| Komisyon Adı | : | İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU |
| Konu | : | Ardahan Milletvekili Orhan Atalay'ın, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun önemine ve OHAL sürecinde Komisyon olarak daha fazla çalışılması gerektiğine ilişkin açıklaması |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 17 .05.2017 |
ORHAN ATALAY (Ardahan) - Teşekkür ediyorum Başkanım.
İnşallah cezaevlerinin sayısı da azalır.
Tabii, İnsan Hakları Komisyonu, her ihtisas komisyonu için söyleyebileceğimiz gibi, bazı dönemlerde daha fazla önem yüklenen, önem atfedilen bir komisyonumuz. Çünkü burada konu insanın hakkıdır, hukukudur. İnsanın hukuku onun varoluşsal kimliğidir, onurudur, yüceliğidir, mutluluğudur, umududur, geleceğidir vesaire. Bundan dolayı da gerçekten son derece önemli bir komisyon.
Elbette ki bu Komisyonu oluşturan üyeler farklı siyasi ilimlere, partilere, dünya görüşlerine, farklı inançlara mensup olabilirler ama burada çalışmak istemeleri, bu Komisyonda görev almak istemeleri belli ki herkesin, hepimizin insan haklarına ilişkin daha farklı, daha üst bir hassasiyet taşıdığını gösteriyor.
İnsan hakları dediğimizde de, tarihinden de bunu görüyoruz, daha güçlü olanın, yetkisi olanın, silahı olanın, kanunları icra etme hakkı olanın ötekisine karşı, ilişkin almış olduğu tavrı, tarzı, biçimi sınırlandırmayla ilgili bir mana da çağrıştırır. Dolayısıyla insan hakkı, insan hakları esas itibarıyla sanki -genel olarak kullanıyorum- devlete ilişkin, devlete karşıtlığı da esasında barındıran bir mefhum. İşe buradan yaklaşmanın faydalı olduğunu düşünüyorum.
Devletler de elbette ki kendi varlıklarına karşı özel ya da tüzel kişilerin haklarını ihlal edenlere, bu ihlalde bulunan faillere karşı birtakım müeyyideler uygular. Bu da devletin varoluşsal amacıdır. Ancak bizim Komisyon olarak üstlendiğimiz misyon, devlet bu cezalandırmayı yaparken, toplumsal düzeni sağlarken kendi hududu içerisinde, kendi limitleri içerisinde kalıp mahkûm ise de mahkûmun da hakkını, hukukunu sağlamaya dönük birtakım tedbirler almak, bunun önüne geçmektir. Çünkü İnsan Hakları Komisyonu -benim şahsi kanaatim- kolektif vicdanın sesi olmalıdır, maşerî vicdandır, maşerî vicdanın sesi olmalıdır, kimsesizlerin kimsesi olmalıdır, sessiz çığlıkların sesi olmalıdır.
Bu bizim parlamenter olarak üyesi bulunduğumuz muhalefet veya iktidar oluştan bağımsız bir şey, bu son derece önemli. Bizim burada şahsen benim ve benim arkadaşlarımın iktidar partisine mensubiyetleri muhalefetteyken, mazlum iken dillerimize pelesenk ettiğimiz temel hukuk normlarını dile getirmeyeceğimiz, bunları görmezden geleceğimiz manasına gelmez, vicdanımızı susturmak zorunda olduğumuz manasına da gelmez Başkanım.
Dolayısıyla biz esas itibarıyla bununla sınanıyoruz, mazlum iken, muhalefetteyken temel insan haklarını destanlaştırmak, temel hukuk ilkelerinin hafızı olmak kolay bir şey ama bana göre zor olan, olması gereken iktidardayken, iktidar partisinin mensubuyken bir mazlumiyete prim vermemek, bir haksızlığa, hukuksuzluğa izin vermemektir.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) - Bu bir öz eleştiri mi Sayın Atalay?
ORHAN ATALAY (Ardahan) - Hayır, ben ideal olanı söylüyorum. Öz eleştiri olarak kabul ederseniz de o da olabilir. Öz eleştiri yapmak zorundayız, kendimizi aynalarda "check" etmek zorundayız çünkü benim şahsi kanaatim, inancım ve düşüncem sabah akşam kendinizi aynanın karşısında "check" etmezseniz vicdanınız sizi rahat bırakmaz. Elbette ki devlet erkini, devlet yetkisini kullanan insanların bireysel zaaflarından, içinde bulunmuş olduğu psikososyal şartlardan kaynaklı ötekinin hakkını, hukuku ihlal eden, onuru çiğneyen birtakım olaylar olabilir. Bizim iktidar oluşumuz, iktidar partisi mensubiyetimiz bunun üstünü örtmeyi gerektirmez, tam tersine, bunun üstünü olabildiğince açma yükümlülüğünü, vazifesini bize yükler. Biz bunu görmek zorundayız. Devlet kendi varlığına kasteden birtakım silahlı, organizeli terör örgütlerine karşı mücadele etmelidir. Hiçbir devlet kendi varlığını esas hedef almış böyle silahlı grupları tolere edemez. Bu, devletin de varlığını ortadan kaldırır ama böyle olağanüstü hâllerden geçen devletlerin ya da toplumların bu mücadeleyi hukukun, vicdanın, adaletin, hakkaniyetin sınırlarını aşarak götürme lüksü olmamalıdır. Böyle bir mücadele bizi başarıya götürmez, kastetmek istediğim, anlatmak istediğim budur. Bir mücadele verir, iktidar bir mücadele verir, devlet bir mücadele verir ama bu mücadelenin içeriği, tarzı, yöntemi, araçları, aygıtları kamuoyunun vicdanını zedelememelidir, bu, limitler içerisinde kalmalıdır.
