KOMİSYON KONUŞMASI

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Şimdi öncelikle teşekkür ediyorum, hakikaten son derece önemli bir düzenlemeyi bence vergi mevzuatına kavuşturmuş oluyoruz. Gerçekten böyle bir düzenleme olduktan sonra tek tek vergi mükelleflerinin "Ben çok zor durumdayım ama mevcut sistem benim zor durumumu görmüyor." deme şansı yok. Onun için bence böyle bir müesseseden sonra tek tek mükellefler bakımından yani "Ben çok zor durumdayım ama borcumu ödemek istediğim hâlde mevcut tahsilat sistemi bana gerekli kolaylıkları sağlamıyor." deme ihtimali kalmadı. Yani teminatları kolaylaştırıyoruz, vadeleri uzatıyoruz, faiz oranlarını genel yeniden yapılandırma kanunları seviyesine çıkarıyoruz. Dolayısıyla ben şöyle diyorum: Yani bugün genel yeniden yapılandırma kanunlarını yaparken, doğru, size de, bize de, hepimize de zaman zaman sektörlerden, firmalardan, hayatın içinden, esnafımızdan şikâyetler geliyor. Biraz alışkanlık oldu hep yeniden yapılandırma kanunları talep ediliyor. Dolayısıyla biz de açıkçası bu tür talepler geldiğinde toplumun genel bir sorunu olarak algılayıp bunu çözmeye çalışıyoruz. Çünkü mevcut tecil müessesesi bu anlamda mükellefi gerektiği kadar gerekli kolaylıkları sağlamıyor. Yaptığımız düzenlemede zaten esas aldığımız şey olabildiğince genel yeniden yapılandırma kanunlarında karşılanan talebi içeren bir model üretmekti. Onun için tecil faiz oranını yeniden yurt içi ÜFE oranına düşürüyoruz, teminat oranını yüzde 25'e kadar düşürme imkânı getiriyoruz. Yani yeniden yapılandırma kanunlarında ne varsa burada da var. Olmayan bir şey var. Vergi cezalarını burada affetmiyoruz. Yani normalde bugün genel konuştuğumuz yeniden yapılandırma kanunu içinde vergi cezalarını terkin ediyoruz. Ama bizim getirdiğimiz modelde ne vergi aslından vazgeçiyoruz ne de cezalardan vazgeçiyoruz. Bu anlamda getirdiğimiz model hiçbir şekilde vergi affı sayılacak bir içerik içermiyor, olsa olsa taksitlendirme dönemine ilişkin tecil faiz oranına bağlı olarak bir argüman ileri sürülebilir. Onun için bu düzenlemenin yapısal bir düzenleme olduğunu düşünüyorum. Yani böyle bir düzenleme hiç getirmeyip yeniden yapılandırma kanunlarına devam da edebilirdik ama bakanlık olarak biz sorumluluk üstlendik. Dedik ki: Bu konuya ilişkin bir çözüm geliştirelim ki en azından bu konudaki talepleri karşılayan bir model üretelim. Burada bir sorun yok.

İkinci olarak; Bakanlar Kuruluna verilen yetkinin, zor durumu belirleme noktasında verilen yetkinin açık olmadığını, belirsiz olduğunu, burada Bakanlar Kurulunun ileride kriterleri belirlerken en az birkaç tane konunun referans olarak alınmasını talep ettiniz. Biz de burada bir çalışma yaptık. Dedik ki: Bakanlar Kurulu gerçekten böyle bir kriter oluştururken kanunun içerisine birtakım böyle öncü göstergeler koyabilir miyiz?" diye. Orada da şu şekilde bir öneri getirmek istiyoruz, eğer Komisyon da uygun görürse bunu önergeye de dönüştürmek isteriz açıkçası: Bu ilgili maddenin içerisinde Bakanlar Kuruluna yetki verdiğimiz fıkranın (2)'nci bendi, orada diyor ki: "Borçlunun çok zor durum hâlinin tespitinde kullanılacak kriterleri belirlemeye..." Biz orada diyoruz ki şöyle yazalım o ifadeyi: "Borçlunun çok zor durum hâlinin tespitinde kullanılmak üzere varlıklar, yükümlülükler ve nakit akımlarını esas alan mali göstergeler ile mali durumu tespite yarayan diğer ölçütlere dayalı kriterleri belirlemeye..." diyelim. Böylelikle gerçekten varlıklar, yükümlülükler, akımı gösteren yani o geçmişteki hüsnüniyet diyoruz ya, geçmişteki belirli bir andaki fotoğrafı çekmek yerine geçmiş ve gelecekteki... Bizim hani klasik nakit akımları tablosu vardır, muhasebede, finansta kullanırız, nakit akımları tablosu da çok önemli bir göstergedir. Dolayısıyla o tür finansal tabloları esas almak üzere bir gösterge setini esas alsın. Onun için kriterlerin içeriği kanunda bir miktar öncü göstergelerle olsun istiyoruz. Eğer bu öneri uygun karşılanırsa bunu önergeye dönüştürelim, bunu verelim, Genel Kurula kadar yine buna değer katacak yeni bir öneri gelirse bunu da koyalım. Tamamen Komisyonun takdirlerine bırakıyorum. Burada hani...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Serveti de eklemiş oluyor muyuz?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - "Varlık" demek zaten "servet" demek. Yani şirket için bilanço, kişi için...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ortaklar, tüm ortaklar...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Tabii tabii, fark etmez. "Varlık" dediğimiz zaman şahıs şirketleri için, şahıs işletmeleri için zaten varlık aynı şey, burada bir sıkıntı yok yani. Önergenin gerekçesini de açıklıkla şey yaparız burada, önergeyle de bu gerekçeyi bir miktar uyumlaştırabiliriz.

