KOMİSYON KONUŞMASI

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli Bakanım, değerli katılımcılar, Komisyon üyeleri; evet, bir kez daha aslında en son söyleyeceğimi en baştan söyleyeyim, muhtemelen tarımla ilgili son madde bu.

Sayın Başkan, Değerli Bakan, ne yazık ki üzülerek şunu söylemek isterim. Adalet ve Kalkınma Partisi Türkiye perspektifi, gelecek perspektifi açısından Türkiye'de şunu öngörmüştür: Ben zeytini, merayı, tarımı istemiyorum, çok net.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Hayır, yapmayın, öyle bir şey yapmayın.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Bakın, hayır bu saatlere kadar bunu söylemedim, artık net söylüyorum. Çünkü bakın, bu toplum 80 milyon, şu anda kişi başına düşen kırmızı et miktarımız 10-12 kilogram Ramazan ve Kurban Bayramı'nı dâhil ederseniz. "Avrupa Birliği kırmızı et sorununu domuz etiyle çözmüş durumda." Aynen sizin oturduğunuz yerde Tarım Bakan Yardımcısı bu açıklamayı yaptı. "Avrupa Birliğinde sorun yok ama orada domuz eti var." dendi. O zaman soruyu şuradan sordum ben: "Bunu mu öneriyorsunuz Türkiye'nin kırmızı et sorununun çözülebilmesi için, yani öneriniz bu mu?" dedim, bir şey demediler. Bakın, merayı yok ediyorsanız: Bir, bundan sonra hayvancılığı bitiyorsunuz demektir. İki, kırmızı et sorununun tamamen ithalatla çözeceksiniz demektir. Üç, kırmızı et meselesinde Et Balık Kurumunu devreye sokarak ne yazık ki iktidar eliyle, Bakanlık eliyle bir grup zengin oluşturuyoruz, çok net. Bakın bundan vazgeçelim. Bu dakikaya kadar bunu söylemedim, özür dilerim zeytinleri yok ederek...

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Orhan Bey, bakın, Millî Tarım Projemiz var, bunu Sayın Bakanımız arz etti. Havza bazlı tarım... Bunları çalışıyoruz. Niye "yok edildi" diyorsunuz, yapmayın.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Sayın Bakanım, çok net söylüyorum: Sayın Bakanım, hangi programın önüne "millî" koyduysanız bunun arkasında millîsizleştirme var.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Yahu Orhan Bey, yapmayın.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Bakın, çok net söylüyorum. İnanın bakın zaman çok olsun size anlatayım. Türkiye'de yarın Türkiye Büyük Millet Meclisinin basın salonunda on altı yıllık tarım raporunu sunacağım, on altı yıllık, burada. Yarın size de onu takdim edeceğim. Geldiğimiz noktada nüfusumuz nasıl 2 kat artmış yirmi beş otuz yıldır ama tarımda nasıl geriye gitmişiz, nasıl ithalata 171 milyar dolar para vermişiz, son beş yılda kırmızı et için 4 milyon canlı hayvan, 220 bin ton da kırmızı et almışız. Daha Bakanlık Millî Tarım Projesi'nde aynen şunu söylüyor, açın bakın, yeni, millî tarım politikasında diyor ki: "Mera hayvancılığına dayalı yapılan işletmelere yüzde 50 sübvansiyon veriyorum." Sayın Bakanım, bunu ben söylemiyorum, Tarım Bakanı söylüyor. Millî Tarım Projesi'ni açıklarken söyledi. Yine kendiniz söylüyorsunuz, 941 havza belirlediniz tarım için. Bunun bir kısmı faaliyete geçti, yahu bir ülkede 941 havza olur mu, bu mümkün mü? 7 bölgesi olan... 941 ilçe üzerinden bir model geliştiriyorsunuz. Bu ne demektir biliyor musunuz? "Biz istediğimiz ilçede istediğimiz yaparız." demektir. Yani havza modelinin hiçbir karşılığı yok. Diyorsunuz ki: "Biz mera hayvancılığına dayalı işletme yapanlara yüzde 50 sübvansiyon vereceğiz." dediniz. Daha önce Sevgili Bakanım söyledi, yine aynı Kanun'da şunu dediniz: "İmar alanının içerisine girmiş, yerleşik alan içerisine girmiş, artık orada yerleşim olan yerlerde mera alanlarının mera vasfını kaldırıyoruz, yerleşim alanı içerisine alıyoruz orada çünkü ve yirmi yıllık ot bedelini ödeyene orada inşaat izni veriyoruz." demiştiniz. Şimdi, bu çok geldi, ot bedelini kaldırıyorsunuz ve küçük sanayileri dışarıya taşıma... Bakın, bunun adı, karşılığı aynen şu, zeytinde bu kadar radikal konuşmadım ama burada radikal konuşuyorum: Merayı yok etmektir, kırmızı et üretimini azaltmaktır, hayvancılığı bitirmektir.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Orhan Bey, yapmayın, inanın böyle bir şey yok.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Sayın Bakanım, lütfen...

