| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783)(Alt komisyon metni) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 19 .07.2017 |
MUSA ÇAM (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Komisyonumuzun saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yaklaşık dört gündür ana Komisyonda 18 maddelik bu İç Tüzük değişikliği üzerinde görüşüyoruz. Tabii ki bununla ilgili konu, Ocak 2012 yılında yine Anayasa Komisyonunda uzun tartışmalara neden olmuştu, bir taslak hazırlanmıştı iktidar partisi tarafından. Anayasa Komisyonunda bizim çok değerli temsilcilerimiz Süheyl Batum, Atilla Kart, Rıza Türmen dâhil olmak üzere önemli konuşmalar gerçekleştirmişlerdi. Ben merak ettim, "Bu konuşmaları bir gözden geçireyim." dedim. Beni gerçekten çok etkileyen, önemli konuşmaların yapıldığını bu tutanaklardan gördüm.
Şimdi, sizlere bu tutanakların tamamını okumak tabii ki çok zor ve öyle bir zamanımız, imkânımız da yok ama özellikle Komisyon üyesi olan ve o Komisyona katılan farklı partilerin değerli temsilcilerinin bu konulardaki birkaç paragrafını Komisyonla paylaşmak isterim. Özellikle, Anayasa Komisyonu tutanaklarında MHP Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal'ın bu konuyla ilgili yapmış olduğu konuşmadan birkaç paragrafı sizlerle paylaşmak isterim.
"Bu tüzüğün, tüzük değişikliğinin gerekçesinde ifade edilen, âdeta 'Tüzük, Meclisin iç anayasasıdır.' şeklindeki ibareden başlamak istiyorum. Tabii, Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin iradesinin temsil edildiği bir Meclistir ve gazi bir Meclistir. Bu gazi Meclisin bünyesinde bulunan milletvekillerinin milletin iradesini ortaya koyarken herhangi bir sınırlama ile usulü sınırlamalar dışında kalmaması lazım, herhangi bir sınırlamaya maruz kalmaması lazım. Dolayısıyla, Meclisin Anayasası gibi görülen bu İç Tüzük'te milletin iradesini temsil edecek olan muhalefet milletvekillerinin sesini kısıtlama amacıyla getirilmiş olan bu teklifin, hem Anayasa'dan söz etmesi hem de milletin iradesinin muhalefetin sesi olarak yansıtılmasına engel olacak bir amaca yönelik olması beni şaşırttı." Sayın Bal devam ediyor:
"Ben, bir uzlaşma komisyonunun çalıştığından haberdarım. Geçmiş dönemde Parlamentoda milletvekili olan partilerin oluşturmuş olduğu bir komisyon marifetiyle bir uzlaşma komisyonu çalışması vardı. Mademki bu milletin iradesinin Meclise yansıması ve bunun da kanun hâline dönüşmesi dediğimiz süreci ortaya koyan, Tarık Zafer Tunaya'nın "Sessiz Anayasa" diye tanımladığı, milletin iradesinin şekilleneceği, belirleneceği bu çalışmadan söz ediyoruz. O hâlde, bu, uzlaşmayla olması lazım ve uzlaşma komisyonunun gündeminde bulunarak, eğer onlar "acil" diye değerlendiriyorsa o takdirde önümüze gelmesi gerekir. Dolayısıyla uzlaşma komisyonu dışında, AKP grup başkan vekillerinin tamamının imzasını taşıyan bu önergenin bir başka aciliyeti olduğunu ben değerlendiriyorum."
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Çam, "Grup başkan vekillerinin tamamı" diyorsunuz, sadece benim imzam var.
MUSA ÇAM (İzmir) - Sizin imzanız var, doğrudur. Yani Sayın Bal zaten onu şey yapıyor.
