| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 09 .08.2016 |
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Tabii Meclise sevk edildiği hâliyle kanun tasarısının başlığı "Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" olduğu için ben sözlerimin başında bu kanun tasarısıyla ilgili olarak getirilen düzenlemeleri komisyonumuzla paylaşmak istiyorum. Sözlerimin başında Komisyonumuzu saygıyla selamlıyorum. İnşallah bu tasarının içerisindeki düzenlemeler yasalaştığı takdirde birçok alanda karşı karşıya kaldığımız sorunları çözeceğimiz gibi özellikle ekonomi alanında da yine önemli teşvik düzenlemelerini getirdiğimizi ifade etmek istiyorum.
Komisyon Başkanımız daha önce de ifade ettiler, birkaç cümleyle de benim de konuya değinmemde fayda var. Bu tasarının tabii ilk sekiz maddesi Türkiye Varlık Fonu kurulmasına ilişkin hususları düzenlemektedir. Bu konuda muhalefet partisi milletvekillerimizle birlikte müştereken yaptığımız toplantıda prensipte Türkiye Varlık Fonu kurulmasına dair olumlu bir değerlendirme olduğu hususu bütün partilerce paylaşılmıştır. Bu hususun, özellikle müstakil bir kanun olarak yasalaşmasının daha doğru olacağını ve bu arada da mevcut tasarıdaki hükümlerin bir miktar daha iyileştirilmesinin mümkün olduğunu birlikte değerlendirdik. Bu çerçevede hep birlikte bir kanun teklifi olarak konunun Meclise yeni bir teklif olarak verilmesinin uygun olacağını değerlendirdik ve inşallah Meclis tatile girmeden -buna özellikle dikkat çekmek istiyorum- hep beraber yapacağımız çalışmalarla bu hususu yani Türkiye Varlık Fonu kurulmasına ilişkin yasal düzenlemeyi de Meclisimizden geçirme konusunda prensipte mutabık kaldık. Yani muhalefet partisi milletvekillerimize, muhalefet partililerimize bu gösterdikleri ılımlı yaklaşımdan dolayı teşekkür ediyorum. İnşallah kendileriyle de paylaştığımız üzere bu kanun teklifi üzerinde ilgili kurumların da teknik olarak üzerinde yoğun bir şekilde sarf edecekleri bir iki günlük bir çalışmayla ortaya konulan tereddütler, ortaya konulan görüş ve öneriler çerçevesinde Türkiye Varlık Fonu'nun gerçekten daha gelişmiş bir şekilde hayata geçmesi noktasında ortak bir mutabakata inşallah varacağız. Ben tekrar kendilerine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Tabii bu yasa tasarısı birbirinden çok farklı alanlarda düzenlemeler içeriyor. Bu düzenlemelerin başlıklarının önemli gördüklerimi uygun görürseniz sizlerle paylaşmak istiyorum.
