| Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
| Konu | : | Yunus Emre Vakfı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı(1/818) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 07 .06.2017 |
HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Sayın Başkanım, Kıymetli Bakanım, değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım; şu kadar tartışmadan sonra benim anladığım, kafası karışıklar rehberine ihtiyaç var.
Şimdi, Birinci Dünya Savaşı'ndan çok küçülerek, âdeta yangından mal kaçırırcasına bir toprak parçasını kurtararak çıkmış bir ülke, İkinci Dünya Savaşı'na tanık olmuş bir ülke, ondan sonra da soğuk savaş dönemini yaşamış bir ülke yavaş yavaş kendini toparlamaya başladı. Bu, biraz bizim serencamımızla da alakalı bir durum. Şimdi, Maarif Vakfının kuruluşu, Yunus Emre Enstitüsünün faaliyete geçişi filan tam da bu tarihî dönemecin önemli noktalarından birisinde meydana geliyor.
Ben özellikle isim babası olduğunu ifade eden Mustafa İsen Bey'i Yunus Emre ismini buluşundan dolayı hassaten kutluyorum. Şimdi, Yunus Emre'nin yaşadığı çağ, bu enstitüye adını veren isim olarak hakikaten önemli bir çağ. Bizim bir büyük imparatorluğu kaybettiğimiz, Selçuklu'yu, beyliklere bölündüğümüz, parçalandığımız dönemde Yunus Emre "tevhit, tevhit" diye ilahiler, deyişler yazarken aslında İslam bir mutasavvıf olarak tevhit ilkesine çağrıda bulunduğu gibi, aynı zamanda siyasi dağınıklığı da toparlamaya yönelik bir tevhit çağrısında bulunuyordu.
Ümmet tabirine gelecek olursak, ümmet tabiri sanıldığı gibi dar anlamlı bir tabir değildir, bir İlahiyat hocası olarak söyleyeyim. Hazreti Peygamber, cihanşümul bir peygamberdir, bütün insanlığa gönderilmiş son peygamberdir ve bütün insanlık ondan sonra Hazreti Peygamber'in ümmetidir. Ama biz ümmetiicabet olarak adlandırılıyoruz, Peygamberimiz'in peygamberliğini kabul ettik. Bir de ümmetidavet kısmı var ki hâlâ Peygamber'in çağrısının geçerli olduğu, davet ettiği ümmeti ifade eder. Dolayısıyla, "ümmet" demek, insanlık demektir. Bu anlayıştan hareketle, Sadi-i Şirazi de "İnsanoğulları birbirini bütünleyen organlar gibidir çünkü yaratılışları aynı özdendir, cevherdendir." diyerek bu anlayışı sergilemiştir.
Şimdi, ben isterdim ki burada çok nezih bir dil olsun. Üniversite hocaları var. Yani, ortopedist bir profesör hocamızın beynin lobları üzerine bir konuşma yaparak muhatabına hakaret etmeye hakkı yok. Kendisini -her ne kadar toplantıyı terk etmişse de- derhâl özür dilemeye çağırıyorum, bir.
İkincisi: Gaye Hocam, siz ne söylediğinizin farkında mısınız? Ta başta, herhâlde unutuldu, biraz uzadı. Köpek kim, köpekleriyle gelen kim?
GAYE USLUER (Eskişehir) - Onu söyleyeyim.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Nedir o?
GAYE USLUER (Eskişehir) - Söyleyeyim, söyleyeyim.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Yani, bu kadar çirkin bir kelime bir bayan olarak, bir bayan üniversite hocası olarak hiç ağzınıza yakıştı mı? Lütfen...
GAYE USLUER (Eskişehir) - Kimseye "köpek" demedim.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Yani, eğer buradan öyle bir ifade kullandıysanız lütfen özür dileyin. Ama Cumhurbaşkanının köpeklerinin, yani bomba tarama köpeklerinin gelerek Mecliste tarama yapmasını kastediyorsanız, kusura bakmayın, bir kabile devletinin başkanı, bir çadır devletinin başkanı gelmiyor; Türkiye Cumhuriyeti devletinin Cumhurbaşkanı geliyor. Elbette bunca tehdidin olduğu ortamda köpekler de gelecek, bomba taraması da yapacak. Mecliste güvenliğin artırılmasından niye rahatsız olalım?
Kaldı ki, Cumhurbaşkanımız burada değil, kendisi hakkında şu ifadeler de kullanıldı, savunmak bana düşmez ama denildi ki: "Cumhurun başkanı değildir, bir partinin başkanıdır." Yani, bir partiye başkan seçilmesi, Cumhurbaşkanımızın halk tarafından seçildiği gerçeğini öteliyor mu, örtbas mı ediyor, bu gerçeği ortadan mı kaldırıyor?