"O aciliyet de hedeflenen Türkiye perspektifinde, bazılarının ifade ettiği gibi, yeni Türkiye perspektifinde yepyeni bir sistem kuruluyor. Bu sistemin temel taşları atıldı. Temel taşlar içerisinde, ucube bir başkanlık ya da Cumhurbaşkanlığı sistemine gidiyoruz. O ucube başkanlık ya da Cumhurbaşkanlığı sisteminde bir tek şeye ihtiyaç yoktur, o da muhalefetin sesine ihtiyaç yoktur. Öyle bir fazlalığa böyle bir rejim dayanamaz. Niçin dayanamaz? Şunun için dayanamaz: Şimdi, 12 Eylül Anayasası bir darbe anayasasıdır. Darbe, gücünün sınırlandırılmasını istemez çünkü tek güç kendisi olması lazım. Bu kadar yetki sahibi olan Cumhurbaşkanı, bu kadar vesayet yetkileri bulunan Cumhurbaşkanı, vatana ihanet dışında hiçbir eylem ve işleminden sorumlu değildir. O zaman -burada Anayasa hukukuyla ilgilenen arkadaşlarımız var veya hepimizin üç beş bilgimiz var- yetkili ancak sorumsuz kişinin Anayasa'daki adı nedir? Yetkili ancak sorumsuz kişinin adı, Anayasa hukukunda "diktatör"dür değerli arkadaşlar. Şimdi, bir dikta rejimine ve ucube bir Cumhurbaşkanı diktası rejimine ya da buradan çevrilerek, kıvrılarak, eğilerek, bükülerek bir başkanlık sistemine doğru gidiyoruz. İşte, o sistemin kapısının açılması için "milletin anayasası" denilen bu İç Tüzük'te bir şeye ihtiyaç yok. Ne demokraside iktidar var ne demokraside muhalefet var ama demokratik olmayan hiçbir rejimde iktidar vardır fakat muhalefet yoktur. İşte, muhalefetin sesi bunun için kısılmak isteniyor.
Evet, değerli arkadaşlar, ben bu düşüncelerle teklifin tümüne karşı olduğumuzu, bu teklifin halis bir niyet taşımadığını düşünüyor, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna mensup milletvekilleri arkadaşlarımın bir vicdan muhasebesi yaparak, bir hukuk muhasebesi yaparak, bir hak muhasebesi yaparak geçmiş nesillerden devraldığımız demokratik değerlerin nereye götürülmeye çalışıldığını, o mahkemeyikübralarında değerlendirmelerini rica ediyor, hepinize saygılar sunuyorum." diyor Sayın Faruk Bal.
Yine MHP Isparta Milletvekili Sayın Nevzat Korkmaz şöyle bir konuşma yapıyor: "Türkiye Büyük Millet Meclisinin iç işleyişini temin etmek üzere çok ciddi bir sorumluluk ve görev bekliyor Türkiye Büyük Millet Meclisini. Ya, eleştirdiğimiz bizden öncekiler gibi pansuman tedbirleriyle, palyatif tedbirlerle bir şeyler üretmeye çalışacağız ve bu İç Tüzük'ün felsefesine, iç uyumuna bizler de zarar vererek yolumuza, bu İç Tüzük'ün yolundan devam etmesini sağlayacağız... Şimdi, hepiniz biliyorsunuz ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi çok yoğun bir gündemle çalışıyor ve âdeta komisyonlarda olması gereken detaylar, ayrıntılar bile Genel Kurulda görüşülüyor. Dünyanın hiçbir meclisinde belki bizim kadar atıl bırakılan komisyon sistemi yok. Yani bizim Plan ve Bütçe Komisyonumuz -işte, içinde olduğumuz için iftiharla da söylüyoruz- birazcık da Anayasa Komisyonumuz, birazcık Adalet Komisyonumuz dışında, belki KİT'ler -kimsenin hakkını da yemek istemiyorum- KİT Komisyonu, onun dışındaki komisyonlar çalışmıyor. Kıymetli arkadaşlar, yani bizim hedefimiz, bu komisyonları çalışır hâle getirmek, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, iktidar gözlüğüyle