Özellikle yatırımların teşviki anlamında yasal düzenlemeyle önemli yenilikler getiriyoruz. Biliyorsunuz hâlihazırda bir teşvik sistemimiz var. Bu teşvik sistemimizde hem indirimli kurumlar vergisi uygulaması var, gümrük vergisi istisnası var, gelir vergisi stopajı desteği var, gümrük vergisi muafiyeti desteği var, bedelsiz, daha doğrusu irtifa hakkı kurulması yoluyla teşvikimiz var. Biz yapmış olduğumuz çalışmada mevcut teşvik unsurlarını özellikle Türkiye'nin 2023 vizyonu çerçevesinde öngörülen stratejik alanlarda daha da genişleten, Bakanlar Kurulunun yetkisini artıran bir yeni teşvik sistemini de hayata geçirmek istiyoruz. Mevcut teşvik sistemimizde olmayan yeni bazı teşvik unsurlarını da bu yasal düzenlemeyle birlikte yeni teşvik unsurları olarak sisteme dâhil ediyoruz. Bunlardan bir tanesi özellikle enerji harcamalarına destek verilmesi, yatırım kredisi desteği, hibe desteği, nitelikli personel için ücret desteği, yine doğrudan belirli bir süre kamu alım garantisi verilmesi, yine yüzde 49'unu geçmemek üzere şirketin hissesine ortak olunması şeklinde gerçekten Türkiye için son derece yeni teşvik unsurlarını getiriyoruz. Burada biliyorsunuz globalleşen dünyada artık ülkeler yatırımcıyı çekebilmek için çok daha proaktif, çok daha rekabetçi teşvik unsurlarıyla yatırımcıların önüne çıkıyorlar. Bugün görüyoruz farklı farklı ülkeler özellikle kritik önemi haiz ve global tedarik zincirinde önem arz eden yatırımları ülkelerine çekebilmek için yatırımcılarla bire bir âdeta pazarlık yapıyorlar. Bunu farklı ülkelerde de görüyoruz. Burada da yapmak istediğimiz düzenleme bu şekilde Türkiye için kritik önemi haiz olan alanlarda mevcut bildiğimiz klasik yatırım teşvik sistemindeki unsurları artırma, yeni teşvik unsurları getirme şeklinde bir düzenleme yapıyoruz. Burada yetki Bakanlar Kurulu tarafından kullanılacak. Peşinen şunu da ifade edeyim: Burada yatırımcı için sağlanacak bütün teşvik unsurları şeffaf bir şekilde nasıl bugün yatırım teşvik belgeleri Resmî Gazete'de yayımlanıyorsa burada da verilecek olan bütün teşvik unsurları şeffaf bir şekilde kamuoyuyla Resmî Gazete'de yayımlanmak suretiyle paylaşılacak. Dolayısıyla burada Türkiye birçok alanda olduğu gibi bu alanda da global rekabetin gerektirdiği esnek, dinamik ve rekabetçi teşvik sistemini Türkiye'ye kazandırmış olacak.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Bakan, bu maddeyle ilgili olarak, bu hususla ilgili olarak bir Anayasa'ya aykırılık durumu söz konusu olmadı mı, hiç bu tarafını düşünmediniz mi? O yönden ele almadınız mı bu konuyu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Açıkçası mevcut teşvik unsurlarının miktarını ve oranını arttırmaya yetki alıyoruz Bakanlar Kuruluna. Dolayısıyla öyle bir değerlendirmeyi yaptık. Yani kanaatimizce bir Anayasa'ya aykırılık görmüyoruz ama ilgili madde geldiğinde her bir unsur itibarıyla böyle bir değerlendirme konusunda da yani görüş ve önerilerinizi, tenkitlerinizi alırız. Ama burada hep şöyle düşünüyoruz: Mevcut teşvik unsurları var. Bu teşvik unsurlarındaki oranı veya miktarı yatırımcı için ilave olarak artırmaya veya genişletmeye yetki alıyoruz. Yatırıma katkı oranı. Mevcut teşvik sisteminde bir katkı oranı var. Ama burada öngörülen sistem dâhilinde kararlaştırılacak yatırımlar için Bakanlar Kurulu bu yatırıma katkı oranını yüzde 200'e kadar çıkarabilecek.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Ama proje bazında.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Proje bazında, doğru, doğru. Yani burada dikkate getirdiğiniz konu önemli. Normalde, bizim standart yani tekdüze bir teşvik sistemimiz var; yatırımcı kim olursa olsun aynı teşvik unsurlarını sunuyoruz ama farklı ülkelerdeki uygulamalara bakıldığında, gerçekten, proje bazlı kritik önemi haiz yatırımlarda, yatırımcı bazında ilave teşvik unsurları verilebiliyor. Bunu, dünyadaki teşvikle ilgili gelişmelere uyumlu bir düzenleme olarak değerlendiriyoruz ama hukuki değerlendirmesini, ilgili madde geldiğinde, inşallah, hep beraber yaparız.
