| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783) (Alt komisyon metni) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 18 .07.2017 |
SERKAN TOPAL (Hatay) - Şimdi, 2010 yılına kadar bütün iktidarın milletvekilleri kürsüde, televizyonlarda "Hoca Efendi, Hoca Efendi" diye, "Bitsin bu hasret, gelsin." diye ağlayanlar da oluyordu. 2010 yılında bir referandum süreci...
BAŞKAN - Sayın Topal, Sayın Topal...
SERKAN TOPAL (Hatay) - Şimdi, bakın, ben konuya geleceğim ama...
BAŞKAN - Sayın Topal, bak, biz de burada Başkanlık Divanı olarak İç Tüzük gereğince sizi gündeme davet ediyoruz ve bak, bu görüşme çerçevesinde bu arkadaşlarımız konuşma yapacaklar.
SERKAN TOPAL (Hatay) - Sayın Başkanım, ben gündeme geçeceğim ama...
BAŞKAN - Buna müsaade etmezseniz, biz de başka... Lütfen...
SERKAN TOPAL (Hatay) - Sayın Başkan, ama İç Tüzük'e nasıl gelindi, ben onu anlatmaya çalışıyorum Sayın Başkan. Şimdi, ben İç Tüzük'ü anlatacağım ama...
BAŞKAN - Biz hiçbir şeyden rahatsız, biz rahatsız olmuyoruz ama...
YUSUF BAŞER (Yozgat) - Gündeme gel kardeşim ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sabırlı ol kardeşim!
SERKAN TOPAL (Hatay) - Ya, bakın, "kardeşim" diyorsunuz... (Gürültüler)
BAŞKAN - Öyle bir şey yok. Biz onları yemeyiz, biz onları yemeyiz, biz onları yemeyiz, biz onları yemeyiz, bizim abdestimizden şüphemiz yok, abdestimizden şüphemiz yok.
SERKAN TOPAL (Hatay) - Şimdi, Sayın Başkanım, bakın, burada 6'ncı maddenin...
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Hangi görüşü bildireceğimi sizden mi izin alacağım?
YUSUF BAŞER (Yozgat) - Bizden izin almayacaksınız, Başkan burada "Gündeme gel." dedi.
LEVENT GÖK (Ankara) - Ee, gündeme geliyor.
YUSUF BAŞER (Yozgat) - 6'ncı maddeye gelsin...
BAŞKAN - Sayın Topal, lütfen gündeme davet ediyorum.
YUSUF BAŞER (Yozgat) - Hayret bir şey ya!
LEVENT GÖK (Ankara) - Ben biliyorum...
BAŞKAN - Tamam, Sayın Topal, buyurun.
SERKAN TOPAL (Hatay) - Şimdi, Sayın Başkan, burada dahi millî iradeyi gasbetmeye çalışıyorsunuz.
BAŞKAN - Gasbetmiyoruz, lütfen gündeme gel!
SERKAN TOPAL (Hatay) - Siz ve yanınızdaki arkadaşlarınız...
BAŞKAN - Millî irade dört gündür çalışıyor...
YUSUF BAŞER (Yozgat) - 6 madde çıkardık.
BAŞKAN - Şimdi siz gideceksiniz, millî irade sabah dörde kadar çalışmaya devam edecek.
SERKAN TOPAL (Hatay) - Sayın Başkanım, ben de sabah saat üçe, dörde kadar burada kalıyorum...
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
SERKAN TOPAL (Hatay) - Ben de, bakın...
BAŞKAN - Bundan sonra zaten tüm Meclisi bu Komisyona toplayacağız böyle diye diye. Sıkıntı yok, çalışırız.
SERKAN TOPAL (Hatay) - ...Meclisin bütün çalışmalarına istisnasız katıldım.
BAŞKAN - Çalışırız.
SERKAN TOPAL (Hatay) - Biz de çalışmak için buradayız.
BAŞKAN - Lütfen, devam edin... Lütfen, devam edin...
SERKAN TOPAL (Hatay) - Ama benim burada ne konuşacağımı... Lütfen...
BAŞKAN - Biz gündeme davet ediyoruz.
SERKAN TOPAL (Hatay) - Bakın, ben gündemi konuşacağım...
BAŞKAN - Buyurun, buyurun.
SERKAN TOPAL (Hatay) - ...ama bu gündem nasıl geldi? Ben tarihi anlatmaya çalışıyorum. Bırakın da millî irade sonucunda seçilen milletvekilinin burada konuşma hakkını da gasbetmeyin lütfen.
