| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/1783) (Alt komisyon metni) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 18 .07.2017 |
NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) - Teşekkür ederim Başkanım.
Değerli arkadaşlar, biz hekim olarak hastalara yaklaşırken hep sorular sorarız, konuşuruz, anlattırırız, dinleriz, karşılıklı konuşarak bir tanıya gideriz, rahatsızlığı varsa onu çözmeye çalışırız. Bu teşhisi koyarken bu, anamnez dediğimiz yani hastayla konuşma grubu yüzde 80'idir yaptığımız işin yani konuşarak çözüm üretebilmek. Çok azı laboratuvardır, bir kısmı da diğer tekniklerdir.
Şimdi, bunların içinde eğer eksik bir şey yaparsak, hele bir cerrah olarak eğer onu eksik yaparsak, yanlış da bir teşhisle yola çıkarsak, bir de ameliyat edersek, hele biz beyin cerrahlarında, ya sakat kalır ya ölür.
Şimdi, önümüze gelen süreçte, bana arkadaşlarımın çok da söylediği gibi muhalefetin sesini kısmak olarak algılamıyorum. Yani asıl sizin sesinizi kısıyorlar. Çünkü bütün sürece baktığımızda bütün maddelerde İç Tüzük'le ilgili konuşma sürelerinin kısıtlanması var. Anlıyoruz, Türkiye'nin, cumhuriyetin en zor dönemini yaşıyoruz. Hükûmet olarak siz en zor dönemi yaşıyorsunuz. Bu grup olarak, milletvekilleri olarak belki de Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en zor döneminde milletvekilliği yapıyoruz ve Türkiye patlamaya hazır, öyle yerlere gelmiş ki, öyle zor bir döneme gelmiş ki çözüm üretmek için neler yapmaya çalıştığınızın, çaba harcadığınızın, hep beraber mücadele ettiğimizin de farkındayız. Zor bir dönemdeyiz, aslında bu zor dönemi birlikte konuşarak çözebiliriz ama biz ilk geldiğimizde bize söz filan vermiyorlar, grup başkan vekillerine içimizden kalayı basıyoruz, daha sonra devam ediyor, bekliyoruz ki konuşacağız, yine yok, yüksek sesle, ilkini de Özgür Başkanımıza söyledik. "Ya,ne yapıyorsun ağabey?" dedi.
Şimdi, gerçekten de konuşamayacaksak, birbirimize derdimizi anlatamayacaksak nasıl bu ülkenin, bu milletin sorunlarını çözeceğiz? İşte bunu yapamadığı için belki de ülke ve toplum bu aşamaya kadar geldi. Zor bir döneme girdik, zor bir sürece geldik. Belki de insanların konuşmaları, dertlerini anlatmaları ve onların dinlenmesi sağlanmadığı için, çözüm üretilemediği için ya da yanlış teşhisler konulduğu için, yanlış tedaviler uygulandığı için bugüne geldik.
Yine, biz, milletvekilleri olarak, milletin vekilleri olarak yani Mecliste onların sesi olarak konuşamazsak, bu kısıtlanırsa milletin sesi kısılır demektir. Bu da milletin sorunlarını çözemeyeceğiz demektir, milletin sıkıntıları artacak, yanlış yollara gidecek demektir.
Arkadaşlar, insan doğada bulunan bütün varlıkların tamamının özelliklerini üzerinde taşıyan, hepsinden bir parça taşıyan bir varlıktır. İnsan tümünün bu özelliklerini taşır. En önemli özelliklerimizden birisi de insanın konuşmasıdır, konuşabilmesidir. Biz bu önemli özelliğimizi kaybedersek o zaman diğer varlıklara olan benzerliklerimiz daha da artar. Bu yüzden de bizler önümüze gelen maddeleri sadece onaylayan, ne olduğunu tartışmayan, katkı koymayan, çözüme yönelik bir şey üretmeyen mekanikleşen bir duruma geçersek yani maddeleşen bir milletvekili, robotik bir yapıya dönüşürsek yani ruhumuzu katamazsak, ruhsuz bir şekilde olursa o zaman ruhu alınmış milletvekilleri olarak yani milletin ruhunu biz oradan çıkartırsak sadece maddesi kalır. Yani sadece madde diyorsak işte bir taş gibi kalırız, kurumuş bir ağaç gibi, cansız kalmış bir toprak gibi kalırız. Yani buradan çıkmamız gerekiyor. Bizlerin kendi ruhunu o maddelerin içerisine, çözüm önerilerinin içerisine koymamız gerekiyor. Sıkışık bir dönemdeyiz, kabul ediyorum, hepsini görüyoruz, neler yaşandığını, sizlerin de neler çektiğini çok iyi biliyoruz. İnanıyorum ki sizler bizden daha az uyuyorsunuz. Biz cerrahlar uykuya dayanıklıyızdır, onu söyleyeyim Başkanım. Üç gün bu maddeler bitene kadar da tartışıp bitirelim yani hiç sorun değil. Yani uyumadan devam edebiliriz. Bu konuda sıkıntımız olmasın. Ama şunu söylüyoruz: Ruhumuzu kaybetmeyelim, maddeleşmeyelim ya da sadece ruhla uçmayalım. Maddeyle ruhu birleştirirsek ve onu bir çözüm olarak koyarsak, doğru teşhisi koyabilirsek, birbirimizin konuştuklarını dinleyebilirsek, birbirimizi tanırsak, algılarsak o zaman doğru çözümler üretiriz, o zaman doğru teşhis, doğru bir tedavi üretiriz. Ama bunları yapmadan, siz yanlış bir teşhisle, hele bir de cerrahi yapmaya kalkarsanız ki bugün Türkiye'nin önüne getirilen nokta odur, sizlerin de önünüze getirilip dayatılan odur, gerçekten ileride hepimizi zorlayacak şeyler vardır. Burada da en çok zorluğu, en çok sıkıntıyı yaşayacak olan sizlersiniz.
Çok daha fazla söz söylemeyeceğim, burada bitireceğim sözümü. Eve gidince bir şey yapın arkadaşlar, geçin aynanın karşısına bir bakın: Ya biz ne yapıyoruz? Ben ne yapıyorum ya? Biz ne yapıyoruz? Bir sorun kendinize. Düşünün, biz kimiz diye düşünün ve insan olarak yaratıldığınız için Allah'a şükredin. Ne kadar olursa olsun, ne kadar susturulmaya çalışılırsa çalışılsın, sizleri nasıl susturdukları gibi şurada, onu görüyorum ve gerçekten çok üzüldüm, sizlerin konuşmamasına o kadar çok üzüldüm ki arkadaşlar, çünkü bu sizlerin elinden alınmış, bir hakkınız gasbedilmiş, buna gerçekten çok üzüldüm. Biz Yunus gibi söylemeye devam edeceğiz çünkü söylemezsek sözlerimizi, dinlemezsek birbirimizi asla anlayamayacağız ve çözüm üretemeyeceğiz.
Teşekkür ediyorum Başkanım.