| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783)(Alt komisyon metni) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 19 .07.2017 |
GAYE USLUER (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli Komisyon üyeleri diyeceğim ama burası da Genel Kurul salonundan beter oldu. Gerçekten, bire bir bizleri ilgilendiren, bizlerin Türkiye Büyük Millet Meclisindeki çalışmalarını ilgilendiren bir değişiklikle ilgili konuşmamız gerekirken Komisyon sıralarının boş olması, sandalyelerin boş olması gerçekten çok üzücü. Şimdi, boş sıralara konuşmak zor oluyor Genel Kurulda ama komisyonlar daha özel alanlar. Gönül isterdi ki ve zorlama gerekirdi ki komisyon üyeleri, sandalyelerinde ve isimlerinin olduğu yerlerde otursunlar, konuşsunlar, karşı çıkıyorlarsa karşı çıksınlar ama görüşlerini bildirsinler.
Şimdi, "Değişmeyen tek şey değişim." der Marx. Gerçekten, hepimizin değişimden yana olması, değişikliklerin yapılması, yaşamın her alanında olmazsa olmazlardan ama değişimlerde amaç her zaman daha ileriye doğru, değişimlerde amaç her zaman daha iyiye doğru gidiş olmalıyken Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'nde de değişim dediğimizde, değişimde hedef daha demokratik bir iç tüzük, demokrasinin kurallarını içselleştiren bir iç tüzük olmalı derken ve buradaki tartışmalarımızın da temeli, "Ben bunu istiyorum ya da ben bunu istemiyorum, bu bana uygun ya da uygun değil."den ziyade yapılmak istenen değişikliklerin demokratik mi antidemokratik mi olduğu temelinde tartışmalar olmasını açıkçası dilerdim.
Şimdi, bu değişikliklerin -14'üncü maddeye geldik- gerekçeleri, demokratikliği konusunda en ufak bir tartışma ortamı oluşmadı. Daha fenası, ilk imza sahipleri var, bunu isteyen iktidar partisi. Yine isterdim ki bugün MHP'deki arkadaşlar, Komisyon üyeleri yerlerinde olsunlar ve farklı bir görüş olsa bile, savunduğunuz fikirlerden farklı fikirler bile olsa bunu isteyen kişilerin de neden olması gerektiği konusunda, bu değişikliğin neden elzem olduğu konusunda fikirlerinin olması gerekirdi ve bu fikirlerin burada paylaşılması gerekirdi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Paylaşıldı. Siz haber verseydiniz gelirdi arkadaşlarımız yani siz baştan sona takip etmediğiniz için...
GAYE USLUER (Eskişehir) - Takip ettiğim kısımlarda gördüğüm kadarıyla, gerçekten hiç kimse konuşmadı. Dün Sayın Parsak tek başına sırtına aldı...
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Siz yokken çok konuştuk biz.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Yani şimdi susma zamanı mı geldi, onu mu demek istiyorsunuz?
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Efendim lütfen, buyurun.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Hayır siz müdahale ettiğiniz için size cevap verme zorunluluğunu...
Hayır siz konuşuyorsunuz, ben niye size cevap veremiyorum? Ben duymadım veya şu anda konuşulmuyorsa "Artık yeter..."
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Cevap verilmediğini eleştirdiğiniz için söylüyor Sayın Başkan.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Elitaş.
Sayın Başkan, lütfen siz de -imza sahibisiniz, başkan da değilsiniz de- söz alın benim konuşmam bitince, siz de ne söylemek istiyorsanız bu söz dâhilinde söyleyin ama bu şekilde atışma tarzında konuşmalar doğru bir şey değil.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Doğru, ilk atış sizden gelince mecbur kaldık.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Şimdi, çok hoş gerçekten, İç Tüzük değişikliğini hedefleyen iktidar partisi, iktidar partisine destek olan MHP daha çok sahiplendi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Katılımcıyız efendim, destekçi değiliz.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Dün de Sayın Parsak cevap yetiştirmekte zorlandı. Sayın Parsak kendi bölgesindeki seçim başarısızlığını bile buradaki başarılı konuşmalarıyla örtbas etmeye çalıştı. Şu anda sizde de aynı davranışı ve aynı tutumu görüyorum, sıkıntılı olduğunuzu anlayabiliyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Mizacınız böyle sizin, Genel Kurulda da böyle konuşuyorsunuz.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Genel Kurulda sandalye sayınızın ne kadar az olduğunu, katılımınızın ne kadar düşük olduğunu ve o sıkışmışlık, referandum sonuçlarının sizde oluşturduğu üzüntü nedeniyle şu andaki konuşmalarınıza neden olan ruh hâlini gerçekten anlıyorum, Hekim olmam da tabii bu konuda bana biraz daha kolaylık sağlıyor.
BAŞKAN - Dün bir sayın arkadaşımız bir arkadaşımıza hekim takdirinde bulundu, o arkadaşımız bugün bakan oldu. Bunu da siyasi bir anı olarak ifade edeyim.