Yine, yaptığımız yasal düzenleme kapsamında, sosyal, ekonomik ve çevresel alanda olumlu etkiler yaratacak birtakım muafiyet ve istisna düzenlemeleri yapıyoruz. Bunlardan birincisi, şehitlerimize... Yani mekânları cennet olsun, Allah rahmet eylesin; şehitlerimizin bu ülkeye, bu millete yaptıkları hizmeti hiçbir şekilde ödememiz mümkün değil, asla böyle bir şeyin söylenmesi bile mümkün değil ama burada yapmış olduğumuz düzenlemede, şehitlerimizin eş ve çocuklarının, eş ve çocukları bulunmaması durumunda ana veya babasından biri için ÖTV ödemeksizin bir taşıt edinme hakkı getiriyoruz.
İkinci olarak, esnafımız, özellikle taksi, dolmuş, servis aracı, özel halk otobüsü kullanan esnafımız bakımından uzun zamandır talep konusu olan bir husus. Yani "Aracım var, yenilemek istiyorum, yeni araç alacağım ama ÖTV'yi acaba almaksızın bu aracı yenileme imkânım olur mu?" Burada yapmış olduğumuz yasal düzenlemeyle de taksi, dolmuş, özel halk otobüsü ve servis araçlarını yenileyen esnafımıza, ÖTV almaksızın araç yenileme imkânı getiriyoruz.
Yine, yaptığımız bir düzenlemede de gayrimenkul sahipleri tarafından yapılan ısı yalıtımı ve enerji tasarrufu sağlamaya yönelik harcamaları, doğrudan doğruya gider yazma imkânını getiriyoruz.
Hatırlarsanız, Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Kanunu'nda -bu Komisyondan geçti- işletmelerin yapmış olduğu ısı yalıtımlarına dönük olarak doğrudan gider yazma imkânı getirmiştik. Burada yaptığımız yasal düzenlemede ise gayrimenkul sermaye iradı geliri elde eden mükelleflerimizin, o gayrimenkulün değerini artıracak şekilde yapmış olduğu ısı yalıtımı ve enerji tasarrufu sağlamaya yönelik yatırımları, normalde amortisman suretiyle yıllar itibarıyla gider olarak indirebilecekken doğrudan gider olarak indirme imkânı sağlıyoruz.
Yaptığımız önemli düzenlemelerden bir tanesi de özel okul ve gündüz bakımevlerinin vergilendirilmesinde, gerçekten özellikle kadın istihdamını desteklemek üzere yeni bir düzenleme getiriyoruz. Buna göre, biliyorsunuz, hâlihazırda, ilköğretim kurumları için beş yıllık bir vergi istisnamız var. Bunu, kreş ve gündüz bakımevlerine yaygınlaştırıyoruz. Yani, bir yatırımcımız, bu yasa çıktıktan sonra kreş ve gündüz bakımevi eğer kurarsa, beş yıl süresince elde ettiği kazanç üzerinden gelir ve kurumlar vergisi ödemeyecek. Bu da son derece, hem istihdam ortamının iyileştirilmesine hem de özellikle çocuklarımızın bu yaşlarda daha fazla kreş ve gündüz bakımevi hizmetinden yararlanmasına önemli bir katkı sağlayacak.
Kültür ve tabiat varlıklarımızın korunmasına yönelik düzenlemeler kapsamında, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'na tabi varlıkların korunması ve restore edilmesi faaliyetlerine yönelik olarak Kültür ve Turizm Bakanlığının mali olanakları ve idari kapasitesinin genişletilmesi amaçlanmaktadır.
Yine, kamu düzeni ve güvenliğinin olağan hayatı etkileyecek şekilde bozulduğu ya da doğal afet yaşanan yerlerde özel mülkiyette bulunan taşınmaz kültür varlıklarının onarımının ve restorasyonunun Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından bedelsiz olarak gerçekleştirilmesi öngörülmekte ve bir mali yıl içinde tamamlanması mümkün olmayan bu kapsamdaki proje ve uygulama işlevi için, Bakanlığa, dört yılı geçmemek üzere, gelecek yıllara yüklenme konusunda yetki veriyoruz.