Hüsnüniyet konusuna gelince, şimdi, iki yol seçebilirdik, diyebilirdik ki: "Böyle bir müesseseden yararlanmak istiyorsa eğer vatandaş borcun vadesi gelmeden önce bu müracaatta bulunsun." Şu andaki bizim mevcut tecil müessesesi böyle bir seçeneği barındırıyor. Diyelim ki şu anda mayıstayız, haziranın sonunda ödeyeceğiniz bir verginiz var ve bugünden mükellef olarak görüyorsunuz, o borcu ödemekte sıkıntı çekeceksiniz, durumunuz o borcu ödemeye yetmiyor. Mevcut tecil müessesesi diyor ki: "Vadesi gelmeden önce de tecil talebinde bulunabilirsiniz." Şu anda var o konu. "Acaba yeni getirdiğimiz kolaylaştırılmış sistemde de bu müesseseden yararlanmak üzere hiçbir şekilde geriye dönük borç olmasın da ancak bu müessese ileriye dönük olarak mı işlesin?" diye de bir alternatifi kendi aramızda tartıştık, konuştuk. Ama şöyle bir değerlendirmede bulunduk: İşletmeler bazen hiç ummadıkları sıkıntılarla karşılaşabiliyorlar. Yani önceden her şeyin öngörülebilmesi mümkün değil. Sizin iki gün sonra vergi dairesine bir ödemeniz var, iki gün sonra da bir çekiniz var ama o gün geldiğinde o çekiniz karşılıksız çıkabiliyor ve bir anda o borcu ödemeyen durumuna düşebiliyorsunuz. Dolayısıyla bunun yerine dedik geçmişe dönük varsa en fazla bir yıl içinde bir borç olsun ama orada da dendi ki haklı olarak "Ya, o zaman ne yapar mükellefler, bilerek ve isteyerek hep sürekli borçlarını bir yıl ödememeyi tercih ederler." Onun önüne geçmek için, o zaman dedik ki kişi tecil talebinde bulunduğunda bundan yararlanmak istiyorsa, o geçmişten gelen borcunu gerçekten ödeme imkânı olmadığı için ödeyemediğini bize ispat etsin. Yani ispat külfeti onda olsun, hüsnüniyet kuralı dediğimiz bu. Yani diyelim ki kişinin mart ayında ödenmesi gereken katma değer vergisi borcu vardı ve ödememiş, şu anda geliyor, bize talepte bulunuyor. Şimdi, burada idare başvuruyu aldı, geriye dönük olarak baktı, mart ayında bankada 1 milyon lira parası var ve hiçbir şekilde bir başka yere ödeyemediği bir borcu da yok. Yani bütün ödemelerini yapmış, bankada da 1 milyon parası var ama vergi idaresine olan borcunu ödememiş. O zaman dedik bu iyi niyetli değil yani hüsnüniyet kuralı dediğimiz o. Geçmişe dönük bir yılı bu anlamda analiz edeceğiz, kişinin o andaki o ödememiş olduğu borcun ödemediği tarihteki mali durumunu, gerçekten ödememesini gerektiren bir durum var mıdır diye analiz edeceğiz. Bu varsa yani böyle bir zor durumu varsa, evet, yararlanabilecek ama ödeme imkânı varken ödememişse o zaman yararlandırmayacağız.

