| Komisyon Adı | : | İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 12 .11.2014 |
KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar; ben Kemal Değirmendereli -tanışmadığımız arkadaşlar olabilir- Edirne Milletvekili.
Öncelikle, ben Edirne'nin tek milletvekiliyim. Yani, 3 vekildik, 1'i bakan oldu, Sayın Bakan; 1 arkadaşımız da belediye başkanı oldu, ben tek, yalnız kaldım. Onun için, Edirne'ye böyle bir ziyaret vesilesiyle gittiğinizden haberim olsun arzu ederdim ve sizi ağırlamaktan da mutlu olurdum.
BAŞKAN - İnşallah.
Merkezde mi oldu Belediye Başkanı?
KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne) - Evet, evet. Edirne merkezde oldu.
Değerli arkadaşlar, evet, bu göç konusu... Gerçekten, uluslararası düzeyde de yoksul ülkelerden varsıl ülkelere doğru dünyanın değişik yerlerinde bir kayış var. İnsanlar belirsiz bir geleceğe doğru kaçma riskini alıyorlar. Burada, işte, yoksulluk var, güvenlik var, geleceği görememek var, falan falan. Biz de bu göç yollarından birini oluşturuyoruz. Edirne'de sizin de gördüğünüz gibi eskiden beri bu tip olaylar yaşanıyor. Son yıllarda daha çok arttı.
Geçenlerde bir telefon geldi: "Ya, Vekilim, bizim bir arkadaşımız Meriç kıyısında balık tutuyormuş. O arada da göçmenler karşıya geçiyor. İşte, bir kadın boğuluyor. O arada da bizim balık tutan arkadaşımız gidiyor, kadını kurtarmaya kalkıyor. Yunan tarafına geçmişler o arada. Yunan polisi de yakalıyor, bunu içeriye atıyor. Yani bir yardımcı olabilir misin, işte, Konsolos, Vali falan?" Yani, ben de saf, temiz duygularla arayayım Vali Bey'i, nedir, daha detayını falan öğreneyim derken ya bir de bunu teyit edeyim bakalım, bu adamın durumu nedir dedim. O civarda onu tanıyan, işte, tanıyan değil de, o köyde ne oluyor, ne gidiyor, bu falanca kişinin durumu nedir, balık tutuyormuş orada falan... "Aa, Vekilim, o devamlı orada balık tutar." dediler. Neyse, bir yanlışa meydan vermeden direkten döndük.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ben Kilis'i de gezdim, Hatay'daki kampları da gezdim, Edirne'deki merkezi de gezdim, biliyorum. Özellikle Edirne'deki merkez, tabii, gerçekten çok konforlu diğer kamplara... Konforlu derken altyapısı uygun. O dediğiniz, söz ettiğiniz bahçede sıkıntı vardı. Bilmiyorum, açıldı mı daha geniş bir bahçeye.
Şimdi, burada gerçekten Türkiye önemli, saygın bir iş yapıyor yani insani anlamda gerek Kilis'te gördüklerimiz, Hatay'da gördüklerimiz, Edirne'de gördüklerimiz. Ben bunu daha çok anlatmamız gerektiğini düşünüyorum. Sayın Ülker Güzel Hanım "Bu uluslararası kurumlar çok ilgi göstermediler, göstermiyorlar." dedi. Herhâlde 2 milyonu aşkın mülteciyi barındırıyor. Bu kadar mülteci barındıran ülke sayısı da azdır. Ve ifade edildi: 5 milyar dolara yakın bir harcama yapıyoruz bu insanlara. Yani, demek ki istendiği zaman kaynak da bulunabiliyor. Yani, biz o kaynağı Türkiye'deki... Yani, politik olarak değerlendirmeyin lütfen söylediğimi: Çiftçi, Trakya'da en kıymetli topraklara sahip çiftçiler çok sıkıntı içerisinde. Ya, geçen sene "Şunlara şöyle bir destek yapalım arkadaş." dediğimizde bu uygun görülmedi. Yani, ben "Ayçiçeği üreticileriyle ilgili şu kadarlık, 24 kuruşluk desteği 54'e çıkartalım." dediğimde hesapladık, 350 trilyon -eski parayla- civarındaydı.
Bu dediğiniz konuyla ilgili, biraz önceki hastane konusuyla ilgili bana da uyarılar geldi. Ya, işte, bir diş ağrısı için gidiyor, hastanede kalbine bakıyor, orasına bakıyor, burasına bakıyor. 100 liralık bir iş için gidiyor ama 1.100 liralık fatura çıkıyor devlete sonra. Sonra Sayın Bakana sordum: Son bir yılda Suriyeli, işte veya göçmenlere yaptığımız harcama nedir? Yani, bilginiz olmayabilir ama sizlerle de paylaşmak istiyorum: "Son bir yılda yapılan sağlık harcaması 390 milyon lira." diye yanıt geldi. Yani, o da az değil tabii.
Yani -uluslararası- maalesef, insan hakları konusunda duyarlı olduğunu yüksek sesle ifade eden ülkeler de bu konuda sınıfta kalmış durumdalar.
Siz söylediniz galiba, değil mi? Yani, 4,5-5 milyar dolarlık bir harcama yaptı Türkiye ama sadece AB'den 150 milyon euro veya dolarlık bir katkı oluyor.
Şimdi, ben bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Yani, ben herkesin burada, İnsan Hakları Komisyonunda insan haklarıyla ilgili -her türlü siyasi düşüncesi bir yana- samimi gayret içerisinde olduğuna inanıyorum ama bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum arkadaşlar: Şimdi, mesela burada, Edirne'de 2012 yılındaki kaçakların dökümü yapıldığında, 2012 yılında Filistinliler 1'inci sırayı oluşturuyor, 1.057'ymiş o, yani ilk beş ayında. Şimdi burada da zaten 2014'ün ilk beş ayı var galiba. Filistinliler başta geliyor. 2'nciler 951 kişiyle Burma, sonra Somali, 434; Eritre geliyor, 307; Afganistan; Suriye sadece 267 o dönemde; Bangladeş var falan. Şimdi, bakın, burada, raporda bu sefer ne oldu? Suriyeliler... İlk beş ayda 3810 Suriyeli var, işte, Burma yeniden 796; Afganistan -devam ediyor oradan gelmeye- 575; Filistin devam ediyor 156'ya düşerek. Ama, tabii, burada bir tablo. Yani güney sınırlarımızda da bunlar... Avrupa'ya da geçen büyük ölçüde Suriyelilerin baskısı var.
Yani, lütfen söylediğimi siyasi olarak algılamayın ama bu konuda biz kendimizi de sorgulamalıyız diye düşünüyorum. Yani, tamam, her türlü imkânı sağlıyoruz, kendimize, kendi insanımıza sağlamadığımız imkânlardan kopup o insanlara veriyoruz ama bu noktaya gelişte ben şunu da sormak istiyorum: Yani, Emevî Camisinde namaz kılma motivasyonuyla yaptığımız yanlışlıkların faturasını mı ödüyoruz? Yani, bunu da gözden kaçırmamalıyız.
Bir de şöyle bir soru var aklımda: Acaba hakikaten biz bu Suriye olaylarına bu kadar müdahil olmasaydık tablo nasıl gelişirdi, hiç karışmasaydık? Nasıl şimdi Kobani'ye karışmıyoruz -yani, iyi de yapıyoruz, çok da iyi yapıyoruz- o zaman da karışmasaydık acaba hem insani olarak bu dramlar yaşanır mıydı? Ya, bunu da değerlendirmemizin önemli olacağını paylaşıyor, saygılar sunuyorum hepinize.