| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı (1/850) (Alt Komisyon metni) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 19 .06.2017 |
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkanım, arkadaşlarımız çok önemli değerlendirmelerde bulundular. İzniniz olursa ben bazı hususların altını çizmek istiyorum.
Bir defa ara buluculuğun temel felsefesine bakmakta fayda var. Esasında, sadece Türkiye'de değil, dünyada ara buluculuk uygulaması olan bütün ülkelerde ara buluculuk felsefe olarak toplumsal barışı güçlendirmek maksadıyla ortaya konmuştur; aradaki ihtilafları yargıya, başka alanlara taşımadan bir kendi aralarında çözmesini sağlamak ve böylelikle toplumsal barışa da katkı sağlamak gibi bir temel felsefesi var. Yargıdaki iş yükünün azalması bu ara buluculuk müessesesinin zorunlu sonuçlarından bir tanesi, yoksa hedefi değil. Gerekçelerde gerçi buna çok geniş yer verilince sanki sadece iş yükünün azaltılması maksadıyla getiriliyor gibi bir algı uyandı, onu düzeltmek için ifade etmek istedim.
İkincisi: Türkiye'de ihtiyari ara buluculuk zaten var, bütün arkadaşlarımız ifade ettiler ve bunun uygulamasına baktığımızda da Türkiye'de 13.138 uyuşmazlık için ihtiyari ara buluculuk yoluna gidilmiş ve çözülen uyuşmazlıkların 11.710'u işçi ve işveren uyuşmazlığı yani neredeyse tamamına yakını işçi-işveren uyuşmazlığı olup bu hâliyle mevcudun yüzde 89'unu oluşturmaktadır. Bunların yüzde 94'e yakın oranda anlaşmayla sonuçlandığı, ara bulucuya giden iş uyuşmazlıklarının yaklaşık yüzde 94'ünün de bir gün veya bir günden daha az süren müzakerelerle sonuçlandırıldığı görülmektedir. Esasında, burada işçinin lehine bir uygulamanın uzun bir zamandır neticelerini hep beraber görüyoruz. Bugün buraya geldiğimiz nokta, ihtiyari ara buluculuk uygulamasının işçi lehine ortaya çıkardığı sonuçlardan hareketle bütün diğer işçilerimizin de kendi lehlerine ortaya çıkan bu sonuçtan faydalanmalarını sağlamak maksadıyla bunun yolunu açmaktır.
Üçüncüsü: Sayın Başkanım, alternatif uyuşmazlık çözüm yolları sadece Türk hukukunda değil, başka ülke hukuklarında da üzerinde bugün çok durulan ve kısmen, her ülkenin kendine göre bazılarını hayata geçirdiği alternatif çözüm yöntemleri var ve bizim ülkemizde de bunlar bulunmaktadır; işte Ceza Muhakemesi Yasası'nda yürürlüğe konulmuş bulunan uzlaştırma müessesesi bunlardan bir tanesi, tüketici hakem heyetleri bunlardan bir başkası, ara buluculuk bunlardan bir başkası. Tabii benim bildiğim, sulh yolu da var değil mi? İdarede de ayrıca böyle bir yöntem var. Dolayısıyla alternatif çözüm yolları bizim hukukumuza ters değil, hukukun içinde olan ve Anayasa'ya da aykırı değil. Zira daha önce tüketici hakem heyetleriyle ilgili yasal düzenleme yapıldıktan sonra konu Anayasa Mahkemesine taşınmış, Anayasa Mahkemesi bunlarla ilgili değerlendirmeyi yapmış ve sonuçta bu nedenle taraflara ve görevli ve yetkili mahkemeye başvurmadan önce belli değerin altındaki uyuşmazlığı kısa sürede çözmek üzere tüketici sorunları hakem heyetlerine başvurma yükümlülüğü getirilmiş ancak bu aşamadan sonra kararı benimseyen tarafa yargı yolu açık tutulmuştur." Atlıyorum. "Bu durumda dava ve itiraz hakları önlenmediğinden hak arama özgürlüğünün kısıtlandığından da söz edilemez." deniyor.
Gene başka bir şekilde Anayasa Mahkemesine konu taşınıyor. Deminki karar numarasını söyleyeyim, 2884 sayılı Karar, şimdi 2013/89 sayılı Karar'da da Anayasa Mahkemesi... Bir kısmını okuyorum: "Bu görevin ağır iş yükü altında yerine getirilmesi zorlaştıkça yargının iş yükünün azaltılması, adalete erişimin kolaylaştırılması ve usul ekonomisi gibi çeşitli nedenlerle yargıya ilişkin anayasal kuralların etkinliğinin sağlanması bakımından gerekli görülmesi durumunda uyuşmazlıkların çözümü için alternatif yöntemlerin yaşama geçirilmesi, yasama organının takdir yetkisi içindedir. Alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına başvuru zorunluluğu bu yollar sırf kişilerin hak aramalarını imkânsız hâle getirmek amacıyla oluşturulmuş etkisiz ve sonuçsuz yöntemler olmadığı sürece hak arama özgürlüğüne aykırı kabul edilemez." Dolayısıyla bu Anayasa'ya aykırılık konusu Anayasa Mahkemesinin denetiminden benzer konularda geçmiş ve Anayasa'ya aykırılık oluşturmadığı çok açık bir şekilde ifade edilmiş.