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Böyle bir şey yok, yapmayın.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Bakın, çok net söylüyorum, rakamlarla veriyorum bunu, Sayın Bakanım rakamlarla veriyorum: Dünyada kırmızı et yani büyükbaş hayvancılık, küçükbaş hayvancılık meraya bağlılık oranı yüzde 60 ila 65'tir. Bu, Avustralya'da da böyledir, Almanya'da da böyledir, İngiltere'de de böyledir, Yunanistan'da da böyledir; bizim ülkemizde şu anda meraya bağlı hayvancılık oranı yüzde 14'tür. Tarımla hiç alakası olmayan mühendis, doktor, tekstilci, şirket, ne varsa hepsine faizsiz kredi verdiniz yedi yıl geri ödemesiz. Onlar da sandı ki işletmelerdeki fabrika, düğmeyi açarım çalışır, düğmeyi kapatırım kapanır, onun da bir canlı olduğunu fark etmediler, yapanların birçoğu battı. O fabrikaların birçoğu şu anda çalışmıyor. Böyle hayvancılık olmaz. Hayvancılıkta girdiler tamamen dışarıya bağlı Sayın Bakanım. Bugün yem katkı maddelerinin yüzde 100'ü dışarıya bağlı. Bir önceki oturumda söyledim, 60 milyon ton yağ ve yağ türevleri ürünleri satın aldık biz, 35 milyar dolar para verdik. Ayçiçeği, ayçiçeği küspesi, kanola, soya, soya türevleri 60 milyon tondan fazla, 35 milyar dolar... Bu çok net.

ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) - Yarın söyleyecekmişsin zaten.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Şimdi, bunu görmeden, bunun tarıma, hayvancılığa zarar vermediğini söylemek... Yapmayın Sayın Bakanım. Sizin iyi niyetinizi... Ben hakikaten bugüne kadar burada AKP'de sizin gibi bir Bakan görmedim, siz hem iyi niyetlisiniz hem de fazla iyi niyetlisiniz. Hani, sözümü söylemek istemiyorum, gerçekten çünkü... Ya özür dilerim, bu lafı kullanacağım ama bunu kırıcı bir laf olarak algılamayın: Yahu, kandırılıyorsunuz. Bunu samimiyetimle söylüyorum, kandırılıyorsunuz. Gelin bu defa kandırılmayın. Bakın, şu konuşuluyor, birkaç arkadaşımız söyledi, siz de sevgili milletvekili arkadaşım söylediniz: "Mera vasfını yitirmiş..." Bakın, değerli arkadaşlar, mera, vasfını hiçbir zaman yitirmez. Sizin devlet olarak göreviniz merayı ıslah etmektir ama siz ısrarla meraları ıslah etmezseniz, kaderine terk ederseniz ev de batar, villa da batar, ağaç da batar, mera da batar.

MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Kardeşim, kaya zemin, ne yapacağız ya?

