KOMİSYON KONUŞMASI

ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Değerli Başkanım, keşke kendileri böyle bir özür dileselerdi, bir konuşma başlamışken kalkan arkadaşlar kendileri keşke böyle bir özür dileselerdi. Hepimiz aynı konumdayız, hepimiz biraz sonra grupta olmak gibi bir sorumlulukla karşı karşıyayız.

İzninizle ve özür dileyerek, ben biraz önce ortaya çıkan tartışmadan da yola çıkarak bir şeyi ifade etmek istiyorum. Buradaki arkadaşlarım, Adalet Bakanlığındaki arkadaşlarımın çok iyi bildikleri, buradaki arkadaşlarımın da bildiğini düşündüğüm bir ilkeyi okumak isterim. Bugün cezaevleriyle ilgili konuyu konuştuk. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 2'nci maddesinde şu yazar, der ki "İnfazda temel ilke" -böyle başlar, kenar başlığı bu- "Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin kurallar hükümlülerin ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, doğum, felsefî inanç, millî veya sosyal köken ve siyasî veya diğer fikir yahut düşünceleri ile ekonomik güçleri ve diğer toplumsal konumları yönünden ayırım yapılmaksızın ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınmaksızın uygulanır." Temel ilke budur. Biz bütün söylemlerimizde ya da ben kendi adıma konuşayım, ben nereden yanayım, kimden yanayım? Burada konuşan AKP'li arkadaşımdan, HDP'li arkadaşımdan ya da MHP'li arkadaşımdan yana değilim. Ben haktan, hukuktan ve insan haklarından yanayım. Hukuk bana bunu emrediyor, diyor ki: İnfaz karşısında herkes eşittir, onun niteliği ve sıfatı ne olursa olsun. İnsan Hakları Komisyonunda görev yapan arkadaşlarımın bu eşitliği içlerine sindirmeleri, içselleştirmeleri ve bu noktadan sorunların değerlendirilmesine katkı sunmaları gerekir.

Anlatmak istediğim, biraz önce ifade etmek istediğim ve çok üzüldüm, bir tartışmanın da tatsız bir şekilde yürümesine sebep oldu. Verdiğim örnek dikkatinizi çekmek için verilmiş bir örnekti, ayrıcalık yapalım diye değil. Bunu cümlemin başında da söyledim ama biz bazı isimlere, bazı sözcüklere karşı özel bir tepki geliştirdiğimizde gerçekten insani değerlerle karar vermekten ve konuşmaktan uzaklaşırız sevgili arkadaşlar.

Biraz önce Metiner arkadaşımızın bana yönelttiği tavrı da şiddetle kınıyorum çünkü biz hepimiz burada eşit koşullardayız. Sizin o Komisyonun Başkanı olmanız... Aksine bana demelisiniz ki "Olumlu bir iş yapıyorsunuz, bir boşluğu dolduruyorsunuz, oraya bir başka gözü de katıyorsunuz." "Ben buna izin vermem." tavrı -beni bağışlayın- bir "derebeyi" tavrıdır ve üstelik de burada Komisyonumuzun Başkanı varken sizin bu konuda söz hakkı kullanmanız benim onurumu da çiğnemiştir, bence...

MEHMET METİNER (İstanbul) - Bak, sabırla dinliyorum ve not alıyorum yani.

ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Tabii ki dinleyin ve not alın. Ben size hiçbir zaman...

MEHMET METİNER (İstanbul) - Bir hanımefendinin sözünü kesecek kadar saygısızlık yapmıyorum yani.

ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Kestiniz ama şu anda.

MEHMET METİNER (İstanbul) - Ama siz deminden beri onu yaptınız arkadaşımıza.

ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Kime?

BAŞKAN - Siz buyurun, lütfen.

RUHİ ERSOY (Osmaniye) - Şimdi, Şenal Hanım'ın Komisyonumuzun üyesi olması bir kazanım arkadaşlar. Her konuda da birlikte yeni yeni bakış açıları kazanıyoruz. O açıdan üslubumuzu daha toparlayalım. Şenal Hanım özelinde, partisi bir tarafa, çok önemli bir tecrübe olarak aramızda. Lütfen, bu konuda... Sayın Başkanım, kusura bakmayın.

BAŞKAN - Estağfurullah, lütfen.

ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Teşekkür ederim.

Sözlerimi burada bitireceğim çünkü gerçekten devam edemeyecek kadar gerilmiş durumdayım ama ben şunu yapalım diyorum: Özel toplanalım, özel toplanalım ve biraz önce arkadaşımın ifade ettiği gibi insan hakları konusu üzerinde biraz fikir yoralım, akıl yoralım ve de konuştuğumuz konular üzerinde gerçekten hukuki metinlerden haberdar olalım, yoksa, birbirimizi birinin yanında görerek ilerleyemeyiz arkadaşlar.

RUHİ ERSOY (Osmaniye) - Demin Hocama kastettiğim tam da buydu Şenal Hanım. Yani, oturalım, bir kahve içelim, bunları özelde tartışalım...

ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Bunları gerçekten konuşalım. Teşekkür ederim. Burada bitiriyorum.

Sağ olun