Tabii, ara buluculuk konusu sadece Türkiye'de değil, dünyanın değişik ülkelerinde de var. Burada değerli akademisyen hocalarımızdan Alper Bulur Bey var, yani eğer, Başkanım, bir söz verirseniz kendilerine, o, bu örnekler üzerinden size kısa bir değerlendirme yapabilir.
Ara bulucular başıboş, kontrolsüz kişiler de değil, Adalet Bakanlığında bu konuda bir daire başkanlığı var, ara bulucuların kimler olacağı, nasıl olacağı, nasıl çalışacağı, kuralların ne olduğu, bunlara uymadığı zaman ne tür müeyyideler uygulanacağı konusu son derece detaylı çalışılmıştır ve bu, uygulamada şu anda vardır. Bizim Arabuluculuk Daire Başkanımıza da bu konunun açıklığa kavuşturulması için kısa bir söz vermenizde fayda görüyorum.
Bir başka konu da tabii, kanunun ismine -Sayın Aldan söyledi, başka arkadaşlar da söyledi- İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı diyoruz biz, sebebi de şu: O İş Mahkemeleri Kanunu'nu tamamen değiştirdiği için onun adı öyle kalsın, "İş Mahkemeleri Kanunu" kalsın, aksi takdirde İş Mahkemeleri Kanunu'nun adı "İş Mahkemeleri Kanunu ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun" şeklinde olacak. Yani böyle bir düşünceyle yapıldı bu. Daha önce, biliyorsunuz, Bilirkişilik Kanun Tasarısı da başkaca kanunlarda değişiklik öngördüğü hâlde biz kod kanun olduğu için onu da "Bilirkişilik Kanun Tasarısı" olarak getirdik ki kanunun adı öyle kalsın ve kullanımda da kolaylık olsun diye getirdik. Yani bir aldatma falan değil, sadece işin kullanımı bakımından böylesinin daha yararlı olacağı düşüncesiyle getirdiğimizi buradan ifade etmek isterim.
Tabii, bu konunun bir de iş adamlarının, iş dünyasının talebiyle gündeme getirildiğine dair değerli arkadaşlarımızdan bazılarının değerlendirmesi oldu. Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri konusu Adalet Bakanlığının uzun süredir üzerinde durduğu konular, AK PARTİ iktidara gelmeden önce üzerinde durduğu konular. İşte tüketici hakem heyetlerine başvuru konusu 1995 yılında bizim hukukumuza girmiş. Daha önce de dediğimiz gibi, hukukta olan alternatif çözüm yöntemleri var ve biz dünyada yaşanan gelişmeleri, değişmeleri dikkate alarak acaba ülkemize nasıl yeni müesseseler kazandırırız, onun üzerinde de duruyoruz. Ara buluculuk konusunu, İş Mahkemeleri Kanunu'yla ilgili bu çalışmayı biz 2015 yılı Mart ayı içerisinde başlatmışız. Yani Sayın Hisarcıklıoğlu'nun konuşması zannedersem bundan sonraki bir tarihe denk geliyor. Dolayısıyla bu sadece iş adamlarının talebinden değil, Türkiye'nin ihtiyacından, işçilerimizin de ihtiyacından doğmuştur.
Burada şunun da özellikle altını çizmek istiyorum: Bu düzenleme işçilerimizin aleyhine sonuç doğuracak bir düzenleme kesinlikle değildir, işçilerimizin lehine sonuç doğuracak bir düzenlemedir, işçilerimizin yargıya gitmesini ortadan kaldıran bir düzenleme hiç değildir. Yaptığımız şey, yargıya gitmeden önce bir ara bulucuya müracaat yoluyla kısa sürede daha az masrafla alacağına ve hakkına kavuşmasını, ihtilafın çözülmesini sağlamaktır. Üç hafta, işte bir hafta da uzattınız, bir ay içerisinde mesele çözülmediği zaman zaten yargının gene önüne gidecektir. İşçiyle işveren iş mahkemeye gitmeden önce anlaşma hakkına sahip mi bugün? Sahip. İsterlerse mahkemeye gitmeden önce de anlaşabilirler. Bu meseleyi kendi aralarında bir tutanakla çözebilirler mi? Çözebilirler. Buna mâni bir imkân var mı? Yok. Mahkemenin huzurunda da bu işi yapabilirler mi? Yapabilirler. Orada da bu meseleyi gene çözebilirler, gene anlaşabilirler, buna da mâni bir hâl yok.
