| Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
| Konu | : | Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı(1/837) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 25 .05.2017 |
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; ben çok çok teşekkür ediyorum katkılarınız için. Gerçekten istifade ettiğimi ifade edeyim.
Şimdi, aslında tartışmanın bir noktası niçin Millî Eğitim Komisyonu da, niçin Sanayi Komisyonu tartışması var. Ben şöyle arz edeyim: Ben Bakan olduktan sonra bilim, teknoloji ve sanayi arasında kuvvetli bir bağ olması gerektiğine inandığım için ilk yaptığım işlerden birisi YÖK Başkanımızı aramak oldu. YÖK Başkanımızı aradım, kendisini ziyaret ettim, dedim ki: Bizim Bakanlığımız Bilim, Teknoloji ve Sanayi Bakanlığı, bizim üniversitelerimizle yakın çalışmamız gerekir çünkü teknolojinin tabanı bilimdir ve teknoloji bilimden beslenmelidir. Akabinde, YÖK Başkanımızı Bakanlığımıza davet ettim, kendisine brifing verdik, anlattık, biz ne yapmak istiyoruz.
Şimdi, bilim, teknoloji ve sanayi arasındaki bağı, zaman zaman söylüyorum, aslında bir ağaç gibi düşünüyoruz. Şimdi, bir meyve ağacı düşünün, ağacın kökü toprakta, bunu bilim olarak düşünürsek, ağacın kendisi teknoloji, ağacın meyvesini de sanayi gibi kurgulamamız gerekiyor. Şimdi, kökü toprakta, bilim, Türkiye'de üniversiteler, temelde üniversiteler diye düşünüyoruz, kabul ediyoruz, farz ediyoruz. Ağacın kendisini teknoloji olarak düşünüyoruz ki ağaç var 5 kilogram meyve verir, ağaç var 50 kilogram meyve verir, cinsine bağlı, teknolojisine bağlı. Yine meyveyi de sanayi olarak düşünüyoruz ki ağacın meyvesi ekonomik fayda sağlayan, toplayandan satana kadar fayda sağlayan kısmı. Şimdi, Bakanlığımızda biz bu bağı kurmak istiyoruz ve bütün politikamız da bilim, teknoloji ve sanayi arasındaki bağı kurmak. Şimdi, teknoloji ve sanayimize teknoloji enjekte etmek. Bakın, her toplantıda her bakanımız her konuşmacı her siyasetçi "Yüksek katma değerli ürünler üretmemiz gerekir." diye söze başlıyor. Yüksek katma değerli ürünler nasıl olacak? Yüksek katma değerli ürünler yüksek teknolojili ürünlerdir, dolayısıyla biz teknoloji üretmek zorundayız. Efendim, teknolojiye sahip olmanın aslında 2 yolu var, birisi transfer edersiniz, öbürü üretirsiniz. Fakat teknoloji transferi bir noktaya kadar mümkün ve teknoloji transfer eden ülkeler daima takip eden ülkelerdir, birisi üretir, o transfer eder, takip eder. Dolayısıyla biz teknoloji üreten bir Türkiye istiyoruz, hayal ediyoruz. O bakımdan, Bakanlık olarak Bakanlığımızın başında bir "bilim" ifadesi var aslında eski Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Bakanlığın geçmişine baktığımızda ama sadece TÜBİTAK'la sınırlı bir bilim faaliyeti değil, üniversitelerimizden beslenen bir faaliyet arzu ediyoruz. Dolayısıyla bugün burada olmamızın sebebi YÖK'ten değil aslında bizden kaynaklanıyor, Bakanlık olarak biz talep ettik, biz istedik ve böyle bir temas başladı.
Şimdi, ikinci konu, bu tasarıyı hazırlarken sanayicilerimizle görüştük, onların sorunlarını aldık, topladık, onların taleplerini aldık. Yani bu tasarıyı biz hani "Biz bu şekilde hayal ediyoruz."dan öte sanayicilerimizden gelen taleplerden oluşturmaya çalıştık. Onları masaya yatırdık, konsolide ettik ve ilgili bakanlıklarımızla koordine ettik. Çünkü, gelen taleplerin bir kısmı vergisel düzenlemelerdi, bir kısmı ihracatla ilgiliydi. Bunları topladık, ilgili bakanlıklarımızla koordine ettik, onların görüşlerini aldık, taslak ortaya çıktı. Ortaya çıkan taslağı 736 STK, sanayi odası, OSB, TÜSİAD, MÜSİAD, TOBB, hepsine gönderdik; tabii, YÖK de dâhil. Oradan gelen görüşler çerçevesinde taslağı revize ettik, son hâlini verdik ve Ekonomi Koordinasyon Kurulu, Bakanlar Kurulundan sonra bu noktaya geldik.