Şimdi, bizim bir gerçekliğimiz vardır, şu anda Türkiye olağanüstü hâl gerçekliğini yaşıyor. İşte, FETÖ diye gerçekten dünyayı yöneten zekâların kurguladığı, organize ettiği, yönettiği PKK, FETÖ gibi büyük terör örgütleriyle mücadele eden bir tarihsel evre yaşıyoruz. Bu mücadeleyi yapmak zorundayız fakat bu mücadeleyi yapmak demek insan haklarını ihlal etmeyi gerektirmez. İnsan haklarını ihlal ederek verdiğimiz mücadele de bizi başarıya ulaştıramaz.
MEHMET METİNER (İstanbul) - Ya böyle bir şey var mı? Böyle bir şey gözlemliyor musunuz?
ORHAN ATALAY (Ardahan) - Böyle bir şey olup olmadığı için söylemiyorum Metin Bey, ben bir metodoloji anlatıyorum.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) - Biz burada İnsan Hakları Komisyonundayız, metodoloji dersi yapmıyoruz, varsa öz eleştiri yapıyoruz.
MEHMET METİNER (İstanbul) - Varsa böyle bir şey, üstüne gidelim.
ORHAN ATALAY (Ardahan) - Şunu söylüyorum, şunu söylüyorum... Bitireyim sözümü, şunu söyleyeyim.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) - Neyse gidelim, bir kahve içelim, orada entelektüel anlamda tartışalım.
ORHAN ATALAY (Ardahan) - Ama burada neyi konuşup neyi konuşmadığımıza dair bir şey herhâlde belirlememeliyiz. Sadece şunu söylüyorum.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) - "Metodoloji" dediniz de o açıdan söyledim. Metodoloji tartışmıyoruz burada, olay tartışıyoruz.
ORHAN ATALAY (Ardahan) - Sevgili Hocam, şu anda Olağanüstü Hâl Kurulu çalışmalarına başladı, Kamu Denetçiliği diye bir kurumumuz da var, bir de İnsan Hakları Komisyonumuz var. Söylemek istediğim de şu, varmak istediğim de şu -az sabırlı olsaydınız, sıkıntıya gerek yok- biraz daha fazla çalışması gerekir bu Komisyonun çünkü insan haklarının daha fazla ihlal edilebilir ihtimalinin olduğu bir evreden geçiyoruz çünkü hapishanelerde yer kalmamış, "Mağdur edildik." diye bize gelen çok sayıda insan vardır. Dolayısıyla, bütün bu mücadeleyi bahsettiğim ilkeler içerisinde yürütme mecburiyetimizi tekrar hatırlatarak söylüyorum. Bizim İnsan Hakları Komisyonunun biraz daha fazla mesai yapması gerekir, söylemek istediğim bu. Bununla ilgili isterseniz özel bir oturum yapabiliriz çünkü neticede -biraz önce Sayın Başkanımızın da söylediği gibi- çok sayıda dilekçe var, çok sayıda itirazlar var, milletvekilleri olarak bize çok sayıda müracaatlar var. Gerçekten olağanüstü bir süreçten geçiyoruz. Burada haklı ile haksızı, kuru ile yaşı devletin, Parlamentonun, İnsan Hakları Komisyonunun tefrik etme mecburiyeti var. Biz böyle bir vazifeyle karşı karşıyayız Sayın Ruhi Bey. Dolayısıyla, vicdanen de kendi görevimizi bihakkın yerine getirmek için İnsan Hakları Komisyonunun bu konuyu özel olarak yeniden gündem alan geniş bir katılımlı, hatta geniş bir zaman aralığında takdir ederek konuşmayı ben şahsen arzu ediyorum, söylemek istediğim bu.
RUHİ ERSOY (Osmaniye) - 15 Temmuz gecesi Gölbaşı'ndaki Özel Harekâtta şehit olan polislerin çocuklarından başlayalım, aile dramlarından başlayalım.
ORHAN ATALAY (Ardahan) - Evet, aynı, oradan başlayalım çünkü o olayın canlı tanıdığı da benim, oradaydım ben, oradan başlayalım. Yoksa "Katillerin hakkını burada savunalım." manasında söylemedim. Yaşam hakkı temel ise, birinci mesele ise oradan başlayalım. Ama böyle bir arzumu dile getirmek istedim, hepsi bu kadar.
Teşekkür ederim.