KOMİSYON KONUŞMASI

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Aslında Sayın Tüm doğruları ve gerçekleri söylüyor, rahatsızlık yaratıyor biliyorum. Ama dilerim ki bu rahatsızlık olmasın, ülkemiz için, doğamız için, çevremiz için ve özellikle de tarım sektörümüz için, hatta daha da genelleştireceğim üretimimiz için doğru olanı yapalım. Şu anda biz üretimi yok edecek, ortadan kaldıracak maddeler üzerinde tartışıyoruz.

Değerli arkadaşlar, Sayın Başkan, Sayın Bakan; ben Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyesiyim, Cumhuriyet Halk Partisi Çalışma Grubu Başkanıyım. Az önce Okan Bey'in de bahsettiği gibi bir kere çay kahve içmek için toplandık şu iki yıllık dönemde. O kadar tarımla ilgili konu geldi geçti torba yasalarla, bir kere olsun tali bir komisyona gelip de görüşme şansımız, fırsatımız olmadı. Böyle bir komisyon çalışması içerisindeyiz.

Ülkenin en önemli, yıllardır üzerinde titrediğimiz zeytinlik alanlarımız, meralarımız talan edilecek maddeler gündeme geliyor ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda görüşülmüyor. Burada, komisyonumuzda, tabii ki Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın, Sayın Bakanın ve ilgili komisyon üyesi arkadaşlarımın konuya farklı açılardan baktıklarını biliyorum, bu komisyonda geldik biz, ülke tarımını korumaya kollamaya çalışıyoruz. Bir kere bu daha baştan, hem usulden bir hata hem de baştan büyük bir çelişki kendi içerisinde.

Değerli arkadaşlar, bakın, zeytin alanları orman alanının dışına çıkarıldıktan beridir zaten bu sorunları büyük bir oranda yaşıyoruz. Orman alanı denilen alan, üzerinde illa bir ağacın olması gereken bir alan değildir; yarın bir gün bir ağacın yetişme fırsatının, imkânının olduğu alanlar da orman alanı kabul edilir. Sınırları belli olmuştur Orman Bakanlıklarımız tarafından geçmişten bugüne. Dolayısıyla orman alanlarına bu denli müdahil olamazsınız. Şimdi, "delice" zeytinin yabanıl varyetesidir, çeşididir. Yabanidir ama bu delice zeytinler biliyor musunuz ki cumhuriyetin kuruluşundan bugüne bu ülkede en çok önem verilen üretim alanlarından birisi zeytin alanlarıdır, biliyor musunuz ki bu ülkede yetişmiş, bizim büyüklerimiz, duayenlerimiz -yaşamını yitirmiş, aramızdan ayrılmış- Allah rahmet eylesin- ne çabalarla, kıyı kıyı teknelerle dolaşıp o deliceleri aşılamışlar ve üretime katmışlardır? Şimdi, böyle bir Kuzey Ege'den güneyde Muğla'ya, hatta Antalya'ya varıncaya kadar iç ve kıyı Ege dâhil olmak üzere, işte, Güneydoğu Anadolu Bölgemiz, hatta Karadeniz Bölgemiz de olmak üzere, zeytin alanlarımızı korumaya, kollamaya çalışıyoruz; bununla ilgili bir kanun var, bu kanunu tutmaya, bu kanunun gereğini yerine getirmeye çalışıyoruz ama maalesef...

Ben yıllarca Ziraat Mühendisleri Odasında Başkanlık yaptım, (UZZK) Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyinin kurucuları ve ilk dönem, üç yıl sayman üyeliğini de birlikte burada... UZZK yönetiminden arkadaşlarımız burada, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyinden. Zeytin Dostu Derneği ve daha nice zeytinle ilgili demokratik kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşları, hatta kamu kurumu niteliğindeki yapılar burada. Bunun mücadelesini verdik.

Bakın, Zeytincilik Kanunu'nda şöyle bir madde vardır: "Vejetatif ve generatif gelişmesine mâni olmaması için kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez." Şimdi, siz, kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesislere bir şekilde "Kamu yararı yok, Bakanlığın onayı, izni..." falan diyerek izin vereceksiniz. Nasıl izin vereceksiniz? Vejetatif ve generatif gelişmesine zarar veriyor. Yani siz oraya sanayi tesisi kurduğunuzda vejetatif yani yaprak gövde gelişimi ve generatif yani çiçek ve meyve gelişimine yönelik sorun yaratacak bu üretimlere nasıl izin vereceksiniz? Bir kere, bu madde kendi içerisinde bilimsel değil, akıl ve bilime uygun bir değişiklik asla değil.