Şimdi, şu anlaşılmasın, hani YÖK birtakım maddeleri Millî Eğitim Komisyonundan kaçırıp bizim paketin içerisine katıyor ve bu şekilde kaçak maddeler var diye anlaşılmasın. Talep bizden gelmiştir, hem Millî Eğitim Bakanlığımızla hem Yükseköğretim Kuruluyla bunları koordine ettik. Aslında yazdığımız maddeler de bu kurumlardan gelen maddeler, bunların konsolide edilmiş hâli. Bu bakımdan, burada bir yanlışlık ya da burada bir eleştiri varsa bu Bakanlığımıza aittir, YÖK ve Millî Eğitim Bakanlığına değil Bakanlığımıza aittir.
Şimdi, ben birkaç noktayı da burada anlatmak istiyorum, tek tek sorulardan. Sayın Mustafa İsen Hocamızın konuşmasında aldığım notlar var. Tabii, topluca bir YÖK reformu yapmak önemli ama tabii, bu bizim Bakanlığımızın ana konusu değil, bu, Millî Eğitim Bakanlığımızın yapacağı bir konu. Zaten bununla ilgili bilgiler de verildi. Mustafa İsen Hocamızın "TÜBİTAK'ın verdiği desteklerle ilgili etki analizi yapılıyor mu?" sorusu vardı. Sayın Hocam, evet, yapılıyor, raporları getirttim, birazdan size arz edeceğim, etki analiz raporları var.
Yine, "Neden hep fen bilimleri anlaşılıyor, sosyal bilimler yok mu?" dendi. Sayın Hocam, temel bilimlere sosyal bilimler de dâhil. Biz TÜBİTAK olarak sosyal bilimlere de destek veriyoruz, bunun rakamlarını da ben size arz edeyim ama bunu artırabiliriz. Tabii ki temel bilimler sadece matematik, fizik, kimya değil. Bu destekleri...
MUSTAFA İSEN (Sakarya) - Sayın Bakanım, üniversite öğrencilerine burs verilmiyor sosyal bilimlerde yani ben onu kastettim, fen bilimlerine veriliyor sadece.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Hocam bunu düzelteceğim.
Onun dışında, yine, Kalite Kurulu epey tartışıldı. Burada, YÖK'ün ve Üniversitelerarası Kurul tarafından seçilen üyelerin sosyal bilimlerden de olması mümkün, bir engel yok. Keza, Millî Eğitim Bakanlığından ve diğer kurumlardan gelecek olan üyelerin yetkinlik esaslı olması arzu ediliyor ve burada doğrudan fen bilimlerine bir atıf yok.
Dünyaya baktığımızda, yükseköğretim sistemlerinde, çıktı süreci bağımsız yapılar tarafından yapılıyor. Hâlen, YÖK'teki kurul, mevcut kurul YÖK'e bağlı. Şu anda Mehmet Akif Bey'in eleştirisi vardı YÖK'e bağlı. Kadro ve bütçesi YÖK'ten geliyor mevcut yapının. Bu tür bir yapı idari ve mali özerkliğe sahip değil. Bu yasayla, idari ve mali özerkliğe sahip, YÖK'ten bağımsız bir kalite kurulu oluşturulması öngörülüyor.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Sayın Bakanım, bir şey ilave edebilir miyim? Tam da bunu sağlamak için, kanundaki bu "Başkan ve başkan yardımcıları YÖK'ün gönderdikleri arasından seçilir." ibaresini oradan çıkarmamız gerekiyor.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Efendim, açıklayacağım onu.