Şunu da ifade edeyim bakın: Bu konu ne kanunla tek başına çözülecek ne de Bakanlar Kurulu kararıyla. Bu müessese hayata girdiğinde bunun kanunu çıkacak, Bakanlar Kurulu kararı çıkacak, biz Maliye Bakanlığı olarak bir tebliğ çıkaracağız, bunun bir genelgesi çıkacak, komisyonun çalışma usul ve esaslarına ilişkin ayrıca bir yönetmelik çıkacak. Bütün bu aşamalarda belgelendirme nasıl olacak, dokümantasyon nasıl olacak, bu belgelerin saklanması nasıl olacak, değerlendirme nasıl olacak, karar ve kanaat oluştururken nelere, ne ölçüde dikkat edilecek, bütün bunları oluşturacağız. Onun için kimse şunu öngörmesin yani matematik kuralı değil. Biz burada uygulamayı yönlendirmeye çalışıyoruz. Şu andaki mevcut yönettiğimiz, uyguladığımız tecil müessesesi sanıyor musunuz ki her şeyi dört dörtlük dokümante eden, dört dörtlük her şeyi, kuralı koyan? Hayır. Bu arkadaşlarımız yılların tahsilatçısı, bu iş biraz yetişme konusu. Bazen bakıyorum arkadaşlar diyorlar ki: "Biz o vatandaşla oturduk konuştuk, onun konuşmalarına baktık. O parayı ödeyecek gibi durmuyor." Konuşmasından bile sonuç çıkarıyorlar. Yani niye? Yılların gelen tecrübesi var. Onun için bu konu bir müzakere konusu olacak. Mükellef gelecek, argümanlarını ortaya koyacak, yapılandırma talep edecek, sözel olarak, yazılı olarak birtakım iddialarda bulunacak. Bu arkadaşlarımız veya kim olursa olsun, hepimiz gerçekten bir borcu tecil edeceksek kılı kırk yararak düşüneceğiz. O belgeleri oradan alacağız, o komisyonun her birisi imza atacak. Yani bu tecil eğer kötü niyetliyse, o kişinin mali tabloları o tarihte ödemesine imkân verdiği hâlde bu komisyon o kararı almışsa onun hesabını verecek. Yani öyle şey değil, iki dudak arasında bir cümleyle "Evet, tecili uygun görülmüştür." demeyeceğiz. Bu önemli ölçüde bir mevzuat üretecek, içtihat üretecek ve ona göre uygulamaya bakacağız.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Sayın Temizel, buyurun...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Benim soruma da cevap vermedi Sayın Bakan.

BAŞKAN - İki konuşmacı var, ondan sonra tekrar...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Yani bu şartlar altında Meclis hangi yetkiyi kullanarak af çıkaracak, niçin çıkaracak, affa niçin başvurulacak, yeniden yapılandırmaya?

MUSA ÇAM (İzmir) - Gerek yok artık Kuşoğlu ona.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Tabii, ben de onu öğrenmek istiyorum.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok, şöyle, biz şunu söylüyoruz: Böyle bir müessese gerçekten zor durumda olan mükelleflerimiz bakımından borçlarını ödemelerine imkân sağlayacak bir yapı oluşturuyor. Buna rağmen, her zaman için Parlamento, Hükûmet bu müesseseye rağmen bir yeniden yapılandırma kanunu yine getirebilir. Demin ifade ettim, bizim getirdiğimiz modelde vergi cezalarında herhangi bir şekilde bir terkin öngörmüyoruz, bunu bu sistemin özüne aykırı bulduk. Mesela burada yararlanma koşullarından bir tanesi de geriye dönük olarak hiçbir şekilde vergi ziyaı cezasına bağlı bir işi olmayacak yani iyi niyetli mükellef arıyoruz. Dolayısıyla bu kanun maddesi Parlamentonun iradesini kesin ve ileriye dönük olarak bağlayan bir düzenleme değil. Sadece biz diyoruz ki böyle bir düzenleme geldiğinde genel nitelikte yeniden yapılandırma kanunlarına ihtiyaç kalmayacak ama Parlamento her zaman için, Hükûmet her zaman için...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - "İhtiyaç kalmayacak." diyorsunuz değil mi?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ben öyle diyorum yani ben bu kadar yıllık tecrübelerime göre. "Ya, ben gerçekten iyi niyetliyim ama borcumu ödemekte zorlanıyorum, devlet bana elini uzatsın." diyen bir sistemi getiriyoruz, beş yıla kadar taksitlendirme imkânı getiriyoruz, çok düşük oranlı teminat getiriyoruz, geçmişe dönük olarak gecikme zammı oranını yurt içi ÜFE oranına düşürüyoruz, Genel Yeniden Yapılandırma Kanunu'nun getirdiği durum bu. Dolayısıyla bireyselleştirilmiş bazda kişinin gerçek durumunu esas alan toplum vicdanında bence çok daha karşılık bulacak bir uygulama. Şu andaki mevcut yapılandırma kanunlarında kişilerin durumuna bakıyor muyuz? Yani bir kişi borcunu bilerek ve isteyerek ödememişse bile bu durumdan yararlanıyor mu, yeniden yapılandırma kanunlarından? Yararlanıyor. Ama getirdiğimiz sistem onu mu söylüyor? Tersini söylüyor, "İyi gününüzde borcunuzu ödememişseniz yararlanamazsınız." diyor. Dolayısıyla şimdi yarın öbür gün birisi gelip "Ya, ben iyi niyetliyim, borcumu ödemedim, bana bir imkân verin." dediğinde "Hayır, sen iyi niyetli olsaydın o gün ödeyebilirdin." diyeceğiz.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Müsaade eder misiniz, son bir cümle söyleyeyim?

