| Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
| Konu | : | Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin Kuruluşu Hakkında Kanun Tasarısı (1/803) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 12 .06.2017 |
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Teşekkür ediyorum.
Muhterem Başkanım, hem Ceyhun Bey'in hem Gaye Hocamın hem de Zühal Hocamın, üçünün de açıklamalarına katkı olsun diye... Birincisi, üniversiteler konusunda gerçekten Hükûmetimiz tarafında Van'da, Tarsus'da, Trabzon'da, Sakarya'da, Sivas'ta, Eskişehir'de... Ve daha birçok talep de hâlâ geliyor. Dolayısıyla, Sayın Başkanımın da olduğu yerde, Başbakanımızın talimatı... Hatta, ilçeler bazında da geliyor, daha önce kurduklarımız da var; Bandırma'da var, Alanya'da var, İskenderun'da var. Dolayısıyla, talepler geliyor, her geleni çıkarmaktan ziyade bunları bekletelim, bütün talepler bir ortaya çıksın, YÖK'ün de görüşünü alalım, ülkemizin de ihtiyaçları neyse o doğrultuda bir üniversite kuralım. Bakın, işte o üretim paketinin içerisinde bir madde vardı -aslında YÖK başlattı da- ihtisaslaşma. Yani her üniversite bir diğerinin -işte üniversiteden gelen hocalarım var- benzeri olmasın. Bazı özel vakıf üniversiteleri öğrenci dahi bulamıyor, verdiğimiz kontenjanı dolduramayıp da tekrar kapatıp ileride... Yani belli bir süre sonra nereye gidebilir, ayrı bir husus. Yani dikkate alarak bir çalışma... Çekmedik, üzerinde sadece tekrar, yeniden çalışmalar yapılıyor, olgunlaştığında inşallah getireceğiz ama hem Van'ın var -ki Başkanımızı temsil eder- Sakarya'nın var -ki Mustafa İsen Bey'i en azından- Eskişehir var -Hocam, sizin milletvekili seçildiğiniz yer- Sivas var. Dolayısıyla, bekletiyoruz, inşallah, olgunlaştığında Komisyonunuzun huzuruna getireceğiz.
Bir diğeri, sözleşmeli eşlerle ilgili: Kesinlikle çok doğru, haklı talepler. Bizim bu "sözleşmeli öğretmen"i getirirken amacımız öğretmenlerin bir şekilde doğudan batıya sirkülasyonunu durdurmaktı. Oradakilerin de bir hizmete ihtiyacı vardı ama her ikisi de sözleşmeliyse -Anayasa'da da "Devlet, ailenin bütünlüğünü sağlar." diyor- batı olmamak üzere yani mümkün olduğu kadar diğerinden daha mahrum olana gitmek kaydıyla izin vereceğiz, bu dönemde atamalarını gerçekleştireceğiz. Zaten, bir yıl geçti, biliyorsunuz...
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Ağustosta mı?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Evet. Yapıyoruz.
Bir başka husus, engellilerle ilgili. Gerçekten, işte bir yıl oldu, 2 binin üzerinde engelli ataması yaptık; bir 500 yaptık, bir de 1.500 yaptık. Şimdi 150 tane var. Eğer ihtiyacımız varsa inanın ki ihtiyacımızı öncelikle bunlardan karşılarız ama ihtiyacımızın olmadığı bölümde sadece engelli olmasından dolayı alırsak o zaman eğitim amacıyla değil, bir sosyal yardım politikasına döner ki bunun hiç kimseye faydası olmaz. İhtiyacımız olursa önceliğimizi bu engellilerden karşılayacağız.