bakarsan, yasama sürecinin hızlandırılmasına katkıda bulunmak, muhalefet gözlüğüyle bakarsanız, etkili, verimli denetim yapar hâle getirmek. Buna matuf değil bu getirilen öneri. Milletvekillerinin şahsi katılım ve inisiyatifleri hemen hemen yok yani ortada bir grup, Meclis gruplarının iradesi var. Bu Meclis grubunun iradesi dışında, milletvekillerinin hür, bağımsız iradeleri bir türlü tezahür etmiyor. Kalitesiz bir yasama var ortada. Yani bu, birtakım çıkarılan yasaların sık sık Anayasa Mahkemesine gönderilmesinden ve yapmış olduğu yasayı sık sık değişikliklerle yeniden ele alınmasından belli. Yani aklıma bir Kamu İhale Kurumu geliyor -sayısını ben de unuttum- geçen dönem ile bu dönemin başlangıcında 17'nci veya 18'inci değişikliği yapıyoruz. Yani bu, hiçbir tartışmaya meydan vermeksizin, kalitesiz bir yasamadan bahsetmemiz için yeterli bir delil. Ayrıca parlamenter sistemlerde birtakım değişiklikler var, yenilikler var. Biz bu yenilikleri, özellikle Batı Avrupa sistemlerindeki birtakım yenilikleri bir türlü sistemimize taşıyamamışız. İşte, otuz dokuz yıl önce bir İç Tüzük çıkarılmış. Bu İç Tüzük'le, neredeyse kırk yıl önceki bir İç Tüzük'le yolumuza devam etmeye çalışıyoruz. Sivil toplum desteği hemen hemen hiç yok veya var da işte, komisyon başkanlarının iradesiyle sınırlı.
Şimdi, öyleyse gelin, hep birlikte, bu Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün daha çoğulcu, daha demokratik bir yasa yapma ve denetim sürecine hizmet etmesi için iş birliği yapalım." diyor.
Yine aynı Komisyonda İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural da uzun bir konuşma yapıyor ama ondan birkaç paragrafı sizlerle paylaşmak istiyorum. Oktay Vural diyor ki: "Anayasa'mıza göre Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri içerisinde Bakanlar Kurulunu ve bakanları denetlemek görevi vardır. Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim yollarına bakalım. Milletvekilleri olarak biz ne yapabiliriz? Sözlü soru sorabiliriz. Sözlü sorular, işte, haftada iki saat, olup olmayacağı çoğunluk iradesiyle sözlü soruların sorulmaması gibi, hakkımızı elimizden alıyor musunuz? Alıyorsunuz. Yazılı soru sorduğumuz zaman yazılı soruyu cevaplandırmak Sayın Bakanın keyfine kalmış mı? Kalmış. Peki, Meclis araştırması verdik, Meclis araştırmasını nasıl gündeme aldıracağız? AK PARTİ derse, çoğunluk iradesi derse... Yani bizim, iktidar partisinden farklı bir şekilde Meclis araştırma komisyonunu gündeme aldırabilecek bir imkânımız var mı? Yok. Genel görüşme? Genel görüşme de sizin inisiyatifinizde.
Şimdi soruyorum: Burada Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgi edinme ve denetim yolları bu kadar iktidar partisinin inisiyatifine terk edilmişken hangi demokratik muhalefetten bahsediyorsunuz? Yani çoğunluğun iradesine mahkûm bir demokratik muhalefet. Burada elimizdeki imkânlar şunlardır. Elimizdeki imkânlar, bir: Çeşitli konularda eğer çoğunluk iradesi bir Meclis araştırma komisyonu ya da genel görüşmeyi gündeme almıyorsa bu durumda Danışma Kurulu kararıyla bunu getirip hiç olmazsa o konunun görüşülmesini sağlıyoruz. Bu imkânı da ortadan kaldırıyorsunuz."
BAŞKAN - Sayın Çam, toparlar mısınız lütfen.
