| Komisyon Adı | : | AVRUPA BİRLİĞİ UYUM KOMİSYONU |
| Konu | : | Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı (1/838) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 14 .06.2017 |
CENGİZ AYDOĞDU (Aksaray) - Sayın Başkan, kıymetli arkadaşlar; bakanlıklarımızdan gelen arkadaşlara hoş geldiniz diyorum.
Ben çok farklı bir konuya dikkat çekmek istedim: Kanunun dili. Bizim çevreyle ilişkimiz biraz karışık. Esasen insanın çevresiyle ilişkisi çok fazla tarih, kültür, anane, gelenek görenek, yaşam alışkanlıkları, hayat biçimleri, hayat tarzıyla çok ilişkili. Bizim de böyle bir ahengimiz vardı esasen. Fakat sanayileşmeye intibaktan sonra o ahengi biraz kaçırdık. Ancak şu anda bu kanun ve bu kanunun gerisindeki son elli yıl belki yükselerek gelen zihnî fırtına bizde biraz böyle moda gibi anlaşıldı. İspanyol paça pantolonu nasıl almışsak, televizyonu hayatımıza nasıl intibak ettirmişsek bu çevre bilincini de öyle içselleştirmemiz zaman alacak. Sayın Genel Müdür az önce güzel bir şey söyledi: "Buraları koruyalım ama insan da yaşayacak." dedi. O koruduğumuz alanlarda insanı yaşatmamız biraz zaman alacak, alışacağız yani sanayileşme ile çevre ilişkisine alışacağız. Fakat çevreye bakışımızı lütfen taklitten öteye geçirelim. Bizim kültürümüzün de bir çevre çerçevesi vardır, biz de çevreyle ilişkiyi çok iyi tesis eden bir kültürden geliyoruz. Mesela, şimdi aklıma geldi, 1911'de dünya mimarlığının kurucularından meşhur İsviçreli -şimdi ismi aklıma gelmedi- bir mimar Türkiye'ye geliyor, bizim Marmara Bölgesi civarını geziyor ve bizim şehirlerimize "Türkler şehir yapmamışlar, Türkler bahçe kurmuşlar." diyor, o kadar hayran kalıyor. Çevreyle ilişkimiz oralardaydı ama şimdi sanayileşmeyle birlikte onu kaybettik yani o ne kadar güzel olursa olsun biz yeniden tesis etmek durumundayız. Bunlar da -bu kanun çok temel bir kanun- teşekkür ediyorum, büyük bir boşluğu dolduracak ancak kanun hem bakış açısı hem kanunun arkasındaki zihnî yaklaşım diline yansımış, tercüme kokuyor. Bu kanunu Türkçeleştirelim. Mesela "arboretum, habitat, ekoloji, endemik..." Evet, bunlar literatüre yerleşmiş filan diyebiliriz de bunlar kalacak. Daha sonra bütün üniversiteler, herkes bu kanundaki lisanı tercih edecek, kullanmak için. Bir başlangıç yapabiliriz, bunların Türkçelerini koyabiliriz.
Bir de, bir özensizlik var, çok özür dileyerek söylüyorum. Mesela "ekolojik etki değerlendirmesi" demişsiniz. Bu, dilimize yerleşti "çevresel etki değerlendirme", hatta "ÇED raporu" filan diye yerleşti. Hatta kanun başlığı, 19'uncu madde "ekolojik etki değerlendirmesi" demişsiniz. Bunun "çevresel etki değerlendirmesi" olması lazım. Devamında, içinde de 6'ncı bentte "çevresel etki" demişsiniz. Bu dikkatleri ben sizden istirham ediyorum.
Arkadaşlarıma hürmet arz ediyorum.
BAŞKAN - İkisi aynı anlamda mı yoksa ayrı şeyler değil mi?
DOĞA KORUMA VE MİLLÎ PARKLAR GENEL MÜDÜRÜ NURETTİN TAŞ - Ben şöyle arz edeyim: Tabii, bu, dilden öte... Sayın Bakanımız -malum, tanırsınız- buna çok çok önem verir. Ki bazı kelimeleri dahi biz koymuştuk ama maalesef bu Tasnif Kurulu var ki Sayın Bakanımızın kesinlikle karşı çıkmış olduğu kelimeler ama mecburen koyduk.
Ama bu "arboretum, habitat" gibi kelimeler de tabii, tamamıyla uluslararası literatürde yer edinmiş.
CENGİZ AYDOĞDU (Aksaray) - Daha çok İngilizce etkisindeki ülkelerde yer edinmiş. Almanlar kullanmaz mesela, pek çok ülke kullanmaz.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI DOĞA KORUMA VE MİLLÎ PARKLAR GENEL MÜDÜRÜ NURETTİN TAŞ - Yoksa emin olun o noktada çok özen gösterdik sayın vekilim ama tabii, gözden de kaçmış olan şeyler olabilir.