Kanun tasarısının içerisinde Sağlık Bakanlığı ve üniversitelerin sağlık kuruluşlarıyla ilgili düzenlemeler de var. Bunları da kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum.
Aile hekimleri ve toplum sağlığı merkezi tabiplerine bir ruhsat vermeyle ilgili yetki tanıyoruz.
Yine, uygulamada ortaya çıkan ihtiyaç ve sorunlar çerçevesinde, devlet üniversiteleri ile Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşları arasında yürütülen iş birliği ve birlikte kullanım protokollerine ilişkin temel hususlar yeniden düzenleniyor.
Öğretim üyelerine, yürürlükteki düzenlemeler sebebiyle ödenemeyen nöbet ücretlerinin ödenmesi imkânı getiriliyor.
Bünyesinde tıp ve diş hekimliği fakültesi bulunan vakıf üniversitelerinin, Sağlık Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulunun onayıyla özel hastanelerle iş birliği yapabilmelerine imkân sağlanıyor.
4924 sayılı Kanun kapsamında istihdam edilecek sözleşmeli personelin yani doğu ve güneydoğu illerinde istihdam edilecek doktor, hemşire, sağlık personelinin sayıları artırılmakta ve 22 bin kişinin, bu kapsamda istihdamına imkân sağlanmaktadır.
Yine, aile hekimleri ve aile sağlığı elemanlarının asgari sekiz saat nöbet tutma mecburiyetleri kaldırılmaktadır.
5510 sayılı Kanun'un 4'üncü maddesinin (1)'inci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki sigortalıların malullük, yaşlılık ve ölüm sigorta primlerinden 5 puanlık kısmına isabet eden tutarın hazinece karşılanması öngörülmektedir.
Bu, önemli bir düzenleme, BAĞ-KUR esnafımızı ilgilendiren bir düzenleme. Biliyorsunuz, 2008 yılında, işveren üzerindeki prim yükünü azaltmak üzere, çalışanların işveren sigorta priminde 5 puan indirime gitmiştik. Yanlış hatırlamıyorsam, en son rakam 24 milyar liraya kadar geldi. Yani 2016 yılı bütçesinden vazgeçtiğimiz prim alacağı tutarı 24 milyar lira. Burada BAĞ-KUR'lu esnafımız da, nasıl çalışanlara dönük olarak bir 5 puan indirim düzenlemesi varsa, BAĞ-KUR primini süresinde ödeyen yani herhangi bir şekilde gecikmeye meydan vermeksizin ödeyen BAĞ-KUR'lunun da prim ödemelerinde 5 puanlık bir indirim talep etmişti. Hükûmet olarak bu konuyu değerlendirdik, dolayısıyla BAĞ-KUR esnafımız, bundan böyle BAĞ-KUR prim borçlarını süresinde yatırmaları hâlinde ödeyecekleri BAĞ-KUR prim oranı 5 puan aşağıya gelmiş olacak.
5510 sayılı Kanun'da yaptığımız bir değişiklikle, kısmi süreli, çağrı üzerine veya ay içerisinde ücret karşılığı günün bazı saatlerinde çalışanların bakmakla yükümlülük statülerinin devam ettirilmesi sağlanmakta, bakmakla yükümlü statüsü bulunmayanlardan yirmi gün ve daha az çalışanların ise eksik günlerine ait genel sağlık sigortası primlerinin otuz güne tamamlanabilmesine ilişkin düzenleme yapılmaktadır.
Yine, Sağlık Bakanlığının kamu-özel iş birliği modeliyle yaptıracağı işlerde de yüklenicinin sözleşme kapsamına giren faaliyetlerinin bütün aşamalarına ilişkin denetleme esasları, Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu karar dikkate alınmak suretiyle yeniden düzenlenmektedir.
Yine, yaptığımız düzenleme çerçevesinde, özellikle terör ve şiddet olayları sebebiyle kamu düzeni ve güvenliğinin bozulduğu yerlerde vatandaşların yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla, yeni yapıların bir an önce yapılmasını sağlamaya dönük olmak üzere, birtakım yetkileri Çevre ve Şehircilik Bakanlığına veriyoruz.
