KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Sayın Başkanım, Sayın Bakan Yardımcım, Sayın Müsteşarım, değerli arkadaşlar; keşke Bakanımız gitmeseydi çünkü millî eğitim ülkemizin en temel meselesi, en önemli meselesi; fırsat bulmuşken burada bazı şeyleri tartışırdık.

Elbette ki bu üniversitenin kurulmasına asla karşı değiliz ama arkadaşlarımızın da belirttiği gibi, ileride birtakım olaylara sebebiyet vermemesi açısından, birtakım eksikler olmaması açısından daha iyi tartışılması lazım.

Benim aklıma gelen şöyle bir soru var: Bu Japon Üniversitesine zannederim daha ziyade teknik konuda öğrenci alınacak; teknik konuda, mühendislik konusunda doktora, lisans ve master üzerinde eğitim yapacak. Peki, buraya nasıl bir giriş olacak? Yani hangi öğrenciler girecek, puanla mı girecek, nasıl girecek, paralı mı olacak, parasız mı olacak? Bunlarla ilgili tabii kafamda soru işareti var benim, açık söyleyeyim.

Bir de şunu söylemek istiyorum değerli arkadaşlar: Ben eczacıyım ama... 1975 mezunuyum, İstanbul Üniversitesinden. Ben okulu bitirdiğim zaman kendi yöremde, Giresun'da hiç öğretmen yoktu, öğretim görevlisi yoktu. O zaman meslek yüksekokulu açmışlardı, ben kırk saat derse giriyordum haftada, böyle bir şey vardı. Şimdi, Anadolu'da maalesef eğitim ve öğretim konusunda, bilhassa öğretim elemanı konusunda bayağı büyük bir sıkıntı var.

Bakın, bir şey söyleyeyim size: Türkiye'de sanırım sayıları 75-80'i bulan tıp fakültemiz var. Bu fakültelerimizin çoğunda kadavra görmeden mezun olan öğrencilerimiz var. Şimdi, zaman zaman kendi ilimde görüyorum. Bizde en büyük ders pratikti. İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesinde en çok kalanlar pratik dersinden, laboratuvardan kalırlardı. Şimdi, son zamanlarda -eczacılık fakültesinde görüyorum- çok basit, köydeki bir çobanın dahi yapabileceği bir majistral preparatı bir başka ehil eczaneye göndermeye çalışıyor. Yani okuduğunuz zaman bunu... Hiç bilgiye gerek yok. Yani eğitim öğretimde öyle bir noksanlık var ki bunları biraz daha ciddiye almak lazım, daha iyi detaylandırmak lazım.

Tabii, üniversite sayımız yeterince fazla değil, elbette çok iyi üniversiteler açılsın ama bunları açarken de... Biraz önce Sayın Bakanım da dedi: "Benim ilçeme de açılsın, benim kazama da açılsın, benim köyüme de açılsın." Açılsın ama tabii bu işin bir de başka noktası var. Bir de her branş için değil de artık bundan sonra Türkiye'nin ihtiyacı, gereksinimi neyse ona daha çok ağırlık verilsin.

Şimdi, deniz olmayan bir yere su ürünleri üniversitesi açılmasını hiç hoş karşılamıyorum. Bu, akla mantığa uygun bir şey değil. Daha ziyade uluslararası bölümler, bazı bölümler artık bunlar demode oldu. Bunlara iş de yok, yazık da oluyor insanlara. O bakımdan, bunların biraz daha ciddiye alınması lazım. Eğitim kutsal bir olay, Yüce Yaratıcı insanlara ilk defa "Oku." demiş, okunma üzerine emrini göndermiş, demek ki bunda bir Hikmetihüda var, bunu çok iyi değerlendirmek lazım. Biz de muhalefetiz, muhalefetin de arkadaşlarımızın da bizlerin de talep ve isteklerini, sizden olan taleplerini mutlaka saygıyla karşılamanız gerektiğini düşünüyorum.

Bir de dışarıdan gelen teklifler, işte son zamanlarda, 15 Temmuzdan bu tarafa yaşanan birtakım haksızlıklar var. Benim de elimde şöyle -Sayın Orhan Bey'e biraz sonra takdim edeceğim- bir öğretmenimiz, emniyet raporu ve mahkeme kararı olumlu olmasına rağmen isim benzerliğinden "byLock kullanıcı" diye çıkmış ama aklanmış ama maalesef şu ana kadar atanmamış, mahkeme kararları bende. Bu ve buna benzer birtakım şeyler var ama tabii, cezası olan da cezasını mutlaka çekecek, herkesi savunmak mecburiyetinde değiliz.

Yani eğitim çok kutsal buluyorum, eğitimi çok önemsiyorum, çok değerli buluyorum. Buradaki konuşmalarımızı aceleye getirmemek lazım, üniversite açarken bunları aceleye getirmemek lazım, hele vakıf üniversitelerini kurarken bunları çok aceleye getirmemek lazım. Branşların -artık istedikleri gibi değil de- YÖK'ün vereceği veyahut da devletin takdim edeceği bir branş üzerine konulması lazım. Artık belli branşlarda... Ben okuldayken en değerli şey hukuk fakültesiydi o dönemlerde, 1970'li yıllarda, sonra sayı çok çoğalınca bitti ama şimdi, tekrar geri geldi. Ama öyle branşlar var ki uluslararası ilişkiler, halkla ilişkiler; her yerde var, her yerde halkla ilişkiler var üniversitelerde. Bu ne iş yapar, onu da bilmiyorum. Yani çocuklar bunca zahmetten sonra yani ta ilkokuldan oraya kadar okumuş, etmiş, babası işte şurada burada çalışmış. İnsanlar, yarın okulu bitirdiği zaman mutlaka çocuğundan bir şey bekliyor. İşte bir iş bulacak, iş bulmadan evlendirme olmuyor Anadolu'da, adamdan da saymıyorlar. O bakımdan, bunları biraz daha ciddiye almak gerektiğini düşünüyorum.

Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.