KOMİSYON KONUŞMASI

LALE KARABIYIK (Bursa) - Hoş bulduk.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, Komisyon üyeleri; b ben de bu Komisyonun üyesi değilim, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyim ama on beş yıl idari görev yapmış, yirmi yedi yıllık bir akademisyenim aynı zamanda ve partimde de sosyal politikalardan sorumluyum.

Yine, tabii, aynı mantıkta bir torba yasa karşımızda. 24 kanun ve 2 kanun hükmünde kararnameyi değiştiren bir torba yasa ve tabii, ayrı komisyonlarda tartışılması gereken ama eğitim kısmının burada tartışılıyor olması gerçekten iyi bir şey olmuş.

Şimdi, tabii ki üretim reform paketi dediğimiz zaman sanayiye nitelikli eğitim, nitelikli ara eleman, eleman yetiştirmek çok önemli. Tabii, bunları yetiştirecek de akademik bir kadrodur, başarılı ve özerk üniversitelerdir. Bu ülkede şu ana kadar da akademisyen yetişti. Amaç, en iyi, en kaliteli akademisyenleri yetiştirmek ve iyi bir müfredatla iyi öğrenciler yetiştirmek ve bunları da sanayiye, iş dünyasına kazandırmaktır. Ancak, bir 15 Temmuz süreci geçirdik, önce buradan almak istiyorum. Amaç, nitelikli öğretim üyesi, akademisyen yetiştirmekse bu ülkede nitelikli yetişen akademisyenlerden bir kısmı şu anda beyin göçü hâlinde, yurt dışına çıkmaya çalışıyor veya bir kısmı çıkamıyor. Biz o dönemde şunu söyledik... Konuyu öncelikle buradan aldım çünkü çok ilgisi var. Bir taraftan nitelikli öğretim üyesi yetiştirmeye çalışacağız, nitelikli eğitimle nitelikli eleman yetiştireceğiz ama bir taraftan da yetişen öğretim elemanlarını, öğretim üyelerini de korumak durumundayız. Şimdi, kapanan vakıf üniversiteleri var, bu kapanan vakıf üniversitelerinin akademisyenleri teşhis edilmediler. Yani hangileri gerçekten mağdur, hangileri FETÖ'cü, bunun tespiti yapılmadı ve bir kenara konuldular. Onlarla ilgili güvenlik soruşturmasının da yapılması bu süreçte son derece önemliydi, orada bir birikim var. Diğer taraftan, mevcut devlet üniversitelerinde de bir operasyon gerçekleşti ve burada YÖK gerçekten tek başına bırakıldı. Bütün yük aslında YÖK'te gibi göründü, bütün sorumluluk YÖK'te gibi göründü ama rektörlere bu konuda inisiyatif verildi ve rektörlere ne kadar güveniyoruz, ne kadar güvenmiyoruz, bunu hiç tartışmadan çok sayıda öğretim üyesini haklı veya haksız, bir sebep belirtmeden, bazen de ispatlayacak hiçbir şey olmadan... Gerçekten terör örgütüyle bağlantısı varsa ona bir şey demiyorum o ayrı ama olmayan çok mağdur kişinin de olduğunu biliyoruz ve bu konuda YÖK tabii ki dedektif değil, hafiye değil, üniversitelerde de böyle bir şey yok, istihbarat önemli ama bu süreçte bu konu da hiç sağlıklı götürülmedi ve şu anda çok sayıda akademisyenimiz mağdur, derslerine giremiyor, öğrencileriyle bulaşamıyor, çok sayıda laboratuvar, tıp fakültelerindeki birtakım birimler kapalı ve hâlen bu ihtiyaçlar devam ediyor. Çok az sayıda görevine geri döndürülen akademisyen oldu. Önce bunları bir kenarda değerlendirelim bu süreçte, bunları da unutmayalım.