Yapmış olduğumuz önemli düzenlemelerden bir tanesi de biliyorsunuz, kamuoyunda "2/B kanunu" olarak bilinen bir düzenlememiz var. Yani, orman alanı dışına çıkarılan arazilerin vatandaşlarımıza doğrudan satılmasına ilişkin yasa. Bu kanun kapsamında yaklaşık, en son hatırımda kalan, 700 bin vatandaşımıza, hak sahibi olarak kendilerine, 2/B taşınmazlarının satış işlemlerini yaptık.
Ama, bu arada, hak sahibi olduğu hâlde, bir kısım vatandaşımızın başvuru yapmadığını biliyoruz. Bir kısım vatandaşımız da başvuru yapmakla beraber, yapmak durumunda olduğu ödemeyi veya taksiti yapmadığı için, kanunun gereği, sistemden çıkmış oldu. Burada yapmış olduğumuz yasal düzenlemeyle, 2/B kanunu çerçevesinde müracaatta bulunmamış olan vatandaşlarımıza müracaatta bulunma imkânı, müracaatta bulunup da satın alma işlemlerini yapıp da taksitlerini ödemeyenler ise geçmişe dönük taksitlerini öderlerse, tekrar bu taşınmazları satın alma haklarını koruyacak şekilde düzenleme yapıyoruz.
Yine, bu kanun içerisinde -biliyorsunuz, 2/B kanununda vardı- büyükşehir belediye sınırları dışında kalan alanlardaki tarım arazilerinin, kullanıcı çiftçilere doğrudan satılmasına ilişkin bir düzenlememiz vardı. Bu düzenlemede başvuru tarihi bitti. Burada da yaklaşık, yanlış hatırlamıyorsam, 250 bin civarında vatandaşımız bu arazileri satın almak üzere başvurdu. Burada yoğun bir talep var. Vatandaşlarımız çeşitli nedenlerle bu başvuru tarihini kaçırdıklarını, bir başvuru hakkı verilmesi hâlinde bu yasadan yararlanmak istediklerini ifade ettiler. Burada yapmış olduğumuz düzenlemeyle ecrimisil ödemek suretiyle hazineye ait taşınmazları kullanan vatandaşlarımıza bu taşınmazları doğrudan alabilmeleri için başvuru hakkı getiriyoruz.
Yine, yapmış olduğumuz düzenlemede, özellikle Kamulaştırma Kanunu'nda Anayasa Mahkemesi kararları çerçevesinde oluşan boşlukları ortadan kaldırmak, uygulamaya yön vermek, kamulaştırma işlemlerinde hem vatandaşın hakkını korumak hem de kamulaştırma işlemlerini kamu idareleri için sürdürülebilir kılmak için bazı düzenlemeler yapıyoruz. Bunları yeri geldiğinde, sizlerle, maddelerde daha teknik detaylarını paylaşacağız.
Madencilik sektörüne yönelik olarak düzenlemelerimiz var. Burada özellikle Enerji Bakanlığının Türkiye yer bilimleri veri ve kara bilgi bankası kurmasına imkân veren bir yasal düzenleme yapıyoruz. Yine madenlerin aranması, araştırılması ve üretilmesiyle ilgili bütün bilgileri yani gerek özel sektörde gerekse kamu sektöründeki bütün bilgileri tek bir noktada toplamaya dönük olarak bir düzenleme yapıyoruz.