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Birazcık, azıcık.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Kısaca, yasalara saygılı olmak lazım ama Anayasa'ya çok daha saygılı olmak lazım çünkü biz Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşlarıyız ve Anayasa'yı da, biliyorsunuz, Mecliste hep beraber kabul ettik. Yüzde 51,4 gibi; 1 milyon 300 bin oy farkla kazanan bir Anayasa'dan söz ediyoruz ve bu Anayasa çerçevesinde Cumhurbaşkanımız partimizin Başkanı olmuştur. Bundan sonra da böyle olacaktır, Cumhurbaşkanları aynı zamanda partilerinin başkanları olacaklardır; bu, Anayasa'nın öngördüğü bir husustur.
Dille alakalı... Gaye Hocam'la iyi konuşuruz biz. Mustafa Balbay'la birbirimize sempatimiz var, kitap alışverişlerimiz var; sağ olsun, bir kitabını hediye etme lütfunda bulundu. Ceyhun Bey'den birazdan o "Sağlık Tarihi"ni hediye etmesini isteyeceğim çünkü ben histolojiyi, tıp tarihini çok merak eden bir insanım. Fakat şu da söylendi: "Niye Türk Lehçeleri Sözlüğü yapılmadı?" Yapıldı efendim, Kültür Bakanlığı Türk Lehçeleri Sözlüğü'nü çıkarttı, yıllar oldu. Tarama sözlüğü çalışmaları devam ediyor. Ha, diyebilirsiniz ki "Türk Lehçeleri Sözlüğü yetersiz kalmıştır, yenilenmesi gerekir." Elbette yenilenmesi gerekir.
Bir de şunu söyleyelim: Anadolu'daki Türk lehçesi, dünyanın en gelişmiş Türk lehçesi olarak kabul edilir çünkü hakikaten işlenmiş bir dile sahibiz ve bu dil sayesinde biz bugün konuşabiliyoruz.
Burada her zaman söylenilen bir şey var ama bunu hocaların yapması benim hoşuma gitmiyor. Diyoruz ki: "Bilgi sahibi olmadan fikir ve iddia sahibi olmak, dünyanın en kötü işidir." Şimdi, herkes diyor ki: "Niye Türk dili, edebiyatı uzmanları yok mütevelli heyetinde?" Ben size mütevelli heyeti üyelerini okuyayım, var mı yok mu, takdiri size bırakıyorum: Bu, Mevlüt Çavuşoğlu, Dışişleri Bakanı. Şimdi, inşallah, Kültür Bakanımızı getireceğiz. Yıldırım Tuğrul Türkeş, Başbakan Yardımcısı. Veysi Kaynak, Başbakan Yardımcısı. Nabi Avcı, Kültür ve Turizm Bakanı. Naci Ağbal, Maliye Bakanı. İsmet Yılmaz, Millî Eğitim Bakanı. "Sivil toplum kuruluşlarından üye yok." denildi; işte üye: Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Eski o.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Değişiyor Hocam, değişiyor.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Onu anlatıyoruz biz de, eski o.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Geliyorum, geliyorum.
Üç yılda bir değişecek.
M. Ali Yekta Saraç, İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi, YÖK Başkanı; edebiyatçıdır, bilmeyenler için söyleyeyim. Derya Örs; Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı; edebiyatçıdır. Mustafa Kaçalin; "Türk Dil Kurumu Başkanı niye yok?" diye sordu üyelerimizden birisi; işte Kaçalin burada.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - "Şimdi yok." diyoruz.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Çıkartılıyor, biz onu anlatıyoruz.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Eskisi öyle, eskiyi anlatıyorsunuz. Doğru, eskisi öyle. Biz de onu istiyoruz zaten.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Eskisi o.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Değiştirildiğini ifade ediyoruz.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Değiştiriliyor, tamam.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Onu istiyoruz zaten.
HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Şimdi, lütfen şunu... Ama, bakın, "Çıkartılıyor." diye bir şey yok. Cumhurbaşkanı yeni atama yapacak.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Hayvanat Bahçesinden yapabilir mesela!
HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Cumhurbaşkanı, yeni atama yaptığında bu arkadaşlardan ve üniversitelerimizde bulunan diğer kıymetli arkadaşlarımızdan birisini atayacak. Dolayısıyla, herhangi bir sıkıntı...
Gelelim Hayvanat Bahçesi Müdürü meselesine; benim sınıf arkadaşım. Ankara İlahiyat Fakültesi mezunu; hezarfen, 10 parmağında 10 marifet bir adamdır Mustafa Sancar. Karikatür çizer, resim yapar, güzel yazılar yazar. Özellikle size tavsiye ederim: Atasözlerinin ve deyimlerin menşeine dair yazdıklarını lütfen bir gözden geçirin. Dolayısıyla, TÜBİTAK'a... Bir ara Hayvanat Bahçesi Müdürlüğünde bulunmuş olması bir nakisa değildir; kişinin öz özelliklerine bakarsınız. Mustafa Sancar benim bildiğim, adam gibi bir adamdır, iyi bir edebiyatçıdır, kalemi güçlü bir insandır, güzel resimler yapan, karikatürler çizen de bir kültür adamıdır. Dolayısıyla, bunu yadırgamanızı da ben ayrıca yadırgıyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.