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Siz görevinizi yapmıyorsunuz, Bakanlık, Tarım Bakanlığı görevini yapmıyor, meraları ıslah etmiyor. Hani, yazılsın diye söylüyorum: Bursa Yenişehir'de 3 bin dönüm mera ıslahı yapılmış, sulama sistemi var, kurutma kanalları var. Bir proje geldi, yedi yıldır, sekiz yıldır uğraşıyoruz, senede ne kadar gelir getirecek bilmiyorum, 4 bin dönüm arazi gidiyor Sayın Bakanım, tamamen mera. Yani şu mevsimde gidin, hayranlıkla seyredersiniz, küçükbaş bir tarafta, büyükbaş bir tarafta, binlerce hayvan. Oto test merkezi getirip koydular. Kalkındırıyoruz memleketi! Yahu, oto test merkezi kaç kişiye ne kadar ekmek verecek? Bu nasıl bir şey? Yoktur böyle bir şey. Yani "mera vasfını yitirme" demek... Bakın, yani, "bilgi" diyorsunuz, "bilgi çağı" diyorsunuz, bilgiyi anlatıyorsunuz, "Bilgi varsa kalkınma var." diyorsunuz ama burada tamamen bilgisizlik örneği veriliyor. Mera vasfını kaybeder mi toprak varsa?

Sevgili Bakanım, bir de bir şeyi lütfen yine söylesinler, bir kardeş olarak alın bunu, birinci sınıf, ikinci sınıf, üçüncü sınıf... "Birinci sınıfa yaptırmam." Bu dediğim tamamen birinci sınıfta oluyor.

Bir de şunu bilin Sevgili Bakanım, hani, sadece bilgi olsun diye söylüyorum: Zeytinden bahsettik, zeytin zaten birinci sınıf topraklarda olmaz, taban suyu yüksek, yüzey yerlerde olmaz; eğimli, kireci yüksek, ağır topraklarda olur. Bu zaten birinci sınıf toprak değildir. O zaman birinci sınıf toprak iyi toprak, yedinci sınıf toprak kötü toprak, yapmayın bunu, böyle bir şey yok. Her toprağın, her iklimin kendine özgü üretim biçimi, üretim şekli vardır. Yok dünyada böyle bir şey. Bu ülkede görüyoruz biz dördüncü sınıf toprak kötü toprak, birinci sınıf toprak iyi toprak. Hayır arkadaşlar, birinci toprakta stratejik ürünleri ekersiniz. Mısır, buğday, arpa düz topraklardır, organik maddesi yüksektir, bu stratejik ürünlerin tümü olur, ondan sonraki her toprağın kendine özgü değerleri vardır. Bağı, getirin o toprakta olmaz; incir, getirin o toprakta olmaz; üzüm veya zeytin, getirin o toprakta olmaz, yapmayın bunu. Ama çok net söylüyorum: Meraları katletmeyin, zeytini katletmeyin. Bu coğrafya ve bu topraklar bugünkü tarihi bize sorarlar Sayın Bakanım, elbette önce size. Bizim yine kafamız dik olur, yine sözümüz yüksek olur söyleriz ama hepimiz kaybederiz. Siz bu kararları alırken sadece kendinizin kazandığını düşünüyor olabilirsiniz ya da bu ülkenin kazandığını öngörüyor olabilirsiniz, değil Sayın Bakanım, artık kandırılıyorsunuz, bu defa kandırılmayın. Samimiyetle bunu söylüyorum, bir çiftçi çocuğu olarak bunu söylüyorum, yapmayın bunu. Hayvancılığa vereceğimiz...

Bakın, bu sene 50 bin başlık ihale yapıldı -Sevgili Başkanım dinleyin- Avrupa'dan -Bakanlığın notları orada- bulamadılar Avrupa'dan 50 bin başı, bulamadılar. Döndüler Arjantin'den, Brezilya'dan aldılar ve Arjantin'deki, Brezilya'daki hayvanları getirdiler, Romanya üzerinden, Belçika üzerinden Avrupa hayvanı diye bize sattılar. Örnekleri söyleyebilirim, gösterebilirim. Devlet eliyle bu yapıldı, Bakanlık eliyle. Yapmayın, biz de insanız.

BAŞKAN - Sayın Sarıbal...

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Samimiyetimle söylüyorum bunları ve hani diyecek sözüm yok, yapmayın, vazgeçin bu işlerden. Bu tarihe sahici bir Bakanlık görevi, yurtseverlik görevi olarak yaptığınızı...

BAŞKAN - Toparlayalım artık.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Bakanlığın, bu Hükûmetin "millî" yazdığı her şeyde bilin ki millîsizleştirme var.

Dilerim ki, bu topraklarda, hep beraber bu gökyüzü altında bu ülke için iyi bir iş yaparız. Gelin vazgeçin bu işten. Bunun, hepsinin vebali sizin boynunuzadır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Sarıbal, teşekkür ediyorum.