| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1703) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 10 .05.2017 |
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Teşekkür ediyorum.
Öncelikle yapılan bütün katkılardan ve eleştirilerden dolayı teşekkür ediyorum. Ayrıca sorulan sorulara uygun görülürse tek tek cevap vermek istiyorum.
Sayın Bülent Kuşoğlu vekilimiz özellikle kapsamla ilgili bir değerlendirme yapmamız gerektiğini düşündüler. Nitekim başka ilave talepler de geldiğini söylediler. Tabii, bu yeni yapılandırma yasasını hazırlarken temel amacımız bir önceki yeniden yapılandırma yasasını zaman olarak ileriye çekmek olduğu için bir önceki yapılandırma kanununun kapsam olarak aynısını benimsedik yani Hükûmet olarak vermiş olduğumuz kanun tasarısında bu şekilde bir değerlendirmede bulunduk. Arkadaşlar yanlışsam beni düzeltir. Kanun teklifindeyse buna ilaveten sadece TRT geldi, değil mi? Yani, dolayısıyla, Hükûmet olarak kendi yapmış olduğumuz çalışmada bir önceki yeniden yapılandırma yasasını esas aldık. Kanun teklifinde ise özellikle TRT'den bandrol ücretlerine ilişkin gelen talep üzerine TRT'nin bu kapsamdaki alacakları dâhil edildi. Buradan hareketle şunu söylemek lazım: Biz bir önceki yeniden yapılandırma kanununda da, bu kanunda da geniş toplum kesimlerini ilgilendiren ve kamusal yükümlülük arz eden yani vergi, sigorta primi gibi kamusal yükümlülük kapsamında değerlendirilen alacakları yapılandırma kapsamına aldık. Onun için, özel hukuk sözleşmelerinden doğan kira alacaklarını kapsama dâhil etmedik.
Yine, bir kısım idari para cezalarını bir önceki yasada ve bu yasada dâhil ettik ama bir kısım idari para cezalarını da dâhil etmedik. Burada da ayrımı yaparken, açıkçası, idari para cezalarının kesildiği sektörlere ilişkin kamuoyunda yanlış anlamalara neden olmayacak bir içerikte üretmeyi daha uygun bulduk yani bazı idari para cezaları var ki bunların hiçbir şekilde, aslında, bir yeniden yapılandırma kanununda indirime tabi tutulmaması daha doğru olur. Yani özellikle, farklı farklı sektörlerde kendilerine imtiyaz hakkı verilmiş, lisans hakkı verilmiş, belirli izinler verilmiş kuruluşlar var ve bu kuruşlar gerek yatırım aşamasında gerekse işletme aşamasında belirli yükümlülüklerini yerine getirmemiş veya yasak sayılan birtakım fiil ve davranışlarda bulunmuş, ondan dolayı da cezalar kesilmiş. Bunlar da genellikle bağımsız kurullar tarafından kesilen para cezaları. Dolayısıyla bunları bu tür bir kanunun içerisine almanın aslında kanunun genel amacına uygun düşmeyeceğini düşündüğümüz için onları dışarıda tuttuk. Bugün Sayın Vekilimiz de birkaç tane aslında onlardan örnek verdi yani belirli sektörlerde gerçekten imtiyaz veya lisans veya yatırım noktasında sağlanan izinlere bağlı konuları yeniden yapılandırma kanununa dâhil etmemenin daha doğru olduğunu düşünüyoruz.
Yine özellikle piyasa mekanizması içerisinde bağımsız kurulların denetim yaptığı alanlarda sektörel veya genel nitelikli ve toplumun genelini etkileyen aykırılıklara ilişkin kesilen idari para cezalarının da bu kanuna dâhil edilmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Yani trafik para cezasını belki böyle bir kanuna dâhil etmek mümkün ama özellikle bazı sektörlerde, gerçekten büyük ölçekli şirketlerin yapmış olduğu birtakım aykırılıklara ilişkin kesilmiş idari para cezalarını da burada bu tür bir kanuna konu etmenin doğru olmadığını düşünüyoruz. Dolayısıyla kapsamla ilgili değerlendirmede de idari para cezaları bakımından bir kısmını dışarıda bırakmamızın temel sebebi bu. Yanlış hatırlamıyorsam 6111'de de yani bütün yeniden yapılandırma kanunlarında özellikle idari para cezalarının kapsamını belirlerken bu tür idari para cezalarını dışarıda bıraktık. Yine özel hukuktan doğan, kira sözleşmelerinden doğan konularda da, hep bunlar özel hukuktan doğmuş, sözleşmeden doğmuş alacaklardır dedik ve bunları da dışarıda bıraktık, onu özellikle söyleyeyim ama kendi aramızda mutlaka tartışacağız konuşacağız, tek tek gelen talepleri yine de değerlendirmek mümkün ama Hükûmet olarak kapsamla ilgili genel yaklaşımımızı bu şekilde özetleyebilirim.