Yine, rehber öğretmenlerle ilgili yönetmelik: Biz millet için varız. Biz kendi personelimizi rahatsız eder miyiz? Kendi evlatlarımızın aleyhine olacak bir şey olur mu? Yarın onların huzuruna çıkacağız, "Ya, ne yüzle geldin?" diyecek rahatsız edersek, iyi yaparsak da "Allah razı olsun." Nasıl ki şimdi engelli öğretmenler konusuna girdik. Dolayısıyla, arkadaşlarıma söyledim, engelli hocalarım da beni ziyaret etti. Dolayısıyla da "Sivil toplum kuruluşlarına gönderin yönetmeliği, onlardan görüş alalım." Görüş almamız illa ki uyacağımız anlamına gelmez çünkü artısı var, eksisi var, onlar bu açıdan bakar ama biz bu açıdan bakıyoruz. Mesela, çok net söyleyeyim: Sivas'ta ilçede deniyor ki: "Buralarda bir fakülte kurulsun." "Niye kurulsun?" "100-200 tane öğrenci gelecek." "İyi ama Sivas'ın bir ilçesinde bir fakülte kurulması peki, eğitimin kalitesini düşürmez mi?" "Bu açıdan bakmadım." Yani bulunan kimse baktığı açıdan kendi bulunduğu ilçesine bir katkı olsun diyor bir bölümün açılmasına. İyi ama burada sadece katkının dışında bir de eğitimin de kalitesinin artırılması lazım. Adana'ya gittim. Adana'daki üniversite -diğer üniversite, Çukurovanın dışındaki- diyor ki: "Adana olmasına rağmen, nitelikli öğretim üyesi bulmakta zorluk çekiyoruz." "Hocam, ne diyorsunuz? Yani Adana dahi zorluk çekiyorsa artık ilçeler olabilir mi veya daha geri kalmış -Sivas gibi diyeyim- illerde ne olacak yani?" Dolayısıyla da kaliteyi düşürmeden yani bir bakış açısı var ama diğer bakış açısını da bir arada alarak... Şeffafız, açığız ama "Doğru olan her şeyi yaparız, her şeyi biz biliriz." demiyoruz kesinlikle. Sanki, Gaye Hocam söylemişti "Yaptım, oldu." İnanın böyle değildir. Her bir insan bizim için değerlidir. Tek bir kimseyi dahi geride bırakmamak eğitimin temel felsefesidir. Dolayısıyla da hiçbir kardeşimizi incitmek, bir zarar vermek, yanlış bir şey yapmak için... Ortak akılla, istişareyle, kim ne biliyorsa söylesin, onların hepsini hayata geçirmeye hazırız.
Yine, eğitim dili: Biliyorsunuz, bu eğitim dilinin İngilizce olmasıyla ilgili ve Japonya'yla ilgili destekler konusunda, 6742 sayılı Kanun'la biz bunu 19 Ağustosta kabul ettik, kanunla kabul ettik. Orada Japonya'nın desteği olarak 2'nci maddenin (b) fıkrasında şöyle yazıyor: "Japon Hükümeti, Japonya'nın ilgili mevzuat ve bütçe ödeneklerine tabi olarak, aşağıdaki hususları gerçekleştirme konusunda her türlü çabayı sarf eder:
i.
Bu üniversite ile ilişkili laboratuvar malzemelerinin temin edilmesi veya temin edilmesinin sağlanması;
ii.
Okul binası inşaatı için yardım sağlanması;
iii.
Japon üniversitelerinden oluşan, teknik bilgi, entelektüel destek ve müfredata ilişkin tavsiye verecek bir konsorsiyum oluşturulması ve bu üniversitenin işe alım usullerine tabi olarak Japon akademik personel aday gösterilmesi..." Orada öğretim üyeleri gönderilecek ya... Güzel bir söz var, çok beğenirim, hep tekrar ederim: "Bir şirketin, bir kurumun en değerli varlığı insan kaynağıdır, o da bilançoda gözükmez." Dolayısıyla, Japonya'nın sadece bu bilim adamlarını göndermesi dahi bu üniversiteye yeterli katkıyı verir. Kaldı ki mali yönden de katkı verecek fakat dediler ki: "Eğer bunu yazarsak bizim de Parlamentoda -çünkü onların da mevzuatı biraz daha, bizden daha sıkı- en az beş yıllık bir süre gerektirir. Dolayısıyla, beş yıllık bir gecikmeye yol açacağımıza bir an önce biz çıkartalım." Zaten en son maddesinde de "On yıl içerisinde yapılacaktır katkıları." diye de bir bölüm var. Yine, bu üniversitenin bünyesindeki Japon Kültür ve Dil Merkezini destekleyecek. Aynı zamanda, yine, bu üniversitemizin öğrencilerinin Japonya'da öğrenim görme fırsatını da sağlayacaklardır.