Kanun tasarısında yer alan diğer düzenlemelere baktığımızda da, 5018 sayılı Kanun'un 28'inci maddesi var kamu idarelerinin sonraki yıllara sari yüklenmelerine imkân veren bir düzenleme. Ne demek? Normalde kamu idareleri ancak içinde bulunulan yılla sınırlı olarak sözleşme ve taahhüt yapabilirler. Ancak 5018 sayılı Kanun'un 28'inci maddesinde sayılan faaliyetlerde sonraki yıllara taşacak şekilde de sözleşme ve taahhüt imzalayabilirler. Bu maddede hem talep olarak gelen bazı konuları yasanın içerisine eklerken Bakanlar Kuruluna bir yetki alıyoruz. Çünkü her defasına önümüze bir konu çıktığında komisyona geliyoruz, onu komisyonda ekliyoruz. Hâlbuki netice itibarıyla bütçe disiplini içerisinde bir taahhüt söz konusu olacağını varsaymak gerekir. O anlamda, Bakanlar Kuruluna yıllara sari yüklenmeler konusunda kapsamı belirlemeyle ilgili yetki alıyoruz, daha doğrusu süreyi uzatma konusunda yetki alıyoruz.
Bir başka konu da, biliyorsunuz, Vergi Usul Kanunu'nun en önemli düzenlemelerinden bir tanesi vergi mahremiyetidir. Vergi mahremiyetinde vergi idaresi, vergi mahkemeleri ve vergi mahremiyeti kapsamındaki bilgiye sahip olan diğer kamu kurum ve kuruluşları burada bu bilgileri ancak belli çerçevede paylaşabiliyorlar.
Yapmış olduğumuz düzenlemelerden bir tanesi de, özellikle sanal ortamda yapılan veya yürütülen ticari işlemlerde vergi kesintisi yapmak suretiyle bir vergi güvenlik müessesesi geliştiriyoruz. Burada özellikle vurgulamak istediğim husus, kanun tasarısında yer alan bu düzenlemede vergi kesintisine tabi kıldığımız işlem, kesinlikle sadece vergiye tabi işlemler olacak. Herhangi bir şekilde gelir veya kurumlar vergisinin konusuna girmeyen, vergiye tabi olmayan bir işlemle ilgili bir kesinti yapmamız söz konusu değil. Ama biliyoruz ki artık özellikle ticaretin geldiği nokta, ticareti hem global hâle getirdi hem de fiziki ortamlardan çıkarıp sanal ortamlara getirdi. Hatırlarsanız 90'lı yılların sonunda acaba globalleşme dünyayı köy hâline mi getirecek diyorduk, yani köy değil neredeyse iki tane sokak hâline geldi. Dolayısıyla dünyanın neresinde olursanız olun bilgisayarınızdaki hesabınız üzerinden istediğiniz işlemi yapabiliyorsunuz. Burada yaptığımız yasal düzenlemeyle özellikle elektronik ortamda yapılan, sanal ortamda yapılan ticarette bir vergi güvenlik müessesesi olarak vergi kesintisi yapılmasını düzenliyoruz. Bunun detaylarını ilgili madde geldiğinde de ben özel olarak değineceğim.
Yine, Merkez Bankamızla ilgili bir düzenleme yapıyoruz. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının reeskonta ve avans kabul edilecek ticari senet ve vesikaların türleri hususunda sahip olduğu düzenleme yetkisini kullanabilmesi için gerekli asgari üç imza şartı iki imzaya düşürülmektedir. İlgili madde geldiğinde bunun teknik detaylarını sizlerle paylaşırız.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığıyla ilgili yapmış olduğumuz yasal düzenlemede de, Özelleştirme İdaresi Başkanlığımız özel bütçeli idarelere ait ticari amaçlı kuruluşlardaki hisseleri ile varlıklarını da özelleştirme programına alabilme -yani ilgili kuruluşun talebi üzerine- özelleştirme yaptıktan sonra da elde edilen gelirin ilgili idareye aktarımı konusunda yetki alıyoruz.
Yapmış olduğumuz yasal düzenleme içerisinde kamu personelini ilgilendiren düzenlemeler de var. Bunların ortak özelliği, daha önce, 2011 yılında kamu personeline ilişkin çıkarmış olduğumuz kanun hükmünde kararnameler vardı, onlardan bir kısmıyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi tarafından iptal kararları verildi. Dokuz aylık bir geçiş süreci öngörüldü. Burada yapmış olduğumuz düzenlemeler tamamen Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği, esastan değil aslında, yetki bağlamında iptal ettiği hususların yasal düzenleme olarak burada düzenlenmesini öngörüyoruz.