Sayın Kalaycı özellikle bu yasada yurt içi ÜFE bakımında oluşturduğumuz farklılığın gerekçesini sormuşlardı. O konuda da şunu ifade etmek isterim: Biliyorsunuz bütün yeniden yapılandırma kanunlarında gecikme zammı oranı yerine yurt içi ÜFE oranını esas alıyoruz. Yani normalde bizim gecikme zammı oranımız şu anda aylık 1,4 ama bundan önceki yapılandırma kanunlarında da hep o aya isabet eden yurt içi ÜFE oranını esas aldık. Nitekim bir önceki yeniden yapılandırma kanununa baktığımızda, 2016 Hazirandan önceki borçları yapılandırmıştık. O dönemde geriye dönük bir yıllık yurt içi ÜFE ortalamasına baktığımız zaman, aylık 0,35 mertebesinde. Bu defa, 1 Temmuz ile 31 Mart arası dönemde gerçekleşmiş olan yurt içi ÜFE oranlarını değerlendirdik. Baktığımızda şöyle bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu gördük: 1 Temmuz ila 31 Mart arasında yurt içi ÜFE'de toplam değişim oranı yüzde 12,68. Yani 1 Temmuz ila 31 Mart arasında gerçekleşen toplam oran yüzde 12,68. Aynı dönemde gerçekleşen gecikme zammı oranı da yüzde 12,6. Dolayısıyla yurt içi ÜFE'yi her ay için almamız hâlinde, o zaman, mükellefe zaten var olan gecikme zammı oranından daha fazla bir yurt içi ÜFE oranından bir gecikme zammı hesaplamış oluyoruz. Bunun detayına baktığımızda şunu gördük: Temmuz, ağustos, eylül ve ekim aylarında -aslında ekim de biraz yukarıda- oranlar yani ilgili aylardaki yurt içi ÜFE oranları -onu da ifade edeyim- 2016 Temmuz ayında yurt içi ÜFE oranı 0,21; Ağustosta 0,08; Eylülde 0,29; Ekimde 0,84. Sonraki aylara baktığımızda dramatik bir şekilde yurt içi ÜFE oranları yukarıya gidiyor. Kasım ayında yüzde 2, Aralık ayında yüzde 2,98; Ocak ayında yüzde 3,98; Şubat ayında yüzde 1,26; Mart ayında yüzde 1,4. Şimdi bu durumda, biz burada borçların ödenmesini kolaylaştıracak ve temin edecek bir yasal düzenleme yapıyoruz. Bu durumda yurt içi ÜFE oranlarında Kasım ayından itibaren yukarı yönlü ortaya çıkan bu artışı bu kanunun uygulaması bakımından yansıtmamamız gerektiğini düşündük yani bunun daha doğru olduğunu düşündük. Dolayısıyla özellikle kasım, aralık, ocak, şubat ve mart aylarında yurt içi ÜFE oranları yüksek. "Bu durumda acaba ne yapmamız gerekir?" dediğimizde de şöyle bir yöntem geliştirdik: Kasım ayından itibaren yukarı yönlü hareketten önceki dört ayın ortalamasını aldık yani temmuz, ağustos, eylül ve ekim aylarının yurt içi ÜFE oranı yüzde 0,35. Yani bizim temmuz, ağustos, eylül ve ekim aylarının yurt içi ÜFE oranlarının ortalaması 0,35. Dolayısıyla şunu yaptık: Bu tasarı da yasalaştığı takdirde kasım, aralık, ocak, şubat ve mart aylarında, ilgili aylarda gerçekleşen yurt içi ÜFE oranı yerine temmuz, ağustos, eylül, ekim aylarının ortalaması olan 0,35'i esas alacağız. Böylelikle, özellikle, tabii, döviz kurlarından kaynaklı olarak yurt içi ÜFE oranlarındaki artışı, normalin üzerindeki artışı vatandaşımıza yansıtmamış olacağız. Nitekim, bir önceki yeniden yapılandırma kanununda da yurt içi ÜFE yıllık ortalaması yüzde 3,4; 3,5 civarındaydı. Bunun daha adalete uygun ve daha kanaat getirici olduğunu düşündük. Farklı farklı yöntemler esas alınabilir; on iki ay alınır, altı ay alınır, vesaire. Ama biz çalışmamızda böyle bir yöntemi benimsemiş olduk, onu da ifade edeyim.
