KOMİSYON KONUŞMASI

ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Teşekkür ederim.

Ben de hem Sayın Başkana teşekkür ediyorum söz verdikleri için hem de Komisyonun ilk çalışması yeni dönemde; hepimiz için başarılı bir dönem, ülkemizin yararına, halkın hizmetine sunulacak bir dönem olarak yaşanması dileğimi ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN - İnşallah, ümidimiz o.

ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Ayrıca Sayın Yüksel'in kaybı nedeniyle de hepimiz için başsağlığı diliyorum. Sayın Yüksel'i kaybetmiş olmanın yaşamın ne kadar kısa olduğuna ve bizim bu kısa süreç içinde beklemediğimiz ölüm anlarından önce bütün hizmetimizi doğru, hukuka uygun, ahlaka uygun ve halk yararına yöneltmemiz gerektiğine bir işaret olduğunu da ifade etmek isterim.

Şimdi, söz almam... Komisyonun üyesi değilim ancak galiba Komisyonun kadın üye sayısı oldukça az, kendimi kadınlar adına, sokaktaki kadınlar adına, kadın derneklerimiz, kadın örgütlerimiz adına söz alma ihtiyacı içinde bir görevli olarak hissettim, o sebeple paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Sayın İçişleri Bakanı sözlerine başlarken şöyle cümleler kullandılar, dediler ki: "Yasa değişiklikleri taleplerden ve ihtiyaçlardan doğar." Gerçekten öyledir, yasa değişiklikleri taleplerden ve ihtiyaçlardan doğar. Biz kendi Medeni Yasa sürecimizin tarihsel serüvenine baktığımızda, ta 1881 tarihlerinden başlayarak birtakım konuların, evliliğe ilişkin, nüfusa ilişkin konuların, güvencelerin, hukuki güvencelerin çok önceden dile geldiğini biliriz ve 1917 yılı itibarıyla da Aile Nizamnamesi'nin bu ihtiyacın bir karşılığı olarak İttihatçılar tarafından gündeme getirildiğini ama Abdülhamid döneminde de geri alındığını biliriz. Yani...

Dinleyebilir misiniz sevgili arkadaşlar? Çünkü dikkatimiz dağılıyor ve Sayın Başkana hitap ediyoruz.

BAŞKAN - Ben dinliyorum sizi, buyurun.

ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Evet, ihtiyaçlar nereye doğru gider? 1926 Medeni Yasası'nın gerekçesinde -buradaki bütün hukukçu arkadaşlarım bilirler- "Gelişen çağa göre, ilerleyen çağa göre yeniden düzenlenirler." Medeni Yasa böyle der. Mecelle'den ayrılırken biz çağa uygun düzenlemeler yapıyoruz ve bizim hazırladığımız Medeni Yasa da farklı bir değişime uğrayacaktır ama ileri ve çağdaş olana. Şu anda bizim yaptığımız bu düzenlemelerin herhangi bir şekilde talep ve ihtiyaç olmadığını, özellikle kadınları ilgilendiren, doğumla ilgili, evlilikle ilgili birtakım düzenlemelerin bir ihtiyaç olmadığını, aksi ihtiyaçların, farklı ihtiyaçların olduğunun altını çizmek isterim. Bu değişiklik basının gündemine düştüğü andan itibaren kadın örgütlerimiz ciddi bir tepki verdiler, dediler ki: "Acaba evlilik için kuyruklar mı oluşmuş? Evlenme daireleri evlilik birliğini kurmak için yetişemiyor mu? Bu sebeple mi? Müftülüklere -biraz önce Sayın Mehmet arkadaşımız da ifade ettiler- neden böyle bir yetki veriliyor? Bunun arkasındaki amaç nedir?"

Değerli arkadaşlarım, bizim geçmişten, Mecelle'den ayrılırken asıl üzerinde durduğumuz şey, hukuktaki iki başlılığı ortadan kaldırmaktı. Toplumsal yaşamın, ortak yaşamın yasalar üzerinden, hepimizin uzlaştığı çağdaş yasalar üzerinden yürümesini sağlamaktı. Şimdi bundan geri adım atıyoruz. Neden müftülüklerin nikâh kıymalarına karşı çıkıyoruz? Çünkü Türkiye'de başka bir sorun var. Hangi sorun o? Türkiye'de hâlâ çocuk evlilikleri çok yaygın. Çocuk evlilikleri, aynı zamanda imam nikâhları yani resmî nikâhla bağıtlanmamış imam nikâhları çok yaygın. Bu neyi getiriyor? Kadınlarımızın hukuki güvenceden yoksun kalmasını getiriyor. Yoksa "Bir mesele yok, insanlar inançlarına göre evlensinler." denilebilir, "Farklı dinlerde farklı uygulamalar var." denilebilir ama bu farklı ülkelerdeki farklı dinî törenler resmî işlem niteliği görürken bizde bu resmî işlem niteliği görmüyor.

Ben gayet iyi anımsıyorum muhtarların kıymış olduğu nikâhlarla ilgili çok sayıda usulsüzlük, çok sayıda sahtelik davalarıyla karşı karşıya kaldık. Bu davaları kovalamak, bu davaları kazanmak ve oradan kadınların ve aynı zamanda çocuklarının yasal haklarını sağlamak için mücadele etmek durumunda kaldık. Şimdi, yetkisiz, kamu görevi niteliği taşımayan bir ele verdiğimiz bu düzenleme çok ciddi bir problem yaratacak. Bugün sanki aydın kadınlar, bugün sanki örgütlü kadın kuruluşları buna tepki veriyor gibi ama dönüp halktan insanlara, halktan kadınlara anlatmaya başlasanız... Ki hepinizin bir eşi ve bir annesi var, belki çoğunuzun kız çocukları var; bunların güvencelerini sağlamak için bizim bugün yaptığımız bütün düzenlemeler kadın-erkek eşitliği ve kadının gerçekten pozitif ayrımcılığı noktasından yürümek zorunda.

Şimdi, bir başka şey daha var, bunu geçiyorum.

"Genel ahlak" gibi bir kavram getiriliyor yeni baştan. Kimin için? Vatandaş olmak isteyen kişiler için. Biz İran'daki gibi veya başka geri ülkelerdeki gibi namus bekçiliğine mi çıkacağız? Biz insanların ahlaklı olup olmadığını neye göre ölçeceğiz? Benim için ahlakın tek bir ölçütü var, dürüstlük, tek bir ölçütü var, halka hizmet; başkası için başka değerler olabilir yani bunlar soyut, göreceli, birbirimiz yönünden farklı değerlendirmelere neden olacak düzenlemeler niteliğinde olabilir.

Şimdi dönüyorum, Sayın Bakan dediniz ki: "E-devlet gelişsin." Doğru, buna katılıyoruz, evet. "Bürokrasi azalsın." Buna katılıyoruz, evet ama bütün bunları yapalım derken toplumsal düzende önemli yaralar açacak yeni düzenlemelere yönelirsek burada uzlaşma ve birlikte bir üretim sağlama olanağımız olamayacaktır.

Ben tekrar, komisyon üyesi de olmadığım için ama verilen sözün süresini de değerlendirerek, özellikle kadınların insan haklarının, kadınların yasal güvencelerinin ve bütün bireylerin temel haklarının gözetildiği bir düzenlemeye doğru gitmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bunun birinci koşulu KEFEK'in bu yasa tasarısıyla ilgili görüşlerinin alınmasıdır. Eğer bu yapılamazsa ciddi bir eksiklik ortaya çıkmış olur.

Teşekkür ediyorum, sağ olun.