mümkün değil.
Bu kanun teklifiyle ilgili, maddeler bakımından etki analizi yapabildiklerimizle ilgili size bir dokümanı dağıtacağız şimdi. Yani, madde madde, yapabildiklerimiz itibarıyla, kapsamdaki kişi sayısı, vazgeçilen vergi varsa onun miktarı konusunda, onu da arkadaşlar birazdan dağıtacak.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; tasarının veya teklifin görüşülmesi sırasında yapacağınız katkılar, yapacağınız eleştirilerle inşallah son şekli verilerek Genel Kurula gidecek. Ben vereceğiniz bütün katkılardan dolayı şimdiden teşekkür ediyor ve saygılar sunuyorum.