Bu kurulda, toplam 13 üye olacak. Başkan ve yardımcısını kurul kendisi seçecek. Yani atama değil, kurul kendisi seçecek. Bu üyeler kimlerden oluşuyor? YÖK Genel Kurulu 3 üye seçiyor, Üniversitelerarası Kurul 3 üye seçiyor, Millî Eğitim Bakanlığı 1, TÜBİTAK 1, TÜSEB 1, Mesleki Yeterlilik Kurumu 1, Türk Akreditasyon Kurumu 1, TOBB 1, bir de öğrenci temsilcisi var. YÖK, Üniversitelerarası Kurul, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından seçilecek üyelerin kalite konusunda en az on yıl deneyimli olması öngörülüyor. Dolayısıyla, bu, güdümlü bir kurul değil, özerk bir kurul, bağımsız bir kurul.
LEZGİN BOTAN (Van) - Sayın Bakanım, bunların arasına sendikaları da katsak.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Öğrenci temsilcisi var.
LEZGİN BOTAN (Van) - Öğrenci var, bir de sendikalar var, ilgili sendikalardan da katarsak isabetli olur.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Hangi sendikayı katacağız? Çok sayıda sendika var.
LEZGİN BOTAN (Van) - İlgili iş kolundaki sendika olur... Mesela, öğretmenler sendikası var, işte eğitim sendikaları var.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Evet.
Şimdi, onun dışında, Kalite Kuruluyla ilgili bunları ifade ettikten sonra, Zühal Hanım'ın yorumlar oldu. Tabii, ben az önce nasıl oluştuğunu arz ettim. Hani, yasanın oluşması bu şekilde. Bizim amacımız bir YÖK kanunu yapmak değil. Biz, sanayi tarafı olarak teknoloji üretmek istiyoruz ve teknoloji üretiminde eğitimin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Bakın, bugün imalat sanayimizde çalışanların yüzde 67'si lise altı eğitime sahip yani ciddi bir şeyle karşı karşıyayız.
ZÜHAL TOPCU (Ankara) - Sayın Bakanım, benim eleştirim bunun getirilişi, mantalitesi. Yani yoksa, bu işlerin doğru olduğunu düşünüyorum ben ama Sayın Müsteşarım 3308 sayılı Yasa gelirken ortalıklar yıkıldı, problemler çözülüyordu, şimdi durum ortada, nasıl işlemediği ortada. Onun için diyorum yani bir performans var, bir emek var, sonuç? Hedefe kilitlensin, doğru bir şekilde gitsin.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Evet, ben tabii, bu yasayı nasıl hazırladık, ondan hareketle cevaplandırayım. Bir de sizin bu, kodlamayla ilgili bir sorunuz vardı. Bu sene, ortaokul 5, 6, 7, 8'inci sınıflarda kodlama dersi konuldu. Eylülde öğrenciler okumaya başlayacaklar. Bu bilgiyi sizlerle paylaşmak istedim.
Mustafa Akaydın Bey'in sorusu oldu, 20'nci maddede "Adı geçen iş yeri eğitiminde öğrencilere verilecek ücret net değil." dendi. Mustafa Bey, "Öğrencilere asgari ücretin yüzde 35'i ödenir." şeyi var yani yüzde 35'ini ödeyeceğiz. Dolayısıyla, bir açıklama ihtiyacı oldu.
Yine, bizim getirmek istediğimiz sistem aslında staj değil iş yeri eğitimi yani stajın ötesinde bir şey, iş yeri eğitimi. Öğrenci, uygulamasını geliştiren, iş yerinde üretime katkı sunan, emeğinin hakkını ödemeyi hedefleyen, mezuniyet sonrası genç mezunlara iş imkânı hazırlayan bir iş yeri eğitim programıdır burada getirmek istediğimiz.
Şimdi, yine notlarımdan sizinle paylaşmak istiyorum: YÖK'ün aslında otuzun üzerinde önerisi oldu bu yasa tasarısıyla ilgili. Bunlardan sadece, üretimle ilgili olanları buraya aldık yani otuzun üzerindeki öneriden sadece, üretimle ilgili olanları aldık yani esas kaçmaması için. İnşallah diğerleri de Millî Eğitim Komisyonumuzda görüşülür.
Şimdi, öğretim üyelerinin 75 yaşa çıkması konusunda bir soru vardı. Bu, Sayın Balbay'ın sorusuydu. Şimdi, bu kanundaki madde önerimiz, sadece öncelikli alanlarda ve yıllık süre uzatmalarıyla sınırlı bir çıkartma. Yani otomatik olarak bütün üniversitelerde yaş 75 hatta belli üniversitelerde değil, belli alanlarda, ihtiyaç olan alanlarda ve yıllık uzatma şeklinde olacak, 75'e kadar olacak.