Değerli arkadaşlar, neden zeytin ve neden Zeytincilik Kanunu? Yani burada sanayi üretimi, üretimi teşvik, teknolojik üretim... Neden zeytinlik? Neden Ege, Neden Akdeniz, neden Marmara? Bakın, ben size neden zeytin olduğunu söyleyeyim değerli arkadaşlar? Zeytin alanları bu bölgede... Zeytin kireç isteyen, kireci seven bir ağaçtır, bir meyvedir; kireçli alanlarda yetişir ve zeytinin yetiştiği bu kireçli alanlarda jeolojik ve jeomorfolojik özellikler genellikle fay hatlarının bulunduğu bölgelerdir. Fay hatlarının bulunduğu bölgeler de aynı zamanda özellikle aktif fay hatları madencilik alanlarıdır. Bugün, bölgede kuzeyden güneye bütün bu alanda onlarca değil yüzlerce sondaj yapılmıştır, binlerce sondaj yapılmıştır, artı, altın madeni arayıcıları buralarda peşini bırakmamışlardır bu alanın. Bu altı kere değişmiş, gelmiş geri döndürülmüş. Niye bir daha geliyor ki? Nedenler mi değişti, gerekçeler mi değişti değerli arkadaşlar, Sayın Bakan? Yani neden yedinci kez geliyor? Altı kez daha önce geri alınmış. Yani ülke bir anda bambaşka bir ülke hâline geldi, koşullar, şartlar bir anda tamamen değişti de "Bir daha gelelim değiştirelim." mi diyoruz? Bir kere bu anlaşılır şey değil. Bunun temel nedenlerinden bir tanesi -tekrar söylüyorum- FETÖ'ydü metöydü, falan filan, o ilişkiler bu ilişkiler demiyorum, altın madenciliğinde gözü olan kim varsa Ege, kıyı Ege, Balıkesir'inden Kaz Dağları -İda Dağları- Manisasına, Aydınına, İzmirine, Muğlasına nereye giderseniz gidin, bütün bu alanlarda altın madenciliği için gözleri var. Bir kere bu lobilerin faaliyeti olduğunu, onların bilerek veya bilmeyerek onlar üzerinden gelen bir değişiklik olduğunu artık kesin ve net görmemiz lazım.

Değerli arkadaşlar, evet, zeytine ömür biçilemiyor yani zeytin böyle değerli, böyle kıymetli bir ağaç. Tabii, kutsal kitaplarda daha nice şeyler söyleyebilir, hatta çok güzel bir sözdür bu zeytin ağacının Homeros'un kulağına fısıldadığı laf: "Herkese aitim ve kimseye ait değilim." diyor zeytin ağacı Homeros'a. "Sen gelmeden önce buradaydım ve sen gittikten sonra da burada olacağım." Biz onu yok etmeye çalışıyoruz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, bu 15 ağaç meselesi Avrupa Birliğinde 3 ağaçtır değerli arkadaşlarım. Dönüme 3 ağaç olan yer zeytinlik kabul edilir, bitmiştir. Biz 15 ağaç diyoruz. Zaten alan tamamen deliceler olduğu için, kültür üretimi yapılmadığı için yani 5 metre, 7 metre aralıklarla düzgün üretim yapılmadığı için çoğunlukla bu bölge alanlarındaki 125 milyona yakın ağacı kapsayan bu alandır bu aşılanan delicelerin alanı. Bu alanlarda 15'in altında olması da gayet muhtemeldir yani alanları, zeytinliklerin tamamını yok edecek bir sürece sokacak bir düzenlemedir bu getirilen.

Şimdi "Kamu yararı bulunduğu takdirde." deniyor. Ben hukukçu değilim ama yıllardır bunu tartışırım, hukukçularla tartışırım, sorarım: Nedir kamu yararı? Benim için bir zeytin ağacını korumak da kamu yararıdır, bir tane ağacı korumak kamu yararıdır. Nedir kamu yararı? Bunun bir kriteri nedir, hukuki kriteri nedir? Şimdi, biz, alınan bir kararı, hukuken mahkemeye gittiğinizde -kamu yararı ilkesiyle Bakanlık onay vermiş- bu kamu yararı değil, kamu zararı oluşur ya da kamu yararına aykırıdır dediğimizde hangi kritere göre kamu yararı diyeceğiz? Bu, başlı başına zaten büyük bir yaman çelişkidir. Kamu yararı lafügüzaf, işte laf olsun diye konmuş ama kamu yararı değil, iktidar yararı; kamu yararı değil, sermaye yararı; kamu yararı değil, altın madencisinin yararı olan bir noktaya taşınacaktır. Ve bütün zeytinlik alanlarının talan edilmesinin, neresi olursa olsun, çevreyi falan düşünmeden, doğayı düşünmeden, zeytini düşünmeden, tarımı, üretimi düşünmeden yok edilmesine neden olacak bir sürece sokar bu kanundaki zeytin ve zeytinlikle ilgili maddeler.