MUSA ÇAM (İzmir) - "Yani muhalefetin iktidar partisini belli bir konuda uzlaşmaya yönlendirebilecek elindeki mekanizmaları ortadan kaldırıyorsunuz. Bu yönüyle bakıldığı zaman, bu değişikliğin asıl amacının aslında antidemokratik bir iktidar çoğunluğunu gerçekleştirmek olduğu gayet açık. Yani önemli olan, muhalefet zaten demokratiktir de iktidarın demokrat olmasıdır. Yani demokratik muhalefete saygı gösterileceğine iktidar demokrat olmalıdır. Muhalefet zaten, bu yönüyle bakıldığı zaman elindeki imkânları kullanma dar olduğuna göre ancak belli ölçüler içerisinde kullanır, bu durumda iktidarın demokrat olması gerekir ayrı. İktidar, çoğunluk iradesiyle otokrat oluyor."
Son sözleri Sayın Vural'ın: "Muhalefet olarak benim Meclis araştırma önergemin ön görüşmelerini temin edecek bana bir tane araç gösterin. Bir genel görüşme, müzakere olması lazım Mecliste, bir genel görüşme yapmak istiyoruz. Bu genel görüşmenin gündeme alınmasını temin edecek hakkımı gösterin bana. Bana, bir muhalefet olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasası'nda tanınmış bu denetim yolunu kullanmamı sağlayacak bir İç Tüzük garantisi verin. Bir İç Tüzük'te ha, diyeyim ki: Benim hakkım var. Bakın Sayın Başkan, size samimiyetle söylüyorum ki eğer Meclisimizde Anayasa'da ve İç Tüzük'te belirlenen belli bir gün denetime ayrılık hükmü gereğince salı günleri denetim olsa ve muhalefetin verdiği araştırma önergeleri, ön görüşmeleri hiç olmazsa yapılabilse bu durumda grupların Danışma Kurulu, öneri getirmesi gereksiz anlama gelir. " diyor Sayın Oktay Vural, 2012 Ocak ayında. Tabii, 2012'den...
BAŞKAN - Sayın Çam, konuşmanızda Sayın Oktay Vural'ı konuşturdunuz, Sayın Faruk Bal'ı konuşturdunuz ama hâlen siz konuşmadınız. Akşam yemeğine geçeceğiz.
MUSA ÇAM (İzmir) - Şimdi oraya geldim, çok kısa, hiç merak etmeyin, sizi aç bırakmayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Ama Sayın Çam, sizden sonra, bakın, sizin grubunuzla, gruplarla anlaşarak gidiyoruz.
MUSA ÇAM (İzmir) - Tamam, sorun yok.
BAŞKAN - Gruplarınız sonradan başka milletvekili arkadaşları ilave ediyor, biz iyi niyetli bir şekilde itiraz etmiyoruz ama hepimiz mikrofonu seviyoruz, mikrofonu alan bırakmıyor.
MUSA ÇAM (İzmir) - Ben şimdiye kadar bitirmiştim Sayın Başkan ya.
BAŞKAN - O zaman buyurun, tüm suç bende, buyurun.
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, burada, 2012 ile 2017 arasında... Şimdi, birçok arkadaşımız diyebilir ki... "Oo, Musa Çam, köprülerin altından çok sular geçti." diyebilirsiniz ama bunlar tarihî belgelerdir, bunları burada dile getirmemiz gerekiyor. Birçok değişiklikler olabilir, bazı metinlerin altına bazı arkadaşlar imza atmış olabilir.
BAŞKAN - Sayın Çam, teşekkür ediyorum.
MUSA ÇAM (İzmir) - Şimdi gelelim 14'üncü maddeye... "Türkiye Büyük Millet Meclisi bina, tesis, eklenti ve arazisine silahlı olarak girenler..." Bunu kabul etmek tabii ki mümkün değil, bu doğru bir şey değil. Ama zaman zaman kimi bakanların, geçmişte önemli derecede görev yapmış olan milletvekillerinin bir koruma ordusuyla Meclis koridorlarında gezmelerinden inanın ki bir milletvekili olarak büyük bir utanç duyuyorum. Koskocaman bakanların Meclis içerisinde bu kadar bir koruma ordusuyla her türlü silah ve teçhizatla oralarda yuvalanmış olması gerçekten kabul edilebilir bir iş değil. Buna da bir çözüm bulunması gerekir.