BAŞKAN - Gasbetmiyoruz.
SERKAN TOPAL (Hatay) - Ama konuşuyorsunuz...
Diğer arkadaşımız "kardeşim" diyor, "kardeşim..." "Kardeşim" demeyin arkadaşım.
LEVENT GÖK (Ankara) - Serkan, sen devam et.
SERKAN TOPAL (Hatay) - Şimdi, bakın, bundan ben rahatsızım.
FETÖ'yle iç içe olan insanlar, FETÖ'ye dalkavukluk yapan insanlar, zamanında neredeyse her yerini öpen insanlar, şimdi utanmadan, ahlaksız bir şekilde çıkıp, "Efendim, CHP FETÖ'yle iş birliği yapıyor." Haddinize değil! Terbiyesizliktir, ahlaksızlıktır bu! Yalancılıktır bu!
YUSUF BAŞER (Yozgat) - Konuşma üslubunu düzeltsin, adam gibi konuşsun!
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Doğru söylüyor!
BAŞKAN - Sayın Serkan Topal...
YUSUF BAŞER (Yozgat) - Adam gibi konuşsun! Ya, neden siz...
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Buraya kavga çıkarmaya mı geldin sen?
BAŞKAN - Sayın Serkan Topal...
SERKAN TOPAL (Hatay) - Değerli arkadaşım...
BAŞKAN - Biraz önce Grup Başkan Vekiliniz bir laf söyledi, "O lafları gündeme getirenler kendilerinden şüphe etsin." dedi...
SERKAN TOPAL (Hatay) - Siz neden rahatsız oluyorsunuz?
BAŞKAN - ...siz kendinizden şüphe edin. Bir partiyi suçlamakta... İyi niyetli değilsiniz... İyi niyetli değilsiniz...
SERKAN TOPAL (Hatay) - Neden iyi niyetli değiliz?
BAŞKAN - Grup Başkan Vekiliniz bir şey söyledi "Bu işi en çok bağırarak söyleyen kendinden şüphelensin." dedi. O sözü size hatırlatıyorum.
YUSUF BAŞER (Yozgat) - İade ediyoruz!
SERKAN TOPAL (Hatay) - Beni burada böyle konuşturmak zorunda siz bırakıyorsunuz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Serkan, konuşmana dön.
BAŞKAN - Burada, biz mümkün olduğunca sizlere söz verme gayretiyle hareket ediyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Tamam, konuşmanı yap sen.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Söyledikleri...
HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Sen tercümanı mısın onun?
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - O anlatıyor, ben de takdir ediyorum, bir mahzuru mu var?
BAŞKAN - Evet, Sayın Topal, devam edin.
SERKAN TOPAL (Hatay) - İç Tüzük'ün gerektirdiği kuralları yerine getirmenizi talep ediyorum Sayın Başkan, bakın...
ERGÜN TAŞCI (Ordu) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Ergün, bir dur... Arkadaşlar, lütfen...
Komisyon gündemine hâkimdir.
Sayın Topal, lütfen devam edin.
SERKAN TOPAL (Hatay) - Sayın Başkanım, burada bir art niyet yok, burada sadece gerçekten düşüncemi ifade etmeye çalışıyorum, hakaret etmeden düşüncemi ifade etmeye çalışıyorum.
Eğer terör örgütünü lanetliyorsak, terör örgütüne yardım ve yataklık yapanı lanetliyorsak ve birileri bundan rahatsız oluyorsa neden rahatsız oluyor?
Bakın, ben burada İç Tüzük'e elbette geleceğim, elbette konumuz İç Tüzük ama İç Tüzük'e gelmeden önce neler yaşandı Türkiye'de, benim bunları tutanaklara geçirmem lazım.
Sayın Başkan, lütfen, kimse de bundan rahatsız olmasın.
Bakın, "Komşularımızla sıfır sorun." algısıyla geldiler. Şu anda ben size soruyorum...
ERGÜN TAŞCI (Ordu) - Bu Dışişleri Komisyonunda konuşulacak bir konu...
SERKAN TOPAL (Hatay) - Efendim, ikide bir konuşacaksanız o zaman siz de konuşun!
LEVENT GÖK (Ankara) - Ya, bir durun, bitirecek arkadaşımız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Daha cümlesine başlamadı adam ya! Lütfen...
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Dinleyin ya!