Onun dışında, bu uzatma yıllık olarak yapılacak, az önce de söyledim, otomatik uzatma değil. Keza, sayın milletvekillerimizden, konuşmaları sırasında temel bilimlerle ilgili sıkıntılar olduğu ifade edildi, fizik, kimya, biyoloji, matematik gibi dallarda öğrenci olmadığı ifade edildi. Burada birkaç rakamı sizinle paylaşalım: 2016 yılında 7.655 öğrenci var, 2017 yılında 8.657 öğrenci var. Doluluk oranları -mevcut temel bilimlerin, matematik, fizik, kimya, biyolojide- yüzde 90'ın üzerinde şu anda. Rasyonel bir planlama yapıldığı düşünülüyor. Temel bilimlerin şu anki durumu da yani doluluk oranı mühendislikten daha iyi bir konumda, dolayısıyla öğrenci sayısının planlanmış olması ve doluluk oranı bu şekilde.
Yine, sorular da vardı 50/d ve 33'üncü maddeyle ilgili. Şimdi, 33'üncü madde kapsamında 19.149, 50/d maddesi kapsamında 24.617, toplamda 43.866 araştırma görevlisi var. Sistemdeki büyük çoğunluk 50/d kapsamında, dünyadaki eğilim de 50/d kapsamına benzer şekilde. Bir de kapatılan üniversitelerin öğretim üyeleri konusunda sıkıntı olduğu, yurt dışına çıkılamadığı ifade edilmişti. Bu konuda tüm rektörlere YÖK tarafından bilgi verildi, gerekli güvenlik soruşturması yapılarak ve bu öğretim üyeleri isterlerse istihdam edilebilecekler, edilebiliyorlar.
Bu paketteki maddeler felsefe, yapı olarak YÖK'ü güçlendirmek için değil, yetkilerinin aktarılması -özellikle Kalite Kurulu konusunda- veya paylaşılmasına matuf maddeler, Eğitim Programları Planlama Danışma Kurulu gibi, Meslek Yüksek Okulları Koordinasyon Kurulu gibi. Yani YÖK'ü güçlendirmiyoruz, YÖK'ün yetkilerini paylaşıyoruz veya özerk başka kurullara devrediyoruz.
Yine, patentle ilgili bir soru vardı "Üniversitelerimiz tamam da patent üretebiliyorlar mı?" diye. Şu bilgiyi sizinle paylaşayım: 2016 yılında üniversitelerden yapılan patent başvurusu sayısı -yani geçen yıl- 1.100, bu da Türkiye'deki toplam patent başvurusunun yüzde 15'ine tekabül ediyor.
Eğitimle ilgili konular bu şekildeydi.
Bir de bazı milletvekili arkadaşlarımızın soruları oldu. Sayın Ekrem Erdem Bey'in Türkçe konusundaki hassasiyetlerini hepimiz biliyoruz. Bu konuda benim de dikkat ettiğimi Ekrem Ağabey de biliyor.
Şimdi, onun dışında bu zeytincilik konusu var gündeme gelen. Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, biz Tarım Bakanlığı değiliz yani benim zeytincilik sahalarıyla ilgili takdir hakkım olamaz, zaten yok, yasada da yok. Fakat bu nereden geldi? Geçmişte tartışmalar olduğunu biliyorum, kaç tartışma olduğunu da burada arkadaşlar söylediler. Şimdi, bakın, bu şöyle: Zeytincilikle ilgili bir yasa var, 1939'da çıkan bir yasa yani bakın, 1939'da çıkan bir yasa. Şimdi, takdir edersiniz ki 1939 yılındaki teknolojilerle bugünkü teknolojiler, ben sanayi için söylüyorum, aynı değil. Arıtma sistemleri var, içme suyuna yakın derecede arıtma yapabilen sistemler var. Filtre sistemleri var, emisyonlar bakımından Avrupa Birliği standartlarını zaten Çevre Bakanlığımız uyguluyor.
