KOMİSYON KONUŞMASI

GAYE USLUER (Eskişehir) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten, Ceyhun Bey'in söylediklerini maddeler hâlinde... 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında hem üniversitelerde hem eğitim sistemimizde yaşananlara hepimiz aynı olumlu katkıyı veriyoruz diye düşünüyorum. İktidar partisiyle muhalefet partileriyle, burada hemfikir olduğumuzu düşünüyorum ve çözümün de ortak akılla bulunabileceğine inanıyorum.

Gerçekten iki gün geçti ama Sayın Başkanım, şöyle yapabilir miyiz: Bize e-mail yoluyla da geldi toplantının bugün olduğu, aynı anda e-mail'le bu belge de gönderilmiş olsaydı... Hani belge "hardcopy" olarak ofislerimize geldi ama biz cuma günü burada olmadığımız için onu alamadık.

BAŞKAN - Haklısınız, tamam.

GAYE USLUER (Eskişehir) - Bunu yaparsak belki böyle bir sorunu da önlemiş oluruz, bunu bir öneri olarak kaydedelim istiyorum.

Şimdi, tabii ki...

ZÜHAL TOPCU (Ankara) - Geldi, geldi.

BAŞKAN - Ekte e-mail'le gelmiş.

GAYE USLUER (Eskişehir) - Benim mi gözümden kaçmış?

ZÜHAL TOPCU (Ankara) - Evet, evet, gönderdiler.

GAYE USLUER (Eskişehir) - Ha, o zaman tamam, ben özür diliyorum, geri çekiyorum. Öyle geldiyse bilmiyorum.

ZÜHAL TOPCU (Ankara) - Öğleden sonra gönderdi arkadaşlar, ben aldım.

GAYE USLUER (Eskişehir) - Bu da var mıydı içinde ekli belge?

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Sahada çalışıyoruz, e-mail'e bakmaya vakit yok.

GAYE USLUER (Eskişehir) - Yok, yok, ben baktım e-mail'ime, daveti de öyle gördüm, neyse bir daha bakarız.

BAŞKAN - Biz gözetelim yine mümkün olduğunca.

GAYE USLUER (Eskişehir) - Varsa da yoksa da teşekkür ederim.

Evet, tabii ki uluslararası ortak iş birliğiyle açılan üniversitelerin açılmasına olumsuz bakma gibi bir durum söz konusu olamaz. Ancak burada Türk tarafına düşen, burada tabii ki üniversite açılıyor ama bize düşen görevler, yükümlülükler, çok net ve açık madde madde belirtilmesine rağmen Japonya'yla ilgili hiçbir şey yok, mutlaka onların da yükümlülükleri var, hani bunun daha açık olmasını açıkçası beklerdik. Örneğin "Maliye Bakanlığı bütçesinden gerekli ödenek ayrılır." diyor ama Japonya ne yapacak? Daha önce kabul edilen uluslararası sözleşmede diyor ki: İşte "Gerekli gördüğü miktar" gibi böyle çok yuvarlak, çok hani neresinde, nereye kadar var, belli değil, onun için bu noktanın sanki açıklanmasında yarar var diye düşünüyorum. Bir de üniversitenin kurulması için "Orman ve Su İşleri Bakanlığınca izin verilir." ibaresi var, burada hani gene Sabiha Gökçen Havalimanı'na yakın, geniş bir ormanlık alanın ne kadarı bu üniversiteye tahsis edilecek, bunun da önemli olduğunu düşünüyorum, açıklanması konusunda.

Şimdi, iki tane kısa saptamayla bitireceğim Sayın Başkan, Sayın Bakan. 15 Temmuz öncesi açılması planlanan Eskişehir Yüksek Teknoloji Üniversitesinin akıbeti ne oldu diye buradan sormak istiyorum. Böyle bir plan tamamen rafa mı kalktı? Hani bunu bize ilimizde sordukları için ve Sayın Nabi Avcı'nın esasında bir sözü olduğu için 2011 seçimlerinden sonra, bu konunun açıklığa kavuşması açısından hem Sayın Başkana hem de Sayın Bakanımıza sormak istiyorum.

Son olarak da Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın durumları bir sembol aslında, insanların yaşam hakkından vazgeçmeleri aslında çaresizliğin son noktası. İçişleri Bakanı bu biri öğretmen, diğeri öğretim üyesi olan iki kişi için "Bunlar zaten teröristi." dedi ama bir gün sonra adli sicil kayıtlarında böyle bir şey çıkmadığı görüldü. Hani kişileri terörist olarak yaftalamak çok kolay ama adli sicil kaydını çıkarmak da çok kolay, dolayısıyla Sayın İçişleri Bakanının sözü havada kalmış oldu. Yaşam hakkından vazgeçmek, sessiz çığlıktır aslında yani sesimi duyuramıyorum, ne yaptımsa olmadı, o zaman ben yaşam hakkımdan vazgeçiyorum. Aslında bunu bir sembol olarak kabul etmemiz lazım. Ve şu tavrın doğru olmadığını düşünüyorum Sayın Bakanım: Lütfen burada iktidar milletvekilleri, muhalefet milletvekilleri bir aradayken hani vurdumduymaz, "Canınız ne isterse yapın." veya işte "Zaten onlar yemek de yiyorlar gece gizli gizli." hâllerinden... Şimdi, öldüklerinde ne diyeceğiz; Allah korusun, ölürlerse ne diyeceğiz? "Ya, yanılmışız, meğer yemiyorlarmış, biz yiyor zannetmiştik." Yani yaşam hakkı bu kadar basit mi? İnsanlar suçlu olabilir -ki burada bir suç yok- yargılanabilir, suçun cezası verilebilir ama bir çığlığa, devam eden -bakın doksan günü aştı, cezaevindeki açlık süresiyle birlikte- bir çığlığa bu kadar kulaklarımızı tıkamak bu ülkenin vatandaşları olarak, bu ülkenin milletvekilleri olarak her birimiz adına doğru mu diye sormak istiyorum. Ve bu konuda Sayın Bakanım, dün terör saldırısında hayatını kaybeden öğretmenimizin cenaze töreninde sizi televizyondan izledim, gerçekten oradaki samimiyetiniz, gözlerinizdeki yaşlar hepimizin ortak duygusuydu; burada da bir ortak duygu oluşturalım, bu konuda sizin desteğinizi bekliyorum, bir kez daha başsağlığı dilemek istiyorum.

Teşekkür ederim.