Sayın Kalaycı, aynı şekilde, kapsamla ilgili değerlendirmemizi istemişti, onu yapmış oldum.
Tarımsal sulama kooperatifleriyle ilgili bir talepten bahsettiler. Onu zaten hep beraber, gruplarla kendi aramızda görüşeceğiz.
Kiracılar için öyle...
Maden sektöründe de ifade ettim yani deminki ifade ettiğim alanlardan bir tanesi. Yani bu tür sektörlerde kesilmiş idari para cezalarının bu tür yeniden yapılandırma kanununda aşağı indirilmesi doğru değil. Dolayısıyla bu konuda da temel yaklaşımımız baştan itibaren bu oldu, onu da ifade edeyim.
Sayın Paylan, "Sosyal bilimcilerle çalışın." dedi. Çalışıyoruz, çalışacağız.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Öz eleştiri...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Eyvallah, öz eleştiriyi her zaman yapıyoruz, yapacağız; orada hiçbir tereddüt yok. Yani geçmişteki olaylardan ders çıkaracağız, hepimiz ders çıkaracağız, herkes için geçerli bu. Her zaman yaptık. Geçmişe de baktık, geleceğe de baktık. Bu ülkenin birliğine, beraberliğine, kardeşliğine, ülkenin kalkınmasına her zaman için gayret gösterdik ve emek verdik. Nitekim, milletimize de şükranlarımızı arz ediyoruz. Yani AK PARTİ hükûmetlerini son on dört yılda bütün seçimlerde ve bütün referandumlarda büyük bir çoğunlukla destekledi, getirilen plana, programa, yapılan icraata destek verdi. Burada biz, tabii ki vatandaşımızın, milletimizin verdiği bu olağanüstü desteğin kıymetini de bileceğiz, bunun gereklerini de yerine getireceğiz ve milletimizi inşallah daha ileri noktalara hep beraber taşıyacağız. Ama her zaman söylüyorum, her türlü eleştiriye açığız, orada hiçbir sıkıntı yok.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Öz eleştiri de lazım Bakanım.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Her türlü eleştiriye açığız ama öz eleştiri yapmak için dışarıdan öz eleştiri yapın demeye gerek yok. Öz eleştiri yapan en önce kendisi yapacak onu söyleyeyim, tamam mı?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Eyvallah, yapalım beraber.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Eyvallah.
Alalım bir öz eleştirinizi, ayrıca onu konuşuruz.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, teşekkür ediyoruz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Kısa iki tane kaldı.
BAŞKAN - Peki.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Bekaroğlu, bu yeniden yapılandırma kanunu içerisinde, "Varlık Barışı Kanunu" olarak ifade ettiğimiz kanun çerçevesinde bugüne kadar yurda ne kadarlık bir kaynak getirildi şeklinde bir soru sordular. Şu ana kadar açıkçası herhangi bir bilgi almış değiliz bankalardan, çünkü zaten uygulama devam ediyor ve hatırlarsanız Varlık Barışı Kanunu'nda başvurular vergi dairelerine yapılmayacaktı, Maliyeye yapılmayacaktı. Bu Kanun'dan yararlanmak isteyen vatandaşımız doğrudan doğruya ya Gümrük İdaresine ya da ilgili bankaya, aracı kurumlara müracaat etmek suretiyle başvuruları yapacaktı. O açıdan, şu anda böyle bir bilgi bizde bulunmamaktadır. Onu da ifade edeyim.
