KOMİSYON KONUŞMASI

ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Ben kendi konuşmalarımı küçük başlıklarla yineleyeceğim tutanağa geçmediği için, ayrıntılarına girmeyeceğim.

Şimdi, öncelikle biraz önceki konuşmama başlarken mutlaka tutanağa geçmesini dilediğim bir nokta vardı, onu unutmuştum. Belki bu teknik arıza buna olanak yaratmış oldu. Komisyonumuzun değerli üyeleri Ayhan Bilgen ve Burcu Çelik arkadaşımızın bu toplantıda hazır olamayışlarının gerçekten hem Komisyonumuz hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi açısından çok ciddi bir sorun olduğuna işaret etmek isterim. Ben milletvekillerinin, hukuk gereği de yasal düzenleme gereği de tutuklanmamaları gerektiği, onların milletvekilliği haklarının, milleti temsil etme haklarının şahsi olarak karşılaşacakları cezai yaptırımların daha üzerinde olduğu, bu hakkın korunması gerektiği düşüncesindeyim, bunu ifade etmiş olayım.

Dönelim cezaevleri konusuna. Cezaevleriyle ilgili en son söylediğim herhâlde tutanağa geçmemiştir. Kelepçeli muayene üzerinde durmuştum, bunun bir temeli var mı, doktora bu yetkiyi vermek, doktorun inisiyatifine bırakmak doğru mu? Yaşam hakkının insan hakkı olarak en önemli hak olduğu dikkat alındığında, sağlık hakkının da doğrudan yaşam hakkıyla paralel oluşu karşısında böyle bir düzenlemenin, doktorlara bırakılmış düzenlemenin insan haklarına dayalı hukukla çeliştiği, eğer tüzükte bu konuda veya yönetmelikte bir madde varsa da bunun değiştirilmesi gerektiği konusundaki düşüncemi ifade etmek istedim.

Biraz önce Kırıkkale raporumuzda eksik olduğunu düşündüğüm noktalara değinmiştim. Cezaevleri İzleme Kurullarına yapılan yakınmaların düzgün bir biçimde çözülmemesi bir yana, bunlar bir yana, bir yanda da cezaevleri idaresinin cezaevi inceleme komisyonlarına yapılan yakınmalar nedeniyle tutuklu ve hükümlülere cezai işlem, disiplin cezaları uyguladığını söylemiştim. Galiba son söylemek istediğim nokta da şuydu: Hücreye konma meselesi. Hücre cezası hem Birleşmiş Milletler standartları karşısında hem bizim kendi hukuki düzenlemelerimiz karşısında bir disiplin cezası olarak ve bir günden yirmi güne kadar olabilecek bir ceza süresince hücrede tutulma durumunun gündeme gelebileceğini fakat bunun dahi açık havadan yararlanma hakkı saklı tutularak yapılması gerektiğini düşünüyorum. Uygulamada "tecrit" adı altındaki uygulamanın özünde bir hücre cezası uygulamasına dönüşmüş olduğunu cezaevlerinde, bu konuda çok yoğun yakınmalarla karşı karşıya olduğumuzu, buna işaret etmek isterim. Buradaki hukuksuz durum konusunda herhâlde arkadaşlarımız bize bilgi vereceklerdir.

Ayrıca biraz önce Mahmut arkadaşımız dâhil olmak üzere arkadaşlarımızın, HDP üyesi arkadaşlarımızın yaptıkları açıklamalara da katıldığımı belirtmek istiyorum.

Başka bir şey: Raporla ilgili olanak tanınacaksa, onaylama hâlinde dahi, bizim itirazlarımızın ayrıca alınması için bir süre tanınmasının uygun olacağı düşüncesindeyim.

Saygıyla sunarım.

Teşekkür ederim.