Sadece o mu değerli arkadaşlar? Bir konu da mera alanları. Şimdi, mera, hayvansal üretimin, özellikle kırsal kesimde, köylerimizde çiftçinin, köylünün ortak kullandığı, hayvanını yaydığı, orada ıslah edilerek hayvanların ihtiyacı olduğu yeşil yemi bulabildiği ve herkesin ortak malıdır. Siz kamu yararı diyerek köylünün, çiftçinin hayvanları için ihtiyaç, elzem olan, mutlak ihtiyaç duyduğu bir alanın sanayiye açılmasının önünü açıyorsunuz burada Mera Tasarısı'ndaki değişikle. Böyle bir şey olabilir mi? Yani biz mera alanlarının... Mera Kanunu çıktı, meraları korumak için kanun. Bir yandan meraları korumak için kanun çıkarıyorsunuz, ondan sonra meraları yok edecek düzenleme yapıyorsunuz. Böyle bir yaman çelişki olabilir mi değerli arkadaşlar?

Şimdi, tabii, sözlerimi fazla uzatmayacağım. Herkes karşı deniyor. "Ben de karşıyım." dedi Sayın Ali Aydınlıoğlu. Karşıyız, vesaire yani hepimizin belki ortak bir şeyi olabilir karşılık anlamında ama ben eminim ki önce ve önce zeytin ağacı karşı bu işe. Biz bu dünyadan göç edip gideceğiz ama burada yaşayacak olan zeytin ağacına ihanet etmiş oluruz.

Bakın, Sayın Tarım Bakanı, Sayın Başbakan tarafından "Millî Tarım Projesi" diye bir proje lanse edildi geçen senenin sonuna doğru, böyle bir proje lanse edildi. Peki bu mudur millî tarım? Tarım alanlarınızın talan edilmesine neden olacak bir düzenleme geliyor Zeytincilik Kanunu'nun değişikliğiyle. Zeytinliklerimizi yok edecek bir düzenleme geliyor bu değişiklikle, mera alanlarımızı yok edecek bir düzenleme geliyor. Hayvansal üretimimizi hem nicel anlamda hem de nitel anlamda, eti, sütü yani bugün ihtiyaç duyduğumuz, bugün hep tartışma konusu olan hayvansal üretimi yok edecek, ortadan kaldıracak, yine dışa daha da bağımlı hâle getirecek bir düzenleme geliyor bu değişiklikle, bu torba yasayla. Gıda egemenliğimizi uluslararası tekellerin, ulus aşırı sermayenin, ülkenin yer altı zenginliklerinde gözü olan veya ülkenin tarımsal üretimini yok etmek isteyen bu tekellerin kucağına teslim edecek bir düzenleme geliyor bu değişikliklerle.

Tarım sektöründe yine ithalata daha da bağımlı hâli artıracak ve çiftçimizin yok olma sürecini hızlandıracak bir düzenleme geliyor. Bu nedenlerle, bu kanun tasarısındaki 2'nci, 3'üncü ve 4'üncü maddeler ile merayla ilgili 4342 sayılı Mera Kanunu'nu ilgilendiren tasarıdaki 30 ve 31'inci maddelerin ve Kıyı Kanunu'yla ilgili 26'ncı maddenin... Tabii, kıyı da aynı yani zeytin alanları kıyıda, Kıyı Kanunu koruma alanına giriyor aynı zamanda, onları da yok edecek, bu alanların da tamamen talan edilmesine yol açacak bir düzenlemeyle maalesef karşı karşıyayız. Bunların, bu maddelerin tamamının, Sayın Bakandan çok rica ediyorum... Bu mesele iktidar muhalefet meselesi değil; bu mesele memleket meselesi, ülkemizin, hepimizin ortak menfaati meselesi, ülkemizin geleceğinin zeytin alanlarımızın, zeytinimizin korunması meselesi. Bunu, evet, az önce, çok değerli Hasan Bey, siz söylemiştiniz, haklısınız yani bu konu hepimizin ortak tavrıyla geri çekilirse ancak... İşte, biz buraya onun için de geldik zaten. Diğer komisyondan bu konuya duyarlı arkadaşlarımız, ülkenin sivil inisiyatifleri, ülkenin zeytin konusundaki kooperatifleri, birlikleri, dernekleri, vakıfları, kamusal amaçlı kurum ve kuruluşları da burada; onlar da bu konuda bu maddelerin geri çekilmesini özellikle talep ediyor. Gelin, zeytinimizi, Homeros'un kulağına fısıldayan o ağacı koruyalım, sonsuza dek yaşatalım diyorum.

Teşekkür ederim.