Ekolojik etki değerlendirme ile ÇED, tabii, birbirinden farklı şeyler. Ekolojik etki değerlendirmeyi biz istiyoruz Bakanlık olarak, ÇED'i Çevre ve Şehircilik Bakanlığı istiyor. Biz buradaki ekolojik etki değerlendirmede üniversiteden hocalar, orada yapılacak olan alandaki, korunan alandaki bizim hassasiyetimize göre -atıyorum- diyoruz ki: Konusunda profesör olacak, biyolog olacak, jeolog olacak. Bunları bizler belirliyoruz. Oradaki yapılacak olan, izin verecek olduğumuz iznin konusuna göre bizler belirliyoruz, sadece spesifik bir konuyla alakalı ekolojik etki değerlendirme veriyor. Yani -atıyorum- biyologların yapacak olduğu diyelim bir rapor oradaki bitki türlerine olan etkisiyle alakalı. Nedir? Bunların başında diyoruz ki bir profesör olacak veya akademik unvanı olan şu insanlar olacak. Ekolojik etki değerlendirme bu, sayın vekilim. Ama ÇED çok daha detaylı yapıyor. Bizimki de onun içerisinde bir birim. Ama ÇED bunu, bizim oradaki diyelim sadece bitki türüne değil de diğer etkenlere göre de çok daha detaylı bir inceleme yaptırmış oluyor.
CENGİZ AYDOĞDU (Aksaray) - O zaman bu iki raporu teke düşürebiliriz yani idari mevzuatımızda, idarede bir kargaşaya meydan vermemek için. Bizim uygulamaya bakışımız bütüncül olmalı. Madem o kadar teferruatlı bir kanun, rapor hazırlanıyor ayrıca yeni spesifik bir şeye gitmeyebilir.
DOĞA KORUMA VE MİLLÎ PARKLAR GENEL MÜDÜRÜ NURETTİN TAŞ - Şöyle izah edeyim sayın vekilim: Şimdi, bizim ÇED'e tabi olan tesisler var, olmayan tesisler var. Biz bunu ÇED'in içerisine yedirdiğimizde ÇED'e tabi olmayan tesislerle alakalı bizim bilimsel bir rapor istemememiz gerekiyor o zaman.
CENGİZ AYDOĞDU (Aksaray) - Aziz Genel Müdürüm, şunu demek istiyorum: Siz Genel Müdürlüğünüz açısından bakıyorsunuz, tamam. Biz devlet açısından bakıyoruz. Bakanlığımız bakanlık açısından bakar. Ülke açısından baktığımızda bir konuda bir rapor hazırlıyorsak bu yeterli olmalı, tamamını ihtiva etmeli. Orada ikinci bir rapor, sizin Genel Müdürlüğünüz açısından gerekli olabilir ancak o bütüncüllüğü, o harmoniyi, ahengi sağlamak da devlet olmanın en tabii gereğidir. Yani belki muhatabı siz değilsiniz bunun da iletirsiniz Sayın Bakanımıza.
RECAİ BERBER (Manisa) - Burada birden fazla otorite olması hatalı. Oradan kaynaklanıyor.
ZÜHAL TOPCU (Ankara) - O zaman ortak dil oluşturacak bir komisyona havale...
RECAİ BERBER (Manisa) - Yani sadece komisyon değil, işi takip edecek bu koruma alanlarıyla ilgili bir birim olması lazım. Şu anda birkaç tane görülüyor. Çevre Bakanlığı, bilmem Orman Bakanlığı...
DOĞA KORUMA VE MİLLÎ PARKLAR GENEL MÜDÜRÜ NURETTİN TAŞ - Şöyle ifade edeyim Başkanım: ÇED'i Çevre ve Şehircilik istiyor, bizimkisini de eğer bizimle alakalıysa konu, biz ekolojik etki değerlendirmeyi istiyoruz. ÇED'e tabiyse zaten bu rapor ÇED'in içerisine işleniyor.
CENGİZ AYDOĞDU (Aksaray) - Vatandaş açısından baktığımızda vatandaşımız sizleri bilmez, genel olarak devleti bilir. "O birim ayrı istiyor, bu birim ayrı istiyor"u vatandaş bilmez. "Devlet aynı konuda iki rapor istiyor." der. Onu teke düşürmek. O açıdan diyorum ben. Ben uzun yıllar valilik yaptım. Bu konulara vatandaş bakmaz. Bize tek bakar, o "devlet" der, "Karşımda devlet var." Şu kurum şunu düşünüyor, bu kurum bunu düşünüyor diye bakmaz.
ZÜHAL TOPCU (Ankara) - Ama onun çözüm yeri de burası. Arkadaşlar bu bakanlığın temsilcisi olarak geldikleri için yani onlar da o şekilde... Hatta onların söylemesi açığa çıkardı, diyor ki: "Çevre 'ÇED' diyor, biz böyle diyoruz."
RECAİ BERBER (Manisa) - Dolayısıyla ayrı ayrı otorite var, ondan kaynaklanıyor. Her bir otorite ayrı bir rapor istiyor çünkü. Maalesef...
ZÜHAL TOPCU (Ankara) - Evet, evet.
MARKAR ESEYAN (İstanbul) - Yani bu maddede sanırım çevre etki ÇED'in içerisine ekleniyor, değil mi yani tek rapor hâline geliyor?
DOĞA KORUMA VE MİLLÎ PARKLAR GENEL MÜDÜRÜ NURETTİN TAŞ - Evet, doğrudur. Tek rapor oluyor.
Eğer bir tesis ÇED'e tabi ise tek bir rapor oluyor ikinci bir rapor olmuyor. Ama değilse, dediğim gibi biz de kendimiz ekolojik etki değerlendirme istiyoruz. ÇED'e tabi değilse sadece ekolojik etki değerlendirme raporu isteniyor.
CENGİZ AYDOĞDU (Aksaray) - Peki, teşekkür ediyorum.