Şimdi, buradaki temel konu, çok üzülüyorum, hani zeytinlik sahalarını yağmalamak, talan etmek gibi bir şey söyledi arkadaşımız, burada yok Edirne Milletvekilimiz, böyle bir şey olamaz, böyle bir şey yani aklımızdan bile geçmez. Böyle bir şey olabilir mi? Burada günümüzün teknolojisine uygun bir yasal düzenleme yapabilmemiz için gündeme geldi. Bakın, bizim bu pakette 77 maddemiz var, sadece birisi zeytinle ilgili, toptan çıkarırız, bırakırız, çıkarırız ama bakın, Türkiye'nin büyümesi lazım, Türkiye'de üretim olması lazım. Teknolojiler değişti, yeni teknolojiler var, yurt dışına gittiğimiz zaman bakıyoruz.
Benim ilk gittiğim yurt dışı ziyaretim doktora esnasındaydı, geçen defa paylaştım, Hollanda'ya gitmiştim. Delft Üniversitesine gideceğim, havaalanında indim, üniversiteye gideceğim. Delft küçük bir şehir, iyi bir üniversite şehri. Gördüğüm ilk manzara, benim dikkatimi çeken, fabrikalar var, fabrikalar kurulmuş. Trenle gidiyoruz, fabrikanın hemen yanında yeşil otlaklar var ve alaca inekler otluyor yani hayvanlar otluyor. Tertemiz bir fabrika, arıtması var, filtresi var. Bakın, Hollanda'nın tarım ürünleri ihracatı Türkiye'nin toplam ihracatı kadar yani tarım ile sanayiyi barıştırmamız gerekiyor. Buna lütfen zeytinlik sahaların yok edilmesi gibi bakmayalım, buna ülkenin toptan kalkınması olarak bakalım. Kesinlikle birinci sınıf tarım arazilerine, zeytinlik bahçelerine sanayi tesisi kurmaktan yana değilim, asla ve kata, önce ben karşı çıkarım. Böyle bir şey olabilir mi? Ama bakıyorsunuz, geniş bir arazi ve burada zeytin ağaçlarımız var, çok az sayıda zeytin ağacı var. Bakın, bu yasada siyasiler karar vermeyecek. Bir zeytin koruma kurulu kuruyoruz, bu kurulda Zeytincilik Araştırma Enstitüsü, o ildeki ziraat fakültesi, o ildeki ziraat odası, tarım orman bölge müdürü, neyse yani tarım il müdürlüğü bu işin sekretaryasını yapacak. Ben çok üzülürüm yani bu yasanın zeytinlik bahçelerini yok etmek amacıyla talan için kullanıldığı söylemine çok üzülürüm. Bakın, böyle bir şey asla ve kata... Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir şey düşünemeyiz. Bu bakımdan, bu zeytincilikle ilgili maddeyi toptan çıkarırız, bakın, hiç şeyim yok. Bakın, toptan çıkarırız ama bu bölgeler geri kalmış. Bakın, Balıkesir'e gidiyorsunuz, Bandırma'nın ilerisine, iş arıyor, sanayi tesisi kuracağız diyorum. Burada bir optimizasyon yakalamamız lazım yani rasyonel düşünmemiz lazım, teknolojiyi dikkate almamız lazım. Bakın, hepimize her gün onlarca kişi iş için geliyor yani işsizlik konusu önemli bir konu. Üretmezsek nasıl iş, istihdam oluşturacağız? Burada bu konuya Tarım Bakanlığı karar versin. Tarım Bakanıyla dün akşam konuştum, Tarım Bakanlığıyla tekrar konuşacağız, bu zeytincilik konusundan paketin toplamı üzerinde bir spekülasyon yapılmasından yana değilim. Bakın, yurt dışına gidiyoruz, işte, Hollanda örneğinde söyledim, gerçekten yani zeytinlik sahalarını ya da tarım alanlarını yok etmeden de sanayileşmek mümkün, onları da güçlendirmek gerekiyor. Dolayısıyla, bu konuyu biz Tarım Bakanlığımızla istişare edeceğiz, ortak bir karar vereceğiz ama bu 77 maddeden bir maddedir. Ben doğrusu bunda illa böyle olsun diye ısrarcı olmayacağım çünkü spekülasyona gidiyor. Ben daha çok... Ama "Hayır." Diyen arkadaşlarımızın da biraz daha günümüz teknolojilerini, günümüzde dünyadaki çağdaş uygulamaları göz önünde bulundurmalarını rica ediyorum.
Burada sözlerimi tamamlarken...