Yani biz burada rakamları ifade ediyoruz. Sayın Tamaylıgil haklı olarak siz diyorsunuz ki: "Bir kanun getirdiniz. Bu kanun kapsamında bir yeniden yapılandırma yapacaksınız." Milletin sonuçta vergisi. "Ne kadarlık bir vergiyi yapılandırmaya sokuyorsunuz? Ne kadarlık gecikme zammını bir noktada terkin edeceksiniz?" diyorsunuz ve biz de rakamları veriyoruz. Biz bu rakamların hiçbirisini hiçbir zaman için bir hedef olarak koymuyoruz. Yani biz burada tabii ki gayret ediyoruz. Geçen yeniden yapılandırma kanununda da biliyorsunuz büyük bir kampanya yürüttük, vatandaşlarımıza çağrıda bulunduk "Aman bu yeniden yapılandırmaya müracaat edin devlet büyük imkânlar sağlıyor." diye.
Burada bizim bütün çağrılarımıza rağmen tabii ki yeniden yapılandırılan tutarların takibini de sağlıyoruz. Onun için, yapılandırma kapsamındaki alacak tutarı ile nihayetinde yapılan başvuru tutarını biz bir başarı olarak da görmüyoruz, bir performans hedefi olarak da görmüyoruz. Kapsamı söylüyoruz vatandaş ne kadar müracaat ederse. Ama şunu söylüyoruz...
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Ama sektörel olarak vergi... Sonuçta vergi reformu ihtiyacı hepimizin kabul ettiği bir gerçek.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Doğru.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Ve bu reformun hazırlayıcı faktörleri ne olacak? Geçmiş dönemden ortaya çıkan vergilendirme sürecinin hangi noktalarda ve sebepleri nedir başarısızlığının, bunun hem belki oranlar açısından hem sektörler açısından hem de belki de baktığınız zaman Türkiye'deki ekonomik genel durumu da bir yerde bize işaretini verecek bir bakış açısı olmalı. Bunu söyledim.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Çok teşekkür ediyorum.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Sadece yani hedef koyun da bunu...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok. Önemli bir konuya da temas ettiniz.
Bazen tabii biz yeniden yapılandırma kanunları getirince ister istemez hepimizde şöyle bir algı ve düşünce oluşuyor: Türkiye'de vergi mükellefleri vergi borçlarını tam ve zamanında yerine getirmiyor. Yani idare tahakkuk ettirdiği vergileri tahsil etmiyor diye zaman zaman değerlendirmede bulunuyoruz, bu genel kanaate ulaşıyoruz. Bence aslında haksızlık etmiş oluruz vergi mükelleflerine. Bugün ister toplam vergi geliri itibarıyla hem de vergi türleri itibarıyla bakıldığında, Türkiye'de ortalama tahakkuk tahsilat oranı yüzde 90'larda. Kötü değiliz yani. Hani 100 liranın 50 lirasını tahakkuk ettiriyorsunuz, iki yılda bir gelip 50 lirayı tahsil etmeye çalışıyorsunuz. Yok öyle bir şey. En kötü olunan yılda bile yüzde 86. Yani burada ortalaması yüzde 87,5 ile yüzde 92,5 arasında bir tahakkuk tahsilat oranı var. Kötü değil, iyi bir şey. Zaten burada vergilerimizin yapısına bakıldığında dolaylı vergiler zaten ağırlık oluşturduğu için orada tahakkuk tahsilat oranı çok yüksek. Örneğin, mesela özel tüketim vergisi. Yani tahakkuk tahsilat oranı yüzde 99,9'dur. Onun için, genel anlamda...
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Tahsilat var...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok, yok... Genel anlamda şunu söylüyorum: Yeniden yapılandırma kanunları getirmiş olmamız tahakkuk tahsilat oranlarının çok kötü olmasından değil. Bunu bir kere ortaya koyalım. Oranlarımız fena değil. Maliye idaresinin vadesinde ödenmeyen borçları takip etmek için daha gayretli çalışması lazım, daha hızlı hareket etmesi lazım. Özellikle kötü niyetle borcunu ödemeyenin üzerine daha fazla gitmesi lazım. İnşallah onun gayreti içerisinde olacağız. Ama burada hani bir rakam elde ettik müthiş başarılıyız da demek doğru değil; bir başvuru oldu, müthiş bir hüsran oldu, bu da doğru değil. Ben söylüyorum, mayıs ayında bütün mükelleflerimize çağrıda bulunuyorum: Herkes devletin sağladığı bütün bu kolaylıklara rağmen mayıs ayında taksit ödemesini ve peşin ödemesini yapsın. Ödemeler yapılmazsa devlet de o zaman alacağının peşine düşecek çünkü iyi niyetli mükellefin hakkını da korumak bizim görevimiz.
Teşekkür ediyorum.