"Genel Kurulun çalışma düzenini ve huzurunu bozucu döviz, pankart ve benzeri materyali getirmek ve kullanmak."
Arkadaşlar, şimdi, Sayın Numan Kurtulmuş Bey ilk bakan oldu, Meclise geldi, yemin edecek. Bende Sayın Numan Kurtulmuş'un HALK PARTİ Genel Başkanıyken AKP için ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan için söylemiş olduğu sözleri var, var! Sözlerinden bir tanesi, diyor ki: "Harun gibi geldiler, Karun oldular." dediler.
BAŞKAN - Sayın Çam, toparlar mısınız lütfen.
MUSA ÇAM (İzmir) - Ben de bunu döviz yaptım. Bu bir iftira değil, bu bir çamur değil, bu bir yalan değil, ben de o pankartı aldım, Sayın Numan Kurtulmuş kürsüde yemin ederken o pankartı çıkardım ve gösterdim bunu, bunu gösterdim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Siyaset!
MUSA ÇAM (İzmir) - Bu bir iftira değil, bir çamur değil, bir yalan değil, herhangi bir haksızlık değil, adaletsiz değil. Buna benzer bir şeyi yine...
BAŞKAN - Sayın Çam, bitireceğinizi söylemiştiniz.
MUSA ÇAM (İzmir) - ...2009 yılında Demokrat Parti Genel Başkanı olan ve bugün İçişleri Bakanı olan Sayın Süleyman Soylu "Attan düşen Başbakan mı olur?" diye Sayın Recep Tayyip Erdoğan'la ilgili akıl almaz şeyler söylemişti. Yine ben onu bir pankart yapıp orada göstermiştim. Yine bir yalan yok, yine bir iftira yok...
BAŞKAN - Sayın Çam, toparlar mısınız?
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan...
...hiçbir şey yok bunlarda. Şimdi bunları bir suç unsuru hâline getirmek kabul edilebilir bir iş değil.
BAŞKAN - Sayın Çam, aslında İç Tüzük değişikliğinde konuşmaları da bir düzene koymak lazımdı.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Hah, tamam.
MUSA ÇAM (İzmir) - Hayır, hiç konuşmayalım biz zaten, biz hiç konuşmayalım o zaman Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Çam, buyurun konuşun, buyurun. Zaten konuşuyorsunuz. Bizim iyi niyetimizi, inisiyatifimizi...
MUSA ÇAM (İzmir) - Lütfen, son üç cümle.
Sayın Cumhurbaşkanı, AKP Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan geçmiş dönemde dedi ki: "Erdoğan Fetullah Gülen'e seslendi, "Bitsin bu hasret." dedi." Şimdi, önümüzdeki dönem ben bunu pankart yapacağım, getireceğim, göstereceğim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Anlamadın sen o zaman, "Gel de gününü gör." demek istedi, o da "Gelemem." dedi.
MUSA ÇAM (İzmir) - Şimdi öyle oldu.
BAŞKAN - Sayın Çam, lütfen toparlar mısınız.
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Tayyip Erdoğan demiş ki: "FETÖ'yle ortak yanımız vardı. Aynı menzile giden farklı yollardan biri olarak gördük." Ben bunu pankart yapacağım, Meclise getireceğim ve hatırlatacağım.
BAŞKAN - Sayın Çam, lütfen...
MUSA ÇAM (İzmir) - Yine Sayın Recep Tayyip Erdoğan dedi ki: "Ne istediler de vermedik?" Şimdi ben bunu pankart yapıp getireceğim arkadaşlar yani. Eğer bununla ilgili bir bedel ödenecekse bu bedeli de öderim.
