| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Bölge Adliye ve Bölge İdari Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/839) (Alt Komisyon metni) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 19 .06.2017 |
NECATİ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, sevgili Komisyon üyeleri; tabii ki biz bir eleştiri getirdik, bu eleştiri karşısında Sayın Bakanımız da görüşlerini anlayabilmemiz anlamında elbette ki dile getirecek, biz onları da dinleyeceğiz.
Öncelikle, siyasette ve çalışmalarda diyaloğa, birbirimizi anlamaya, ortak akla ve bu ülkenin bütün değerlerini ortaklaşa sahiplenmemiz gerektiğine ilişkin bir kaygıya hepimiz dâhiliz. Bu anlamda, gerçekten de bu gibi açıklamalar neden yapılıyor, bundan ne amaçlanıyor, nereye varılmak isteniyor; öğrenmek istiyoruz, etkilenmek istiyoruz. Bu anlamda, müzakereden, ortak çalışmadan etkilenmek üzere biz bunlara dâhil oluyoruz, niyetimiz bu. Tabii ki fikirlerimiz var ama değişmez fikirlerimiz yok. Birbirimizi anlamaya, hepimizin bu ülkenin topraklarını ve insanlarını sevdiğine dair ortak kabul üzerinden düşünceleri dinlemeye ihtiyacımız var.
Sayın Bakanımızı dinledik. Sayın Bakanımız özetle şunu söyledi: "Benim iki şapkam var, bunlardan bir tanesi siyasi bir şapkadır, bir diğeri de HSK'nın Başkanı olarak yargının ve bu anlamda yargıçların, yargı icra edenlerin yeri geldiğinde sözcülüğünü yapmak üzere kullanacağım bir diğer şapkadır." Bunları da anlayışla karşılıyoruz.
Öncelikle, şapkaların birbirine karışmasını yönetim anlayışı olarak kabul etmediğimizi söyleyegeliyoruz. Gerçekten de birbiriyle ayrılabilen, ayrı yerlerde değerlendirilebilen, yetki tanımlamalarına ihtiyacımız var. Biz, ortaya konulan tek adam sistemini, her türlü şapkayı üst üste takmış, siyasi şapkayı, devlet şapkasını, hükûmet şapkasını, yargı şapkasını üst üste takmış ve her defasında devrilen şapkalar diziniyle işleyen bir sistemi reddettik. Şapkalar farklı farklı başlarda olsun, ortak bir işleyişe dâhil olsun dedik, bunu anlatmaya çalıştık. Aynı şekilde, Sayın Bakanımızın da iki şapkası var, bunu kabul ediyoruz fakat bunun da ayrılması gerektiğini düşünüyoruz, on yıllardır söylüyoruz burada.
Sevgili arkadaşlar, şunu söylemek lazım: Sayın Bakanımın açıklamasıyla ilgili; bir satırını başka şapkayla, siyasi şapkasıyla, bir diğer satırını HSK şapkasıyla yaptığını belirtti, açıklamasında da tekrar etti. Bu anlamda, sadece...
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Necati Bey, tek bir cümle söyleyeyim...
BAŞKAN - Belki açıklayıcı olacak Necati Bey.
NECATİ YILMAZ (Ankara) - Buyurun Sayın Bakanım.
BAŞKAN - Bakanım, buyurun.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bu açıklamanın tamamını Adalet Bakanı Bekir Bozdağ olarak yaptım, HSK Başkanı olarak yapmadım çünkü içinde siyasi değerlendirme olduğu için. Sayın Yılmaz, açıklamanın altında da dikkat ederseniz... Hatırlatmak istedim.
BAŞKAN - Sıfat kullanıyor Bakanımız.
Tamam.
NECATİ YILMAZ (Ankara) - Şimdi, bu açıklamayı da öğrendik. Tabii ki şöyle: Bu açıklamalara ihtiyacımız var. Bu açıklamalara başlangıçta, açıklamanın yapıldığı anda ihtiyacımız var. Biz bunun hangi şartlarda söylenmiş sözler olduğunu başlangıçta bilmek ve ona göre anlayıp değerlendirmek istiyoruz, kamuoyunun da buna hakkı olduğunu düşünüyoruz. Sayın Bakanımız bu açıklamayı hangi şapkayla yapıyor? Ama sevgili arkadaşlar, şu kadarını görelim ki bu bir örnek değil. Bizler, bu on beş yıllık süreç içerisinde, gittikçe belirginleşen bir biçimde, yargının siyaset olgusunun aracına dönüştüğünün örneklerini çokça gördük ama bugün yapılan açıklamayla, artık, yargının bir araç olmaktan öte, bir kalkana, arkasında saldırıların gerçekleştiği bir paravana, sipere dönüştüğünü gördük. Sayın Bakanım, bu defa, yargıyı kendine siper ederek yargının arkasından siyaset yapmaya devam etti, bugünkü açıklaması budur; oysaki bu açıklamayı başlangıçta yapsa Bakanlık kimliğiyle bunu yaptığını düşünürdük.