SERKAN TOPAL (Hatay) - Şimdi, işleyen demokratik bir Parlamento mu istiyoruz, yoksa sipariş üzerine kanun yetiştirme telaşı içerisinde tek sesli bir noter mi istiyorsunuz? Ama maalesef, o tek sesli noter üyelerinin şu anki tek işi, mevcut olan ana muhalefetin sesini kısmaktan da öte sadece noterlik yapıyorlar değerli arkadaşlar, bu konuda da hem Başkanımızı hem de yanındaki üyeleri kınıyorum, bir kez daha kınıyorum.
MARKAR ESEYAN (İstanbul) - Sensin noter! Saygılı konuş!
SERKAN TOPAL (Hatay) - Efendim, ben halkın noteriyim, ben doğruların noteriyim.
Bakın, biz doğruların yanındayız. (Gürültüler)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Biz mesleğe hakaret etmeden...
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, noterlik mesleği saygın bir meslektir, benim de noter sicilim 8500'tür. (Gürültüler)
LEVENT GÖK (Ankara) - Konuşmasını dinleyin ya!
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, lütfen gündeme davet ediyoruz.
Sayın Topal, on dakikadır...
MUSTAFA KÖSE (Antalya) - Kaç gündür burada çalışıyoruz, böyle bir şey olmadı.
SERKAN TOPAL (Hatay) - Ama, efendim, bakın, ben sonuçta...
BAŞKAN - Kaç gündür konuşuyoruz...
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Arkadaşlar, İç Tüzük temiz bir dili hepimize öneriyor.
SERKAN TOPAL (Hatay) - Sayın Başkanım...
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Temiz bir dile gelin lütfen, temiz bir dile...
SERKAN TOPAL (Hatay) - Sayın Başkanım, bakın, hangi cümle temiz değildi? Size hakaret ettim mi?
MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Temiz dil...
SERKAN TOPAL (Hatay) - Sayın vekilim...
BAŞKAN - Şimdi zabıtlar geliyor, zabıtlara bakacağız ama...
Sayın Topal, devam et...
SERKAN TOPAL (Hatay) - Hayır, ben bunu reddediyorum. Lütfen bana söyleyin, ben özür dileyeyim. Bakın, herkesin huzurunda hangi cümle temiz değil...
BAŞKAN - Sayın Topal, biraz sonra zabıtlar geldiğinde bakacağız, o son kullandığınız iki kelimeyi söyleyeceğim, ondan dolayı hem tazminat ve ceza hukuku haklarımızı kullanacağız hem de özür dileyeceksiniz.
O zabıtları getirir misiniz.
SERKAN TOPAL (Hatay) - Evet, getirelim.
BAŞKAN - Zabıtları bir getirelim, orada iki tane ifadeniz var.
SERKAN TOPAL (Hatay) - İç Tüzük, Meclisimizin çalışma düzenini ve işleyişini belirleyen ana hukuki bir metin olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu Parlamentonun çalışma kılavuzu, yol göstericisidir ve o nedenledir ki üzerinde yapılacak değişiklikler aklıselimle düzenlenmeli ve ileride demokrasimizi açmaza sokacak bir netice vermemesine özen gösterilmelidir, iktidardan beklentimiz odur.
Genel tanım noktasında bir uzlaşı olmakla beraber, nasıl bir Meclis istendiğine bağlı olarak nasıl bir İç Tüzük sorusuna verilen farklı yaklaşımları barındıran cevaplar çerçevesinde başlıyor asıl sorun aslında burada.
Genel Kurul, komisyonlar, Başkanlık Divanı, Danışma Kurulu, siyasi parti gruplarının Meclis çalışmaları, milletvekillerinin yasama sürecine katılımları, kanun teklifi ve önerge verme hususları, konuşma süreleri gibi yasa yapım ve denetim süreçlerinin tamamı İç Tüzük'le tanzim edilmiş.
İşleyen demokratik bir Parlamento mu istiyoruz, yoksa az önce de belirttiğim gibi gerçekten el kaldırma indirme bir Parlamento mu?
Aslında, bu değişiklik teklifinin üzerine kurulduğu asıl tartışmanın, tamamen muhalefetin sesini kısma olduğunu düşünüyorum.
Teklifin gerekçesinin hemen ilk satırlarında kırk dört yıldır uygulanan bir İç Tüzük'ten bahsediliyor. Oysa, İç Tüzük'te yaklaşık 14 defa değişiklik yapılmış ve kapsamlı bir şekilde yapılmış.