BAŞKAN - Sayın Çam, tam yirmi beş dakikadır konuşuyorsunuz.
MUSA ÇAM (İzmir) - Olmadı.
Sayın Başkan, son sözüm şu...
BAŞKAN - Ben inanıyorum ki Sayın Yedekci de sözü alacak, "Üç dakika" diye başlayacak, artık bir de onun mücadelesini vereceğiz.
Sayın Çam, buyurun.
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, son sözüm şu: Bakın, bu yöntemlerle, bu davranışlarla muhalefetin sesini kısmak mümkün değil.
BAŞKAN - Kısmıyoruz, kısmıyoruz.
MUSA ÇAM (İzmir) - Bir şey söyleyeceğim, biraz da gülün. İspanyolların en çok sevdiği sporlardan bir tanesi boğa güreşi. Boğa da kırmızıyı gördüğü zaman hemen saldırır. Takdir edersiniz ki ben de renkli giyinmeyi seviyorum.
BAŞKAN - Güzel de giyiniyorsunuz, yakışıyor.
MUSA ÇAM (İzmir) - Bir gün kırmızı bir ceket giydim.
BAŞKAN - Yeşil de bir ceketiniz var.
MUSA ÇAM (İzmir) - Var. Giydim kırmızı ceketi, Meclis Başkan Vekili de dedi ki: "Olmaz, ben kırmızıdan gıcık alıyorum, sana kınama cezası veriyorum, Meclisten atıyorum." dedi. Ne yapacağız? Bu tip keyfî uygulamalar...
BAŞKAN - Sayın Çam, teşekkür ederim.
Sayın Çam, iş magazine döndü, teşekkür ederim.
MUSA ÇAM (İzmir) - ...gerçekten Meclisteki birtakım sıkıntıları beraberinde getirecek.
BAŞKAN - O zaman siz yeşil ceket de giyiyorsunuz, o zaman da belki takdir eder, iş magazine döndü.
MUSA ÇAM (İzmir) - Bu, keyfîliğe neden olacak tutum ve davranışlardır. Bunlardan biri...
Son sözüm: Sayın Cumhurbaşkanı Sayın Başbakan da "prompter" kullanıyor, teknik bir şey, güzel bir şey, teknolojiden faydalanıyorlar, iyi bir şey. Şimdi yani o "prompter" kullanıyor diye biz buna "Niye "prompter" kullanıyorsun." diyebilir miyiz? Teknolojiden faydalanıyor. Güzel konuşuyor, akıcı konuşuyor, bir sağa dönüyor, bir sola dönüyor böyle, gayet güzel konuşmalar oluyor. Şimdi "prompter" kullanıyor diye, sen niye "prompter" kullanıyorsun diyebilir misiniz yani? Biz de birtakım konuşmalarımızı renklendirebilecek, kamuoyuna renkli mesajlar verebilecek döviz ve pankartları taşımamız gerekiyor.
Son sözüm: 18 Ekimde Ermenek'te 18 maden işçisi hayatını kaybetti. Kaybeden işçi kardeşlerimizden bir tanesinin babası Recep Amca -o günün gazetelerini arayın- yırtık lastik giyen bir amcaydı. O 18 maden işçisini anmak için 18 maden işçisinin ismini ve Recep Amca'nın yırtık lastiğiyle beraber ben Meclise getirdim ve Meclis kürsüsünde konuşmamı yaparken hem 18 maden işçisinin ismini okudum hem de Recep Amca'nın resmini oraya, kürsüye getirdim. Bunun neresi suç teşkil edebilir, neresi bir kusur olabilir değerli arkadaşlar? Dolayısıyla...
BAŞKAN - Sayın Çam, bunlar bu madde kapsamına girmiyor. Komisyon görüşmelerini takip etmiş olsaydınız, dün teklif sahipleri açıkça söylediler.
Sayın Çam, teşekkür ediyorum.