İsminin olması bile bir destektir; bir devlettir, işte Alman Üniversitesinde olduğu gibi. Süreçte, iki ülkenin dostluğu belirleyecektir, iki ülkenin ilişkileri belirleyecektir, bu üniversitenin kalitesinin ve niteliğinin seviyesi belirleyecektir, eğer gerçekten mükemmel olursa bu katkının artacağını düşünüyorum iyi çalışırsa, gerçekten söylendiği gibi mükemmeliyet merkezli olursa.
Ama, bilin ki bunun yönetimi Türk tarafında. 6 tanesi Cumhurbaşkanı, 4 tanesi Japonlar tarafından belirleniyor. Diyor ki hemen aynı cümlenin altında: "Rektörü de bu konseyin daimî üyesidir." 11 üye orada; 6 üye Cumhurbaşkanı yani Türkiye tarafından, 4 üye Japonya tarafından, rektörü Türkiye tarafından belirlenir ve dolayısıyla da 11 üyenin 7'si Türkiye tarafından belirleniyor.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Ben zaten onun rektör olduğunu tahmin ettim.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Öyle. Hemen altında da yazar yani "daimî üyesidir" diye, hiç ayrılmadan cümlesi de "Rektörü konseyin asil üyesi olarak konseyin oturumlarına katılır." diyerek var.
Yine, nasıl çalışacak bu üniversite? Orada da yine kabul ettiğimiz kanunda, Türkiye Cumhuriyeti'nin bilim ve teknoloji politikaları doğrultusunda bu üniversite kendi misyonunu, vizyonunu belirleyecek.
Yine, bu hak arama konusunda gerek bir öğretmen gerek bir öğretim üyesi, bir hukukçu olarak da hak araması gerçekten bizi rahatsız etmez; aksine, memnun oluruz. Ben uzun süreden beri kamunun içindeyim, devlet görevini yürütüyoruz bize milletimizin veya devletimizin öngördüğü... Herkese hak aramasını söyledim. Ola ki biz de yanlış yaparız, mahkeme ne karar verirse başımız gözümüz üstüne. Bunu şahsıma veya kuruma yönelik bir husumet olarak da görmem ama bu mücadelenin hukuk içinde olması lazım, hak içinde olması lazım. Bir insanın kendisine zarar verme hakkının olmadığını bilerek söylüyorum, hukuk buna da müsaade etmez. Dolayısıyla da hak arayan kardeşlerimizin hukuk mücadelesi içerisinde hakkını... Yanlış yapılmış olabilir mi? Olur. Mevlâna'nın güzel bir sözü var ya: "Yüzde ısrar etme, doksan da olur. İnsan dediğinde noksan da olur." Biz mükemmel değiliz, hata da yapmış olabiliriz. İyi ama bu hataları düzeltecek yerler, şimdi bir sistem oluşturduk, Başbakanlık Olağanüstü Hal İşlemlerini İnceleme Komisyonu. Gerçekten, oraya başvursunlar, ben düzeleceğine inanıyorum, ondan sonra da yargı yolu da açık. Yargı yolunda da mutlaka çıkacak. Ama "Orası kapalı, burası kapalı, o hâlde ben de hukuk dışı yollara giderim." Çünkü hukuk kişinin kendisine zarar vermesini de kabul etmez, o da doğru değildir diye düşünürüm.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Daha kurulmadı biliyorsunuz komisyon.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Yok, kuruldu.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Özür dilerim.