Buyurun, gündeme devam edin lütfen.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Müsaade ederseniz ve müdahale edilmezse konuşmama devam etmek istiyorum.
BAŞKAN - Lütfen buyurun, toparlayarak devam edelim.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Toparlama değil de daha yeni başlıyorum, teşekkürler.
Şimdi, ben burada mutlaka konuşulması gerekir diye demokrasinin ilkelerini bir kez daha hatırlatmak istiyorum; katılımcılara, milletvekili arkadaşlarıma. Demokrasinin temel ilkelerini tek tek söyleyecek olursak: Egemenlik, seçme ve seçilme hakkı, etkin aktif katılım, özgürlükler, eşitlik, çoğunluk, çoğulculuk, hoşgörü, hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı. Şimdi sormak istiyorum. Demokrasinin temel ilkeleri İç Tüzük'ümüzde yer almayacak da nerede yer alacak? Ve yine sormak istiyorum: 14'üncü maddesine geldiğimiz İç Tüzük değişikliğinde bu maddelerden hangileri var? Herhâlde, bu maddeler içerisinde "İç Tüzük'te vardır." diyebileceğimiz en önemli madde çoğunluk maddesi. Hâlbuki demokrasilerde çoğunluk diye bir ilke vardır, çoğunluk olan iktidardır ama çoğunluk olmak demek "Ben ne dersem o olur. Benim isteklerim doğrultusunda her şey olacak." demek değildir. Çoğunluk demek, azınlığın haklarını da koruyan grup demektir, demokrasinin içeriği budur aslında ve ne yazık ki bu İç Tüzük maddelerine baktığımızda demokrasinin olmadığını görüyoruz.
Şimdi, kılık kıyafetten tutun, konuşma sürelerinden tutun, yasamayla ilgili yaptığımız çalışmalardan tutun, bunların tamamına baktığımızda, burada yapılmak isten esas olarak demokrasinin daraltılmasıdır. Söz hakkının daraltılması, konuşmanın engellenmesi... Şimdi, bu Komisyonda iktidar partisi milletvekilleri konuşmuyorlar dedim. E Genel Kurulda da benzer şeyler söz konusu. Dolayısıyla, konuşma sürelerinin kısaltılması, önergelerin getirilmesi ya da getirilmemesi gibi tutumlar, bizatihi muhalefet partilerini, muhalefet milletvekillerini ilgilendiren durumlar.
Şimdi, demokrasinin bir de hedefleri var bu ilkeler doğrultusunda. Eğer bu ilkeler doğrultusunda demokrasiden bahsedecek olursak demokrasinin sonuçları barış ve huzuru getirmektir. Şimdi, bu İç Tüzük değişikliği demokratik olmadığına göre antidemokratik bir değişiklik, Mecliste barışı ya da huzuru getirir mi değerli Komisyon üyeleri? Yine bir başka sonuç, demokrasinin bir başka önemli sonucu, birlik, beraberlik duygu ve düşüncelerini geliştirmesidir. Soruyorum: Şu ana kadar tartıştığımız hangi madde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekilleri arasında, siyasi parti grupları arasında birlik, beraberlik duygu ve düşüncelerini getirecektir?
Bir başkası, toplumda adalet duygusu. Aslında Türkiye Büyük Millet Meclisini de bir toplum olarak düşünecek olursak antidemokratik bir iç tüzük, adalet duygusunu da kaybettirecektir.
Yine, sıkça Mecliste birbirimizi sevgi için, saygı için, hoşgörü için uyarıyoruz. Bu kadar antidemokratik bir iç tüzük Türkiye Büyük Millet Meclisinde hayata geçirildiği takdirde Mecliste sevgiden, saygıdan, hoşgörüden bahsedebilecek miyiz?
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Evet?
GAYE USLUER (Eskişehir) - Size konuşmuyorum, ben gruba konuşuyorum, kendi üzerinize alınıyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Usluer, lütfen Divana dönerek konuşur musunuz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Yani illa münakaşa etmek isteyen bir durum var.
BAŞKAN - Lütfen Divanı muhatap alarak konuşun.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Sayın Başkan, çok teşekkür ederim. Tabii ki Divana bakarak konuşuyorum. Arkamda gözüm yok ama çok şükür kulaklarım, arkamdan gelen çatlak, kinaye dolu, huzursuzluk veren sesleri duyabiliyor. Huzursuzluklarının nedenini anlıyorum.
BAŞKAN - Bu biraz da herhâlde -tabii, ben sizi anlıyorum- bayan olmanızın verdiği, gelişmiş bir fonksiyon. Ben mesela sadece önümde ancak görebiliyorum. Teşekkür ederim.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Milletvekili, kaba ve çiğ konuşuyorsunuz, lütfen...
GAYE USLUER (Eskişehir) - "Kaba ve çiğ konuşuyorsunuz." sözünü...
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Lütfen konuşmalarınızda üsluba uygun ve nezaket içerisinde gidin.