Diğer taraftan, nitelikli istihdam yaratmak için nitelikli akademisyen, nitelikli üniversite diyoruz ancak şu anda ülkemizde şöyle bir sorun var: Araştırma görevliliğinden itibaren nitelikli eleman yetiştirmede birtakım karmaşamız var. Yani ÖYP vardı, 50/D vardı, 33/A vardı; ÖYP kalktı, 33/A üniversitelerin inisiyatifine bırakıldı ve maalesef ve maalesef, siyaset bu atamalara, bu kadrolara bulaştı. Bu konuda öncelikle, liyakatin önemli olduğunu her noktada vurguladık ve bir kere, siyaseti, cemaatleşmeyi buralarda, kadrolara yansımaması açısından temizlemek durumundayız. Bunu da çok sağlıklı kriterler getirerek yapmak durumundayız. Yani öyle sağlıklı kriterler yapacağız ki böyle bir ayrışmanın, böyle bir kadrolaşmanın önüne geçmek gerekiyor. Liyakati tam olarak sağlayabilmemiz için bunun şart olduğunu düşünüyorum.

YÖK'le ilgili maddeler üzerinde tek tek görüş bildireceğim ama genel olarak birkaç noktaya değinmek isterim izniniz olursa. Öncelikle, 75 yaşa kadar uzatma konusu. Şimdi, bunun bu torba yasayla ilgisini anlamış değilim. 75 yaşa kadar uzatma ihtiyacı nereden gelmiştir, bunu bilmiyorum bir kere. Eğer bu ihtiyaç, şu anda azalan öğretim üyesi sayısından ise yani 15 Temmuz sonrasında ihraç edilenler sebebiyleyse önce bunu bilmemiz lazım. İkincisi: Bu süreçte, bir kenarda tutulan, ihraç olup artık tekrar değerlendirmesi yapılmayan ya da vakıf üniversitelerinde bulunan kişiler ne olacak, önce buna bir cevap almamız lazım Bakanlıktan, Sayın Başbakandan tabii en başta. Bu süreçte ne olacak onların durumu, bunu bilmemiz lazım. Ardından, 75 yaş konusu, hatırlarsak, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olduğum için, daha önce bu Komisyona gelmişti. 72 yaşı yeni kurulan üniversiteler için uygulamaya başlamıştık hatırlarsanız ve 72 yaş süresine uzadığı için akademisyenler buraları tercih edebiliyorlardı. Şimdi, yeni kurulan üniversitelerin böyle bir sorunu olacak. Yani diğer taraftaki üniversitelerde, büyük üniversitelerde 75 yaşına kadar uzatılma imkânı doğduğu için bir kere buralar tercih edilmeyecek; bu bir. Buraların öğretim üyesi ihtiyacı zaten ÖYP'yle karşılanıyordu ama ÖYP ortadan kaldırıldı, şimdi onların durumunda birtakım sıkıntılar var, bu ayrı bir nokta. 75 yaşın değerlendirme kriteri yok, çok sübjektif bir cümleyle madde oluşturulmuş ve bu tamamıyla bu yükü üniversitelerin üzerine, idarelerine bırakacak ve suistimaller olabilir. Aynı zamanda, kuşaklar arasında çatışmalara sebebiyet verebilir ya da idareciler gerçekten zor durumda kalabilirler. Ama Mustafa Hocama katılıyorum, onun ifade ettiği model, çok doğru bir model. Belki şöyle bir öneri getirebiliriz o madde değerlendirilirken: 72 yaşa kadar evet, belki 75 yaş yeni kurulan üniversiteler için geçerli olabilir.