Mahkemeye gittiği zaman hâkim işçiye veya işverene sizin haklarınız şunlardır diye bir sunumda bulunmuyor, hâkim bulunmuyor, ne işçiye bulunuyor ne işverene bulunuyor çünkü işçi de haklarını biliyor, işveren de haklarını biliyor ve işçinin avukatla temsili mahkemede mümkün olduğu gibi, arabulucuya gittiğinde de temsili mümkündür. Zayıf durumda olanları koruma bizim hukukumuzda sadece işçiyle ilgili değil, aynı zamanda aile hukukuyla ilgili, bunu görüyoruz, tüketici hukukunda görüyoruz, kira hukukunda görüyoruz, hatta idari hukukta, atamalarda yine aynı şeyi orada da görüyoruz. Yani zayıf durumda olanı koruyan hukukla ilgili pek çok uygulama bizim mevzuatımızda şu anda var. Oralarda da bu zayıf durumda olanlarla ilgili bizim önerdiğimizden daha faydalı, daha ileride bir uygulama söz konusu değildir. İşçilerin burada avukatla temsilleri mümkündür. Avukatlardan ve başkalarından da -kendileri zaten haklarını biliyorlar- bunlar istifade edecekler. Ayrıca, ara bulucu bunlarla ilgili konuşurken elbette bir değerlendirme yapacak. Zannedersem burada değerlendirme yapan bir raporu da hazırlayıp ona göre işin sonucunu bağlayacaktır. Yoksa tarafları anlaşmaya zorlayacak, zorla anlaşacaksınız diyecek birisi değil. Arabulucu tarafların ortak bir zeminde buluşup haklarını karşılıklı konuşabilecekleri, ortak bir noktada anlaşma bulurlarsa anlaşacakları bir platform esasında ve bunun da çok büyük bir faydası olduğunu düşünüyorum.
Bir başka şey, şu anda işçi alacakları konusunda Türkiye'de kamuda çalışan işçiler ile kamu gibi gerçekten çok güçlü kurumsal yapısı olan şirketler dışında kalanlara baktığınızda, bu alacakların büyük bir kısmının tahsil edilmediğini de hepimiz biliyoruz. Sadece yargılama masrafları, diğer giderler vesaire yapılıyor, mahkeme ilamı işçimizin elinde, kazandığı alacak var, hak var ama bunu tahsil kabiliyeti de kalmıyor. Buraya baktığımız zaman da işi uzattığımızda işçimiz kazansa dahi bunu alacağı bir şirket de bazen ortada kalmayabiliyor. Pek çok başkaca da mağduriyetler ortaya çıkıyor.
Burada yaptığımız şey, işin özü, işçiyi koruyan bir düzenlemedir, işçilerin aleyhine bir düzenleme değildir. İşçi temsilcileriyle biz konuştuk, işveren temsilcileriyle de konuştuk. Yüzde yüz bir mutabakat tasarısı değil bu. İşçiyle işveren arasındaki ihtilafların tamamında -iki tarafın temsilcileri de buradadır, kayda da geçiyor, medya da verebilir- biz işçinin lehinde tutum koyduk Hükûmet olarak. İhtilaflarda işverenler iki yıl olsun zaman aşımı diyorlar ama biz öyle yapmadık. Onların dediğinin dışında yaptık, getirdik, beş yıl yaptık. Pek çok konuda, ihtilaflı konuların tamamında biz işçi lehine olanı tercih ettik ve işveren aleyhine tutum sergiledik. Yani, kesinlikle, ihtilaflı hiçbir konuda onların lehine bir tutum benimsemedik. İşçiyi koruyucu adımları attık. Bunu özellikle ifade etmek isterim. Burada işçiyi mağdur eden bir şey yok. İşçinin alacağına daha erken sürede kavuşmasını sağlayan bir düzenleme yapıyoruz. Doğru olduğuna inanıyoruz attığımız adımın. Sadece işçilere kazandırmıyor bu. İş dünyamıza da kazandırıyor. İşçi ve işveren birbirinin hasmı, birbirinin düşmanı değil. İşveren de güçlü olacak, işçimiz de güçlü olsun. Her iki tarafın da çıkarına olan şeyleri biz keşke beraber yapabilsek daha güzel olur ama tam bir uzlaşma bu konuda yapamıyoruz. Ama o düzenleme şu hâliyle işçilerimizin lehine olduğu gibi tabii işverenlerimiz bakımından da düne göre daha olumlu bir değişiklik içermektedir.
Ben hayırlı olmasını diliyorum. Alt komisyonda yapılan değerlendirmelerle bazı değişiklikler olmuş, olumlu şeyler. Belki Komisyon süreci içerisinde de olabilecek değişikliklerle bu tasarının şekillenmesinin faydalı olacağına inanıyorum.
Başkanım, eğer Alper Hocamız ile Daire Başkanımıza bir kısa açıklama imkânı verirseniz konunun anlaşılması bakımından daha faydalı olur diye düşünüyorum.