BAŞKAN - Sayın Usluer, lütfen Başkanlık Divanımızı muhatap alın ve lütfen gündeme ilişkin devam edin.
Buyurun.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Sayın Başkan, çok teşekkür ederim desteğiniz için ama bu konuşmayı yapan imza sahibini de uyarmanızı diliyorum. Yani sürekli bana diyorsunuz ki: "Konuşun." ama bir kişiye de konuşmaması yönünde uyarıda bulunun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, konuşmasını bırakıyor, böyle yani...
BAŞKAN - Sayın Usluer, siz Başkanlık Divanını muhatap alarak konuşun. Biz ilk imza sahibi ve grup başkan vekili olarak Sayın Akçay'a gerekli uyarıda bulunuruz ama siz lütfen... Ama siz de müsaade ediyorsunuz.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Hayır, bana aleni... Sayın Başkan...
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, konuşmacıyı uyarın lütfen.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Sayın Başkan, bana mikrofonda uyarıda bulunuyorsanız Erkan Akçay'a da mikrofondan uyarıda bulunmanızı diliyorum.
BAŞKAN - Sayın Usluer, siz lütfen gündeme devam edin. Siz doktorsunuz, bu işleri biliyorsunuz. Bazen devam etmek, en iyi cevaptır.
Lütfen buyurun.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Peki Sayın Başkan, anlayışınız için teşekkür ederim. O zaman arkadaki bazı sesleri...
BAŞKAN - Lütfen buyurun ama yeni bir sataşma da yapmayın. Lütfen, gündeme davet ediyorum.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Ben zaten sataşma yapmıyorum, alınganlık gösteriyorlar.
BAŞKAN - Lütfen buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sataşma ne kelime, neredeyse hakaret edeceksiniz.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Duruma uygun konuşacağım. Teşekkür ederim anlayışınız için.
MURAT EMİR (Ankara) - Etmemiş işte, siz de söylüyorsunuz. Etmemiş de zaten, ne var bunda? "Neredeyse hakaret edecek." diyorsunuz, demek ki etmemiş.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Murat Bey, lütfen siz girmeyin araya.
BAŞKAN - Sayın Emir, dün sizin teşhis koyduğunuz bir milletvekili arkadaşımız bugün bakan oldu.
ALİ AKYILDIZ (Sivas) - Yani şimdi Başkan mı bakan olacak?
BAŞKAN - Lütfen buyurun. Arkadaşlar, gündemi dağıtmayalım lütfen.
Sayın Usluer, buyurun lütfen.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Şimdi, konuşmamın insicamını bozdular. Gerçekten, keşke konuşma alıp o çerçevede konuşabilseler ama tabii ki o çerçevede konuşmak, herhâlde çok kolay olmuyor Sayın Başkan. Umarım uyarılarınız yerine ulaşır.
Şimdi, gerçekten bu İç Tüzük maddelerinin hiçbirinde demokrasi ilkeleriyle bağdaşan, demokrasinin amaçlarıyla bağdaşan hiçbir şey yok, hiçbir gerekçe yok. Aynı 16 Nisanda da dayatılan Anayasa değişikliğinde olduğu gibi... Ki orada da hedef ne idi, ne olmalıydı? Daha demokratik bir anayasanın yapılması olmalıydı ve antidemokratik bir anayasa için evet, hayır peşinde koştuk ve sonuçta tarihe nasıl geçeceği belli bir seçim sonucu. Bugün İç Tüzük'teki değişiklik önerilerini ve bu teklifi de aynı demokratik olmayan Anayasa teklifiyle eş tutmamız gerekiyor ve onun gereği tutmamız gerekiyor. Çünkü antidemokratik bir anayasa yaptığımızda demokratik, daha demokratik bir iç tüzükle devam etme şansımızın olmayacağı da açıkça görülüyor.
Şimdi, madde 14'e gelecek olursak madde 14'te birtakım cezalandırmaların ne şekilde olacağı, kınama cezalarının ne şekilde olacağı konusunda bir açıklama var. Burada kararı verecek kimdir? Uygun olmayan giysi, uygun olmayan afiş, uygun olmayan pankart, bunun sınırlarını kim çizecektir? Ve bu sınırlar çerçevesinde ceza verilmesi ya da verilmemesi konusunda karar verici kim olacaktır? Örneğin geçen dönem ne oldu? Suruç'la ilgili bir pankart geldi ama çok yakın zamanda Mecliste "Köpekler giremez." diye de iki pankart oldu. Yani bu Suruç'taki olaya ilişkin pankartı mı cezalı kabul edeceğiz, yoksa "Köpekler giremez." pankartını "Bu zararsız bir pankarttır. Bununla ilgili yaptırıma gerek yok." mu diyeceğiz? Dolayısıyla, karar vericilerin çoğunluğun olduğu bir ortamda, çoğunluğun azınlığa hükmettiği bir ortamda ve sistemde bu maddenin konulmasının dahi son derece önemli, antidemokratik bir uygulama olduğunu vurgulamak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Usluer, teşekkür ediyorum.