Bir de en büyük sakıncası şu; Biz bir taraftan da gençlerden akademisyen yetişsin istiyoruz. Şimdi, yıllarca idari görevde bulundum, maalesef, gençler kendilerine ders kalmadığı ya da işte, kadro olmadığı konusunda serzenişte bulunuyorlar. Yani yukarıdan kadro boşalacak ki aşağıdan ilerleyen gençler olsun. Zaten akademisyen yetiştirmede şu anda sorunlu bir dönemdeyiz, bir de 75 yaşa kadroyla birlikte devam hakkı verdiğimiz zaman bu tür sıkıntıları da gözden kaçırmamak gerekiyor. Tabii, 31'inci maddeyle görevlendirme değil de artık bordro olması tabii belki o olayı rahatlatır çünkü gerçekten, emekli olmak istemeyen ve derse devam etmek isteyen çok sayıda öğretim üyesi oluyor. Mesela, ben kendi üniversitemden hatırlıyorum, yüksek lisans, doktoradan bir ders verilsin diye bölümler sınırlama falan getirmeye başlıyorlar yani gençlerin eleştirileri üzerine de. Şimdi, bu hocalarımız çok değerli hocalarımız, onların deneyimlerinden, bilgilerinden faydalanmaya gerçekten ihtiyacımız var ama proje düzeyinde olabilir. Yani buradaki dengeyi aşağıdan gelen akademisyenlerin kadro ihtiyacını da tıkamamak üzerine çok denge olarak götürmek ve bunu bir kez daha düşünmek gerekir.

Bir başka nokta da burada -yine, maddelerde biraz daha ayrıntısına ineceğim- 50/D meselesi. Şimdi, o maddeyi ben okudum, Sayın YÖK Başkan Vekiliyle de görüştüm ama hâlen kafamda oturmayan bir nokta var. Yani, neyin yüzde 20'si olduğunu tam anlayabilmiş değilim ya da üniversiteler bunu nasıl yorumlayacak? Zaten bu yüzde 20 maksimum bir yüzde 20. Bu yüzde 20, örneğin, 4 enstitü var -sosyal bilimler, fen bilimleri enstitüsü, sağlık bilimleri enstitüsü- enstitüye göre bir yüzde 20 ayrımı nasıl olacak, nasıl dağıtılacak? İşte, o yıl mezun olanların diyorsak ya da yeni yardımcı doçent kadrosu açıyorsunuz, kendi kadronuzdakileri atayacaksınız, peki, dışarıdan girişe, dışarıdan, başka bir üniversiteden doktorasını bitirmiş bir arkadaşın girmesi nasıl söz konusu olacak? Oralarda böyle muğlak ifadeler var ve maalesef, şöyle bir kaygım var ki: Bu yüzde 20'nin tespit edilmesinde oluşturulan kriterlerde eğer kriterler çok sağlıklı olmazsa burada cemaatleşme, siyasi çıkarlar ön planda olabilir maalesef; buna da çok dikkat etmek gerekli diye düşünüyorum. Gerçekten, 50/D şu anda akademisyen yetiştirme konusunda olmazsa olmaz, bizim üzerinde durmamız gereken çok önemli bir nokta, burayı çok sağlıklı bir şekilde çerçevelendirmemiz gerekiyor.

Kalite Kurulu, bunlar güzel şeyler ama tabii, bunun içerisinde de... O madde geldiğinde söyleyeceğim.

YÖK'ün kurulma amaçlarıyla ilgili bir maddede yani "amaç ve görevler" maddesinde bir çelişki var, o çelişkiyi o madde geldiği zaman ifade edeyim, şimdi sürenizi çok almayayım ama orada bir sıkıntı var gibi görünüyor, onu değerlendirelim.

Diğer nokta da tabii ki staj, özellikle fen ve mühendislik bilimlerinde staj çok önemli. Yeter ki staj yapılabilecek sayıda iş yeri bulunabilsin, iş yeri, teknopark bulunabilsin. Bazı illerde bu çok büyük bir sorun oluyor, evet, İşsizlik Fonu'ndan karşılanacak ama her öğrenci için zorunluluk getirildiğinde bunun eşit sayıda iş yeriyle de ilişkilendirilmesi lazım, bazı illerde sorun olabileceğini gözardı etmemek lazım. Bunu da belki teşvik edecek bir çözüm üretmek lazım yani bunu masaya yatırmamız lazım. Gerçekten öğrenciler bulabilme konusunda da sıkıntı yaşıyorlar zaman zaman.

Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar.

Teşekkürler Sayın Başkan.