Esasen, bugün İç Tüzük tartışmalarının alevlendirilmesinin ana unsuru, maalesef -bir daha altını çizerek söylemek istiyorum- iktidar farklı seslere, aykırı seslere tahammül edemiyor.
Oysa, demokratik bir hukuk devletinde, yasama organı üyelerinin, yasama faaliyetinin asli unsuru olan milletvekillerinin görüşlerini ifade etmelerinin engellenmeye çalışılması hiçbir şekilde, hiçbir demokratik devlette, hiçbir sosyal hukuk devletinde kabul edilemez, teklif edilmesi dahi kabul edilemez. Bu yüzden de zaten teklifin birçok bakımdan Anayasa'mıza aykırı olduğunu burada birçok hukukçu arkadaşımız da ifade etti, ben de bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Çağdaş demokrasilerde, gelişmiş demokrasilerde yasa yapıcıların siyasi tercihlerin ve kararların oluşumu sürecinde mümkün olan maksimum ölçüde görüşlerini ifade edebilmeleri, iktidar ve muhalefet partileriyle milletvekillerinin seçmen önündeki sorumluluklarının en tabii sonucudur. Yasama işlevi yerine getirilirken muhalefet milletvekillerinin susturulmaya çalışıldığı yerde demokrasiden asla bahsedilemez.
"Benden başka herkes yanlış biliyor." anlayışıyla ülke yönetilemez. Eğer öyle bir anlayışla ülke yönetmeye kalkarsanız, bu ülkeye geçmişte iktidarların ve iktidarınızın yaşattığı acıların bir benzerini yaşatırsınız ve maalesef, özellikle son dört beş yıl içerisinde bu acıları yaşıyoruz. Hatta çok uzağa gitmeye bile gerek yok.
Bakın, az önce de ifade ettim, bir kez daha ifade ediyorum: 2010 tarihinde Anayasa değişikliğinde, değişikliklerin görüşmeleri esnasında Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak biz tam ve anlaşılır bir şekilde ifade etmemize rağmen maalesef olanak vermediniz, vermemekle birlikte bizim düşüncelerimize kulaklarınızı tıkadınız ve maalesef, FETÖ darbe girişimine zemin hazırlayan en önemli tarih 2010 tarihiydi. İşte o gün bu görüşmeler gibi ana muhalefetin sesine kulak vermiş olsaydınız o gün o zemin hazırlanmayacaktı.
Elbette ki Parlamento yasa yapacak, vatandaşın yararına olacak çağcıl düzenlemeleri kanun marifetiyle hayata geçirecek. Buna bu çatı altında kimsenin itirazı olacağını kıymetlendirmiyorum. Parlamento bunu yaparken "Milletvekilleri diledikleri kadar konuşacak, işi yokuşa sürecek." de asla demiyorum, elbette kurallar içerisinde yapılmalı. Bunların düzenli bir şekilde yapılması gerektiğini zaten hepimiz çok iyi biliyoruz ve bunu destekliyoruz. Ancak, mevcut hâliyle bile muhalefet milletvekillerinin meramını anlatmakta zorluk çektiği bir İç Tüzük gerçeği varken kalkıp bunun daha gerisinde bir düzenlemenin arkasında durmak demokrasi inancıyla bağdaşmaz.
Hele -bunu sataşmak mahiyetinde asla söylemiyorum- teklifte imzası olan ve bir süredir her geçen seçimde Parlamentodaki temsil gücü aritmetik olarak azalan bir muhalefet partisinin bu teklife imza atmış olmasını anlamak gerçekten zor.
BAŞKAN - Sayın Topal, lütfen toparlar mısınız, toparlayın lütfen.
SERKAN TOPAL (Hatay) - Şimdi, bir siyasal parti olarak kendi milletvekillerinin kürsüde memleket meseleleriyle ilgili daha fazla söz sahibi olması hakkından neden, niçin...
BAŞKAN - Sayın Topal, lütfen toparlar mısınız.
SERKAN TOPAL (Hatay) - Şimdi, Sayın Başkanım, sözlerimi ben şununla tamamlamak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun, mikrofon sizin.
SERKAN TOPAL (Hatay) - Bakın, kürsüye çıkarken ya da Dışişleri Komisyonundayken ya da herhangi bir komisyonda konuşmamı yaparken asla hamaset yapmamaya dikkat ederim, asla sataşmamaya özellikle özen gösteririm. Ama siz de takdir edersiniz ki bizler milletvekilleri olarak dışarıdaki bütün söylemlerde aldığımız o algıdan dolayı burada konuşmak zorundayız. Ama maalesef sizler de burada...