Yine, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yargılanmasıyla ilgili olmak üzere de özellikle yürütülen soruşturmalar bakımından, soruşturmayı yapanlarla ilgili bazı esaslı düzenlemeleri yapıyoruz.
Yapmış olduğumuz düzenlemelerden bir tanesi de şudur, bunu da burada açıklamamda fayda var: Biliyorsunuz, esasen yıl başında yapmış olduğumuz yasal düzenlemeyle cep telefonu üzerindeki özel tüketim vergisine ilişkin tutarı Bakanlar Kurulu kararıyla 160 liraya esasen çıkardık. Yani, yıl başında, şu anda cep telefonlarından alınan özel tüketim vergisi 160 lira, Bakanlar Kurulu kararıyla bu zaten belirlendi. Burada yaptığımız düzenlemeyle Bakanlar Kurulu kararıyla yasal yetkimiz içinde olduğunu düşündüğümüz düzenlemeyi kanuna taşıyoruz yani Bakanlar Kurulu kararıyla belirlediğimiz tutarı kanuni tutar olarak belirliyoruz. Burada herhangi bir şekilde bu düzenleme sonucunda cep telefonları üzerindeki asgari maktu özel tüketim vergisine ilişkin bir kuruş dahi ilave artış söz konusu değil, sadece Bakanlar Kurulu düzenlemesini yasal bir düzenleme hâline getiriyoruz.
Yapmış olduğumuz düzenlemelerden bir tanesi de radyo ve televizyon kuruluşlarını ilgilendiriyor. Biliyorsunuz, radyo ve televizyon kuruluşlarının aylık brüt ticari işletim gelirleri üzerinden yüzde 3 Üst Kurul payı alıyoruz. Burada Sayın Başbakanımız da ifade ettiler, buradan özellikle radyo ve televizyon kuruluşlarımızın bu mali yükünü aşağıya çekmek amacıyla bir düzenleme yapıyoruz, yüzde 3 oranındaki Üst kurul payını yüzde 1,5'e indiriyoruz. Bu da radyo ve televizyon kuruluşlarımızın üzerindeki yükü aşağıya çeken bir düzenleme olacak.
Yapmış olduğumuz düzenlemedeki önemli konulardan bir tanesi de özellikle iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin olarak... Şöyle ifade edeyim: 2009 yılı Temmuz istatistiğine göre toplu iş sözleşmesi yapma yetkisi alan sendikalar ile bu istatistiğin yayınından sonra 15 Eylül 2012 tarihine kadar kurulmuş olman işçi sendikalarının iki yıl içinde yapacakları yetki tespit başvurularının yüzde 1 şartı aranmaksızın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca sonuçlandırılması düzenlenmektedir. Bu tasarıda, aslında, yaptığımız önemli bir düzenlemenin burada kaydedilmediğini görüyorum, bu önemli bir düzenleme. İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası'nda risk gruplarına göre 1 Temmuz 2016'da başlayacak bir düzenleme, uygulama vardı, biz bu uygulamayı 1 Temmuz 2017 tarihine geçiriyoruz. Dolayısıyla, 6331 sayılı Kanun'un kamu kurumları ile 50'den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin sunulması için iş güvenliği uzmanı, iş yeri hekimi ve diğer sağlık personeli bulundurma yükümlülüğü getiren maddelerinin yürürlüğü 1 Temmuz 2016 tarihinden 1 Temmuz 2017 tarihine kadar ertelenmektedir. Bu ertelemedeki temel amaç, uygulamada ortaya çıkan sorunlar, özellikle bu alanda yeterli personelin sağlanması ve kamu kurumları ve özel sektörün bu konudaki hazırlığına imkân sağlamak amacıyla yapılmıştır.
Sayın Başkanım özellikle tasarı içerisinde ön plana çıkan temel hususları vurgulamak istedim, maddeler geldikçe de her bir maddeyle ilgili ayrı ayrı açıklamaları Komisyonunuza yaparız.
Ben teşekkür ediyorum.