Şunu söylemek isterim: Burada çarpıtma var, burada iftira var. Sayın Genel Başkanımız, parti kurumlarında, parti Meclisinde ve kapalı grupta "Ben yürüyorum." dedi, "Ben yürüyorum.", "Ben arkama bakmadan yürüyorum." dedi. Bizleri dahi bu yürüyüşe davet etmedi, hiçbirimiz o yürüyüşe davetli değiliz. Dolayısıyla Genel Başkanımızın hiç kimseyi davet etmediği bir yürüyüşü...
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Ama herkesi çağırdı Sayın Yılmaz; memurları, sendikaları... Açıklaması var.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Bütün toplumu davet etti, halkı davet etti.
BAŞKAN - Problem değil ya, dinleyelim arkadaşlar, devam edelim.
Necati Bey, ben sözlükteki "kısa" sözcüğünü değişik anlamda şey edeceğim bundan sonra. "Kısaca" dediniz, bekliyorum.
NECATİ YILMAZ (Ankara) - Peki. Arada Bakanımın, sevgili arkadaşlarımın da dâhilleri oldu.
Kimseyi davet etmedi -ben yine bir doğruyu dillendirmeye devam edeyim- hiçbirimizi davet etmedi. "Ben yürüyorum." dedi, "Arkama bakmadan yürüyorum." dedi ve geri dönmeden yürüyor, Ankara'ya bir daha geri dönmedi. Sabahları yaptığı açıklamaların hiçbirinde kapsamlı değerlendirmelere ihtiyaç duymuyor; sadece bir kelimeye dikkat çekiyor, adalet ihtiyacına dikkat çekiyor.
Sayın Bakanımın rahatsızlık duyduğu -açıldı, yine konuşalım- meseleye gelince: Tarihi açıkça konuşacağız, evet. Ortada bir kanun düzenlemesi varken, açık genelgeler varken, "Mühürsüz oy, mühürsüz zarf geçersizdir." derken, burada takdir hakkının kullanılmayacağı bu masanın çevresinde bulunan her bir arkadaşımız tarafından bilinirken hukuki düzenlemeyi ayaklar altına alan kişiye ne denir? Hukuksuz işleyişi hukuken ortaya koymaya, buna eklemeye ne denir? Dolayısıyla buna ancak "hukuksuzluk" denir. Hukuksuz şekilde devlet yetkisini kullanan çetedir.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bu, hakarettir.
NECATİ YILMAZ (Ankara) - Bu anlamda, çeteye "çete" denir. Bunun da altını çizelim.
BAŞKAN - Peki.
NECATİ YILMAZ (Ankara) - Şimdi, bitiriyorum Sayın Başkan.
"Zehirli dil..." Yüreklerimizde zehir yok ki dilimiz zehirli olsun. Bu toplumda hiçbir zaman ayrıştırıcı dili, kutuplaştırıcı dili, ötekileştirici dili, suçlayıcı dili kullanmadık. Sözlerimizin hepsi, Genel Başkanımızın bu yürüyüşü de Türkiye'nin tamamının, 80 milyonun adalet ihtiyacını karşılamaya dönük bir yürüyüştür, bu anlayışla bunu ortaya koyuyoruz. Çünkü biz Türkiye'nin tümünü sahiplenen bir dille siyaset yapıyoruz, ötekimiz yok bizim, düşman gördüğümüz yok. Hatırlatıyorum, söyleniyorsa eğer yargıç olmak, savcı olmak... Referandum sürecinde "hayır" diyeni "hain" diye ilan etmek eğer yargıçlık ise biz buna kural dışılık, hukuk dışılık... Gerçekten de saraydan gelen talimatı bekleyen yargıç tipini bunun üzerinden tanımlıyoruz, onu diyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum, sağ olun.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Denize dökmekten bahseden sizdiniz.
BAŞKAN - Yapmayın arkadaşlar ya.
MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) - Oralara dönmeyin.
NECATİ YILMAZ (Ankara) - Arkadaşlar, yurttaşını denize dökmeyi gönlüne koyan hiçbir CHP'li olamaz ama emperyalistleri, iş birlikçileri denize dökmek bizim tarihimizde var, yine dökeriz...