BAŞKAN - Sayın Topal, on yedi geçeden beri mikrofon sizde ama siz bu hakkınızı değişik şekillerde kullandınız ve hâlen mikrofon sizde.
SERKAN TOPAL (Hatay) - Ama şimdi bakın, ben süreci anlatmaya çalışıyordum, İç Tüzük'e geliyorum.
BAŞKAN - Lütfen toparlayın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Konuşman devam ediyorsa konuş yani bitirmek zorunda da değilsin. Özünü yap, çok karışık yani insicamın bozuldu.
SERKAN TOPAL (Hatay) - Maalesef öyle oldu.
Şimdi şunu anlatmaya çalışıyorum Sayın Başkan: Bir hata yapıyorsunuz. 2010 yılındaki hatayı 15 Nisanda yaptınız ve şu anda sizler de, sizlerle birlikte imza teklifi olanlar da, destek verenlerin hepsi de hata yapıyor. Bu yüzden gece eve gittiğinizde lütfen 2010'u düşünün, 15 Temmuzu düşünün, 15 Temmuza nasıl gelindi, onu düşünün.
Eğer gerçekten mesele vatansa, eğer gerçekten mesele milletse, eğer gerçekten mesele bayraksa -samimi bir şekilde söylüyorum- ilk önce ben ölmeye hazırım, ilk önce savaşmaya ben hazırım, ilk önce ben ve partim, ben ve bütün milletvekili arkadaşlarım. Bizim bilmediğimiz bir şey varsa lütfen söyleyin. Mesele neyse biz de destek verelim ama biz hâlâ anlamış değiliz. Tek bir sorun var: Burada muhalefetin sesini kısmak. Kısmanın dışında ne var? Şimdi, ben Hatay'la ilgili bir sorunu bir dönem boyunca sadece bir defa mı çıkıp anlatabileceğim? 1,5 milyon nüfuslu Hatay'ın sorununu ben üç dakikada mı anlatacağım? Şimdi, ben size soruyorum Sayın Başkanım, sayın milletvekili arkadaşlarım, az önce itiraz eden değerli milletvekili arkadaşım, ben size şunu söylüyorum: 1,5 milyon nüfuslu, hatta genç işsizlik oranının yüzde 24 olduğu, 400 bin Suriyelinin olduğu Hatay'ın sorununu üç dakika da ben nasıl anlatabilirim, ben bunu nasıl anlatabilirim?
BAŞKAN - Sayın Topal, toparlar mısınız lütfen.
SERKAN TOPAL (Hatay) - Ben Hatay'ın sorununu burada üç dakikada -ben size soruyorum- nasıl anlatabilirim? Soruyorum...
BAŞKAN - Sayın Topal, toparlar mısınız lütfen.
SERKAN TOPAL (Hatay) - Ama şimdi Sayın Başkanım, bir iki dakikada...
BAŞKAN - Sayın Topal, toparlar mısınız lütfen.
SERKAN TOPAL (Hatay) - Şu ana kadar sürekli ben konunun içindeyim.
BAŞKAN - Sayın Topal, Anayasa Komisyonu olarak hiçbir arkadaşımızın konuşmasına sınır getirmiyoruz ama milletvekili arkadaşlarımız kendi inisiyatifleriyle bir değerlendirme yapıyorlar. Lütfen toparlar mısınız.
SERKAN TOPAL (Hatay) - Son olarak ben şunu söylemek istiyorum: John Nash'ın Oyun Teorisi'ndeki eşler arası çatışma yaklaşımını iktidar-muhalefet çatışmasına benzetiyorum. Yani eşler çatışmasında her bir eşin birisinin futbol maçına ya da diğerinin operaya gitme şeklinde iki seçeneğe sahip olması fakat kadının operaya, erkeğin ise futbol maçına gitmek istemesi söz konusu olunca arada bir çatışma oluyor. Şimdi, her ikisi için de iyi olan sonuç, kesinlikle değişimli olarak birlikte aynı yere gitmeleri hem aileleri için hem çocukları için nasıl yarar sağlayacaksa burada da hem muhalefetin hem iktidarın mutlaka aynı anda aynı soruna birlikte çözüm üretebilmelerinin milletin yararına olacağı kanaatindeyim.
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.