Şey başlamadı, şey almıyor.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Yok, çok kısa zamanda açıklayacaklar. Üyeleri belirlendi, çalışma yeri belirlendi. Bir ziyaret ettiler beni de öyle. Dolayısıyla "Ne kadar önce yaparsanız bizim için iyi olur."
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Sayın Bakan, işsiz kalan akademisyenlerin, onların işsizlik maaşları da bitti yani on ay doldu.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - "Özel statülü devlet üniversitesi" Japon ve Türk üniversite sistemlerinin birlikte çalışmasını mümkün kılacak bir özgürlük ortamını sağlamak için kabul edildi, onu söyleyeyim.
Yine, Uludağ Üniversitesiyle ilgili Kükürtlü Tesisleri: Tesis birer yıllık protokollerle işletiliyordu. 2015 yılı Ağustosunda müstecire sözleşmenin uzatılmayacağı söylendi ama boşaltılmadı, olay yargıya intikal etti, mahkeme üniversiteyi haklı buldu, tesis kapatılmıyor, işletme üniversite tarafından yapılacak.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Gerekçesi ne? Onu söylemediler mi?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - İletelim.
Kapatılan vakıf üniversitelerinin öğretim üyelerinin istihdamı konusunda bir engel yok. Siz de söylediniz aslında yani "Cesur olan rektörler yapabiliyor." diyerek zaten bir yasal engel olmadığı... Bizde herkes vicdanına göre -hâkimler için verilen kararda da- hâkim, Anayasa'ya, kanuna ve vicdanına uygun olarak karar verir. O hâlde, Anayasa var, kanun var, bir de vicdanınız var, bunlara uygun şekilde karar verin. Bu kimse sizin kardeşiniz de olabilir, bu kimse sizin evladınız da olabilir, bunlar her aileden birisini devşirmiş olabilirler, yanlış yola sevk etmiş olabilirler veya kamuda yanlış... Bu, vicdanınıza koyarak, delillere de bakarak karar verin. Rektörlere şu bilgi verildi: Gerekli istihbarat, araştırma yapılmak suretiyle istihdam edilebilir, istihdam edilen örnekleri de vardır.
Zühal Hocamın dediğini de aynen katılırım. Zühal Hocam, gerçekten eğitimle ilgili konuların, özellikle ihtisas komisyonu olan burada görüşülmesi -asli fonksiyonu bu- çok daha uygun olurdu, doğru olurdu ancak o kanunun bir an önce çıkması... Çünkü bizim yeni kanun çalışmalarımız var, hepsini bir araya toplayacağız, o muhtemelen süre alır, gecikme olur, o hâlde en kısa zamanda çıkacak kanunun bu olacağı... "Hangisi olabilir?" diye, bu olacağı... Bakanlar Kurulunda sunumda ekleyebilirsiniz. İşte, "Komisyonumuza bilgi verin." Tali komisyon olarak bilgi sunulduğunu düşünüyorum ama tabii, bir de komisyonların teamülü, geleneği veya bir uygulaması var. Asıl komisyon esasını götürüyor, "Tali komisyon görüşmese de olur." deniliyor veya işte, komisyon, "Ya, zaten taliysek bize burada ne ihtiyaç var." filan...
Ben yüzde yüz uygun olmadığını düşünüyorum ancak gayesi süreci hızlandırmaktı. YÖK'ün ihtiyacı, bu dönemde, önümüzdeki dönemde... Gerçekten, sayı olarak... Hocam "Fransa'da bin üniversite var, bizde 184, 185 oldu, biz de üniversitelerin artmasını isteriz..." Biz de 184 üniversite, 7 milyonun üzerinde öğrencisi, 150 binin üzerinde öğretim üyesiyle gerçekten iyi bir büyüme sağladık ama şimdi kaliteyi artırmak lazım. Bu kaliteyi artırmak ne? İhtisaslaşma. Bu, işte, üretim paketinin içerisinde ihtisaslaşma yükseköğretimin içine giriyor.