Yani bir anlamda "Parlamentoyu, Meclisi devreden çıkarıyoruz Bakanlar Kuruluna verdiğimiz yetkilerle." diyorsunuz değil mi?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Demiyorum, bakın, gene demediğim cümleleri kullanarak maksadı...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Evet, evet, sonuçta böyle diyorsunuz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Öyle demiyorum. Yapmayın, bakın, haksızlık gediyorsunuz.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Evet, bu durumda gerçekten "Yeniden yapılandırmanın Meclise gelmesine gerek yok." diyorsunuz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Haksızlık ediyorsunuz. Haksızlık ediyorsunuz. Burada bir...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Dolayısıyla, "Parlamentonun yetkilerini Bakanlar Kuruluna veriyoruz." diyorsunuz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Siyaset yapmak için, bakın, bu kadar iyi niyetle getirilmiş bir düzenlemeyi sadece siyasetçi gözüyle kötülemek istiyorsanız bari ağzımdan çıkmayan sözleri bana söylemiş gibi söylemeyin. Söylediğim çok basit bir şeydir. Bu yapmış olduğumuz düzenleme, genel nitelikli yeniden yapılandırma kanunları ileride yapılmak istenirse onun önünü kesen bir düzenleme değil. Bu, bugüne kadar yapılan yeniden yapılandırma kanunlarının aynısı değil. Yani, biz burada yeniden yapılandırma kanunlarında getirilen bir çerçevedeki yetkiyi Bakanlar Kuruluna almıyoruz; bu, haksızlık olur. Bakanlar Kurulu şu ana kadar kanunla yapılan düzenlemeleri Bakanlar Kurulu olarak yapma yetkisini almıyor buradan. Yepyeni bir müessese getiriyoruz ama bu müesseseyi de mevcut tecil müessesinin kolaylaştırılmış bir ilave unsuru olarak getiriyoruz.

Değerli arkadaşlar, bugün Maliye Bakanlığı tecil uygulamasını yapıyor. Ya, Maliye Bakanı olarak benim yılda belki 3 tane evrak önüme geliyor, 5 tane evrak geliyor, 125 bin kişiye tecil yapmışız, genelgeyle yapmışız. Şu ana kadar bir tane Allah'ın kulu "Ya, şu adama tecilde şu kolaylığı sağlamışsınız, şu keyfiliği yapmışsınız." dedi mi size?

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Dedi.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Söylesinler. Dolayısıyla, buralarda yapmış olduğumuz düzenlemeye, "Bu düzenleme yasama organının elinde olan bir yetkiyi Bakanlar Kuruluna alıyor." şeklinde bir değerlendirme hukuki ve teknik dayanaktan da yoksun, hakikaten de getirilen düzenlemeye karşı insafsız bir değerlendirmedir onu söyleyeyim. Ben, burada vatandaşın, zor durumda olan vatandaşın elinden tutmaya çalışıyorum, iyi niyetliyi korumaya çalışıyorum, siyaset mekanizmasının desteklenmesi gereken bir argüman. diyorum: "Gelin, bu müessesede eksik olan, yanlış olan hususlar varsa bunları tamamlayalım, ikmal edelim." Ama, Türkiye'nin böyle bir sistemi kazanması hâlinde vergiye gönüllü uyumun artacağını söylüyorum. Çünkü, mükellefe önümüzdeki dönemde bir perspektif çiziyorum, "Eğer beyannamelerinizi süresinde verirseniz, ödemelerinize dikkat ederseniz, iyi gününüzde öderseniz, Allah göstermesin yanlış ve sıkıntılı bir gününüzde devlet bu kolaylıkları sağlıyor." diyorum. Basiretli bir tüccarın, iyi niyetli bir tüccarın bu düzenleme çıktıktan sonra ne yapması lazım? Böyle bir düzenlemeye göre kendine çekidüzen vermesi lazım, bundan daha iyi ne var yani. Şaşıyorum bazen yani böyle bir müesseseyi normalde siyaset kurumunun vatandaşın olabildiğince lehine olan ama iyi niyetli vatandaşın lehine olan böyle bir düzenlemeye destek vermesi gerekir. Eleştirilerinize tamam... Ama yasama organının yetkisi Bakanlar Kuruluna veriliyor veya keyfî olarak birilerine bir imkân getiriliyor şeklindeki değerlendirme gerçekten maddenin aslıyla ve içeriğiyle uyuşmuyor.