Bir başkası, Kalite Kurulu. Aslında, Kalite Kurulu yönetmelikle yapılmıştı ancak Avrupa Birliği diyor ki: "Bir kuruma bağlı olan Kalite Kurulunu biz eşit kabul edemeyiz. Doğru bir kuruluş..." O hâlde ne olmalı? Mali ve idari yönden özerkliğe sahip olması lazım. İşte, bu özerk kuruluş da yine bu yasada var, Kalite Kurulu oluşturulması.
Bir başka husus daha var: Gerçekten su ürünleri... Yani örnek vereyim, her yerde açılmış, öğrenciler iş bulabiliyor mu? En son Akdeniz Üniversitesinin mezuniyet törenine katıldım; 9 kişi... Geçen yıl kimse de talep etmemiş, tercih etmemiş, dolayısıyla yerleştirilemiyor. Bir de yaşayan olgu. Bunun gibi gereksiz bölümleri...
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Tercih edilmiyor.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Kapatın.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Öyle olacak. Zoraki olarak kendi kendini kapatmış olacak yani. Kurumlar eğer ki siz önce davranmazsanız kendi kendini kapatır.
İşte, bu gereksiz, ülkenin neye ihtiyacı varsa, hangi bölüme, hangi üniversiteye, hangi fakülteye ihtiyacı varsa... Bir de Danışma Kurulu oluştu. O Danışma Kurulunun içerisinde sivil toplum da var yani TOBB da var, esnaf ve odalar da var, Millî Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı da var. YÖK'e söyleyeceğiz: "Hangi bölümlerde bizim ihtiyacımız var, siz ona göre bir çalışma yapın, ona göre kontenjan ve fakültelerin açılışını yapın." diyerek...
Ormanlık alan ne kadar olacak? 1.600 dönüm kadar olacak. Normalde bu Millî Savunma Bakanlığına tahsis edilmiş de Millî Eğitim Bakanlığına bu eğitim amaçlı... Muhakkak ki "Eğitim her şeyin başıdır." diyoruz, eğitime önem verirseniz her şeye önem vermişsiniz demektir, eğitimi ihmal ederseniz de inanın ki her şeyi ihmal etmişsiniz demektir.
Tekrar saygıyla selamlıyorum.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Sayın Bakanım, bir şey söyleyebilir miyim?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Buyurun.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Önce öğrenci affıyla ilgili hiçbir şey söylemediniz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Onu not ettik. Orada da bunu söylerim, not ettiğimi söylerim.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Olumlu, olumsuz... "Olmayacak." deyin de bari bitsin onların umutları...
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - "Olmayacak." dedik Ceyhun Bey, tekrar, yine "Olmayacak." diyorum.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Kapıyı da kapatmayın Ceyhun Bey, niye kapatıyorsunuz? Belki olacak.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - En azından asistanlar için belki.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Belki evettir yani.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Ceyhun Bey, "Not ettik." diyelim. "Not ettik." diğerini duymaktan daha iyidir sizin için, oldu mu?
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Hayır, bizim için değil, insanlar...
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Çünkü hukuk da yaşayan bir olgu. Ben bugün söyledim ama yarın bir başka ihtiyaç çıkacak, ayrı bir şey olduğunda, YÖK ayrı bir değerlendirecek, siyaset ayrı bir değerlendirecek ve yine sizin Komisyonunuzun önüne getirecek. "Not ettik." sözü yeterlidir.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Hayır, burada Sayın Bakan kalkmadan, şimdi karşılıklı bir şey oldu da sadece şunu söyleyeceğim Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Estağfurullah.